MEKTUP – 8
OĞLUM
Selam kocum epeydir haberleşmiyoruz, işallah iyisindir, cünki insan iyi yaşamaya ve mutlu olmaya çalışan ve çalıştığı kadar da hak eden bir canlıdır. Sen de bende mutluluğu hak ediyouz, ama zaman zaman da mutsuz oluyoruz, her zaman mutlu olma çalışmalarımızın olumlu sonuçlanmıyor, hatta yüzdeye vurursak anlarımızı %45 normal,, %25 mutsuz %20 mutlu, %10 da mutsuz diyebiliriz. Bunlar genel sayılardır, bazen öyle bazan de böyle olabilir, normaldir.
Ben mutsuz ve mutsuzluk veren insanları inceledigin de şunu gördüm, önem sıralamalarını kaybetmişler, hayata bir şeyler katma yerine hep başkalarından bir şeyler beklediklerini gördüm, önem sıralamalarıyla birlikte mutluluklarını da kaybederek, bekletileri karşılanmadıkca, hem mutsuz olmaktadırlar, hem de mutsuzluk kaynağı olarak çevrelerini de mutsuz etmektedir…
Önem sıralamalarını kaybetmişler demiştik, yani deger ölcülerini kaybetmişler desek daha iyi ifade etmiş oluruz. Bu ne demek diye düşündüğümğz de şu sonuç ortaya çıkıyor.
Önce kültürün verdiği degerlerden bi haber, degerlerden kopmuş ve kültürel degersizliğin verdiği bilinç kaosu yaşamaktadırlar. Bu bilinç kaosu, siyasi kaosların da besleyicisidir ama asıl sorun kişiseldir. Toplumsal olarak yaşayan kişilerin oluşturduğu bilinçsizlik, degersizliğin verdiği davranışlar, içinde yaşanılan topluma da yansımaktadır. Bu yansıyış bilinç kaosundan siyasi kaosa girişi tetikliyor ve siyasi kaoslarda ekonomik krizleri derken toplum kişiden başlayarak, aile ve köy/mahalle derken kurumsal yapılarda da aynı kaos yaşanarak, sonuç olarak dünyada kaosa gebe bir ortam ortaya çıkmaktadır.
Degerler sistemin de sorun olan toplumların toplumsal kaoslara nasıl gebe olduğunu gördük, kişisel yaşanılan degersizliğin kişiye devamın da insana, devamın da insanlığa nasıl zarar verdiğini tarih bilgimizi tazelersek görürüz.
Degerler sitemi kültürel olduğu kadar da ekonomiktir de, kültürel degerler, bize adalet ahlak, iyilik güzellik, doğru yanlış ölçüleri verirken ekonomik degerler de işlevsellik, verimlilik, kar zarar, fayda maliyet gibi ölçüler vererek, ekonomik degerler de bizim hayatı yorumlamamıza ve ona görer yaşam tarzları oluşturmamıza yardım ederler. Bu degerlerimiz, ya yoksa, ya bi habersek işte sorunların tetikleyicisi nedenler başlar, bu dominıo taşlarına ilk hareketi veren taş misali bütün taşları deviren taş bir taştır, toplumsal işleyişte ise bu taş degersizliktir.
Degerizlik için de olanları nasıl tanırız derseniz, işte ip uçları…
Onlar için dünyanın merkezin de kendileri vardır, ama degersizliklerin veridiği bilinç kaosuyla kendilerini de bazen luzumsuz kavgaların bazen de uyuşturucu alışkanlıklarının bazı zamanlarda da elde etmeye çalıştıkları onlarca cazip görünen kadın, kız, genç erkek, araba veya yat, kat gibi cazip gördüklerinin peşinde giderken karşılaştıkları herkesi bunlar uğruna kıran, kırarken mutsuz eden ve olan, daha çok kırılanların degersizliğin kurbanı olduklarını sanırım sizde görüyorsunuzdur.
Gecenler de hepimiz duyduk Emreye sallama ile vuran hangi degerler sinsilesi içinde düşünüyordur, elin de döner bıcagı aynı cinsden yani insan, aynı dine inanıyor yani ümmetten biri, aynı ülkede yaşıyor ve bu ülkenin vatandaşı, ayni dili komuşuyor ve aynı milletten, aynı şehir de yaşıyor hemşehri, aynı mahallede yaşıyor yani komşu bu kadar önemli degeri bırak ve sokaktaki yan, yön baktın tartışmalarından öldürmeyi kasst edecek şekil de döner bıcagını vur Emrenin kafasına… Bunu yapanı bu toplum degerleri hatırlatcak şekilde cezalandırmalıdır… Bunu yani biz yaparsak onun konumuna düşmüş oluruz, onu devlet yapacak, yapmalı ki degerleri yok sayarrak işlenen bu suc cezasız kalmasın…
Son olarak da beklentilerin insanı nasıl mutsuz ettiğini ve toplumsal dengeyi bozduğunu hatırlatarak beklenti için de olmak yerine beklentileri karşılamanın, yani üretmenin, yapmanın daha iyi olacagını ve mutlu edecegini aklımızdan çıkarmayarak, size tilki ile aslanın hikayesin de anlatmıştım sanırım… O Hikayenin özetiyle bu mektubumuza son verelim...
Tilki hep aslanın artıklarını yer, oysaki aslan kendi avını kendi yakalar, aslanmı olmak istiyoruz tilki mi, işte beklenti için de kalmanın veya kendi işini kendinin yapmanın arasında ki ilişki de böyledir hatırlatmasıyla sana ve arkadaşlarına, tüm ülkemiz gençlerine selam ve segilerimizi gönderiyorum…
Baban…
|