2024 SEÇİM DEGERLENDİRMESİ
Ak Parti Neden Kaybetti?
Seçimler de muhalefet kazandı iktidar partisi kaybetti, ilk görünen bu olmasına rağmen buna yakından baktığımızda başka şeylerde görülmektedir.. Önce iktidar partisine mercek tutalım mı?
İlk görüntü, Ak Partinin çekirdek yapısını oluşturan davanın erozyona uğraması bu partimizden kopmalara ve Yeniden Refah Partisine Katılımlara neden olmuş olabilir…
Başka bir şey ise Kınadığı şeyleri yapar hale gelmiş olması diyebiliriz… Bunlar nedir derseniz devleti gücünü hizmet için degil baskı kurmak için kullanması… Vatandaşlara ve özellikle muhaliflere tepeden bak
Kamusal alanlar kimindir kamunun, kamu ise buradan ticaret çıkarmaz, hizmet çıkarır, insanlar bu alanları ücretsiz kullanır yada cüzi bir ücret karşılığı kullanır… Şimdi kamu nedir, derseniz, buna bakalım…
Kamu :Halk hizmeti gören devlet kurumlarının tümüne, Bir ülkedeki vatandaşların bütünü; amme kamu denir, siz tutup da kamusal alanları özelleştirme kiralama, kişiselleştirme yöntemleriyle hazinenin elinden çıkarıp ticarete açarsanız… İnsanlar, halk, vatandaş, millet orayı kullanamaz, yada parası çok olanlar kullanır…
Demekki kamu arazilerini eline geçirenler bizden ayrılıyorla
Paylaşmamak ayıptı, bir yiyeceğimiz varsa onu ihtiyaç duyanla paylaşmak normaldi, bize şu deyimi “Biri Yer, Biri Bakar, Kıyamet Kopar” söylerdi büyüklerimiz, şimdi ise paylaşmamak ve para, gıda yığmak, hatta olmayanlara karşı benim var senin yok edepsizliği bile yapanların var olduğuna tanık oluyoruz… Bunun normal bir şey olmadığını öncelikle aile, sonra okulda, sonra cami de sık sık paylaşmanın toplumsal birliği neden olduğunu, toplumun bir ferdinin sorun yaşıyorsa diğerlerinin onu izlemesi yerine yardım etmesi gerektiğini, insani vicdanın ve dinin paylaşmayı önerdiği bilincini toplumsal kültür haline getirmenin gereği üzerinde çok durmalıyız.. N
Kuraklık Geliyor ve Gelecek, Belki Bu Sene Belki Gelecek Sene, O zaman Önlem Şart!!!
Genel olarak insanlık küresel bir iklim kriziyle karşı karşıya geleceğiz kaygısı yaşıyoruz. Yerel Olarak da bizim Ülkemizin yaşama ihtimali yüksek, bu durum da kuraklıkla yaşamayı öğrenebilir miyiz? Hangi önlemleri almalıyız, alabiliriz?
Hepimiz görüyoruz, yağış düzenleri değişiyor, derelerde sular kesiliyor, barajlar seviyeler düşüyor, içme, tarım, kullanım sularına ihtiyaç olduğunu hepimiz biliyoruz… Su ıslah ve verimli kullanımında yeterince önlem almıyoruz… Bazı şirketlerin, kişilerin özel çabalarını görüyoruz, su tasar
Moskova'da bir konser salonuna düzenlenen alçakça saldırıda en az 143 kişinin hayatını kaybetmesi ve 140'tan fazla kişinin yaralanmasının ardından Rusya, pazar günü ulusal yas ilan etti.
Buna benzer bir yıl içinde onlarca haber duyuyoruz, bu tür saldırıları yapan insan cinslerimizi anlayamıyoruz, bunları insanlığa mı, Tanrıya mı, (Allaha mı) şikayet etsek b
Valilik, Kaymakamlık, Belediyeden, Muhtarlık Gibi Yerel Yönetimlerden Ne Bekleriz? Yada Bunların Görevleri Nedir?
Kent yaşamında ayağımızı sokağa attığımızda yerel yönetimlerin hizmetiyle karşılaşırız, pardon sokağa atmadığımızda bile hanelerimizin içinde su, kanal gibi hizmetler ile yerel yönetim hizmetleriyle karşılaşırız.. Hatta beşikten mezara kadar yerel hizmetlerle karşılaşırız. Bu hizmetler iyi ise, iyi yaşam, vasat ise vasat bir yaşam kent ortamı sağlanır… Bunun içindir ki, yerel yönetimlerden ne bekleriz, nasıl bir yerel yöneticilerimiz olmalıdır gibi sorulara birlikte cevap arayalım mı?
Seçimlerimiz üzerinde ciddi tehlike var, ilk tehlike biz kendi kendimize yapıyoruz algıda seçicilik ile ikinci tehlike ise reklamcılar, partiler, anket firmaları algı yaratarak yapıyorlar üçü birleşince, kim bu durumları kontrol ediyorsa… Bizim yanlış seçim yapma ihtimalimiz yükseltiliyorlar. Şimdi bir tehlike daha çıktı ki bunlardan daha da tehlikeli…
Yapay Zeka ve Deepfake İle Seçmenlerin Kandırılma Tehlikesi
Bir siyasetçi, rakibi bir siyasetçiye terörist demiş, bu iddiasını da ne bir belgeye nede bir delile, nede mahkeme kararına bağlayamamış, bu siyasetçi teröristse hukuk sistemi neden aday olma hakkı vermiş? Başka bir siyasetçi başka birine o demiş, bu demiş buna inanan vatandaşlar yanlış seçimler yapmış, olamaz mı? Ülkemizde iyi yönetilememiş ve kötü tercihler, 74 yıllık seçim tarihimizde sürekli din, iman, milli meseleleri kullanarak bizim seçimlerimizi etkileyen siyasetçiler ülkemizi ned
Neden seçimler yaparız, seçimlerin maksadı nedir, seçimler neyi etkiler gibi seçim üzerine düşünmeye çalışalım mı?
Eğitimde seçim: Bu seçim hangi alanda eğitim almak isteğinin seçimidir, amacınıza, isteğinize, zamanın gereklerine uygun seçim yapmak gerekir. Örneğin biyolog olup canlıları mı incelemek size daha iyi geliyor, tıp eğitimi alıp insanları sağlığına mı kavuşturmak istiyorsunuz, yada hukuk egitimi alıp adaletin sağlanmasını mı amaçlıyorsunuz, yada fizik eğitimi, yazılım egitimi mi almak
ANYASANIN HUKUKİ EŞİTLİK EMRİNE RAĞMEN, EŞİTSİZ UYGULAMALAR
Halil Konakçı, Şevki Yılmaz, Feyza Altun Olayları Üzerine Bir Değerlendirme
Hukuk devletlerinde vatandaşlar hukuki eşitlik içinde yaşarlar, bu şu demektir bir yönetmelik, kanun, bir anayasa vardır herkesi eşit olarak bağlar. Hukuki eşitliğin olmadığı ülkelerde, hangi kasttan, hangi aşiretten, iktidara yakın mı, uzak mı olduğunuz kişilerin yargılanmasın da etkili olur.. Acaba aşağıda haberlere bakınca bu durumların böyle gitmesi halinde, hukuki eşitliğin bozulma ihtimali var denilebilir mi?
Küresel ısınma oluyormuş, 2023 Kasımında son 50-55 yılın en Sıçak Kasım ayı yaşanmış, bilimsel gelişmeler hızla ilerliyormuş, yapay zeka her işe el atacakmış, işleri yapay zekalar giydirilmiş robotlar yapacakmış, arabalar şoförsüz gidecekmiş, adresi kendi bulacakmış… Hayret, hayret olurmu bunlar elalemde bunlar oluyormuş, bizim alemde neler oluyormuş, buna bakalım mı?
20 yıldır belediye başkanı olan, aday gösterilmeyen belediye başkanı, 30 yıldır iyi dediği partisine kötü diyerek partisinden istifa etmiş, 30 yılda iyimi kötümü olduğunu zor anlayan bir partiliyi partiler partilerinde tutmamalıdır…
Bize döviz lazım, yatırım yapmak için, bize döviz lazım ihtiyacımız olan maddeleri, teknolojileri, enerjileri ithal etmek için döviz lazım, borçları ödemek için döviz lazım, bu döviz nerede, iki yerde? Biri İngiltere de veya parası olan yatırım fonlarının kasasında.. İkincisi nerede, önce şu haberi okuyalım, onu sonra söyleyeceğim…
Tefeciler Varlık Fonu'nun vereceği fahiş faizi duyunca birbirini ezdi. Somali bile böyle borçlanmıyor, Londra’da para temin etmek amacıyla dolar bazında yüzde 9.125 faiz oranıyla tahvil satması piyasaları karıştırdı. Bankerler bu orandan satın alma işlemi yapmak i
Partilerimize bakıyoruz, önce aşağı yukarı tüm partiler adayları merkezden Ankara dan belirliyorlar, Aday adayları bir yandan kendilerini Ankara’ya göstermeye çalışıyorlar, diğer yandan kulakları Ankara da partilerinin genel merkez kulislerinde…. Küçük bir olumlu haberimsi bir bilgi gelince seviniyor, bir dedikodu ile gelen olumsuz bilgi üzülmesine neden oluyor, bende böyle olmamalı diyorum…
Uluslararası Adalet Divanı, Gazze'de yaşanan olaylar nedeniyle Güney Afrika Cumhuriyeti tarafından İsrail aleyhine açılan soykırım davasında önemli bir karara imza attı. İsrail'in dosyanın reddedilmesi talebini reddeden Divan, İsrail'in Birleşmiş Milletler Soykırım Sözleşmesi'ni ihlal ettiği iddialarını değerlendirmeye alacak. İsrail için gerçek bir çelişki olmalı, sürekli soy kırıma uğradığını iddia ede ede gündem de olan İsrail bu sever soy kırım yapmakla suçlanıyor, mahkeme yargılamayı kabul etti…
Divan Başkanı Yargıç Joan Donoghue, kamuoyuna açık bir oturu
Bir kaymakam, bir İmam ve bir hutbe, bu olayda siyasal taraf olursak, hatta akrabalık ilişkisine bakarak degerlendirirsek, haklı, hukuklu, adaletli davranamayız… Derdimiz nedir, bu olay doğrumu, doğruysa kim haklı, haklılığı nereden geliyor, hukuktan, yönetmelikten, amir memur ilişkisinden, o zaman neden konu siyasal tarafgirlikle tartışılıyor? Siyasal malzeme, ideolojik duruş konusu yapılıyor? Anlamış degilim, tarafsız degerlendirmeye çalışalım mı, ne kadar becerebiliriz, bilmiyorum, her yanımızda, her olayda tarafgirlik akıyor… Çıktım tarafımdan, bakıyorum olaya tarafsızlığımla…
Biz yerli ve milliyiz, biz böyle ucacağız dış güçlere inat, Almanlar bu uçuşumuzu kıskandılar ve çatlayarak bize inat 300 milyar Euro dış ticaret fazlası verdiler, bu sefer aklı başında biri olarak ben onları kıskandım… Yarısı kadar Euro bizde olsa kriz olmayacak en azından uçmak için kanatlarımız olacak biliyorum.
Buna rağmen bizim yöneticiler bu yılı şahlanış yılı ilan etmişler, valla ne deyim ucacağız, şahlanacağız deyince bizi gazlıyorlar yine oyumuzu almak için film yapıyorlar derim… Hele 20
Ekonomik modeller neye dayanır? Bu liberalde olsa, Karmada olsa, Sosyal Demokrat, Sosyalist de olsa, Devletçi, Özelci de olsa, bazı temel ilkeler vardır.
Yatırım, Üretim, Tasarruf, Tüketim üzere bir ekonomik model inşa edememişsek, tüketim, borç, faiz üzerine bir ekonomik model inşa ederiz ki sanırım öyle yapıyoruz.. Nereden anlıyoruz?
Yıl 1978, büyük bir ekonomik kriz var, mazot kuyrukları, yag, tüp kuyrukları o zaman nedeni tam anlayamamıştık, h&
Ben konuşmadım, ben düşünsel olmayan siyasal polemiklere girmeyi sevmem, sosyal medya tartışmalarınıda, benim derdim gerçeklere ulaşmak, adil olanda uzlaşmaktır. Derdimle dertlenen herkes benden yana, bende onlardan yanayım, kim bu ülke ve toplum için iyi bir şey yapıyorsa benim için de iyidir, sizin içinde iyi olmalıdır. İyi ve doğru, yalanla yan yana olamaz... Gelelim yalan konuşanlara,
Bir ülke düşünün, dünyanın içinde dünyadan kopuk, böyle birkaç ülke sayabiliriz, Afganistan, Arabistan, İsrail, Çin, K.Kore, İran gibi.. Bu ülkeler kendi kültürel, sosyal doğrularını dünyanın doğrusu sanıyor… Aslında doğru derken, kendi dini yorumlarını, kendi mitlerini, kendi efsanelerini dünya doğrusu olması i
Avrupa da %57 ile en yaygın asgari ücret uygulayan ülke biziz, belkide 1000-2000 lira gibi asgari ücrete yakın ücretleri de bu orada dahil ettiğimizde çalışanlarımız arasında asgari ücret ve yakın ücret alanların oranı %65-70’e kadar çıkabilir… Bu nedenle ailelerini de dikkate aldığımızda toplumumuzun neredeyse yarısına yakını ilgilendiren bir ücretlendirmedir asgari ücret… Toplumun ekseriyetini ilgilendiren, direk yaşamları üzerindeki etkisi düşünüldüğün
Uzun zamandır siyaseti ya yakından izlerim, yada kenarından köşesinden içinde alırım, neden, siyaset toplumsal görevlerin içinde en önemlilerinden biri diyebilirim, neden?
Belediye başkanı seçilecek, seçeceğiz, şehrin toplu taşıması, su, kanal işleri, yol kaldırım işleri, park ve piknik alan işleri, mezarlık ve defin işleri, dükkan acma kapama işleri, evlenme nikah işleri, buzlanmayla mücadele hep
Açlık ve Yolluk Sınırı Üzerinden Hareketle, Asgari ücret 2023-2024 de Kaç Lira Olmalıdır?
Bu sorunun cevabını patronlar başka, devlet kurumları başka, işçiler başka veriyor, bunların da üzerinde ülkemizde kişilerin normal şartlar da yaşayabilmesi için, yaptıkları işten azade bir geçimlik gelirleri olmalıdır mantığını da bir kenara koyarak başlayalım. Bu geçimliği ne
İster normal çalışanlar arasında, isterseniz meslek mensupları arasında, isterseniz kamu çalışanları arasında veya kadın ile erkek arasında aynı işi yapmalarına rağmen maaşların ücretlendirilmesinde bir sorun olduğu görülüyor… Ben burada sizin dikkatinizi emekli maaşlarında adaletsizlige, veya keyfilige dikkatinizi çekmek istiyorum&hel
Yusuf’un hikayesi 1994 Mart ayının 31’inde saat 11:45 başladı, çok sevimli bir bebek olarak dünyaya adımını attı, amcamın adı Yusuf olduğu için adını Yusuf koyduk… Sevindik, ikinci evladımız olmuştu…
CHP Cumhuriyetimizle birlikte kurulmuş 100 yıllık bir partimiz, Cumhuriyetimizi kuranların kurduğu bir parti, devlet geleneğimizin hafızası bir parti… Toplumların bir medeniyet yönü vardır, bu yönü belirleyen parti, Cumhuriyetin ilkelerini kendi kurumsal kültüründe programlarına yansıtan bir parti… Bu kadar kurumsallığa rağmen neden %25 oy oranını nadiren aşar?
Bunun nedeni sag siyasiler özellikle kimlik siyasal söylemi üz
Cumhuriyet ne mutlu ki yüz yılını tamamladı, ikinci yüz yıla yarın adımını atıyor, bu nedenle cumhuriyet üzerine biraz düşünelim, neden Cumhuriyetçiyiz, onu anlatmaya, anlamaya çalışalım….
İnsanlık bilgisel, bilimsel, kültürsel geliştikce yönetimsel olarak da gelişiyor ve siyasal yönetim yöntemleri ortaya çıkıyor, Cumhuriyet ve demokraside bu gelişmenin sonucudur… Yani b
Bu İnsanı Yok Sayan, İnsanlığı Yok Eden Çatışmaya, Barış, Barış, Barış Diye Haykırarak Başlamak Gerekirse ki Gerekir…
Bir sorun yaşanıyorsa, sorunun kaynagı nedir diye sormak ve düşünmek lazım, biz buradan bakınca sorunun kaynagı olarak, İsrail’in kendi inancın mesajlarını dünyaya özellikle birlikte yaşadıklarına zor kullanarak dayatmakla başlıyor.. Bu sorununu besleyen İsrail’în
İyi yaşamak için doğduk, mutlu olmak gibi bir amacımız var, ne oluyorda bu yaşanılanlarla kendi hayatımızın içine ediyoruz.. Şimdi size iki haber verecegim ve bu haber üzerine devam edecegiz…
“Hükümet ve yetkili sendika tarafından müzakereleri devam eden Toplu Sözleşme Görüşmelerinde yaşanan yoğun mesai ve gerginlikler, sendika yöneticisinin kalp krizi geçirmesine neden oldu.”
İsrail Filistin Barışı İçin Dünyaya Görev Düşüyor!!
Dünyanın en sorunlu bölgesi Ortadogu desek yeridir, ikinci sorunlu bölgesi ise Afrika, orada enerji kaynakları olmadığı için, oradaki çatışmalar derebeylik zamanı çatışmalarına benzeyen aşiret/kabile savaşlarına benzetilebilir.. Oysa Ortadogu öylemi?
SURİYEDE İHA SALDIRISI (Suriye Sorunu Ekim 23 Raporu)
Suriye'de 2011'de başlayan Beşar Esad yönetimine karşı gösteriler, ordu güçlerinin sivillere rast gele ateş açması üzerine silahlı çatışmaya dönüşmüş. Bugüne kadar gelinen süreçte 500 bin kişi hayatını kaybetmiş, milyonlarca insan komşu ülkelerde ve başka ülkelerde sıgınmacı konumuna düşmüş. Savaş boyunca yüz binlerce kişi sakat kalmış, on binlerce kişi ise kayıp olmuş. Rusya'nın 2015'te asker göndererek doğrudan müdahil olduğu bu i&cced
Tarım Vadileri ve Ankara Büyük Şehir Belediyesi Gölbaşı Başkent Kalkınma Projesi Örnegi Üzerine Düşünceler…
Oldum olası hep şunu düşünür ve savunurum, her kent kendini besleyecek kadar, çevresinde tarım alanı, vadileri oluşturmalı veya olan vadileri daha da islah ederek başka yerden beslenme için gıda taşımamalı derim.. Ben Kastamonu Tosya da 1965 yılında doğdum, 1986 yılında Ankara’ya taşındım, her iki şehride sever,
Kaybetmeyi Göze Alan Muhaliflere Bir Çift Sözümüz Olacak!
Uzun yıllardır hükümet eden bir iktidar var, bu dönemlede birlikte çeyrek asırdır hükümet ediyor… Seçimlerin olmadığı önceki devlet sisteminde en uzun hüküm süren padişah Kanûnî Sultân Süleyman Han 30 Eylül 1520 - 7 Eylül 1566 46 yıl ikti
Emeklilere, Daha Adil Bir Maaş Zammı Nasıl Yapılabilir?
Enekli sayısı arttı, neden 40-45 yaş aralığında çok kişiye emekli olma hakkı verildi de ondan, bu ne demektir? Sosyal güvelik sistemindeki açıklara ve zararlara rağmen seçim ekonomisi için daha önce verilen acıkların 10 katı seviyesine kadar açıkların oluşması demektir… Bir kurumun bütçesinde acık varsa orada ya işletme maliyetlerini, ya ham madde maliyetlerin
Kesişim Noktamız, Ahmet Yesevi // Ruşen Köroğlu, Olması Düşüncesiyle…
Kesişim, İki yolun kesişmesi, iki düşüncenin ortak yönleri, iki karakterin buluştuğu nokta, iki duygunun duygudaşlığı dersek kesişme noktasına, hukukla kanunun, yargının, adalet saglamak üzere buluştuğu nokta dersek… Toplamda kültürün, karakterin bize verdiği denge noktas
Demokrasi devletin ve yerel kurumların yönetimi için partilerin ve adayların seçilmek yarıştığı, güçler ayrılığı ve demokratik hukuk devleti anayasasının işlediği siyasal bir sistemdir. Bu sistem içinde partiler adaylarını gösterir, partisiz de aday olunabilir…
Yönetime gelen en üst hukuk kuralları olan Anayasaya göre 5 yıl kurumları veya devleti yönetir, şimdi 25 yıl sonra
Aşksızlık Acısı, Mutsuzluğun Kaynagı Olsa Gerek!! Fikri Adil
Son zamanlarda toplumumuzda nefret, kaygı, karşılıklı saygısızlıklar, kayıtszlıklar, bencillikler o kadar yaygınlaştı ki, nedeni nedir sordum kendime, egitimsizlik olabilir mi, olabilir, asıl cevap şu olsa gerek, aşksızlık ve sevgisizlik diye sevap verdi aklım… Güven yoksa, Sevgi Olmaz, Sevgi yoksa Saygı güçle sağlanır, Güçsüzlüğ&
HAVLUNU AT (PLAJINI) KIYINI RANTCILARDAN GERİ KAP!!
#HavluHareketi
Dünya Havlu Hareketini Kamusal Alanların ve Hakların Korunmasına Dönüştürmek Gereğiyle!!
Kamusal alanların özelleştirilmesi ve kıyıların plajların, ticarileştirilmesinden kaynaklı vatandaşlarımızın rahatsızlığı uzun yıllardır vardı… Bu duruma ilk tepki Yunanistan vatandaşlarından geldi… Orta
Öncelikle Yönetimlerin Amacı Adil Düzen Tesis Etmek Olmalı, Sonra Biz Vatandaşların Amacı Daha Adil Bir Ekonomik ve Sosyal Düzen Talep Etmek Olmalı, Ediyormuyuz?!?!?
Ben 1981 yılında iş hayatına atıldım, 2012 yılında yaş sınırında artıştan kaynaklı olarak bir yıl daha fazla çalışarak emekli oldum, sistemde 31 yıl kalmışım, 9000 gün pirimi yüksek maaştan ödemişim… 2012 de emekli olduğum yılda 2500 TL
Kaybedilen bir seçimin ardından değişim tartışmalarıyla karşı karşıya kalan Cumhuriyet Halk Partisi (CHP), önümüzdeki kurultayda siyasetteki yeni rotasını belirleyecek, bu rotaya mevcut liderlemi, yoksa yeni liderlemi gidecek? Mevcut liberal soslu politikalara mı dayanacak, yoksa dünyamızda, ülkemizde aşırı liberalizmin neden olduğu eşitsizliklerle mücadele edecek, sosyal demokrat politikalara doğru, yeni bir rota degişimi mi olacak?
Başarı İçin Gereken Enerji Nedir? Başarılı Olanlar Nasıl Oluyor?
Herkes başarılı olmak ister kimi başarıyı çok kazanmak kimide mutlu olmak diye ifade eder, kimi sanatsal başarı, kimi sosyal başarı, kimide sporda başarı ister, başarının peşinde koşarlar… O zaman başarı nedir ile başlarsak meramımız daha iyi anlaşılır olacak konu diyerek, başarı nedir?
(İnsanlığa, vatandaşlara, hükümetlere Ekonomik Eşitsizlikler Raporu)
Servet en zengine yığılıyorsa, o ülkede, toplumda fakirleşme yaygın olacaktır, ülkemiz en eşitsiz ekonomik paylaşımlar sıralamasında dördüncü, bu ne demektir, üretilenleri adil olarak paylaşmıyoruz… Salgın hastalık kovid-19 dan sonra durum daha da vahimleştir.. Ardından gelen ekonomik krizde, d&o
Vergi verme Sorumluluğu Vergide Adalet Sorumluluğu!!!
Vergiler ortak giderler için gerekiyor, bunun için vergi ödemek vatandaşlık görevlerimiz arasındadır, gayet normaldir, ödemeliyiz de… Vergi normal iken anormal olan nedir, vergide keyfilik bunu açmak örnekler vermek gerekiyor ki bizi yönetenlere durumu, meramımızı anlatabilelim…
Küresel ısınma, iklim degişikligi haberlerini sık sık duyarız ama şu siyasetci bu siyasetçiye laf sokmuş, CHP genel başkanı ne zaman degişecek, ülke ucuyor, dünya kıskanıyor, emekliler enflasyona ezdirilmeyecek gibi haberler daha çok ilgimizi çeker… Hatta şu sanatı bu santcıyla seks yapmış haberleri, aile içi sorunların en kaba şekilde tartışıldığı programlar bile daha çok izleyici bulur.. Oysa sorun çok ciddi ve ciddi hazırlıklar gerektiriyor… Örnek vermek gerekirse…
İster ülke içi güvenlik için, ister ülke sınır güvenligi için, ister başka topraklarda vekil şavaşta savaşmaları için kurulmuş olsunlar… İster bir amaç için, ister ise parasal nedenlerle bir araya gelmiş silahlı bir birlikler olsun.. Emir komuta zincirinden önce hukuki bag gerekmektedir yoksa dünya savaş tarıhinde hep böyle sorunlar yaşanmıştır, Çerkez Etem olayı ise bizim yakın tarihimiz için örnektir. Şimdi bu bu doğrultuda Rusya devletinin yaşadığı son olayın haberi
Toplumlar, ta ilkel dönemden bu yana fertlerini hastalık, kaza bela, dogal afetler veya başka kabile saldırılarına karşı korurlar. Bir kabileye aidiyetiniz varsa o kabilenin imkanlarından yararlanırsınız.. Günümüz modern devletlerinde ise durum farklıdır. Sülale, Aşiret, Kabile, beylik, derebey gibi toplumsal düzenden sonra modern
Her seçim kaybedenlere öneride bulunanlar çok olur, asıl kazanan iktidara gelene önerilerde bulunmak lazım neyse bende modaya uyarak CHP ve değişim üzerine düşünmeye ve muhalefet nasıl daha iyi muhalefet olunur, hatta muhalefet nasıl iktidara getirilir üzerine birkaç söz söyleyelim. Ben genel olarak muhalif biriyim ama vatandaşların devleti yönetsin diye s
Serbest piyasa veya karma ekonomilerde birçok şey arz talebe bırakılır, mal arzı talebe göre, talep ise ihtiyaca ve piyasa fiyatına göre gerçekleşir derler. Piyasa kendiliğinden dengelenir derler öyle mi olur? Bazı durumlarda bu gerçekleşir, hukuki düzenlemelerin genel olarak patronu korudugu zorunlu ihtiyaçlarda bile zor gerçe
Geçen ay içinde iki defa siyasi seçim yaptık, seçerken ölçümüz ne idi, siyasal mı, algısal mı, magazinsel mi, retoiksel mi, duygusal mı, sosyal mi, argümana/bilgiye dayalı mı? Bunlarda ne demek, bilerek seçmek gerek?
Bunun için biraz bagımsız düşünmek gerek, neden mi? İki seçilecek araba var, neleri dikkate alırsınız? Önce bu arabayla ne yapacağım, yük mü, yolcumu, yoksa ba
Demokrasinin güzel yanı devleti kim yönetecek diye vatandaşlara sorulması ve seçimlerin olmasıdır, dün bir seçim daha yapıldı, iki aday yarıştı, devleti kimin yöneteceğine vatandaşlar karar verdi… Vatandaşların bu kararına her aday saygı duydu, sandıkta vatandaşlar şöyle bir tercih yaptı.. Mevcut ülkeyi yöneten R.Tayyip Erdogan’a, %52,16 (27.725.131) ve Muhalefetin adayı Kemal Kılıçdaroğlu’na ise %47,84 (25432.951) oy verildiği görüldü… Vatandaşların seçiminin vatanımıza ve vatandaşları
Uzun süredir tanırım, Kastamonu’muz için sürekli bir şey üreten bir hemşerimizdir, yine bir şeyler üretmiş!
Üretim iki alanda olur, biri fiziki, somut, digeri ise kültürel, soyut üretim alanıdır, biri fiziki, maddi olarak bize bir şeyler katarken digeri ise manevi, kültürel olarak bize bir şeyler katar… Prof. Dr Sadık Erik, hocamız Kastamonu notları adında bir kitap yazmış, kitapta Kastamonu’ya dair çok şey v
Ölüm bir sevdiğimiz saydığımız abinin daha kapısını çaldı, her ölüm biliriz ki zamansızdı, Ziya Abinin ölümüde öyle oldu…
Ben onu kendimi bildim bileli bilirim, benden 7-8 yaş büyüktür, nasıl bilirdi derseniz, yapılan her haksızlığa tepkili olarak bilirdim.. Genelde güçlülerin yaptığı hataları affetmez, güçsüzleirn yaptığı hataları tepkisiz bırakmaz ama affederdi..
Kim tarafından, nasıl aldatılıyoruz, gizli ve acık reklam ve modayla, bize ihtiyacımız olmayan ürünler nasıl satılıyorsa, siyasilerde bizim ihtiyacımız olmayan yöneticileri seçmemize neden olabilecek yalan, yan
Dogu toplumları ve kısmen buna bizde dahiliz, bir yerde hata yapıyoruz, hatta belki birkaç yerde hata yapıyoruz…
Küresel alan da, bilimsel ve teknolojik alanda, Kültürel alanda, siyasal alanda, sosyal ve kamusal alanda, kişisel alanda bu hatalar toplanıyor ve bu alanların hepsinde sorunlar yaşıyoruz… Bu saydıklarımızı yerli yerine koymazsak, sorun yaşarız… Neden koyamıyoruz acaba? Bu sorunla
Ben işçiyim, 1 Mayıs, dayanışma gösterisi olmalıdır, diye düşünerek genel olarak bir Mayıslarda alanlarda olurum, yine öyle yaptım… Alanlarda neler gördüm!!
Öncelikle ciddi bir muhalif grubun olduğunu gördüm, bu iktidardaki siyasal partiye olduğu kadar mevcut yönetim sisteminin çarpıklıklarına, eşitsizliklerine karşı muhalifleri gördüm.. Ayrıca mevcut muhalefet partilerini sallayacak yeni muhalefet part
Devleti yönetecek siyasilerde ne gibi yetenekler aramalıyız, bu tür yetenekleri olanları seçerek yönetime getirmeliyiz derseniz, yaşanılan sorunlara bakalım bunları kim çözebilirse onları seçelim diyerek başlayalım mı?
Ben beş sorun yazayım siz, sekiz, onlarda on sorun yazsınlar aşagıdan yukarıya, yukardan aşağıya sorunlara bakalım, bazılarımız bazılarından daha çok etkilenir, işsiz bir insan için işsizlik
Çevremizde bizim sınırımızın hemen dışında dış güçlerin sınırı başlar, bu dış güçler oralarda ne yaparlar? Biraz bakalım mı?
Hemen batımızda Yunanistan ve Bulgaristan var, Hemen kuzeyimizde Ukrayna, Rusya var, doğumuzda İran, Irak var, güney doğumuz da ise İç karışıklıkların yaşandığı Suriye ve kronik sorunlu olduğumuz Kıbrıs Rum kesimi var… Baha Batıda, batı kültürünü medeniyetini oluşt
Biz Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarıyız, Biz T.C devletinin kurumlarından bazılarını yönetecek bir hükümet seçecegiz, TBMM de yasa yapacak vekiller seçeceğiz… Bunları nasıl seçecegiz bunlar neler yapacak veya yapması gerek?
“”Korkulara Dayalı Algılarla Seçmek, Duygulara Dayalı Siyasal Seçimlerde Bulunmak, Gerçek Siyasi Seçmek Degildir, Zorunlu Tercihtir!!! F.Adil””<
Altılı masa ülkemiz siyasi tarihinin müzakere, uzlaşma kültürü acısından çok güzel bir örnekti, bu örnekliğe masanın bir paydaşı gölge düşürdü ve ayrıldı… Artık masa beşli masa olarak, belki de bu beşi bir yerde yeni paydaşlarda bularak devam edecek, demokratik yarış sürecek, uzlaşma kültür&
Kim kime güveniyor? Yok Yok Soru Yanlış, Kim Kime Güvenmiyor, Desek Daha Doğru Olacak, Neden, Güven Yaygın Olsa, Birinci Soru Doğru Olur, Güven Bu Kadar Yok Olduysa, İkinci Soru Daha Doğru Gibi….
Genel olarak emsallerimiz arasında ergen baskısı hissederiz, yeni yetmelik dönemlerimizde lüzumsuz çatışmalarımız olur, fakat güvensizlik daha az olurdu, verilen sözler aşagı yukarı yerine getirilir veya getirilmeme gerekçeleri olurdu.. Biraz büyüdük ilk güven kopmasını 13-14 yaşında yaşadım b
T.C Vatandaşı ve Millet olduğumuzu gösterme sınavındayız, İnsan olma sınavındayız, bu sınavları geçmeden siyasetçi olunamaz, kamu görevlisi olunursa, birde mesleki liyakatler taşınmıyorsa orada layıkıyla görevimizi yapamayız…
Kimi ümmet der, kimi bu devlet sistemi dini degil, kafir sistem der, kimi o vatandaşa hainsin der, kimi yabancı bir ülke ajanlığıyla suçlar, kimi devletin gücünü hazinesini
Millet olarak hepimiz çok büyük acılara neden olan depremlerle sarsıldık, yaşayanlar kadar olmada bizde bu sorunu ta yüregimizde hissettik… Dillerimizde dua ile yaratandan yardım istedik, içimizde umutla enkazların tv lerin başında Canlarımızı kurtarma haberlerini bekledik bekliyoruz... Hepimiz gördük, bizzat işin içinde yer aldık birbirimize el uzatmak için hep birlikte seferber olduk, kurumlar ve kişiler yardım etmek için çaba harcadılar harcıyorlar.. Eksiklikler var mı, var, bunların tart
Birinci gerçeğimiz, Türkiye deprem haritasını masamızın üzerine koyduk bakıyoruz, ülkemizin çok yeri koyu kırmızı, bazı yerde az kızıllık var, bunlar deprem bölgeleri bunu biliyoruz ve buna göre önlem alıyor muyuz?
İkinci gerçeğimiz ise genel olarak binalarımızı sağlam yapmamız gerekmez mi, deprem bölgelerinde binalar daha sağlam yapılmalı degil mi? Yapıyormuyuz? Burada kim yapacak, kim denetley
Devlet en güçlü kurumdur, güvenlik görevlileri vardır vatandaşlarının güvenliğini sağlar ayrıca devlet sistemini ve sınırlarını korurlar.. İş makineleri vardır vatandaşı için yol yapar, barajlar yapar, her vadiye bir baraj gerekiyor çünkü küresel ısınma geliyor… Kanunlar üst yasalar vardır uymayanları bu hukuk kurallarına göre yargılayan adalet sistemi vardır… Yasa yapan meclisleri var, bu işleri, hizmetleri yapacak hükümet vardır.. Devlet kurumsa, hükümet m
Altılı masanın altı nasıl dolar, ben bir demokrat olarak bu konuda bazı önerilerde bulunacağım, bu önerileri altılı masanın attıkları demokratik adımı demokrasimiz için, büyük bir yönetimsel gelişme gördüğüm için muhalif demokratların bu masanın başarısı için nacizhane önerilerde bulunma önerileridir bu öneriler…
1* Altılı masaya oturduğunuz da artık siz bir partiyi temsil etmiyorsunuz Yasayı,
20 yıl önceydi o günlerde doğanlar bugün askerlik cağındalar, bir amacımız vardı, milli ekonomi uygulayacaktık, adil düzen kuracaktık, ne oldu, ne kurduk?
Amaçlar, idealler, ülküler uygulanmadan önce tam kestirilemez, nelerle karşılaşırsa sakatlanır, adil düzen diye yola çıkanlar neden kendilerini liberal ekonomik düzenin rantçıları olarak buldular? Bunlar üzer
Bu ilişki öyle bir ilişki ki, hem çocuğumuzun geleceğini etkiliyor, hem de bizim ile ilişkisini, bizle ilişkisi de hem onun mutluluğunu hem de bizim mutluluğumuzu etkiliyor. Bu kadar önemli bir konuyu bu kadar ilgisiz bırakmanın yanlışlığı üzerine, biraz mevcut yazılardan, birazda tecrübelerimizden yararlanarak sizinle bu konuya dair bilgilerimi ve düşüncelerimi paylaşıyorum, buyurun ne çıkacak hem beraber devam edelim…
10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü Kutlu Olsun, Olsun da!
Gazeteci kendi ülkesinde haber, yorum yapıyorsa, kendi toplumunun gözü, kulağı, dilidir, dünya haberleri yapıyorsa insanlığın gözü, kulağı, dili olmalıdır…
Bunlar yapılabiliyor mu, bunların üzerindeki gölgeler nedir, bu gö
Ben bu kavramın da diger kavramlar gibi içinin boşaltıldığını düşünüyorum, nasıl mı?
Kim darbe yapacak, ben bu zaman kadar gördüm ki hep silahlı unsurlar darbe yaptı, darbeler tarihine de bakınca genel olarak bu görülüyor.. İyi de bu ikide bir neden gündeme taşınıyor, muhalefete göre sivil seçilen iktidarlar olaganüstü durumları bahane ederek hak ve özgürlükleri kısıtlamak istediğin de kullanıyor.. İktidara
Siyasal partiler iktidara gelemeye ve geldiklerinde iktidar kalmaya çalışırlar, bu çalışmada sınır nedir?
İktidara ulaşma zaferi için her yol mübah mıdır, iktidar kalmak için her şey yapılabilir mi? Ben bakıyorum da siyasilerimize bir birlerini hain ilan ediyorlar, soru şu senin hainin kim kimin hainisin sen? Devam ediyorum aklı evvel bir siyasetcinin siyasetdaşlarına tavsiyeleriyle…
Suriye de bir bahar esti ama bu bahar orada çiçekler açtırmadı, ölümler açtırdı, bir yanda ABD ve müttefikleri, diğer yanda Suriye devleti arasında toplum sıkıştı, burada taraf olmayanlar yada belirsizlikten kaçanlar başka ülkelere göç ettiler… Bunlar yoğunluklu olarak Ürdün ve Türkiye’ye sıgındılar..
Savaş başlayalı 11 yıl oldu, milyonlar yerinden oldu, milyonlar yaralandı, mi
Ben 57 yaşıma geldim, hep ciddi sorunlarımız vardı, bu kimi zaman devletimiz kafirdi, bunu dindar yapmalıydık, kimi zaman devletimiz cumhuriyetti, bunu Osmanlıya benzer Monarşi yapmalıydık, kimi zaman Alevileri suni, Sunileri alevi yapmamız gerekiyordu… Kimi zaman Kürtçe’yi, kimi zaman başörtüsün
Yaşanacak anları bir bahane bulup erteliyoruz, kaşının üzerinde gözü, gözünün üzerinde kaşı, markkasız ayakkabısı, şu model değil arabası, yakışıklı/güzel amma hani
M. Kemal Atatürk 27 Aralık 1919’da Ankara’ya Geldi, Mehmet Akif Ersoy, 27. Aralık 1936’da, Hakka Yürüdü!!
Dış Güçlerin Yurdumuzu işgali üzerine, Milli unsurların Direnişine öncülük eden Mustafa Kemal Paşa’da 27 Aralık 1919 Cumartesi günü Ankara’ya gelmiştir.. Bu geliş anında Seymen Alayı düzenlenmiş ve ellerinde pala kılıçları ile doh, doh! Naraları çeken süvari Seymen Ef
16 Nisan 2017 tarihinde yeni hükümet sistemi Cumhurbaşkanlığı sistemi halkoylamasına sunulmuş ve sistem değişikliği kesinleşmiştir. Değişikliğin yapılacak ilk seçimle yürürlüğe gireceği öngörülürken, 2020 yılının Kasım ayında yapılması gerekirken 17 Nisan 2018’de Devlet Bahçeli’nin çağrısı ile erken seçime gitme kararı alınmış, 24 Haziran 2018 tarihinde yapılan seçimlerle de sistem değişikliği uygulanmaya başlamıştır. Cumhurbaşkanı Erdoğan ve parlamentoda AKP-MHP ittifakı yeni sistemin hem mimar
Demokrasinin bazı temel ilkeleri vardır, serbest aday olma ve serbest seçimler, bu seçimlerle vatandaşların iradesini yönetime, meclise temsilen yansıtılması sağlanır…
Demokrasinin ikinci temel ilkesi güçler ayrılığıdır, bu şu nedenle önemlidir, devletin gücü kurumsal olarak üçe bölünür, yasama (TBMM), yargı (HSYK), yürütme (Hükümet, Cumhurbaşkanı), bu güçler birbirini d
Demokrasi tarihimizde ender rastlanan bir uzlaşıyla altı parti ve lider bir yuvarlak masada toplandılar, ben buna istişare masası diyorum.. Türk tarihinden örnek vermek gerekirse, divan diyorum, toplumsal tabanına bakarsak temsil gücü yüksek diyorum… Çeşitliligine bakarsak her toplumsal tabanı temsil eden bir ruh var diyorum…. Y
Elimizdeki bazı bilgiler var, hükümet, iktidar partisinin milletvekilleri ve memurlar başka başka bilgiler veriyorlar.. İçişleri Bakanlığı’nın rakamları da başka, ana Muhalefet liderimiz Kılıçdaroğlunun verdiği bilgi daha başka… Bu konuda kafalar karışık anlaşılan, bunların hangisini doğru kabul edelim diyorsanız, şun
21. yüzyılın en büyük bilimsel başarısı: Sınırsız enerji için tarihi adım atıldı! Enerji konusunda hem kaynaklarımız yok, hemde başkalarına bagımlıyız, hemde çok savurganız, tam bunları düşünürken ABD den haber geldi, artık sınırsız enerji bulduk diye acaba nasıl bulmuşlar? Neden hep onlar buluyor bu gibi yenilikleri, neden bizim gönül gö
(Geniş Katılımlı Bir Cemaatte 6 Yaşında Kız Cocuğuna Yapılan Cinsel İstismar Üzerine Kendimizi, Toplumu, Yöneticileri Bu Tür Sapıklıklarla Mücadeleye Davet ederek Başlayalım Yazımıza…)
İstismar nedir derseniz, insanın duygularını, iradesini, özgürlüğünü, insani varoluşunu, kötü niyetli kimlerin kendi amaçları için kullanılmasıdır diyebiliriz..
SİYASET BÖYLE YAPILIRSA - Siyasetimize Nitelik Gelir!
Siyaset seviyemiz çok uzun zamandır düştü neden derseniz, siyaset ile hakaret karıştı, şu sözler artık kanıksanmaya başladı…. Hain, terörist, yabancıların projesi, zillet, illet, …… Müfteri (İftiracı karıştırıcı), yalan makinesi gibi direk hakaret içeren sözler yerine dün yapıldığı gibi siyaset yapılsa daha iyi olacağı kanaatindeyim.. 3.12.22 Dün ne yapıldı?
Sık sık yazdığım konular arasında bir siyaset, iki ekonomi, üç dini düşünce, dört kültürel erezyon, beş Suriye meselesi, altı teknolojik gelişmeden uzak kalış… Bütün bunların sonucu olan sosyal sorunlar, yedi terör, gibi konular üzere yazıp duruyoruz…
Anayasa Sorunu Nasıl Aşılır? Altılı Masada Kimler var?
1876 Kanunu Esasiye den bu yana anayasa sorunumuz hep var neden? İktidar gücü kimdeyse o anayasayı yapar zihniyetinden, ya iktidar olmayanlar ne olacak onlar bu Anayasaya uyacaklar, iyi de otoriter rejim degiliz artık, demokratik hukuk devletinde yasalar, kanunlar iktidara göre şekillenmezler, hukuk teorilerine göre, hukuk mantığına göre, demokratik hukuk d&u
Öğretenlerine Hak Ettikleri Degeri Veremeyen Toplumlar, Deger Sorunu Yaşarlar. Fikri Adil
Öğretmen ne iş yapar öğretir, öğretmeden daha önemli iş nedir bilmiyorum, öğretmen ne öğretir ne öğretmez ki… Polise güvenliğin önemini, doktora, hemşireye insanlar nasıl saglığa kavuşturulur, hakime , savcıya neden adalet gereklidir, çiftciye nasıl daha iyi tarım yapılır, kısacası nasıl dah
Biz yazarlar ne için yazarız, öncelikle söz uçar yazı kalır diyerek sözlerimizin uçmaması için yazarız, sonra ne için yazarız, duygu ve düşüncemizi karşımızdakine, siz okurlara aktarmak için yazarız… Hiçbir şey bulamazsak zevkine yazarız ve en güzel yazlar zevkine yazılan edebiyat yazıları işte bu ned
İlk önce sorumlu teröre başvuran kişi ve gruplardır, bu sorunda kim mağdurdur, teröristlere hedef olan kişi, vatandaşlar ve kurumlar mağdur…
Bu vatandaşları korumakla görevli kimdir, polis, asker, istihbarat teşkilatı korumadan sorumludur, şimdi terör faaliyetleri yapan sorumlu kişi kime karşı yapıyor, vatandaşa karşı, kimin yaptığı önemli çünkü d&
Yapay Zekaya Dayalı Programlarla Deepfake Teknolojisi ile Manipülasyon, İstismar, Hatta Savaş Tehlikesi Bile İçermektedir!!!
Deepfake yöntemiyle “İçerik üretiminin” geleceği neden bu kadar tartışma yaratıyor? Aşagıdaki haberi okuyunca, yaratması gerektiğini görecegiz… İftiranın ve yalanın büyüğü geliyor, sizin yerinize sizin gibi konuşan, sizi
Siyasetçiyi denetlemezsek, ya mütahide kaçar, ya da faizciye, olur mu olur…
Demokrasi denetimler sistemidir, neden özgürlükler vardır, her özgürlük bir irade ve denetim, sorumluluk gerektirir, yoksa denetimsiz demokrasi monarşiden daha kötü olabilir… Demokras
Demokrat Yöneticilerin Dili İle Monarşik Yöneticilerin Dili Aynı Olmaz!!!
Hükümet edenlerin dili, vatandaşların genelini kapsayıcı dil olmalıdır. F.ADİL
Devlet bir kurumdur, hatta kurumlardan oluşmuş bir kurumdur, kurumların kurumudur, o zaman kurumları, yani devleti yönetenlerin amacı nedir, dilleri, söylemleri nasıl olmalıdır, b
İSPANYOLLAR NEDEN TEPKİ GÖSTERİYOR, BİZ NEDEN ALKIŞLIYORUZ!?!?
Saglıkta, Saglık Çalışanı, Hasta, ve Saglık Kurumlarının Yönetici İlişkileri!!
İspanya'nın başkenti Madrid'de binlerce sağlık çalışanı ve vatandaş gösteri yaptı, sağlık sektörünün özelleştirilmesini, personel eksikliğini ve ağır çalışma şartlarını protesto ettiler nedeni nedir? Saglık sektörünün, dahası vatandaşların saglı
EMEKLİLERİN, ÖZEL SEKTÖR ÇALIŞANLARININ PROMOSYON SORUNU!!
Hayatta birçok sorun var, kimi ekmek almada zorlanır, kimi süt almada, kimi barınak bula sorunu yaşarken kimi de araba alma veya arabasının gösterişli olması, kimi ticarette kar edebilme sorunu yaşar… Kimi alışkanlıkları yenme sorunu yaşar, kimi şu sınavı versem sorunu yaşar, bu sorunlara göre sorun degil gibi görünse de toplumumuzda promosyon sorunu yaşayan birkaç grup var…
Hem iktidar partisi, hemde ana muhalefet partisi iki yüz yıla hazırlık programı açıkladı, ikiside toplumumuz için iyiliklere, mutluluklara, refaha, huzura, barışa
Ana muhalefet partisi lideri, kaygılı vatandaşları rahatlatmak için bir öneri ortaya attı, baş örtüsünü kanunla garanti altına alalım, olabilir mi olur
İngiltere ve Japonya da Neler Oldu? Türkiye de Ne Oluyor?
Yetki Alanlar Sorumluluk Alması Gerekmez mi?
Ekonomiden Kim Sorumlu?
Habere göre Japonya Maliye Bakanlığı, , ABD dolarının 152 Yen seviyesine yaklaşması ardından Cuma günü öğleden sonra döviz piyasasına 37 Milyar ABD Doları satarak m&uum
YÜZ LİRAMIZ VAR, NE YAPARSAK KARLI BİR YATIRIM YAPARIZ?
Ekonomi bir bütündür, küçük bir ihmal büyür, büyük büyük zararlar dogurabilir, bu bilinçle hareket etmemiz gerekir.. Örnegin yüz lirayı komple yol yapımına verirsek yol mu yiyecegiz? Yüz lirayı komple tarıma verirsek yol gerekmez mi? Yüz lirayı komple kamu binası (Hükümet konağı, İbadethane, Okul, Alt, Üst Geçit) yapmaya ayırırsak, güvenlik için ne ayıracağız? Bu yüz lirayı hepsini kozmetige verirsek, diger alanlarda ne olur?
Altılı Masa Yeni Bir Demokratik, Siyasi Kültüremi İşaret Ediyor?
Siyaseti toplum, toplumu siyaset şekillendirmektedir, gelenekten, ana, andan gelecege siyasi kültürde olumlu olumsuz aktarılır… İster otokratik, ister demokratik olsun toplumların, siyasal kurumların bir kültürü, gelenegi vardır… Ülkemizde de bu durum, sivri dilli, sloganlarla sınırlı, herkes herkesten ülkeyi kurtarmaya çalışan bir
Göçmen ve sığınmacı sorunu dünyanın yeni sosyal sorunu ama kimse kendini sorumlu hissetmiyor, kimse sorumlu hissetmediği içinde sorunu çözmeyi kendi sorumluluğu saymıyor.. Benim sınırımın ötesinde olsunlar da, bana sorun olmasınlarda kime sorun olursa olsun… Ama birileri sorumlu kim?
Her şeyden önce bu göçmenlerin/sıgınmacıların Ülkelerini yönetenler, otoriter yönetimler kendi iktidarı iç
Türkiye uçuyor, inanmayanlar kim, Ülkemiz İhracat rekorları kırıyor küçük görenler mi var, dünyada lider ülke olduk, görmeyenlerin gözüne gözlük…
Kim neyi görmüyorsa vardır bir hainlik, yok ya, hainlik suçlaması ağır, ne diyelim cahilliktendir, cahilligindendir diyelim gitsin… Görmeye çalışalım bakalım son on yılda neler olmuş?
Ankara’mız bundan tam tamına 99 yıl önce Başkent oldu, bir asra bir var, bu oluş kararına imza atanların mecliste karar alırken nasıl aldıklarıyla ilgili bilgiler paylaşarak başlayalım mı?
İsmet Paşa’nın teklifiyle, Anayasa Komisyonundan gecen teklif, 13 Ekim 1923’te Meclis genel kuruluna gelmiş, yapılan tartışmalardan sonra oy çokluğuyla kabul edilmiş… Oturum başkanı Ali Fuat Paşa’nın oy çokluğuyla (ekseriyet-i azime) s&
Biraz daha geniş düşününce, ister dini kaynaklardan, ister evrim teorisinden bakınca, bir damla, su, topraktan yaratılış, insan olma kimliği veriliş mi desek, toprak
Siyasetçiler vatandaşları etkilemek, taraftarlarını tarafı tutmak için bazı şeyler söylerler, bunlarda mantık aramak gerekir mi?
Herkes birbirini tek adamlıkla suçlar, doğrumudur, partilerin başkanlıklarına, aday belirleme yöntemlerine belirleyin, kaç yıldır parti başkanı, adayları kim belirliyor görerek kim tek adam görülebilir…
Egri oturalım doğru konuşalım, derdimiz iktidarı yermek, muhalefeti övmek filan degil, yaşanılan dış sorunlarımızı saglıklı degerlendirebilmektir… Aşırı taraftar iktidar yanlılarına bakıyoruz, Türkiye uçuyor, işin garibi adamlar aşırı taraftarlık efsununa kapılmış uçtuklarına da inanıyorlar.. O zaman Lira neden aşırı deger kaybediyor?!? Muhaliflere bakıyoruz, battık batıyoruz hatta yerin dibindeyiz… Gerçekte nedir derseniz, ekonomik olarak 1994 döviz krizinden daha kötü durumda olduğumuzu söylüyor ek
En basit göç etme nedeni ülke içinde bölgesel gelişme ve gelir farklarından dolayı kalkınmış bölgelere göç edilir… Neden Kastamonu dan daha çok İstanbul da Kastamonulu vardır, sorusunun cevabı burada saklıdır.
Kim ne derse desin, muhalefet altın cağını yaşıyor, birinci neden 20 yıllık hükümetin yorulması, devletin kurumlarında güçler ayrılığının güçlerin birligine doğru dönüşmesi, denge ve denetimden uzaklaşılması… Sivil toplum örgütlerinin etkisizleştirilmesi, buna sendikalarda dahildir, akademinin siyasallaşması… Gördüğüm en etkili tepki gezi olaylarının ise hükümet tarafından itibarsızlaştırılması, geziye katılan marjinal grupların tepkiyle, talepler yerine iktidar istemesi üzerine
Altı partimiz yan yana gelmiş ve ortak muhalefet kararı almışlar, altılı yuvarlak masa demek bu masada kimse otorite demek degildir.. Ama hepimizde şunu biliriz, bu masadaki altı partimizin altısının da vatandaşlar destegi aynı degil biri %25 iken, biri %15 digeri %1,5 *2,5- 3,4 gibi degişik oranlarda vatandaş destegi var… Bu ister istemez masaya yansır.. Bunu iki büyük partinin lideri anlaşma, uzlaşma, istişare gibi nedenlerle daha güçlü olduklarını geri plana atsalarda, masanın diger partileri bunu bilerek hareket etmeleri masaya güç vere
Toplumlar belli bir toprak parçasını vatan yaparlar üzerinde devlet kurarlar devletleri de hukuki, anayasal, siyasal bir sisteme bağlı olur… Bizde siyasal sistem günümüzün en iyisi kabul edilen cumhuriyet ve demokratik sistemin kabul edildiği bir siyasal sistem de yaşıyoruz.. Neden en iyisi olduğu kabul edilen dediğimizi açacak olursak..
Bir defa devleti kim yönetecek sorusuna çok net cevap veriyor, bu siyasal sistem, dev
Demokrasi ayarlarımız bozulmuş, kim bozmuş derseniz, kim yönetiyorsa kim devletimizin yasalarını yapıyorsa o, uluslararası demokrasi endeksinde yerimiz nedir ona bakarak durumun vahametini anlayalım derim…
Bu endekste Türkiye’nin yeri nere, kimlerle aynı kategoride, yakışmıyor mu bize, yakışmıyor mu? Demokrasi liginde Ruanda'nın bile gerisine düşmüşsek demokrasi ayarlarımız iyice bozulmuş demektir.
İnsanlar bazı kimliklere sahiptir, örneğin diğer canlılardan ayrılırken insan denir, diger milletlerden ayrılırken Türk, Yunan, Alman denir, diger dinlerden ayrılırken Müslüman, Hıristiyan, Yahudi denir… Ayrıca sosyal statülerimiz ve kimliklerimizde vardır, Baba/Ana, Polis/jandarma Doktor/hemşire Öğretmek/Akademisyen gibi.. Örnegin ben işçiyim işçi bayramı vardır, bunu diger işçi arkadaşlarımızla kutlarız… Yukarda saydığımız tüm milletlerin, grupların ve mesleklerin dini ve milli bayramı ya da
Her savaş zaferle sonuçlanmaz, önceki devletimiz Osmanlı İmparatorluğunun son dönemlerini düşünün sürekli toprak kaybı, sürekli toprak kaybı demek savaşların kaybı demektir. Ayrıca her savaş canların kaybı demektir, bu nedenle savaş da meşruluk önemlidir, meşru olmayan savaşlar akıl, mantık geregi istenmez, savaşta meşruluk nasıl olur, olmalıdır dersek!!?
İki meşruluk vardır, birinci meşruluk Meclisin savaş kararı alması veya savaş kararını alması
Bir kamu hizmeti açılışı var, bir hükümet yetkilisi çıkıyor seçim konuşması gibi bir konuşma yapıyor, gören onun bu binayı, yolu, parkı, etkinlik törenini cebinden veya partisinin bütçesinden yaptığını sanır.
Mal kamu malı, masraflar kamu hazinesinden, ama açılış parti adına, hizmet kimin için açılıyor tüm vatandaşlar adına, onların kullanımı için… Hizmetin maliyetlerini
Bilim Çin de ve ABD de mi? Bilimsel çalışmaları en çok hangi ülke yapıyor? Patent Sayıları, Bilimsel Çalışmaları ve Teknolojileri, Ülkelerin Ekonomik, Siyasal Güçlerini Belirler, Biz Patent de ne Aşamadayız?
Aşk isteriz, lüks isteriz, sevilelim, sevilelim isteriz, para isteriz, makam isteriz, araba isteriz, ev isteriz, bilim istermiyiz, ben isteyeni görmedim, siz gördünüz mü? Adam bilim insa
Yaratıcının insanoğluna verdiği en değerli nimetlerden biri de gençliktir. Gençlik, insanın çocukluk ve yaşlılık arasında gücünü kuvvetini gösterdiği, ömrün en verimli evresidir...
Gencin sınırsız hayalleri, tükenmek bilmeyen enerjisi vardır. Bedeni, ruhu, benliği, düşünceleri sürekli değişir. Hayata dair ne varsa hepsini sorgular. Buna kendisi de dâhildir. Çünkü hayatı anlamlandırma ihtiyacı vardır onun. Eleştirmesi, karşı çıkması, direnmesi, sınırlamaya gelememesi hep bu yüzdendir.
Gençler, kendilerini inşa etme yolunda büyüklerinin karşılarında değil, yanlarında olmasını arzu ederler. Sahip oldukları güç
Önce bu partimizi kutlayalım 21 yıllık parti, 20 yıldır iktidarda, üstelik de koalisyonda değil, üstelik de kendince belirlediği vesayetleri de kaldırarak 20 yıldır hükümet yapıyor… Biraz geri dönelim Adalet ve Kalkınma Partisi hangi şartlarda seçildi ve hükümet kurdu…
Uzay Güneş Enerji Sistemleri, Yeni Nesil Enerji mi?
Her hareketin bir enerjisi var ve her enerjinin bir çevreye maliyeti var, iki ekonomik maliyeti var bunları düşünerek, enerji verimliliğini ve hem ekonomik, hem de ekolojik maliyetini düşürecek önlemler alma zorunluluğu var.. Bu ise güneş (Ges) ve rüzgar (Res) ile mümkün görünüyor..
Bizim Kastamonu’nun ilçesi Küre den degil Küreselden bakınca nasıl görülüyoruz?
Yerelden bakınca iktidarın sesi olmuş medyaya bakarsak, biz ha uçtuk, ha ucacağız, 2016’dan beri kemerleri bağladık uçmayı bekliyoruz… 2013’de de 2023 yılında dünyanın ilk on ekonomisi arasına gireceğiz hedefimiz vardı hikaye oldu! Ucan bir şeyler oldu hayatımızda yag, şeker, un, makarna, peyn
Ferrari’sini Satan Bilgeden, Lüks Arabasını Satan Patrona!
Ekonomik Krizler, olağanüstü durumlardır, bu durumla çeşitli mücadeleler yapılır, normal zamanlarda rekabet içinde olduğumuz rakiplerimizle rekabetimizi daha bir azaltmamız gerekir…
Biz vatandaşlar zamlarla, vergilerle, alım gücümüzdeki eksilmelerle zorunlu tasarruf yapıyoruz, örnek vermek gerekirse… Benzin 7-8 lira maaşımız 2800 Lirayken kaç litre benzin alıyorduk, 400 litre, şimdi maaşımız 5500 oldu benzin 23-24 Lira, 239-240 Litre benzin alabiliyoruz, bize benzin üzerinden düşününce ne kadar tas
İletişimin, ulaşımın bilgi paylaşımının bu kadar hızlı, bu kadar kolay olduğunu, siyasal sözleşmeler, hukuki anlaşmalar ve ticaret bağları, enerji koridorları varken, tam anlamıyla yerelligin mümkün olmadığını bilerek düşünerek hareket etmeliyiz..
Şartlar küreselliği dayatıyor, ama biz kürede kendimiz olarak yer almak istiyoruz, bu nasıl mümkün olur? Dünya nüfusu 8.500.000 diyelim, bizde 85 milyonuz, yani dünya nüfusunun yüzde onu kadarız… Üretimimizle, siyasal ve ekonomik etkilerimizle dünyayı en az y&u
GÖRSELLİK ve GELİŞME! (Estetik mi, İşlevsellik mi?)
Görsellik önemlidir, estetik, güzellik içerir, sanat alanında çok gereklidir, ekonomi de gelişme, kalkınma, büyüme önemlidir, düşünce, müteşebbis, emek, işletme, üretim, imalat gerektirir, biz acaba hangi alanda ilerledik..
Park, bahçe, gösterişli binalar görsellik içerir, ekonomi içermez, Ankara dan iki örnek vereceğim… Biri kuzey yıldızı p
Siyasetçiler ikide bir 12 Eylül darbesinin vesayetini kaldırıyoruz diyorlar, kendi üzerilerindeki vesayetleri daha ilk on yılda yaptıkları siyasal yasakların kaldırılması referandumuyla kaldırdılar.. Ecevit, Demirel, Türkeş, Erbakan gibi siyasetçilerin yasaklarını kaldırıldı…
Krizde Anında Devletin Kurumlarını Yönetenlerden Ricamızdır!!
Genel ve Yerel Yönetimlerin Krizde Yapması Gerekenler?
Ülkemiz 2017-2018 den bu yana ekonomik olarak tabir caizse iki yakası bir araya gelmiyor, dış acık almış başını gidiyor, dış ve iç borçlar aşmış taşmış,
15 temmuzda bir şeyler oldu, devlet sırrı dedik iyi inceleyemedik, duygulasa bağladık iyi degerlendiremedik, bir şeyler oldu ve bu şey 251 vatandaşımızın ölmesine ve 2750-2800 kişinin yaralanmasına neden oldu.. Bu konuları tartışırken bu ölen ve yaralananların duygu ve düşüncesini dikkate alarak, onları rencide etmeden tartışmalıyız… Tartışalım saygılıca…
15 temmuz da ne odludan çok 15 temmuz neden oldu, bunu tar
Ben vatandaşlarımızı izliyorum, sanki kendilerine ne denirse densin alkışlamak zorunda oldukları hissiyle sürekli alkışlıyorlar.. Bu lider ne dedi, insan bir sormaz mı, bu dedikleri ile yaptıkları arasında ne fark var, bu dediklerinin kime ne kadar yararı var? Hangi sorunumuza çözüm üreteceğini açıkladı, gerçi çözüm ü
Biz insanlar yerel ve küresel üretim ve tüketim zinciri kurmuş bunlar üzerinden beslenmemizi, ihtiyaçlarımızı gerçekleştirmekteyiz. Bu zincirlerde çeşitli nedenlerle, yavaşlamalar, kopmalar olmakta veya başka sorunlar çıkmaktadır.
Kriz geldi kapımızı çaldı, biz her zaman ki gibi bizim yanlış kararlarımızın etkilerini görmezden geldik ve sürekli başka mercilere sorumluluğu attık…
Kendimizi olduğumuzdan fazla abarttık, üretime dayanmayan kaynaklarla, yollar, kamu binaları ve ibadethaneler yaptık.. Bu durumu borçla devam ettirdik, yetmedi devleti mülksüzleştirecek kadar işletme ve arsa sattık, örnek vermek gerekirse, Ankara da SGK’nun o
GÖRSELLİK ve GELİŞME! (Estetik mi, İşlevsellik mi?)
Görsellik önemlidir, estetik, güzellik içerir, sanat alanında çok gereklidir, ekonomi de kaynak, gelişme, kalkınma, büyüme önemlidir, düşünce, müteşebbis, emek, işletme, üretim, imalat gerektirir, biz acaba hangi alanda ilerledik..
Temelsiz, Tarımsız, Üretimsiz, Sanayisiz, İmalatsız, Ekonomik Uçuşların Sonu mu?
Ak Parti iktidarı krizle ve dini söylemle de oy toplayarak geldi, hala dini söylemi ihmal etmiyor… Ak Parti hükümetinden önceki hükümet, IMF destekli ve denetimli ''Güçlü Ekonomiye Geçiş Programı'' yapmıştı. Ekonomimiz krizden çıkmaya başlamış, Ak Parti hükümeti de bu programı ilk dönem ve ikinci döneminin bir bölümünde uygulamış, toplum olarak da bunların faydasını g&oum
Cennet Mekan, Büyük Sultan Adülhamid han Toprak Kaybetmedi, Baskıcı Degildi, Acaba Öylemiydi?)
İstibdat uygulayan şu padişahı, mevcut yönetime benzeten bir siyasimize iktidar sahibi siyasimizin cevabı… Efendim, bir karış toprak kaybetmeyen Büyük sultana artı halifeye söz söyleme cüretinizi nereden alıyorsunuz? Diye üst perdeden savunmaya giren hükümet eden siyasimiz tarihi sanki bug&uum
(İstanbul CHP Mitingi ve Deva Partisi G. Antep Mitinglerinin, Medyamız da Haber Oluşlarıyla İlgili Medyamızın Halinin Değerlendirilmesi)
Ülkemizde, medyanın durumu gerçekten de içler acısı, madrabaz olmayan medya organlarının yaşama şansı her geçen gün azalıyor… Olan T.C vatandaşlarına oluyor, medya sayesine takılan at gözlüğünün gösterdiği şeyleri görür ve bunları gerçek s
Uzun yıllardır, yapılan hataların sonucu, dış acık, bütçe açığı, tasarruf ve kaynak açığı derken...Önlem almak yerine itibardan tasarruf olmaz güçlüyüz, gösterişleriyle... Sürekli olarak yol, alt ve üst geçit, sürekli olarak kampanya halinde ibadethane ve kamu binası yapma savurganlıklarıyla geldiğimiz noktada bize sürpriz olamayan, yöneticilere ve yöneticilerimizi kayıtsız şartsız destekleyen kişilere sürpriz olan gelişmeler yaşanıyor. Bunlar tüm göstergeler olumsuz iken bile ya uçtuğumuzu yada bu olanları başka faktörlere bağlama kolaycılığı veya konunun dışındaki bir olumlu gelişmeyle yaşanı
Öyle Hatalar Yapılıyor ki panikle bile yapılmayacak hatalar… Bunlar Nelerdir?
İnsanlar genel olarak olağanüstü durumlarda panikler, örneğin kaza yapıldı panik, örneğin sel panik, deprem panik, panik düşünce yeteneğinin akla mantığa bilgiye dayalı olarak davranışa dönüştürülmemesi halidir de diyebiliriz.. Bu kısa not üzerine ekonomik krizde, ekonomik panik nedir dersek..
Hepimiz biliyoruz mazot fiyatları, başka maliyetler aldı başını gidiyor, nedeni odur, budur, şudur, gerçek budur!!
Bir kamyon kilometrede 8-10 liralık yakıt yakıyorsa, bir ürünü bir yerden başka bir yere taşımak artık eskisi gibi ekonomik degil bunu anladık… Antalya İstanbul arası 774 km ise, kilometrede ürünleri taşıyan kamyon 9 Liralık yakıt yakıyorsa, bu demektir ki 9x774= 6976 Liralık yakıt yakıyor demektir… Bu gidiş geliş 14.000 Liraya yakın bir para eder ki, buna diger maliyetlerde eklendiğin de, en az 20.000 Liralık nakliye maliyeti çıkar ki&h
Hepimiz biliyoruz ki, enerjide dışa bagımlıyız, bagımlılık demek dünyada yaşanılan olumsuzluklardan çok, hemde çok etkilenmek demektir… Ülkemiz enerjiye 50-60milyar dolar veriyor, bu normal şartlarda ya olağanüstü şartlar olursa ki, Ukrayna, Rusya savaşında olduğu gibi sanki biz savaşıyormuşcasına etkileniyoruz neden?
Rusya dan enerji, buğday, Ukrayna dan ayçicek yagı, buğday alıyoruz da ondan, şimdi Ukrayna nasıl buğday ve ayçicek üretecek de bize satacak ki? Her neyse konu dağılmasın.. Biz enerji bağımsızlığımız için ne yapmalıyız, ona odaklanmalıyız! Bu nedenle öncelik
Yılın ilk orman yangını haberi geldi, benimde aklıma geçen sene THK uçaklarının yangına katılamayışı geldi, dikkatsiz vatandalar, uçak ve söndürme eksikleri yüzünden geçen sene çok ormanımız yandı, bu sene yinemi hazırlıksız yakalanacağız? Daha 7-8 ay önce yanan ormanlarımız nasıl unutulmuş olabilir ki!? Yanan ala
Gelir Dağılmazsa, Paylaşılmazsa, Eşitsizlik Sonuçtur! Sorundur!
Sorunların anası da, babası da nedir derseniz eşitsizlikler derim, ekonomik eşitsizlikleri sosyal eşitsizlikler takip eder, bunlara ilave olarak birde hukuki eşitsizlikler gündeme gelirse, o toplum eşitsizliğin, adaletsizliği neden olduğu sorunlar çukuruna düşmüş demektir. Bir toplumda sürekli sorun yaşanıyorsa bu üç eşitsizlik de öyle veya böyle yaşanıyor demektir, eşitsizliklerin artığı bilgisini son zam
(H.Z Hüseyin, Hüseyin Karabacıoğlu, Hüseyin Yanardağ )
Çevremizdeki birçok kişinin adının Hüseyin olduğunu görüyoruz, bunun nedenini Kerbala da siyasal ve Askeri gücü elinde bulunduran o devrin iktidar sahiplerinin H.z Hüseyin ve arkadaşlarını katletmelerine bağlı tepkiler olduğunu biliyoruz… Kerbelâ Olayı veya Kerbelâ Savaşı ya da Kerbelâ katliamı, 10 Ekim 680'de, bugünkü Irak sınırları içindeki Kerbelâ şehrinde, H.Z Muhammed'in torunu H.z Hüseyin bin Ali&#
Devlet kurumdur, ülkemizdeki en büyük kurum, bu kurum, yasa yapan yanı vardır (TBMM) Yargı, muhakeme yanı vardır, (Mahkemeler) Yürütme Hükümet vardır ve devletin işlemesini sağlarlar... Devlet nasıl işlemelidir derseniz, vatandaşlarının hayatını kolaylaştıran şekilde, hakemlik yaparak, bu nasıl olacak?
Bizim seçtiğimiz temsilcilerin oluşturduğu yasa yapan meclisimiz, bizim hayatımızı kolaylaştıracak, ya
Bu soruyu kişisel de sorabiliriz toplumsal da, biz bir üretim ve tüketim zinciri içindeyiz, üretirken işçiyi, tüketirken ihtiyacı olan vatandaşı… Hem üretirken sömürülüyoruz işçiysek, hem de tüketirken sömürülüyoruz aracı ve komisyoncular tarafından.. Bu nasıl aşılacak derseniz, insan
Bir bağımsız araştırma grubu olan ENAG’a göre “Şubat /2022 döneminde aylık enflasyon %5.44, yıllık bazda oran ise %123.80 olarak gerçekleşmiştir. Yaşanan ekonomik krizin giderek derinleşmesini ve hane halkının harcanabilir gelirini inanılmaz boyutta ve çok hızlı bir şekilde enflasyonun erittiğini gözlemliyoruz.” Notuyla paylaşılmış bir araştırma…
Örnek vermek gerekirse, asgari ücret 1600 TL iken yumurtanın kolisi 10-11 TL idi, bu ücretle asgari ücretli 145-146 koli yumurta alabiliyordu… Asgari ücrete İki, Üç zamdan sonra 4200 TL ola
HÜKÜMET SİSTEM SORUNUMUZ NASIL AŞILIR?
Başkanlık mı, Güçlendirilmiş Parlamenter Sistemi mi? Güçler Ayrılığıyla Desteklenmiş Sistem mi? Daha İyi!
Altı Parti Bir Araya Gelerek Bu Sorunu Masaya Yatırmışlar ve Sanki Bir Demokrasi Sistem İnşası, Bir Yargı Reformu, Bir Bildirisi Ortaya Koymuşlar, Bakalım Onlar Ne Demişler, Biz Ne Diyoruz?
Vladimir Zelenski, Vladimir Putin ikisi de başkan, biri Ukrayna, digeri Rusya başkanları ve iki ülke çatışıyor, biri haklı, biri haksız, ikisi de haklı olma ihtimali olmadığına göre… Bu Vilademir’lerden kim haksız, kim hudutsuzsa, hudutları aşıyorsa, o haksız, kim gücüne dayanarak anlaşma uzlaşma sözleşme tanımıyor, istemiyorsa, o haksız…
Kim haklı kim haksız, biz kimden yanayız, az bir insansak ki insanız, o zaman ülkesi işgal edilenin yanındayız… Bu kadar sivil yerleşim yerlerine savaşta bile olunsa saldırıya karşıyız, kınıyoruz…
Güç Doktrini uygulanıyor, güçlü olan saldırgan askeri gücüyle, masalarda diplomatlarıyla ticarette ekonomik olarak kazanıyorlar, teknolojik olarak tekelleşmişler ve silah satıyorlar, teknolojik ürünler satıyorlar, son zamanlarda direk, endirek girerek operasyonlar yapıyorlar.. Endirek derken vekâlet savaşçıları v
Gürcistan’a gir, Kırım’ı işgal et, Donetsk ve Luhansk'ı silahlandır ve çatışmalar olsun sonra oraya kurtarıcı ol, oraları özerk cumhuriyet olarak tanı, yetmesin buralardaki çatışmaları engeleyecegim diye oralara operasyon yapacağım derken.. Ukrayna’yı komple işgale kalk… Daha önce yaptığı işgallerde Afganistan dışında kimse direnmediğinden cesaretle işgale kalk..Küçük çaplı direnişleri de dikkate alma,
Öngörü nedir, hayatımızı nasıl etkiler, biz nasıl öngörülü olabiliriz, olmak için bir işin ileride nasıl olacağını kestirerek ona göre davranan, öngörüsü olan, kişi olursak kişi olarak, yönetim olursak, ülke yönetiyorsak ülkemizi, işletme, şirket yönetiyorsak yönettiğimiz alandaki işleri, toplumu ve kişileri gelecekte daha iyi yerlere taşıyabiliriz… Nasıl öngörü
Yardım Kuruluşu Araştırmış, Eşitsizlikler Öldürüyormuş!!
Yardım kuruluşu Oxfam, pandeminin zengini daha zengin yoksulu daha da yoksul yaptığı uyarısında bulundu. Oxfam, hükümetlere çağrıda bulunarak, şirketlerden ve süper zenginlerden daha fazla vergi almalarını ve geliri olmayana, en alt gelir grubuna, asgari ücretliye öğrenciye yardımların yapılmasını önerdi.. Ayrıca uluslararası düşünülünce yoksul nüfus yoğunluğu çok genel nüfus yoğunluğunu az olan ülkelerde ve ülke içinde düşünülünce metrekare başına az nüfus düşen b
Her kültürün temel taşları vardır, bunlara kültürlerinin kolonları da diyebiliriz, bu kolonların üzerine toplumlar kültürlerini inşa ederler. İşte bizim de böyle kültürel damarlımız, kolonlarımız vardır, bunlara Anadolu’nun velileri, sultanları kültür yapıcı değerleri diyebiliriz… Yunus Emre, Hacı Bektaş Veli, Hacı Bayram Veli, Karacaoğlan, Nesimi ….. gibi onlarca vardır. Bunları önemsenmemesi dem
Bir işletme kanuni çalışma hakkına uymaz, bir başkası günlük sosyal izinleri yıllık izinden düşer, bir başkası iş yerinde yemek çıkarmayı maliyetler arttı diye keser… Bir başkası işçi sendikasıyla yaptığı sözleşmeye uymaz, başka biri sendikaya üye oldu diye işçileri işten atarlar… Saglık sorunu için doktora gidene baskı yaparlar, rapor alanları tehdit ederler… Üstelik de bunu kamu kuruluşları, özerk resmi işletmeler bile yaparlar… Daha sosyal kimlikler üzerinden ve siyasal baskılara girmiyorum bile, daha iş nedeniyle degil keyfi ego tatmini ile ya
Dünyada 208 ülke var, bunlardan kaçı etkili, bunlar aynı zaman da Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi Konseyin 5 daimi üyesi olan ABD, Çin, İngiltere, Fransa ve Rusya'nın aynı zamanda veto hakkına da sahip bulunmaktadırlar. Bunların içinde etkilinin etkilisi diyebileceğimiz ABD, ÇİN, RUSYA üç ülke var… Bunlar bölgelerin de eksen ülke diyebiliriz…
(Zincir Marketlerde, Özel Okul ve Dershaneler de Çalışma Şartları) Başka Ülkelerden Örnekler!!
Önce, ülkemizde işçiler ne alemde, ne kadar örgütlüler, ne kadar örgütleri haklarına sahip çıkıyor, patronlar, kamu yöneticileri, iş yerlerinde amirler işçilere ne kadar deger veriyor? Bu işçiler, Ülkemizin bütün üretim, imalat alanlarında çalışıyorlar ve haklarını ne kadar alabiliyorlar? Çalışma süreleri başka toplumlarla kıyaslandığ
Gerçekle sanal o kadar karıştı ki sanal gerçeklik diye bir deyim oluştu, sanal ne kadar gerçek olabilir, yoksa gerçek mi degişiyor? Yoksa dünya yalan derken, sanılar içinde mi yaşıyoruz, demek istiyoruz? Şu haber ve bilgileri okuyarak neler olduğunu anlamaya çalışalım ki, sanal sanılar, fiziki gerçegimiz olmasın…
Dini ve Milli günler bizim kültürel faaliyet günlerimizde diyebiliriz, bu günlere kısa başlıklarla değinecek olursak… Aşağıda ki tablo oraya çıkacaktır, buyurun kısa, kısa bu önemli günlere bakalım…
27.01.1299 Cumhuriyet den Önceki Devletimiz Olan Osmanlı Devletinin Kuruluş Günüdür ve Bu Devletimiz Kuruluştan Sonra Nasıl Yükselmiş ve Hangi Nedenler Çök&u
Önce iktidara bakalım, 20 yıldır ülkemizi yönetiyor, ilk bir döneminde vatandaş memnuniyeti iyi idi, ikinci dönemde devletin gücünün erkler ayrılığı üzere oluşmuş olan güçler ayrılığını vesayet sayarak sözde yargı vesayetini kaldırıyoruz diye… Yapılan çatışmalar, yargı kurumunun neredeyse hükümet (yürütme) kısmen etkili gibi algılanmasına… Üçüncü dönemde kendi büyüttüğü cemaatle ters düşerek çatışma yaşanmasına, bu çatışmanın 15 Temmuz gibi kalkışmaya dönüşmesi.. Son döne
Bir ülke düşünün, kar yağıyor siyaset, kar duruyor siyaset, yol kapanıyor siyaset, yol acılıyor siyaset, tuz atılmıyor siyaset, çok tuz atılıyor siyaset.. İzin verin bende çok tuz atanları eleştireyim, bana göre gösteriş için, çalışıyor desinler diye çok tuz atılması da siyaset, siyaseti aşan cevre kirliliği, toprağın tuzlanmasına, asfaltların araçların ömrünün hızlı tüketilmesine neden olan bir kirliliktir… Konumuz bu
((Sezen Aksu’nun, Şahane Şeyler Yaşamak Şarkısı Üzerine))
Sezen Aksu, Kuran’a uygun konuşmuş olabilir mi? Vatandaşlık hukukunun geçerli olduğu yerde dindaşlık hukuku sadece sizin/bizim gibi inananlar, düşünenler arasında geçerlidir.. Zaten laiklik, hukukun üstünlüğü, sosyal devlet, demokratik hukuk devleti, Anayasal düzen gibi kavramlar geregi, dindaşlık hukuku topl
Ülkemize İtibar Operasyonunu Kim Çekiyor, Kim BU Operasyonculara Cesaret Veriyor?!
“Reuters muhabirinin, Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’na “Mali destek talep etmeye mi geldiniz?” sorusunun ardından TRT Haber canlı yayını kesiyor” Olay Katarda oluyor…
“BAE'nin devlet yatırım fonu Abu Dabi Kalkınma Holdingi'nin Başkanı Muhammed Hasan el Suwaidi, "Zayıf TL dolayısıyla Türkiye'de alım yapmak için mükemmel zama
(Artık Toplumlar, Orta Cağ Zihniyetiyle İdare Edilemez!)
Artık, devletlerin ve devleti yönetenlerin, orta çağ anlayışlarını terk ederek, günümüz vatandaşlık anlayışına geçmeleri gerekmektedir… Neden, Konuyla ne alakası var diyorsanız buyurun…
Hangi devlet olursa olsun, vatandaşının canını, malını, kişi hak ve hukukunu koruman üzere kurulmuştur bilinciyle mi hareket edecek devletler.. Yoksa ortaçağlarda olduğunu Tanrının yeryü
(Siyasal Yalan Yakalama Yeteneğimiz, Doğru Seçimlerimiz Demektir. Fikri Adil)
Demokratik sistem içinde vatandaşlar devleti yönetecek, devletin gücüyle kendilerine hizmet edecek hükümetleri, yasa yapacak milletvekillerini seçerler.. Bu seçim için hangi parti, adayları, kadroları ve lideri daha iyi hükümet/hizmet edecektir diye bir bilgimiz ve düşüncemiz olacak ki seçimlerimiz iyi seçim olsun..
Bana sorarsanız son 50-60 yıldır seçimlerimiz iyi degil,
(Dolar İndi Bindiyle, Çok Daldık, Dış Güçleri İhmal Ettik!)
Bir ara sürekli olan olumsuzlukları dış güçlere bağlardık, dış borcumuz artar, dış güçler, dış ticaret açığımız artar dış güçler, hatta muhalefet adaylarını Sisi’likle suçlar, sonuna kadar dünya önderi olduğumuzu iddia ederdik… 2023 de ilk on ekonomi arasına girerek dünya etkin devletleri olma yolunda hızla ilerlediğimizi söyler, kendimizde inanırdık… Ülkemiz Tü
Artık Ortak Aklı Kullanalım, Eleştirilerden Ders Alalım, Yoksa Seçime Odaklı, Gösterişi Odaklı, Sadece Parasal Oyun Kaynaklı Modellerin Sonu Olsun… Önceki uygulamalara bakarak, bunlara kim ne dedi, nasıl sonuçlar alındı, bu gelinen noktada eleştirenlerin mi, alkışlayanların mı, sorumluluğu vardır…
Doları düşük tutmaya çalışırız, alkışçı takımı bir hikmet vardır der, alkışlar… Bu düşük tutma sevdasıyla 128 milyar dolar harcanır, bir iki bakan, 3-4 TMB başkanı gider, zaten gitmesi gerekenle
İster iktidar partisine oy vermiş olsun, ister sade vatandaş olsun, isterde muhalif vatandaşlar olsun, ülkeyi/devleti yöneten hükümete tepki gösterme hakkına sahiplerdir. Bu hak demokratik hukuk sisteminin en üst hukuk kuralı olan anayasadan doğar, bu doğuş her daim sağlıklı sonuçlar vermeyebilir, nasıl yani? Üç, türlü sorun olur..
Uygulama aşamasında sorunlar çıkar, bu sorunların üçayağı vardır, bir hükümet edenler, yani devleti yönetenler tepkileri pek sevmezler… Ya hükü
Hükümetimiz bazı ekonomi politikaları uyguluyor, 2006 dan sonra ucuz dövize dayalı ithalat politikaları uyguladı. Bu uygulama döviz bulmayı gerektiriyordu, kurumlar satıldı döviz bulundu, bunlar yetmedi, tüm sattıklarımız kadar bir yılda acık verildi… Örnegin 2010 yılında neredeyse özelleşmelerden gelen dolar kadar dış ticarette dolar acığı verildi, 71 milyar dolar… Döviz ihtiyacı devam ediyordu, ithalatımızı, ihracatımız karşılayamıyor ve borç almaya ihtiyaç duyuyorduk, bizim gibi iktidar şerbetini içmemiş insanlar bu satışlar, bu açıklar, bu borçlar s
Her üretim için faydalı olan, ekonomi ise, ekonomik, ekonomik, planlı bir yaşam için yeterli değildir. Devlet idare eden hükümet kamuda, kiralarlar, arabalar, binalar için inşaatlar için can atarlar, o mutlu eder giderirse, yoksullaşırlar… Yoksulaşmamak için can atarlar…
Bu sorunun cevabını, bulmak için başka bir soru daha sormamız lazım, partiler ne için vardır? Demokratik sistemlerde aynı düşünceye mensup vatandaşlar, kendi düşüncelerinin, hukuk sistemine, ekonomik paylaşım modellerine yansımasını, devletin bu şekilde yönetilmesini istedikleri için parti tercih ederler/ederiz, bu partinin iktidara gelmesi için oy verir destekleriz… Bu her zaman böylemi olur?
Ben bildim bileli, yaş itibarıyla da az bir zaman değil bildiğim zaman, devletimiz vasat yönetiliyor, nereden mi anlıyorum? İlk hatırladığım sana yağ yoktu, nedeni Kıbrıs çıkarması yaptığımız için ambargo uygulanıyor dendi, son yaşadığım ise yine yağ ile başımız belada, yağ fiyatı çıkmış yüz liraya… Var olsa ne, yok olsa ne, para var yağ yok, para var, yağ var, yok… Hadi bunları da geçtik, 20 yıl geri gittik bir kriz yaşadık, bir esnaf Başbakana yazar kasa attı, bir Cumhurbaşkanı MGK da Anayasa kitabı attı, ortalık katıştıydı… Aradan 20 yıl geçti, bir ABD başkanı tvit attı diye TL değer kaybetti, bunlar neden
Son zamanlar da siyasetçilerin sürekli dış güçler, dış güç işbirlikçileri gibi söylemleri var, kimi sorumluluklarının geregini yapmadıkları için yaşanılan olumsuzlukların sorumluğunu dış güçlere atar… Kimi ise yaşanılan ekonomik sıkıntılara dikkat cekebilmek için ancak bu kadar dış acık, bu kadar dış borç işbirlikci yönetimlerle olur mealiden sözler
Hikayemizi 2001 krizi ile başlatalım mı, bu krizden çıkış programı yapılır, daha disiplinli bir ekonomik model uygulanır… Uygulanılan sıkı paraya dayalı ekonomide bütçe kısmen de olsa dengeye gelir, sonra bu krizin sorumlusu olan hükümet seçimleri kaybeder… Yeni gelen hükümet bu programı uygulamaya devam eder…
Toplumla aynı kültürel dili konuştuğu için daha yerli ve milli bir görünüm sergileyen yeni hükümet, uluslararası dengelere dikkat ederek yönetim sergilediğ
Başkentte Kastamonu günlerinin 16’ıncısı Ankara da ki Dernekler Olarak Kasder Fed öncülüğünde yapıyoruz.. Kastamonu kültürü ile yiyecek, içecekleriyle, Başkentimize taşınıyor, bu taşınmada ki maksat, size bu kadar yakında bu kadar gezilecek, görülecek yerlerin, tadılacak lezzetlerin olduğunun Ankara da yaşayanlara anlatılmasıdır ki, bu kısmen başarılmıştır… Kısmen diyorum daha başka şeyler de yapılabilir anlamıyla, Kastamonular günü etkinlik alanını dolaşırken çok etkilendiğim bir reyonla karşılaştım, bu yazıda size o reyonu
İl dernekleri kamu ve inşaat projeleri, Sivil Toplum Örgütleri, projelerini tanıtmak için oluşturtabilecekleri… 16'cı yıllarının ön hazırlıkları yapılacak olan 16 yıldıra devam bu derneklerimiz, bu tanıtımların İstanbul ve Bursa ayakları da vardır. İlimizin tanıtım cabalarında bu dernek kamu kurum ve okullarında, bu tanıtıma toplumsal kurumlarda ve kurslarda, bu tanıtıma karar aşamasındaki oku
İnsanın çeşitli duyguları ve bunların topluma, birbirlerinin ilişkisine yansıması vardır… Bu yansıyışın iyi olması için iyi duygular, yani sevgi, saygı, merhamet, güven, barış gibi duyguların ilişkilerimize yansıması gerekir… Yansıyormu? Sizce insanlık da bu duygular mı yaygın, yoksa şu duygular mı?
Kıskançlık, çekememezlik, dedikodu, iftira, yalan, kin, nefret, sevgisizlik, saygısızlık, bunların nende olduğu mutsuzluk ve ahlaksızlık, güvensizlik, çatışma, savaş mı yaygın, yoksa yuka
(Siyasetçiler Ne Yapması Gerekirken, Ne Yapıyorlar?)
Toplumlar ister sosyal sorun, ister ekonomik sorun yaşar, bunlar dışsal sorun olabilecegi gibi içsel sorun da olabilir, gerilir siyasetçi siyasetçi olaki bu gerilimi azaltsın, bizde öyle mi oluyor?
Ne yazık ki hayır, olmuyor, benim gördüğüm öncelikle devleti yöneten hükümet edenler gerilimi körüklüyor.. Zaman zaman muhalefet partileri de onlara uyuyor.. Örnegin
Enflasyon nasıl olur, talep fazla, piyasada mal azsa, bu ülkemizde yaşanıyor mu, evet!
Piyasada bir mal, bir lira varsa malın fiyatı bir lira, piyasada yine bir mal var iki lira varsa, malın fiyatı iki olmaz mı? Olacaktır bunun adına ekonomistler enflasyon, vatandaşlar pahalılık diyor…
Mal ve hizmetlerin de fiyat artışı, nasıl olur, maliyetler artmıştır, gü
Duydum ki, siyasilerimiz barajı kaldıracaklarmış, hangi barajı kaldıracaklar ki, demokratik ülkeler de baraj ne kadardır ki? Seçim barajı, en az şu kadar oy alan parti mecliste temsil edilebilir, bu oran demokratik ülkeler de genellikle %3-5 tir … Bizde kaç,%10 yani %10 dan az oy alan her parti meclise giremiyor, bu oylar seçim sistemi geregi en çok oy alan partinin oy haznesine yazılıyor… Aslında tüm barajı aşan partilerin aldıkları oy oranınca, baraj altında kalan oylar paylaştırılması daha adil degil mi? Her neyse baraj başlı başına adil olmayan bi
GÖÇ SORUNU !! GÖÇ SORUNUN TOPLUMSAL HAYATA YANSIMASI!!
İyi Vatandaş Tavrı!
İyi vatandaş, vatanını ve demokratik hukuk devleti olan devletini korur, iyi vatandaş sistemin iyi işlemesi için çalışır, bunlara ilave olarak iyi vatandaş görevlerini yapar… Vatandaşın görevi nedir?
Askerlik yapmak vergi vermek sürekli yenilediğimiz şeylerdir, başka nedir, yukarıdada zikrettik görevini yapandır, vatandaşlarla, devletin arasında bir sözleşme olan anayasadan
Bayramlar toplumla kutlandığı için, insanlar sıklıkla sosyal alanlarda daha çok kalabalık bir şekilde yan yana gelmektedirler… İster aile ortamın da, ister, Bayram namazlarında, ister kurumsal bayramlaşmalarda bu kalabalıkları gözlemlemekteyiz… Ayrıca kurban bayramında kurban satış alanları ve kesim alanları da buna dahil edilebilir…Trafik sorunundan daha bahsetmeyecegim ble, şimdi ilk olarak…
Kurban satış ve kesim alanlarında yaşanılan sorunlara bakalım ve gelecek bayramlarımız için bu konuda önlemler alma planları yapa
Bayramlar, ister dini, ister milli, ister mesleki olsun, insanların sosyalleşme ve konusuna göre bu anı toplum olarak yaşanmasıdır… Yani bayram tek başına kutlanmaz, dostla, akrabayla, arkadaşla, toplumla, sosyal alanlardai hanelerde kutlanır, bu sosyal alan kimi kez camidir, kimi kez bir toplantı salonudur, kimi köy/kent mahalle meydanıdır, kimi kez bir hanedir… Bu kutlamalar insana sevinç, heyecan, mutluluk verecek şekilde organize edilir… Örnegin bizim köyümüzde, bayram da kimse tatile gitmeyi düşünmez, silahi rahim’i (yani doğduğu haneyi, aileyi, memleketi) düşünür, onu tatil telaşı deg
Toplumumuz bir sorunla karşılaştı, bu sorun neydi, bir grup asker, yada emir komuta zinciri içinde degilde, ordu dışından bir cemaattin liderinden emir alan askerler, darbe girişiminde bulundular…
Bu 15 Temmuz neden yaşandı? Bu sorunun cevabını bulmadıkça, yeni belalar başımızdan eksik olmaz, bu şu demektir, demokratik hukuk devleti, devlet gibi idare edilirse bu tür olaylarla karşılaşma ihtimalimiz azalır… Devlet, devlet gibi idare edilmezde şirket gibi edilirse, o zaman devlet ruhunu kaybeder, devlet ruhu kaybolursa, devletin için
Ekonomi dediğimiz de ne anlıyoruz, kaynak, üretim, paylaşım mı, yoksa parasal oyunlar mı, bak seçim olacak, piyasayı canlandırmamız gerekiyor… İyide ne ile canladıracağız üretimden gelen kaynak var mı, tasarrufdan elen kaynak var mı, yok!! O zaman borçlandıralım haziyeyi verelim krediyi borçlandıralım vatandaşı, ya tüketim ithalatı artırır, ithalat dadışacıkları artırırsa… Yeni borçlenmeye ihtiyac duyar hale gelmez miyiz? Bu soruyu soran adam için kimse iyi gözle bakmadı, hatta bazıları hızı alamadı dış mihrak diye bile suçla… Ekonomik sakatlık devam ediyor…
(Ülkemiz Ekonomik Eşitsizlik de Dünyanın En Eşitsiz Ülkeleri Arasına Girdi!!)
(Gelir Eşitsizliğinde Son 11 Yılın Rekoru Kırıldı!!)
Dünyada üretim sorunu yok, teknik imkânlar gelişti, teknoloji/teknik gelişti, bu gelişmeye dayalı olarak insanların büyük bir bölümünün yaşamları aynı oran da değişmedi, bunun nedeni nedir dersek? Eşitsizliği besleyen üretim den do
Ülkemiz Hukuk devletidir, üstelikte sosyal devlet olanından, üstelikte demokrat olanından toplumsal, devlet düzenidir… Bunları neden hatırlatıyoruz, “GENELGE” alışkanlığı oluştuğundan…
20 yıla yakındır devleti vatandaş adına yöneten bir hükümetimiz var, vatandaş seçtikçe yönetecek, seçmediğinde gidecek, bu hükümetin genelge yayınlama hakkı var, yalnız bu hak hukuki acıdan nerede kullanılır, kullanılmalıdır? Sorusuyla devam etmemiz gerekirse…
Çalışma hayatına 9 yaşında hayvan otlatarak başladım, köyde ırgatlık yaptım, bu arada kendi ailemiz çiftçilik yaptığı için ailede iş bölümü gereği verilen görevleri de yerine getirdim… Sonra bir fabrikada SKK’lı olarak gece bekçisi olarak çalıştım ve ilk olarak sigortalı işim de buydu… Bu arada sanayi sitesinde kalfa oluncaya kadar da çalıştım, son olarak da bir iş yerinde 27 yıl çalıştıktan sonra emekli oldum… Çalışırken de sürekli içinde olduğum sivil topl
Kendimizi eve hapsettik, maske taktık, mesafe koyduk, elleri 20 saniye yıkadık, virüsten çıkış aşıyla mümkün olduğunu biliyorduk, öylede oluyor..
Krizden çıkış ne ile mümkün?
Üretimle, tasarrufla, ettiğimiz tasarruflardan oluşan kaynakları üretim alanlarına yatırımla, aldığımız borçları ödemek için üretim, tasarruf ile oluşacak kaynaklarla borçlarımızı ödemekle mümkün görünüyor…
Her şeyin sinir uçu vardır, buna bazıları kırmızı çizgi der, ekonominin sinir uçları, kırmızı cizgisi nedir derseniz, hayatın içindeyseniz görürsünüz derim… Bunlar nerelerde görülür derseniz toplumsal hayatın tam içinde, işte bakın şurda!!
Halk emek büfelerinde kuyruklar başlamışsa, ülkede ekonomik sorunlar demektir, bunlar nedir?
Gazeteciler soru sorar neden, okuyucusu olan bizler adına, bizler onların sorduğu sorularla olaylar ve konular hakkında bilgi sahibi oluruz, bu bilgiler üzere kanaatimiz oluşur.. Eyvallah…
İyide gazeteci kamuoyunun temsilcisi gibi değil de, kendi yandaşlarının sesi olmuşsa, sorularını saldırıya dönüştürmüşse, ona tepkinin boyutu ne olur, olmalıdır derseniz, zaten gazetesi satılmaz, televizyonu izlenmez.. Soru sorulanın tepki hakkı varmıdır, vardır tabiiki, soru kamuyu ilgilendiriyorsa cevap verme sorumluluğu, soru sadece siyasal amaçla, rekabet içinde ol
Gazeteciler soru sorar neden, okuyucusu olan bizler adına, bizler onların sorduğu sorularla olaylar ve konular hakkında bilgi sahibi oluruz, bu bilgiler üzere kanaatimiz oluşur.. Eyvallah…
İyide gazeteci kamuoyunun temsilcisi gibi değil de, kendi yandaşlarının sesi olmuşsa, sorularını saldırıya dönüştürmüşse, ona tepkinin boyutu ne olur, olmalıdır derseniz, zaten gazetesi satılmaz, televizyonu izlenmez.. Soru sorulanın tepki hakkı varmıdır, vardır tabiiki, soru kamuyu ilgilendiriyorsa cevap verme sorumluluğu, soru sadece siyasal amaçla, rekabet içinde ol
NEDEN, GELİR EŞİTSİZLİĞİ, SONUÇ, SOSYAL EŞİTSİZLİKLER
Ben, insanlığın teknik, teknolojik, üretim imkanları, doğadan, yeraltı ve yer üstü zenginliklerinden bu kadar çok yararlanmasına rağmen neden açlık oluyor diye düşünür, ulaştığım sonucun üretile hakça paylaşamamadan kaynaklandığını, hatta zengin ülkelerin, kurumların, şirketlerin, kişilerin her fırsatta yoksul insanlar, mevcut imkanlarını kullanarak daha çok sömürdüklerine tanık oldum, oluyorum, inşallah olmam… Bunu tatlı su istatistikçisi olan kurumumuz, hükümet rahatsız olacak diye açıklamamsı lazımdı… Ama kur
Bu iki ülke arasındaki ilişkilere ne oldu da bu hale geldi, ABD nin mağrur, her dediğimi yaparım, sizde buna katlanır, uyarsınız etkisi nedir?
15 Temmuz’un etkisi nedir? !5 Temmuz sonrası kaçanlar Batı ülkelerinde olmasına rağmen, bu darbe girişimini organize edenleri neden vermezler?
İran’a kendi çıkarları için ambargo uygulayan ABD, bizim komşuluk hukukumuzun ve çıkarlarımızın gerektirdiği minimum ilişkilerden doğan ilişkilerden kaynak Halk Bankasını ve banka yö
Anayasalar devletle vatandaş arasında yapılan sözleşmelerdir, genel olarak devleti, özel olarak da iktidarların sınırlandırılması üzerine yapılan hukuk kurallarıdır…
Anayasa, toplumsal sözleşmedir, öncelikle devletin kurumları, yöneticileri, çalışanları ve devamında vatandaşlar uymakla sorumludur…
Anayasa sistem belirleyicidir, sistem Demokrasi mi, Cumhuriyet mi olacak, Monarşi, Padişahlık, Krallık mı olacak, bunu belirleyen yazılı üst hukuk kurallarıdır&hell
Öyle Veya Böyle Yapacağız, Dış Güçler Engelleyemez!!
Kanalı mutlaka yapmalıyız, muhalefetin, ve ekonomistlerin tüm itirazlarına rağmen yapmalıyız, neden çok gerekli de ondan.. Geregi nedir, İstanbul boğazından gemi geçiş trafiğini azaltmamız lazımdır, hükümet edenlerin gerekçesi budur… Muhalefet ise gemi trafiginin her geçen yıl borularla taşınan doğalgaz/petrol gibi nedenlerle azaldığını iddia etmektedir, ekonomistlerden bağımsız kalabilenleri ise ülkemiz ekonomisinin başka öncelikleri oldu
Dolar yabancı bir devletin para birimidir, bizi neden bu kadar ilgilendirmekte, etkilemektedir, bizim paramız dolar karşısında güçlü olursa ne olur, güçsüz olursa ne olur, nasıl güçlü olur, nasıl güçsüz olur, dolar rezervimiz az olursa ne olur, neden bankalardaki mevduatın yarısından fazlası yabancı para cinsindedir? Ekonomi de ne önemlidir, üretim mi, tüketim mi, ihracat mı, ithalat mı, kar mı, fayda mı, zarar mı? Ekonomimizi, üretimle mi, teknolojiyle mi desteklensek daha az sorun yaşanır, kendi ihtiyacımızı üretmek, kendi kaynaklarımızı yaratmak ekonomik, siyasal ola
Biz acık ekonomi uygularız, çünkü uygulayageldiğimiz sag liberal politikalar bunu gerektirir, bu acık ekonomide bırakınız gelsinler bırakınız çıksınlar, bırakınız satsınlar, bırakınız kar yapsınlar derken son 15-20 yılda bir trilyon dolar dış ticaret açığı verdik, 450 milyar dolar borç yaptık… Yaptık da ne oldu?
Benim 2011 deki rekor dış açık üzerine uyardığımız ekonomi yönetimi, 2015 de ancak krizin ayak seslerini duydu, hazineden sorumlu bakanın catı akıyor dediği, güneşli günlerde tamir etmemiz lazım dediğinde, hük&u
(Nedeni Nedir, Sorumlusu Kimdir, Hangi Önlemler Alınmış Olsaydı Bunlar Olmazdı!!!)
Neden etkindir, sonuç edilgendir, yani nedenler sonuçları belirler, bazı örnekler vermek gerekirse…
Dış borç neden artar, dış ticaret açıklarından, zararlarından artar, dış ticaret neden acık verir, kendi ihtiyacımız olan araç ve gereçleri üretmediğimizden… Bir siyasetçi size dış güçler, konjonktür,(genel durum) vir&uu
TOPLUMSAL DÜZEN DE İLLEGAL/YASADIŞI GRUPLARIN ETKİSİ
İnsanlık toplumsal düzen içinde ve bu toplumsal düzen ise 11-12 asırdır anayasaya dayalı hukuk düzeni içinde işler ve bu işleyiş de genel olarak hukukun üstünlüğü kabul edilmiştir, bizim anayasamızın ikinci maddesi de devletimizi tanımlarken hukuk devleti diye tanımlar… Hukuk devleti demek, yasal, legal toplumsal düzen demektir, kanun suç, kurumsal olarak da icraat yok demektir… İllegal yapılar ise yasa dışı hukuku olmayan raconu olan yapılardır… Son zamanlarda yaşanılanlar illegal yapıların daha öncede Cemaatler eliyle olduğu gibi, bu sefer de maf
Öncelikle bu sorun nasıl aşılır derseniz, devlet olarak vatandaşlarınızı yardıma ihtiyaç duyar hale getirmeyecek kadar iş, güç sahibi yapılmasıyla aşılabilir, bu tam olarak mümkün olabilir mi, olmuyor yaşananlardan anlaşılan budur… Sonra…
Üretilen ekonomik degerleri, yoksulluğa neden olmayacak kadar adil paylaşmakla mümkün olacaktır, bu yapılabiliyor mu, yapılamıyor yardıma ihtiy
Kendi Yurdundan ve Kültüründen Kaçanlar!! Kaçmak Zorunda Kalanlar!!
İnsanlar vatandaşı olduğu ülkeden, vatandaşı olmadığı ülkeye neden kaçar? İnsan doğduğu kültürün, kabul ettiği dini inancın yaşandığı yerden, yabancısı olduğu dinin ve kültürün yaşandığı yerlere neden kaçar?
O kadar çok vahşet yaşanıyor ki, sanki bu yaşananlar normalmiş gibi mi algılıyoruz? İnsanlığın bu tepkisizliği bunu düşündürüyor, şu an yaşanan iki olay biri Filistin Kudüs, Diğeri Afganistan da okul çıkışına bomba, bu ne demektir Allah aşkına.. Vahşet demek bile az kalıyor bu olaylara!! Sonra bir haberde ABD den geliyor yine silahlı bir saldırı, eyy insan sana ne oluyor da bu vahşeti yapıyorsun, yaşatıyorsun, büyük bir kesim de bu yaşanılan vahşet karşısında sesiz kalıyoruz… Bu olaylara biraz yakı
İşçiler, her toplumun üretenlerdir, kimi araba üretir, kimi bilgisayar, kimi buzdolabı kimi çamaşır makinesi, kimi elbise, kimi ayakkabı, kısacası gördüğünüz her şeyde biz işçilerin öyle veya böyle katkısı, emeği vardır… Hele virüs zamanlarında herkes maske üstüne maske takarken, üretim düşmesin işçiler işine gidebilsin diye hükümetler önlemler almaktadırlar.. Ne yazık ki sağlık çalışanları, güvenlik personeli, ardından işçiler ciddi virüsle karşı karşıya kaldılar… Ama işçileri kimse aşılamayı düşün
Bende siyasilerin miting alanlarında yaptığı gibi işsizlikte iyi noktadayız, Türkiye ihracat patlaması yapıyor, büyüdükçe büyüyoruz gibi hoşa gidecek şeyler söylemek ister
Kamuoyunun “128 milyar dolar nerede? Yada ne oldu, yada neden ihale yapılmadan satıldı, kim sattı, kimler aldı sorularına daha belgeli bir yanıt gelmedi?
Hükümet ve Ak Parti sözcüleri açıklamaya çalışıyorlar, ancak iktidar yetkililerinin hiçbir açıklaması belgeye dayanmadığı için toplumu, özelliklede muhalefeti tat
Ülkemiz ekonomisin de krizin ayak sesleri 2011 de 105 milyar dolar dış acıkla başladı, 2017 -2018 de devam eden ekonomik sorunlarımıza, 2019-20 de, bir de salgın sorunu eklendi ki adeta zorda olan işletmeleri, vatandaşları daha da zora soktu… Buna bir de sektör fetişizmi eklendi, inşaat ve otomobil, işte gelinen noktada durum yaşanılan durum, şimdi konumuz, buraya nasıl geldik, ne yaparsak çıkabiliriz…
Demokrasinin, Demokrasi olabilmesi için en az dört ayağı olabilmelidir bu ayaklar nedir?
Demokrasiyi sadece seçim sananlar, ben seçilirsem demokrasi dışına da çıkarım diyebilirler, ben milleti referanduma götürürüm demokrasi yerine başka bir rejim getirebilirim diyebilirler… Bunu açıktan derler, davranışlarıyla belli ederler, ben bir liderin son ifadesiyle açıktan dediklerini düşünmeye ba
Biz toplumda yaşayanlar bencilleşmezden evvel hayrat ağaçlarımız vardı, tek hala var, biri bu hayrattır dediğinde ondan kim yerse yesin, izin almasına gerek kalmazdı… En sevdiğinde yer, en sevmediği de, kurtta, kuşta yer, köpeklerde yer ve böylece sevaba girdiğini düşünerek ahirete, geleceğe hazırlanarak iyi insan, iyi vatandaş, iyi komşu olarak iyi bir dindar olduğunu düşünebilir… Hayrat’a bakalım mı, geniş anlamıyla nedir dersek, kelime anlamıyla inceleyelim mi?
Hayrat, Sevap kazanmak, toplumsal, fayda sunmak için yapılan iyilik, insanların yararlanması için yapılan ok
( Eğitim de, Bilgide, Düşünce de, Teknoloji de, Diplomasi de, Ekonomi de Gecikmişliklerin Toplumsal Etkileri)
Her gecikmenin bir maliyeti vardır, hatta dönemin ekonomik, teknolojik, diplomatik geçirmişliğinin, sosyal maliyeti, sadece günümüzü etkilemez, geleceğe doğru da ciddi etkiler yapar… Biz olan ve oluşacak gecikmelerin sonucunu düşünürken, ülkem ve vatandaşlarımız adına kaygılanırken, bu işlerle ilgili sorumlular, ne düşünürler acaba?
(Düşünsel, Teknolojik, Diplomatik, Ekonomik Gecikmişliklerin Etkisi)
Her gecikmenin bir maliyeti vardır, hatta dönemin ekonomik, sosyal, teknolojik, diplomatik gecikmişliğinin maliyeti, sadece günümüzü etkilemez, geleceğe doğru ciddi etkiler yapar… Biz olan ve oluşacak gecikmelerin sonucu düşünürken, ülkem ve vatandaşlarımız adına kaygılanırken, bu işlerle ilgili sorumlular, ne düşünürler acaba?
Ülkemizde siyasetin bazı sembolleri vardır, bunlar Altı Ok, At, Lamba, Üç Hilal, IYI Kayı boyu ablemi, Ay yıldız, Güneş, Agaç balık, Çınar Yaprağı, Su Damla v.s Yalnız bunların birçoğunun bunların taraftarlarınca sembol olduğu bilinir, o sembollere benzemeye çalışmazlar. İçlerin bir grup vaki sembolle özdeşleşmeye ve onu toplumsal hayata aktarmaya çalışıyorlar gibi zaman zaman davranışlar sergilerler… İnsan ve madde, eşya, hayvanat hayatı aynı olmadığı için, içinde yaşadıkları toplumu çok, çok sevdiklerin
NE GÖSTERİYORLARSA ONU GÖRMEK, NE SÖYLENİYORSA ONU DUYMAK KÖRLEŞTİRİLMEK, SAGIRLAŞTIRILMAK DEMEKKTİR! Fikri
Gündemin, Haber Kaynaklarını Kontrol Edenlerce Belirlenmesi
Haberler, tartışmalar, yorumlar ve bunları yapanlar, bize istemesek de her kanaldan ulaşanlar kim bunlar? Bu tartışılacak konuları kim belirliyor, neden bizim yaşadığımız sorunlar gö
Nüfus bakımından iki ülke arasında pek fark yoktur nüfus büyüklüğü acısından 18 sırada olan Almanya 2020 nüfusu 83.870.436 26 kişi olduğu görülüyor… Dünya güçlü ülkeler listesinde 4 sıradadır… Avrupa Birliği'nin en önemli ülkesi podyumda yer bulamasa da dördüncü ülke olmayı sürdürüyor. AB'nin hem nüfus hem de ekonomik anlamda en büyük ülkesi, Doğu ve Batı Almanya'nın birleşmesinden beri dünya üzerinde etkisini artırmaya devam ediyor… Almanya’nın 1
Rast gele yaşamak planlı yaşamaktan umut kesilmesi halinde ortaya çıkan bir durumdur, planlı yaşamak ise amaç, ideal, ülkü hayallerle mümkündür… Ulaşmak istediğiniz hedef, menzil, yoksa rast gele gezinirsiniz, toplumda böyle insan sayıları arttıkça, rast gele de yaşam oranı artar… Rast gele yaşam demek belirsizlikler demektir, belirsizlik ise insanı, en çok ruhen yoran, zihnen dumura uğratan bedenen halsiz bırakan bir durumdur…
(ABD’nin Bölgemizdeki Operasyonlarına Karşı Bölge Ülkelerinin İşbirliği Gerekmektedir.)
Sınırsız emperyalist tavırlar son dönemde iki ülkeden geliyor biri ABD, diğeri Rusya, Sovyetler Birligi dağıldıktan sonra, kendi etkisi altında veya Batının etkisine girmesin diye Bazı devletlere karşı çok sert asker müdahaleler yaptı… Burada başarılı sayılır ama bağımsız devletlerin, bağımsızlıklarına helal getirecek bir operasyona girmenin yanlışlığını belirterek… Dönelim ABD emperyaline…
Parti sözcülerine, liderlerine bakıyorum, en çok da en çok oy alan parti bunu yapıyor, karşı tarafa bizim tabanın tepkisini çekerim, bizim taban neden hoşlanmıyor, neden nefret ediyor karşı tarafı onunla suçlarım, onlar gelirse şu olur diye kokuturum kendi tabanımı yanım da tutarım… Üstelikte bunu o kadar yüksek seviyede yapıyorlar ki, ana babalara uyarımdır, liderlerin konuşmalarını çocuklarınız duymasın…
Bu partimiz bunu yapınca diğer partilerimizde bazen cevap vermek için, bazen de onlarda tabanını kendi yanlarında tutmak içi
Hem makro(genel) hemde mikro (yerel) olarak fakirleştik bunun nedenleri üzerine duralım, nerede yanlış yapıyoruz da fakirleşiyoruz? Buna birkaç acıdan bakalım mı?
Birinci acıdan bakalım daha yukarıdan ülkelerin milli gelirleri acısından, kişi başı milli gelirimiz kaç lira, bu milli gelir nasıl paylaşılıyor?
Katar: Ortalama kişi başı yıllık: 88,559 Dolar// Lüksemburg: Ortalama kişi başı yıllık: 81,383 Dolar // Norveç: Ortalama kişi başı yıllık: 52,013 Dolar // Brunei: Ortalama kişi başı yıllık: 48,892 Dolar // Birleşik Arap Emirlikleri: Ortalama kişi başı yıllık: 48,821 Dolar // ABD: Ortalama kişi başı yıllık: 47,284 Dolar // İsvi&cced
Bir partiden üç vekil istifa etti, ülkenin gündemine oturdu, bunun arka sayfa haber olarak değeri olabilir, ama birinci sayfadan kalın Puntolarla haber yapılıyor da aşağıdakiler istifa ettikleri dönemde haber yapılamamışsa, artık ne diyelim… Bir yönlendirme bir köpürtme var diyebilir, daha önceki istifalarla birlikte bir istifa kronolojisi yaparak, kimler istifa etmiş, hangileri haber olmuş, hangisinin haberi bile yapılamamış, hangi istif her akşam tartışmacılara konu olmuştur… Bunların nedenleri üzerine düşünelim, acaba muhalefet partisinin i&
(Faiz, Soğan/Patates, Yumurta Lobileriyle Amansız Mücadele Rehberi)
Faiz lobisi, Soğan ve Patates lobisi, şimdi sıvı yag lobisi, yumurta lobisini de unutmayalım aman yumurta fiyatlarını ikiye katlamasın.. İyi de bu lobi ne, biz neyle, niçin lobiyle mücadele ediyoruz? Fiyatlar arttıkça, biz yanlış yönetim, yanlış kararlar sonucu diyemediğimiz için her şeyin sorumlusu, biz değiliz, hükümetimiz hiç değil, bir efsane lobi… Sizce normal bir durum mu bu?
2020 Tüketici Fiyat Endeksi (TÜFE) yıllık artış oranı %14,6 gerçekleşmesine rağmen, gıda da %20,61 oldu, bunu bazı uzmanlar daha da yüksek olduğunu söylüyorlar… Merkez Bankası da sık sık enflasyondaki artışın gıda fiyatlarındaki artıştan kaynaklanıyor açıklaması yaptığını görüyoruz.. Öte yandan TOBB, TESK, TÜSİAD ve MÜSİAD yaptıkları ortak açıklamada, öncelikli hedefin enflasyonla mücadele olması gerektiğini belirtiyorlar… Cumhurbaşkanımız Erdoğan'da, faiz
Bir partimiz kamu kurum ve kuruluşlarının isimlerinin önüne T.C konmasını TBMM de önerdi muhafazakar parti ret dedi, terör örgütü ile anılan yerel milliyetçi parti ret demiş, devleti ve milleti için can vereceklerini ifade edenlerin partisi çekimser kalmış, çekimser böylece bu öneri kabul edilmemiş… Önce bunu duyunca bu habere inanmamıştım, ama haber doğru çıktı, şimdi bu tavrı kurucu ilkelere, devlet geleneğine saygı, duyan milliyetçi ilkelere nasıl sığdırıyoruz… İkinci haber ise şudur…
Meclis Kanun Yaparak ve Soru/Araştırma Önergeleriyle denetim yapar, yapabiliyor mu?, Başkanın/Hükümetin istediği her kanun teklifi kanun oluyorsa, soru önergeleri ya cevaplanmıyor, ya eksik cevaplanıyor yada matbu cevaplar veriliyor
VATANDAŞLARA ve YÖNETİCİLERE EKONOMİK RAPOR (2021)
(Asgari Ücretle Çalışanlar ve Asgari Ücretle Yaşayanlar)
Türkiye sürekli dış ticaret açığı vermektedir, bunun en önemli nedeni ise ara malı ithalatıdır ki, ithalatımızın neredeyse yarısına denk gelmektedir… İkinci neden ise enerjide ithalata (dış alıma) bağlı oluşumuzdur, bu neredeyse ithalatımızın dörtte birine denk gelmektedir… Son zamanlarda bazı tarım ürünlerini de ithal ettiğimizi görmekteyiz, önce şunu bir kenara yazalım, ithalat, dışardan mal ve ürün almak, ihracat ise dışa
İster kişisel ilişkilerde ister toplumsal ilişkilerin de ister yönetim ilişkilerin de gerçekler gizlenemez, zaten gerçekler neden gizlensin ki? Yalan gizlenmesi gerekir bana içine doğduğum kültür yalanın ayıp, günah olduğunu, yani yalancı olunmaması gerektiği söylendi… Acaba öyle mi oluyor, olması için biz ne yapıyoruz?
En çok yalanla karşılaşan toplum belki de biziz, ya da başka toplumlar yalan konuşma gereği duymuyor, ilişkilerini gerçeklere d
Aşırı Tuzlama/Tuzlanmanın Canlılara ve Doğal Hayata Zararları
Belediyelerimiz, kışları yolları acık tutmak için tuzlama yapar, ana halterler, hatta sadece otobüs dolmuş güzergahları acısından bu normal olması gerekenler diyebiliriz.. İyi de her yeri tuzlayarak açmak ve abartılı tuzlamak, hem doğaya, hem asfalta, hemde araçlara, hatta bizim ayakkabılarımıza bile zarar.. Bunun kararı nedir, buna karar vermek lazımdır…
“Kar ve buz mücadelesinde en sık kullanılan yöntemler küreme, tuzlama, kum ve kimyasal madde
VATANDAŞLARA VE TÜRKİYE YÖNETİMİNE GENEL DURUM RAPORUDUR!!
Faize Karşıyız, Borçla, Tüketerek Değil, Üreterek Büyüyeceğiz.!! Ülkeyi Yönetenlerin ve Ekonomi Yönetiminin Söylemi Bu, Eylemi Bu mu?
18 yılda ödediğimiz faiz 492 milyar dolar, borcumuz ne kadar 450 milyar dolar, aldığımız borç paraları ne yaptık borç aldığımız ülkelerden araba, bilgisayar, silah aldık…
İyi ki faize karşı bir yönetimimiz var, ya faize karşı olmasalardı ne yapardık, faize karşı olamayan bir iktidarımız olmuş olsayd
NÜFUS VİRÜS/VAKA YOĞUNLUĞU ARASINDAKİ FARKA DİKKAT
VİRÜS BULUŞTIRMA KITA SAHANLIĞI
(Bilim Kuruluna Vatandaş Adına Dilekçe)
(Nüfus Yoğunluğuna Göre Önlem Alma Gerekliliği)
(Kısıtlamanın Her Yerde Aynı Olması Normal mi?)
Bir virüs geldin Çin den , cin den bile yaman, aman dikkat aman yetişsin aşı imdadımıza, kurtarsın bizi bu virüsten, aman.. Haberler, yorumcular, uzmanlar konuştukça konuştuk, bizi eve de hapsetti, hastaneye de.. Sonuç bitti birinci dalga derken ikinci dal
(Ben Devletin Gücüyüm, Hatta Devletim Diyenlere Duyurulur)
Bir Polis memuru, kendisi ve içinde yaşadığı toplum için üreten işçileri şöyle tehdit ediyor: "Biz Devletin Gücüyüz, Size Neler Yapabileceğimizi Gösteririz" Devletin gücü, toplumun gücüdür, toplumun gücü, devletin gücüdür, bunlar vatandaş daha iyi yaşasın diye kullanılır, kullanılmalıdır.. Devletin görevi vatandaşa gücünü hizmet ederek göstermektir, b
Sorun nedir, yapısal sorunlar nedir, sorun hayatımızı zorlaştıran, çözüldüğünde bizim daha iyi yaşadığımız bir durumdur… Sorunlar nasıl aşılırlar sorunun kaynağı araştırılır neden sorun oluyor, kime sorun oluyor, ne yaparsak sorun çözülür … Sorun bilgiyle, düşünülüp çözümlenmesi, bir sonuca bağlanması gereken durum dersek… Buna mesele, problem:, sıkıntı , üzüntü, acı, dert de denilebili
Önce enflasyonu kalem oyunlarıyla düşük tut, temel ihtiyaç malzemelerine yılbaşından sonra zam yap, hatta kasaba tüccarı gibi bir uyanık başbakan biz maaş zammından önce zam yapacak kadar salak mıyız mealinden bir açıklama yapmıştı, demek ki bizi salak yerine koyuyordu anlaşılan… Öldü biz tinde Allah rahmet eylesin diyelim.. Yılbaşına doğru vergi oranının artmasına dayalı ücretler de %10-15 indirim olsun m
Pazarlama, reklam için telefonlarımıza, bilgisayarlarımıza firmalar bağlantı atarak veya biz uygulamalar indirerek, alış verişler yapmaktayız. Bunu yaparken hem ihtiyaç sınırlarını aşıyor tüketimcilige ulaşıyoruz… Hem de ekonomik sınırlarımızı aşıyoruz, kontrolsüzlük aynı zaman da aşırılık da demektir… Bir şey merak ettiniz, yada arkadaşınız sordu, bir ürünün fiyatını, özelliğini araştırdınız, artık sürekli o ürün telefonunuzda ki, bilgisayarınızda ki uygulamalar aracılığıyla aşağı yukarı her marka ve model ürünü artık size göstermeye başlar&he
Güven bunalımı toplumumuza öyle bir sirayet etmiş ki, kendimize güvenimiz yok, kişisel ilişkilerimiz de güvenimiz yok, ticari ilişkimizde güvenimiz yok, siyasal ilişkimizde güvenimiz yok, dini cemaatlere ve din adamlarına karşı güvenimiz yok, adalet beklediğimiz yargı sistemimize güvenimiz zayıf, uluslararası ilişkilerde güvenimiz yok… Neden bu kadar net konuşabiliyorum, ben kendimce bu hayatın içindeyim ve görüyorum, ayrıca araştırmalarda yapılıyor, bu
Milli gelire göre mi belirlendi, geçimliğe göre mi belirlendi, bu insanlar, vatandaşlar en çok ve en zor işlerde çalışarak toplum için üretim yapıyorlar diye mi belirlendi, belli değil diyemiyorum, nasıl belirlendi fikir beyan edemiyorum…
TÜRK-İŞ hesaplarına göre 2517 lira olan açlık sınırı Memur-Sen hesaplarında 2523 lira olarak belirlendiği görülüyor buna göre mi belirlendi?
T.C hükümetlerinin içinde en çok eleştirilen hükümetlerinden bir kaçı 11 Kasım 1938 – 22 Mayıs 1950 arası görev yapan 1-2-3-5-6-7 T.C hükümetleridir.. Ben genel olarak hükümetlerin eleştirilmesinden yanayım, ama bu eleştirilerimiz gerçekçi ve yapıcı, dönemin şartları dikkate alınarak yapılan eleştiriler olmalıdır neden?
Diyelim ki demokrasi yok, seçimler yok, iktidarı meclis seçiyor meclisi ise kurucu meclis, şimdi siz bu hükümeti demokrat değil diye e
Hollanda Türkiye Karşılaştırması ve Alabileceğimiz Dersler! Teknoloji Tarımda Ne İşe Yarar?
Bunu görmek için tarımda teknolojiyi en iyi kullanan, artık klasik teknolojileri aşmış, ileri teknoloji de, hatta dijital teknoloji de öncü ülke Hollanda’ya bakmamız gerekir… Bunu yaparken sadece tarım üzerinden bakmak yerine biraz da makro ekonomi üzerinden bakmamız gerekiyor ki… Sağlıklı bilgilere dayalı kıyas, analiz, düşüncemiz olsun ki ona göre önlemler alabilelim… Ba
Toplum olarak zor bir dönemden geçiyoruz, bunun sorumlusu şudur budur, bunlar zaten tartışılıyor, her alanda dayanışma ve yardımlaşma gerekiyor, dayanışma ve yardımlaşma anlayışımız değişti, devlet kurumsal olarak yardım etsin deniyor… Dayanışma yapacağımız kişileri bunun yerine kredi çeksin zor anlarını uzun vadeye yaysın anlayışı içindeyiz, kişisel ve toplumsal anlayışımız olmuş durum da…
İyi de kurumlar parayı nereden alıyor, vergi olarak vatandaştan, ya vatandaşların çoğunluğu zor durumdaysa devleti
Nüfuz ile nüfus arasında fark ses acısından değerlendirince yok gibi bir şey, hatta bazılarımız bunu karıştırırız bile… Ama kavramsal acıdan düşününce o kadar çok fark var ki, bir yazıyla nasıl anlatılır bilmiyorum, ama deneyeceğim, buyurun birlikte deneyelim…
Nüfuz: Nüfuz etme anlamında ele alırsak, içine geçerek etkileşim diyebiliriz, öte yandan, etkileme, etkin olma bakımından ele alırsak, söz geçirme, güçlü olma hali diyebiliriz… Bu kavrama geri döneceğiz…
Türkler için uzunca yıllar kara günlerdi, bu devletimizden önceki devletimizin Osmanlı, başkenti İstanbul, önce 13 Kasım 1918, sonra 16 Mart 1920'de olmak üzere iki kez işgal edildiği gün ise kara, kap kara günümüzdü… Bu kara günleri kızılca güne, sonra aydınlık güne çevirmek üzere bir gemi 16 Mayıs 1919 da İstanbul’dan ayrıldı ve bu gemi M. Kemal ve arkadaşlarını taşıyordu, 19. Mayıs 1919 da Samsuna çıkıldı… 23 Temmuz 1919 tarihin de E
Hepimiz biliriz ki M. Akif istiklal marşımızın yazarıdır, bu nedenle milli şairimizdir…
Milli mücadeleye katılmış, bir çok camide milleti milli mücadeleye davet etmek için vaazlar vermiş, milli mücadeleye milletin katılımına ön ayak olmuştur…
M. Akif veteriner hekimlik eğitimi almış olmasına rağmen şimdilerde eğitim görevlisi dediğimiz kişiler gibi, eğitimci olduğunu yaşadığı hayattan görüyoruz.. M. Akif k
AŞI, İLAÇ (Aşı ve İlaç Karşıtlığının Gerekçesizliği)
Aşı ilaç arasında ki fark nedir, derseniz en basit haliyle biri önleyici tedbir, diğeri tedavi edicidir diyebiliriz… Aşılarında ilaçların da araştırma, geliştirme, deneme gibi ciddi bilimsel çalışmalarla ruhsatlandırıldığı ortada… Buna rağmen aşı karşıtlığı olduğunu, sadece bizim toplumda değil aşağı yukarı her toplumda bir aşı karşıtı grubun bulunduğunu görüyoruz… Ama ilaç karşıtlarını pek görmüyoruz yada görünmeyecek kadar azlar, nedeni nedir derseniz, artık hastalığa yakalanmışsınız ve doktorların önerilerini dinlemek, ila&cced
(Geren Siyaset Degil, Sorun Çözen Siyaset Talep Ediyoruz.)
Ülkemiz siyasetinin dili, çok, hem de çok sivri, sert, gerginlik üreten, görülen o ki, vatandaşlar da şikâyetçi değil ki! Nereden çıkarıyorsunuz derseniz, her hafta, ister grup toplantıların da, her miting ve toplantıda, liderleri dinleyen oradaki hazurun lider dilini sivrildikçe, orada bulunanlar liderlerini önemli bir iş yapıyormuş gibi, alkışladıkça alkışlıyorlar… Şunu sormuyorlar lider ne dedi, ben neden alkışlıyorum?
Şehir efsaneleri olarak hep şunu duyardık, madenlerimiz ve yer altı zenginliklerimiz Lozan anlaşmasının gizli maddesi gereği kullanılamamaktayız… Bu anlaşmanın yüz yılında bu maddeler yürürlükten kalkacak ve biz bu madenlerimizi kullanacağız… Bu efsane enerji bakanlığının bir milletvekilinin soru önergesine verdiği yanıtla çöktüğünü gördük…
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığının açıklaması… “Türk Ticaret Kanunu'na göre kurulmuş, mevcut durum itibarıyla yürürlükte olan 118 fark
Benim yaşım müsait olduğundan, doğada su ve kuraklık değişimlerini gözlemleyebildim, 40 yıl geri gitsem 15 yaşında olduğuma göre nasıl bir değişim yaşandı gördüm… Daglarda gözenekler kurudu, Haziranın sonuna kadar Kar sularıyla akan çaylar akmaz oldu, 2007-2008-2009 üst üste aniden kurak giden yıllar oldu ve doğada kendiliğinden yetişen bir çok ağaç kurudu.. Bizim bahçelerimizi suladığımız dere kuruduğu için bahçelerdeki meyve ağaçları kurudu… Bunlar yaşandı geçti gittimi kuraklık yok her gecen gün daha da aşırı kuraklık yaşanmaya başladı, ö
Başarılımıyız, hangi alanda, hangi konu da, yada başarı nedir?
Okul başarısı neyle ölçülür, sınavlarda aldığımız notlarla ve iyi bir okulun, iyi bir bölümünü yüksek notlarla bitirdiğimiz, aldığımız diplomalarla kendimizi başarılı sayabilirmiyiz, yoksa aldığımız bu başarılı eğitimi, o alanda ki mesleği iyi icra ederek mi başarılı olabiliriz?
Sonra mesleki başarılar, kişi polistir, vatandaşın hakkını, hukukunu, malını, canını koruyarak görev yaptıkça, onun güvenliğini sağladıkça başarılı diyebiliriz…
Birinci Viyana Kuşatmasını, 1529 tarihinde, ikincisini II. Viyana Kuşatmasını 1683 yılında yapmışız, o dönemler fetih dönemi ne kadar toprak fetih edersen o kadar saygınsın, ne kadar çok tebanı artırırsan o kadar büyüksün… Günümüzde öyle değil, artık fetihler ekonomik, diplomatik, teknolojik, kültürel olarak yapılıyor… Biz bıraktık fetih atını sizde bırakın Türkler gelecek paranoyasını… Bunları neden yazıyoruz, İtalya da bir araştırma yapılmış, en tehlikeli ülkeler hangileri diye sorulmuş, sonuç şu, çıkmış..
(Batı Aşırı Çıkarcılık Nedeniyle İnandırıcılığını İyiden İyiye Kaybediyor)
Suriye de Rusya uçağının düşürülmesi, Ankara da Rusya elçisinin öldürülmesi bana göre Rusya ile aramızın bozulması için yapılmış operasyonlar olabilir. . Suriye meselesinde Suriye’nin toprak bütünlüğünü isteyenler ile orada yeni bir devlet isteyenler arasında ki mücadele olabilir bu mücadeleler… Aslında bu mücadelenin içine Irak’ın toprak bütünlüğü de alınmalıdır… Ayrıca Dogu Ak Deniz konusu d
ABD kongresi ve yönetimi Türkiye’nin Rusya’dan satın aldığı S-400 füze hava savunma sistemi nedeniyle, kısa adıyla CAATSA olarak bilinen (Amerika’nın Hasımlarıyla Yaptırımlar Yoluyla Mücadele Yasası) kapsamında bi
İlk dedikodu neydi, “bu virüsleri ilaç şirketleri üretti, aslında aşılarını da hazırlamışlardı, tüm dünyaya aşı satma için virüs ürettiler” diyenler vardı… Genel olarak bu tür söylentileri yayanlarda bunlara inanmaya hazır araştırma zahmetine girmeyen halk tabakası da her zaman bulunabilir bu korona döneminde de varlar… Bunlar paramı kazanırlar, ün mü bilmiyorum, yalnız demem o ki, eskiden dedikodu, söylenti çok yav
İlk dedikodu neydi, “bu virüsleri ilaç şirketleri üretti, aslında aşılarını da hazırlamışlardı, tüm dünyaya aşı satma için virüs ürettiler” diyenler vardı… Genel olarak bu tür söylentileri yayanlarda bunlara inanmaya hazır araştırma zahmetine girmeyen halk tabakası da her zaman bulunabilir bu korona döneminde de varlar… Bunlar paramı kazanırlar, ün mü bilmiyorum, yalnız demem o ki, eskiden dedikodu, söylenti çok yav
Asgari ücrette Türkiye ve başka ülkelere kıyaslandığın da durum nedir, Asgari Ücretlilerin ve Sendikaların 2021 için ücret zammı talepleri neler?
2021 yılının asgari Ücret zammı için Asgari Ücret Tespit Komisyonu görüşmelere başladı 4 Aralık'ta ilk toplantısını yaptı kimse ücret konusunda bir teklif de bulunmadı…
(Kendi Kendini Besleyemeyen Toplum, Bu İki Alanda (Hayvancılık ve Tarım) Eksiklik İçindedir.)
Türkiye tarımsal ürünler de “kendi kendine yeterli yedi ülke” arasında yer alırken, günümüzde artık ne yazık ki kendini besleyemez toplum olmuş, bir çok gıda ürününü ithal bir ülke haline gelmiştir.. Gıda ürünlerinde ki enflasyon diğerlerinden fazla oluşunun nedeni de bu dövize bağlı ithalat oluşudur… Örneğin son bir iki yıl içinde 5 litre sıvı yağ, 22-24 liradan 45-50 liray
Kredi Garanti Fonu, İşsizlik Fonu, gibi fonlar var kuruldu faydası da görüldü, şimdi Kovid fonunu veya bulaşıcı hastalıklar fonu kurularak bu belayla mücadelede hem devletin eli güçlendirilebilir, hem de özel hastanelere gidemeyen ekonomi durumu iyi olmayan, Acil hastalar özel sektörden de yararlanabilecektir…
Tabi koronaya yakalanan sayısı çoğaldıkça, hastaneler yetersiz kalmaya başlar, hastaneler oluşturulurken normal b
Birçok şey çalınabiliyor duyduk da, nehir çalmak ne demek, valla bende şaşırdım, ben nehirden su mu çalıyorlar, çalmış diye düşündüm yok değil… Direk nehri çalmışlar, kimden, nasıl devam edelim bakalım…
Koskoca nehir nasıl çalınabilir ki, sahip çıkılmazsa demek ki uyanık bir hırsız çıkıp çalabiliyor, öyle bir çalınıyor ki…
Ömce balıklardan çalınıyor, hırsız kirletiyor nehri ve balık kalmıyor nehirde, balıkl
Demokrasi, vatandaşların adına devleti kimin yöneteceğini belirleme işini vatandaşların seçimlerine bırakır, ister genel, ister yerel yönetimler de yönetme yetkisini vatandaşlarının desteğine bağlıdır, destek biterse yönetim yetkisi de biter… Vatandaşlar görüldüğü gibi çok etkililer, bu etkiyi iyi kullanabilmek için algı yönetimlerinin etkisinden, iyi konuşan, hoşa giden şeyleri söyleyen siyasetçi etkisinden çok toplum için kim daha iyi kamu yönetimi sergiler bilincimiz olması gerekir… Bunlar da önemli ama bana kalırsa, demokrasi kurumlar rejimidir, k
İnsanlık bir salgınla daha karşılaştı, bununla başa çıkabilmek için, sosyal olan insanın sosyal olmaması, toplumdan uzak durması gerekti, sevdiklerinden, alışılagelmiş yaşam tarzından uzak duran insan, sosyal medya aracılığıyla sosyalleşemeye çalışırken… Sosyal medyadan doğruluğu, yanlışlığı konusunda uzmanlarca bilimsel yöntemlerle çalışılmamış birçok bilgi bizim endişelerimizi beslemekte ve bazen paniğe neden olabilmektedir… Bu durum bizi ruhsal s
Asgari Ücret Ne Kadar Artmalı? (Vatandaşlara ve Kurumlara Rapor)
Asgari ücrete zam yapacağız neyi ölçü almalıyız?
Açlık sınırını mı, yoksulluk sınırını mı, kişi başına yaşamanın maliyetini mi? Enflasyonu mu, ülkenin refah seviyesini mi? Ülkenin tüm parasını 250-300 bin kişinin kasasına topladık, ülkemizde ciddi ekonomik eşitsizlikler vardı, bunlara yenilerini ekledik, ekonomik paylaşım sorununu çözmek için mi asgari ücrete zam yapmalıyız? Asgari ücret ne kadar olmalıdır, konusun
Dünyadan şirketlerimizin değerlerine bakınca Türkiyeli Şirketlerin baya ucuzladığı görülüyor, bu ucuzluk ekonomik sorunla birleşince ülkemizde şirket satışları başlayabilir. Bu şu demektir, zaten her sektörde yeteri kadar olan yabancı sayısı, oranı daha da artacak demektir… Bu durum ise ekonomik olarak daha çok bağımlılığımızın artması demek olacağından şirketlerimizi yasal olarak kanunu korumaya almalıyız diye öneriyorum… Şirket fiyatlarında ki düşüşlere bakacak olursak, üzülerek şunları görüyoruz…
Bir cenazeye gittik ya baş sağlığı dileriz yada sessiz kalırız, herkesin acısı varken, ağlarken üzülürken fıkra atlatırsak ne olur? Bizi dinleyenler, bizim normal olmadığımızı düşünürler değil mi?
Bir kamu görevlisi, tüm vatandaşları ilgilendiren bir açıklama yapacak, diyecek ki salgın var, şu önlemleri bilim kurulu önerdi, biz bu önerileri şöyle veya böyle uyguluyoruz diyecekken… Parti farkı gözetilmeksizin bu kamu yöneticisinin açıklamaları bekleniyor, açıklama başlıyor ve ilk dakikaları dediğim
Hepimiz biliriz suyun önemini, susuz ne yapılabilir, yemek yapılamaz, cay, kahve yapılabilir mi, yok… Su yoksa yaşam da yok, insanlık uzay da su belirtisi, kalıntısı arıyor, su yaşama belirtisidir, bunu biliyor.. Sanırım biz kanıksadığımızdan olsa gerek, suyu gerekli, gereksiz demeden, çok rahat harcıyoruz… Benim doğduğum köyde o zamanlar evler de su şebekesi yoktu, köyün çeşmesinden kovayla taşınırdır… O zaman suyun kıymeti bilinirdi, lüzumsuz harcanma
Vatandaşlarımız, yani aynı vatanı paylaştıklarımızın sorunları nedir, ya da neyi sorun olarak görüyorlar, görüyoruz? Bunu merak eden araştırma firmaları vatandaşlara soruyorlar ve şu cevapları alıyorlar… Sizde kedini kendinize sorun ülkemizin, yani bizim en önemli sorunumuz nedir diye?
2017 yılında bu soruyu soruyorlar, “Sizce Türkiye’nin en büyük sorunu nedir?”
Anayasamız hem devletin gücünü kurumlara (Yasama, Yargı, Yürütme diye) bölmüş, hem de genel yönetim ve yerel yönetim diye hizmet veren kurumları bölmüş ve kurumlar kişiler yetkilendirilmiştir.. Yani yönetimler güçlerini yasalardan alırlar buna rağmen bazı yönetimler ytki/sorumluluk alanlarını aşacak şekilde davranırlar, son olarak da böyle bir şeyle mi karşı karşıyayız buna bakalım mı?
Bir Belediye Başkanına soruşturma açılıyor “müfettiş soruşturması” kanal İstanbu
Cinsel ilişkiye girmemeyi iffet saymak ile meşru cinselliğin yaşanması arasında ki fark üzerine toplumumuz yeniden, yeniden düşünmelidir.. Bunu nereden çıkarıyorum, insan cinselliği kimi psikologlara göre çocukluktan beri gelişirken, kimine göre ise ergenlikteki hormonal değişimle zirveye çıkaktadır… Hormonlar cinsel ilişkiye gir derken, toplumun bazı nakilci, nakliyeci alimcikleri vallahta, billahta cehennemlik olursunuz şunu yaparsanız bunu yaparsanız diye…. İyi uc marjinal yorumların yansımalarına dayalı olarak şekillenen bu cinsellik üzerinden, daha çok da kadın cinselliği üzerinden, kişinin be
Salgın var insanlarımız ölüyor, ekonomik sorunlar buhran seviyesine çıkmış, insanlarımız işsiz, vatandaşlarımız zor durumda… Dış politikada Suriye de daralmışlık, sonuçsuzluk var, Akdenizde sonuçsuzluk var, Siyasetçilerimiz, akademisyenlerimiz, gazetecilerimiz neleri tartışıyor, bakalım mı?
Bir mafya başı, ana muhalefet liderini tehdit etmiş, legal(yasal) bir parti lideri bu illegal mafya örgütünün başını savunmuş, aslında suçluyu ve sucu övme sucu işlemiş olabilir… Bunun üzerine tartışmalar, tartışmalar&
Salgın nedeniyle kısıtlamalar, yasaklar, yeniden gündeme geldi…
Sanki virüs saate göre yayılıyordu, oysa şu yapılabilirdi, bankalar 2-8 saatleri arası çalışır, öyle tatili de olmadan müşteriler içeriye metrekare hesabıyla alınabilirdi, bakanlıklar, belediyeler 8-16 arası, orta dereceli okullar 7-13, yüksek öğrenim kurumları eğitimi 16- 21 arası gibi çalışma saatleriyle sokaktaki nüfus oranı azaltılabilirdi… Camilerde cemaatle namaz kısıtlaması uygulanır, namaz vakitlerde internetten canlı yayınlarla namazlarımızı kılabiliriz... Uygulanmaların ek
Lidere Tehdite Sessizlik, Tehdite Acık Liderler Demektir.
Bir Siyasal Parti'nin Genel Başkanı Grup Toplantısı da Şunları Diyor. Mafyacıları Bırak, gazetecileri tutukla, Uyuşturucu satıcılarını bırak sosyal medyadan vatandaş avla mealinden bir konuş
Devlet ne için kurulmuştur, devleti kim yönetecektir, devlet gücü kimde toplanacaktır, devlet vatandaşlar arasında nasıl tarafsız kalacaktır, kurumlar hangi güçleri kullanacak ki devlette denge olsun gibi sorular siyaset bilşminin cevaplarını aradığı sorulardır... Bunlar topluma ahlak ve adalet saglayacak şekilde yansımazsa toplumsal sorunlara acık bir toplum olunabilir diyerek cevaplar arayalım mı?
Arayaşım da hangi sistem içinde cevap arayacagız, bu sorulara her sistem ayrı cevap vermeyi gerektirir, Krallık/Padişahlık, demokrasi ve otoriter/monar
Ben şuna şaşıyorum, öyle hatalar yapılıyor ki rüyada bile insan bu hataları yapmaz, bunlar nedir, üzerine düşünmek gerekir, rüyada düşünülür mü? Sizi bilmem ama ben çok az düşünebiliyorum...
Yönetimler hata yapar, vatandaşlar acı ilacı içer, neden yönetçiler acı ilacı içmezler?
Neden kamu kurumları hem maliyeti dikkate almayan ihalelerle, hem büro, kira, personel giderleriyle savurganlığa devam eder? Sadece makam araçlarının alımı ve kirasının kamuya, yani vatandaşa maliyetini düşününce acı ilacı bu sefer kamu kurumları içmeli, bir tasarruf yapılacaksa kamuda 5 yapılmalı, vatandaşta 1 olmalı, yoksa zaten işsiz olan, zaten asgari ücretle geçinen, zamlar karşısında gelir ka
Ümmet denilince vatandaş, millet birliğini geri plana atanların olduğunu biliyoruz… Bu gerçekte böylemi, bu söylemi alkışmak başka bir şey, böyle bir bilinç olduğunu iddia etmek başka bir şeydir, bir söylemi, iddiayı gerçek saymak, dış ppolitik kararları buna göre almak başka bir şeydir…
Şimdi sizden bir şey rica edecegim, bu aşagıdakileri lütfen iyi okuyunuz, önce şunu belirteyi
Canı önemsemeyen kişiler, yönetimler var, bunlara zalim/otoriter iktidarı için canları yok eder, canları feda edenler dersek... Bu can kayıpları nedir? Canları önemsemeyen kişiler vardır, kendi düşünsel, inançsal kurguları için canları alırlar, canlarını verirler, bunlara terörist denir... Canın kutsanmadığı her türlü inanç ve ideoloji yorumları benim ilgi alanım dışındadır... Hatta canların refahını, mutluluğunu, hazzını önemseyemeyen yorumlar, bana göre insanlıga, canlara zulümdürler... Bu girişten sonra terör üzerine düşünmeye girelim mi?
Az gittik, uz gittik, tepeleri aştık, dagları aştık, vahşi ormanları geçtik, birde ne görelim aynı yerdeyiz, üstelikte üstümüz başımız yırtık... Yola çıkmadan önceki halimizden eser yok, ne demek istiyorum, devam edersek öğrecegiz diyorum... Buyrun...
İkide bir siyasilerden bazıları uctuğumuzu, bazıları da düştüğümüzü iddia ederler, her iki iddiayı da alkışlayanları görürüz, gerçekte uçuyormuyuz, düş&
Dolarmı, yüsekliyor Türk Liramız mı düşüyor, bunu anlamak için diger para birimleri karşısında doların seyrine bakmak lazımdır, bakıldığında görülen o ki dolar çıkmıyor, bizim paramız dolar karşısında deger kaybediyor... Bir ulusal para nasıl deger kazanır/kaybeder, sorusunun cevabı aslında dolar ne zaman dolacağının cevabıdır... Paranın arkasında ki güç nedir derseniz, ekonomik olarak verimli, günün teknolojisine göre üretim, tasarruf, ihracat gücü
Bir ülke batarken, yönetici yerli ve milli politikalarımız sürüyor, ekonomimiz uçuyor, pik yaptı derse, yaşamasından umut kesilmiş hastaya ne yersen ye denmesi gibi bir şeydir, hastanın bu durumdan haberi yoksa, sevinçle alkışlarla karşılaması gibi bir durumdayız sanki...
Sürekli dış güçler saldırıyor, TL’nin degerimi düşüyor, dış güçler operasyon yapıyor diyorlar, onlar operasyon yaparlar, bu onlar için gayet normal olan durumdur... Normal olmayan ise ülkemiz sınırları i&ccedi
Siyasete katılım önündeki engelller ve temsilde ki eksiklikler devlet yönetimine katılmamızın önün de engeller, ekonomik olarak doğduğumuz ortam, aile ile başlayan eşitsizlikler ve bu eşitsizliği körükleyen siyasi, ekonomik modeller ile daha da beslenen ekonomik eşitsizlikler ve bunun sonucu olarak ortaya çıkan sosyal eşitsizliklerin, ekonomiye/ekonomik anlayışlara yansıması aşagı, yukarı aşagıdakiler gibi olmaktadır... Bunu sizde genişleterek düşünebilirsiniz...
Bu iki kavramı siyasetcilerden çok duyarız, biz yereliz, biz milliyiz, onlar degil derler, herkes kaşısındaki için bu iddiada bulunur, bulunur da biz vatandaşlar kim yerli ve milli onu nasıl anlarız... Normal şartlarda millilik nasıl olur?
Bunu iki alanda inceleyelim biri ekonomik, digeri kültürel, bakalım kim yerli kim degil, sizde yaratılan siyasal algılara bakmadan kendinizce bir ölcü belirleyin ve siyaseten söylenmiş sözlerin dışında kim yerli, kim degil onu bilin, bilelim...
Eğitim nedir, hangi bilgileri içermelidir, bu bilgilerin kaynagı ne olmalıdır, eğitim de ki amaç ne olmalıdır, bazı toplumların yaptığı gibi sadece nakledilenleri bilen, ülkede sisteme, yanlış dahi yapsa mevcut otoriteye itaat eden bir vatandaş tipi için egitim olursa, o ülkede egitim yarım olmaz mı? İşte bu nedenle eğitim geçmişin bilgisini ana, bugüne, bugünün bilgisini, gelecege bağlama işidir dersek, kısmen bu konu üzerine düşünmeye başlamış oluruz... Elimizde ki kitapların bir bölümü tarih abartılarıyla doluysa, övgü yapacağız tarihe derken, öykünme yapılmasına ned
Belirsizlik, belirsiz olma durumu, yarın güneş dogacak, akşam yine batacak bir belirlilik var degil mi?
Belirli olmayan, ya doğmazsa, ya mahallenin Fahriyesi, benimle birlikte olmazsa, olur mu acaba, bu sınavı kazabilirmiyim, diyelim ki sınava girdim, sonuçlar acıklanıncaya kadar, bir iş başvuru yaptık arayacaklar mı, aramayacaklar mı, aradılar mülakat anında ve sonraki belirsizlikler, insanı nasıl da yorar hepimiz biliriz degil mi?
Afganistan, Irak, Suriye de ki Emperyal Oyunların O, Ülkelere ve İnsanlıga Maliyeti!
Yüz binlerce ölüm, yıkılan şehirler, sivillerin gizleyemediği nefret. ABD, işgalindeki Afganistan ve Irak’tan askerlerin büyük kısmını çekiyor, çekiyor, Suriye de kendi asker sayısını azalttı vekaleten ABD adına PKK/PYD savaşıyor. İşgal sırasındaki hedeflere hiç bir ülkede ulaşamadılar, bu ülkelere sadece kaos getirdiler. Bu kadar can, bu kadar ekonomik kayıp ve sonuç kaos ve hüsran... Şimdi
Yıllardır alğı yaratılıyor du, bizde inanıyorduk, şimdi yine yaratılıyor, yalnız bir farkla, oda nedir, gelen bilgilerden, haberlerden az bir kuşku duyan, önce verdikleri bilgiyle sonra verdikleri bilgi arasında ki çelişkileri fark edenler... Bunların yanı sıra doğruyu merak eden, mevcudun iyi ve kötülüğü üzerine düşünen, yaşanılan sorunların, mutsuzlukların, adaletsizliklerin nedenini sorgulayan kişi iseniz... Artık alternatif bilgi ve haber
Biz kendimizi nasıl görüyoruz, başkaları nasıl görüyor iki bakış acısıyla bakamazsak, kendimizi yanlış degerlendiririz, kendimizi lunaparkdaki dev aynasında gibi görüyor olabiliriz... Biz birde duygusal toplumuz, enini, sonunu iyi hesaplamadan, hemen duyguya bağlarız... 7-8 yıl oldu herhalde...
Kandile operasyon yapıyoruz, kar bele kadar askerler ilerliyor, baya ciddiy
İnsanlar neden içerler, içenlere sorduğumuz da bazıları dertten, bazıları zevkten derler, dini olarak şarap, zina, faiz, dedikodu, israf gibi bir çok kişisel ve toplumsal zararı olan durum günah sayılmıştır... Toplumumuz %90-95’i müslüman olduğu varsayılır, buna rağmen bu günahlar oldukca yaygındır, bu günahlar konusunda Allah ahirette hesap soracaktır... Laik hukuk sistemleri günahların hepsini suç olarak kabul etmez, toplumsal, kişisel fayda ve zarara göre, suç ilan eder ve suclara bazı cezalar ön görür... Alkol almak hukuk sistemimize göre
“Ekonomik Eşitsizlikler Sosyal Eşitsizlikleri, Sosyal Eşitsizliklerde Toplumsal Sorunları Tetikler.” Fikri Adil
En zengin 140 kişinin mal ve serveti dünyanın yarısının nüfusuna denk bir mal ve servet ise, 140 kişi zenginleyecek diye dünyanın yarısının fakirleşmesine neden oluyorsa insanlık bu sorun üzerine düşünmesi gerekmez mi? Bu 140 kişi, 4 milyar degilde 2 milyar insanın mal ve servetine denk bir zenginliği elinde tutsa açlık sorunları aşılmaz mı, dünyada ekonomik canlılık yaşanmaz mı? Yaşanır bana kalırsa insanlığın en
Biz bir iki sektörde iyiyiz, birisi Turizm, ikincisi tekstil bunlara mobilyayı ve tarımı da eklersek dört sektörde iyiyiz, iyide bunların ekonomimize katkısı nedir? Turizm dışında digerlerinde de az da olsa ithalatcı görünüyoruz...
“Kültür ve Turizm Bakanlığı: Yabancı ziyaretçi ilk sekiz ayda %73 azaldı acıklamasında bulunuyor... Türkiye'ye bu yıl ilk sekiz ayda yurt dışı ikamet eden vatandaşlarla birlikte toplam 9 milyon 271 bin 660 yabancı ziyaretçi geldi.”<
Her insanın, her toplumun hatası olabilecegi gibi sag siyasi düşünce mensuplarının hatalarının olduğunu görüyorum ben birine dikkat çekecegim, ama siz lider, doktrin, teşkilat sorgulamaz üzerine de düşünün... Kısaca girmek gerekirse bunlara lider insan mı, evet, insan hata yapar mı evet, liderde hata yapar.. Doktrin yani düşüncemiz sorgulanamaz mı, sorgulanamazsa nasıl onu günümüzün yeni sorunlarına cevap verir hale getirebiliriz ki? Teşkilat kurumsal yapıdır, orada biz istesek de istemesek de degişiklik olur, orada hiyerarşi eskisi olamaz, günümüz insanı sıkı emir komuta
Ekonomik alanda yatırım dendiğin de ne anlıyoruz, yatırımların ekonomimizin büyümesine katkısı nedir, büyüme ve kalkınmaya katkısı nedir? Büyüme, kalkınma arasında ki fark nedir?
Bunları düşünürken, şunu da eklememiz lazımdır, yatırımlar kişisel kaygılarla mı, yoksa toplumsal kaygılarla mı yapılmalıdır? Yapılıyor!
Bu soruları sorduk, bunları cevaplayacak bilgileri bulduk ve cevaplarımızı masanın üzerine koyduk düşünmeye devam ediyoruz..
Krize nasıl, neden gelindi, bunlar üzerine düşünerek ve bu sonuçlara neden olan nedenleri ortadan kaldırarak kirizden çıkılabilir.. Ne yazık ki uygulanan politikalara bakıyoruz, kirize çanak tutulduğunu görüyoruz... Ana kirizden nasıl cıkılır de Anama, Kirizi bilse anlatır, ama kirizi bilmez.. Ana yoksulluktan, fakirlikten nasıl kurtulunur dersek, o size şunuları anlatır, ekeceksin, dikeceksin, tarlada da, harmanda da izin olacak, emegin olacak ki, fakirlikten kurtulabilelim der... Bu
Ben, a, arsasını alacakken b, arsasını aldım, altına yatırım yapacakken, Paramı mevduatta tuttum, tasarruf etmek yerine hovardaca para harcadım... Bunlar benim alanımda kişisel kararlarım sonucu, kişisel zararlarımdır... Bunların zararını ben çekerim...
Ya şu kararları almışsam, yıl 1990’ların ortası birinci körfez savaşı başladı, bir komşumuz işgal edilecek yada Kuveyt den çıkarılacak diye haberler aldık... Kuveyt'ten çıkarıldı, ABD önderliğinde 35 ülkeden oluşan bir koalisyon, 1990-1991 yılları arası
Ülkeler Arasında, Ülkelerde Vatandaşlar Arasında!!
İster Dünya, ister tek tek ülkeler, ister ülkeler için de vatandaşlar olsun sanki bir eşitliksizlikler yaratma mücadelesi içindeler... Bunu nasıl yapıyorlar?
Eskiden bunu toprak ve tarım üzerinden yapıyorlardı, sonra sermaye üzerinden yaptılar, şimdi ise bilgi, bilim, teknoloji, teknik gibi üretim üzerinden yapıyorlar... Etkin devletlerin her alanda önü acık, diger ülkelerle bunla
Biz bazı siyasi tercihlerde bulunuruz, aslında nasıl bir ekonomik model uygulanacağını da tam bu noktada tercih etmiş oluruz...
Örnek vermek gerekirse, önce ekonomi modelleri üzerinden örnek verelim, sonra partilerin ekonomik model tercihlerine bizim de parti tercihimize bakalım mı?
Devletci ekonomiler, bunlara sosyalist, sosyal demokratların ülkelerin de rastlanır bazı otoriter devletlerde bu model kısmen uygulanır..
Dünya ekonomik göstergeleri gösteriyor ki, olaganüstü bir durum olmayacaksa, dogu akdenizde petrol, Karadeniz de dogalgaz bulamayacaksak, ilk ekonomi olma hedefimize ulaşmamız zor görünüyor… Öte yandan 2024’te ekonomi batıdan, doguya kayacak dünyanın ilk 5 ekonomisinin 4’ü Asya’dan olacağı tahmin ediliyor… Ya ülkemiz Türkiye ne olacak?
Ta Yunan kent devletlerinden bu yana demokrasi kentin, devletin yönetim biçimi olarak insanlıgın gündemine girmiş, insanlıga büyük hizmetler etmiştir... Ülkemizde de 1950 yılların başında çok partili demokratik sisteme geçilmiş artık vatandaşlar devletlerini yönetecek yönetimleri belirler olmuşlar... Bu güzel gelişmeler, yönetimlerin ve toplumun demokrasi kültürünün olmayışı, yok haksızlık etmeyelim zayıf oluşu nedeniyle sık sık sekteye uğramış, demokrasimiz askeri darbelerle karşılaşmış, hatta halkın seçtiği yöneticiler idam bile edilmiştir... Bunlar demokrasimiz acısından y
CHP,yi kuran kadrolarla vatanı kurtaran, devleti kuran kadrolar aşağı yukarı aynı kişiler, o yüzden CHP’nin kuruluş tarihi ile Cumhuriyetin kuruluşundan önce gün, ay farkıyla aynı tarih birlikte 97 yıl önce, 9 Eylül 1923 kurulmuştur.. Hepimizin sorumluluğudur vatanı imar etmek, devleti iyi yönetmek, siyasal sistem olan Demokrasiye ve Cumhuriyete sahip cıkmak, CHP’nin iki kere sorumluluğudur, bunun için CHP önemlidir... CHP nin kuranların kurduğu vatana ve Cumhuriyeti koruması, kollaması iyi işletmenin yollarını araması, kurucu misyonundan gelir...
Bu kadar hata da bu kadar ısrarla yapılmaz....Yanlış Kararlardan Doğru Sonuçlar Bekleyemeyiz…
İnsan hayatın içinde birçok eylem yapar, bunlar doğru olur, yanlış olur, doğrularımız yanlışlarımızı bastırırsa doğru insan, doğru yönetim oluruz, hatalarımız, doğrularımızı bastırırsa, yanlış insan, yanlış yönetim oluruz... Bunu alalım, gelelim ekonomimize, nerede yanlış yaptık da bu noktadayız?
Bu konuyu daha iyi anlamak için gerilere 1950 li, 1955 li yıllara gitmek
(Yanlış Alkışlamalarımız, Bize Yanlışlar Olarak Dönebilir mi?) (TL’nin Deger Kaybediş Tarihi)
Sanatcıları alkışlayalım sanatlarını iyi icra ettiklerin de, takımımızı, takımın sporcularını alkışlayalım iyi oynadıklarında, uluslararası arenada, müsabakalarda ve yarışlarda ülkemizi iyi temsil eden herkesi alkışlayalım... Bir milim bilimsel gelişmeye neden olan bilim insanlarımızı da gönülden alkışlayalım, bunları bir kenara koyalım, dönelim siyasal kararlara, siyasilere bunlardan hangisini, kimi alkışlayalım?
Ne adil, ne degil, ne belirler, adaletten, adillikten kim sorumludur, adaleti kim nerede uygular, bugün adli yıl başı kutlu olsun, adalet için görev başı yapıldı, yapılsın dilerim... Ben dilerim, hükümetler, adliye/yargı/yargıçlar/savcılar adalet içinde görev yaparlar... Yargılamayla ilgili eleştiriler yapıldı, ergenokon balyoz uydurma suclar üzerine davalar acılırken, biz bu davalar yargıya güveni azaltıyor diye yazılar yazdık, somut delillere dayanmıyor dedi uzmanlar, kimse dinlemedi, bir tetikci savcı vardı, şimdilerde utancından, korkusundan uzun süre önce yurt dışına kaçtı... Bu savcı gibi tipler y&
Yıl 2003, ilk anlaşmalar yapılıyor, biz ne yapıyoruz, görmüyoruz, aradan 17 yıl geçiyor karşı grup anlaşmalarını genişletiyor, İsrail, ABD de işin içine giriyor, BAE, işin içine giriyor, biz 17 yıl sonra, sosyolojik/siyasal olarak meşruiyet sorunu yaşayan bir hükümetle (Libya) anlaşma yapıyoruz, kötümü, oluyor yok, ama 17 yıl sonra... Sonra...
Biz anlaşma yapmamız gereken ülkeler belli, neden digerleri zaten anlaşmışlar, biz kimle anlaşabiliriz Rusya ve tam bu bölgenin ortasında duran Suriye ile zaten Libya ile anlaştık, belki
Sırsızlık mı, desek kişisel verilerin hırsızlıgımı desek bilmiyorum, şunu biliyorum bizi fişliyorlar diyorum, bizi bizimkiler fişlese valla ballı börek diyorum, dünyanın etkin devletleri ve büyük şirketleri bizi fişliyor, ne olduğumuzu nelerelerden alış veriş yaptığımızı nerelerden konum actığımızı, kimlerle görüştüğümüzü, kimlerle mesajlaştığımızı saati saatine kaybolmamasına kaydediyorlar... Hani bizim yöneticiler dış güç diyorlarya yok onlar olmuş iç güç bizimkiler olmuş dış güç, yok dış kapının mandalı.... Bakalım bizim sırları kim deşifre edecek orataya
HÜKÜMET İCRAATLARINA MADALYONUN İKİ YANINDAN BAKMAK
Demokrasiler de hükümet etmek için vatandaşların çoğunluğunun onayını alarak, seçilen hükümetler devleti yönetirler... Seçilemeyenler ise ne olur, onlarda hükümetin iyi çalışıp çalışmadığını izlemek, denetlemek için muhalefet olurlar... Hükümetler bazen seçim kaygısıyla, bazen büyük hizmet üretiyoruz havası yaratalım diye olayları, işleri olduğundan daha büyük gibi gösterebilirler... İşte böyle durumlarda muhalefete vatandaşları uyararak, vatandaşın gerçek bilgiyle bilgilenmesini saglama
Bir çok konu tartışılıyor, Ayasofyayı acsak mı, acmasak mı iyiydi, Akdenizde Suriyeyle müttefik olabilir miyiz, olmamalı mıyız? Baydın, seçimlerle iktidarı devirelim dedi, acaba muhalefet Baydınla işbirligi mi yapacak, iktidar partisini savunanlar mutlaka yapacaklar yüksek seslede tepki göstermediklerine göre, diyorlar.. Muhalefet ise biz anti emperyalistiz bunu bilen bilir siz anlaşmalarınıza bakın, bu kimliksiz duruşunuzla bizi kimliksizlikle suçlayamzsınız gibi söylevler söylüyorlar.. Tartışmalar uzadıkca uzuyor, iki konu bu tartışmalardan uzak tutuluyor, ekonomik sorunlar ve işsizlik, bizde bu konuya bakalım
Her alanın bir mantığı vardır, ekonomik alandamısınız, genel geçer kurallar, kaideler vardır, hatta sistem degişikse kural kaideler de degişir, bunlara dikkat etmek gerekir...
Örnegin siyasal alanda demokrasiyle krallık bir olur mu, kral/padişah ebedi yöneticidir, öldügünde yönetim hakkını miras yoluyla oğluna bırakır... Demokraside böyle bir şey abesle iştikaldir, vatandaşlar tepki gösterirler... Sistemlerin mantıgna göre işletilmezse, o toplum ekonomik, siyasal, sosyolojik hatalar yapar, bunları hata diye yapmaz, do
Toplumlar birlikte yaşmak için çeşitli kurallar(yasalar) oluşturmuşlar buna dayalı yönetim sistemleri oluşturmuşlar ve böylece toplumsal düzen kurmuşlardır.. Toplumsal düzenlerin amacı nedir, fertleri ve toplumu mutlu huzurlu yaşasınlar diyedir, böyle mi olur mu? Olup olmadığını hepimiz görüyoruz, şimdi bunun nedenlerini görmeye çalışalım mı?
Birçok yönetim sistemi ve birçok kural kaynakları var, bunları geniş tutarsak sadece biri, bir tez konusudur, biz bir yazıda bunu dilimizin döndüğü kadar devl
İşçi bina yapar, araba yapar onun mu olur, müdür şirketi yönetirken kazandığı paralara benim mi der, bu şekilde devlet hükümet ilişkisine bakacak olursak... Devlet işletmedir, kurumdur, hükümet müdürdür...
Yapılan yollar hükümetin mi, devletin mi, vatandaşın mı? Bu sorular bir kenarda dursun, biz sistem farkının bizde oluşturduğu zihniyete bakalım...
Yönetim anlayışlarına göre bazı yönetimlerde devletle hükümet karışır, hatta Padişahlık döneminde devletle padişah aynılaşmıştır, vatan toprakları
Akdeniz de bizim acımızdan çeşitli sorunlar var, bunlar kiminle, Yunanistan'la, G.Kıbrıs Rum kesimiyle, Mısırla, D.Akdeniz nedeniyle, Suriye ile iç sorunları nedeniyle, söylemlerde İsrail'le, Libya da otorite olmaya çalışan bir grupla sorunumuz var... Kimle anlaşıyoruz, K.Kıbrıs, İtalya ve Libya Meşru hükümetiyle, yeter mi, yetmeyecegini biliyoruz...
Bu anlaşmalara kimi katabiliriz, Örnegin Lübnan, Suriye, İ
NEYE TEŞVİK, NEYE SET ÇEKMEMİZ, SINIRLANDIRMAMIZ GEREK!!??
Bu soruya cevap vermeden önce, biz neyi teşvik ediyoruz, Başka ülkeler neye teşvik ediyor ona bakalım.. Sonra aşağıda ki haberi okuyalım, devamın da konuyu daha da açalım mı?
Biz son on-onbeş yıldır iki alanı iyi teşvik ettik birinci alan AVM, Kamu binası, İbadethane, Alt/üst geçit, tünel, konut, havaalanı gibi inşaat yapmayı teşvik ederken... Onlar ucak/araba/füze/uzay mekiği, yapay zeka, robot modelleri gelişt
Toplumlar toplumsal işleyiş için kurumlar kurarlar, en üst kurum, kurumların kurumu devlettir... Devlet, kurumlardan, kurallardan, görevlilerden oluşur... Bunlara güven kirizden uzak tutar, güvensizlik ise kirize kapı acar... Şimdi yargı kurumunun iyi işletilememesiyle ilgili, bir iki örnekle, devamında ekolojik kiriz üzerine düşüncelerle devam edecegiz... Buyrun ne cıkacak görelim...
Devletin yargı ayagı, her grubun güvenini kazanacak kadar bagımsız ve tarafsız degilse, kararları hep tartışılır olacaktır... Ergenokon, Balyoz davaların da,
Sosyal kiriz var mı, var, Ekonomi krizi var mı var, Demokrasi, siyaset krizi var mı var, hepsini de içine alan ekolojik kriz dogal hayatı bozan insana bunun maliyetini ödetecek mi, ne yazık ki öyle görünüyor... İnsanın bu hırsı, hadsizliği, kendini dünyadan, dogandan, birbirinden üstün görmesi, dünyayı ve kendini cıkmaza sokuyor, inşallah akıl ve bilgiyle aşarız...
Bu kirizlerden hangisi önemli diye sorarsanız, hangisi önemsiz diye sorararım??? İllaki bir önem sıralaması yapmak gerekirse, ilk sırada ekolojik kriz, ikinci s
Demokrasinin Birinci Ayağı Demokratik Seçimler, Sivil Toplum Örgütlerin de Tam Anlamıyla Bu Seçimler Yoksa, Partilerde Ön Seçim Yoksa, Bunlara İlaveten Demokratik Yönetim Anlayışının İkinci Ayağı Güçler Yarılığı Yoksa, Demokrasi Kirizi Vardır Demektir.
Demokrasiler iki ayak üzerine durur, biri vatandaşlar, yani seçenler, bunları örgütleri sivil toplum örgütleri, digeri ise yönetenler ve bunların örgütleri devlet, bu iki ayakta işleyişe neden olacak sorunlar %50-60 aşarsa, o demorkasi de kiri
Devletler birbirlerini tanırlar, bu tanıma aslında senin sınırlarını, yönetim sistemini kabul ediyoruz, iç işlerine karışmıyoruz, sana saldırmayacağız demektir.. Öyle mi olur olmaz, neden? Sarhoş devletlerin uyguladığı aşırı çıkara dayalı politikalardan dolayı olmaz. Kendi askeri ve ekonomik güçlerine, ittifaklarına dayalı olarak güç sarhoşu olan bu devletler, hem anlaşma masalarında, hem ekonomik işgallerle, hemde fiziki işgallerle, hemde silahlandırdıkları vekil savaşcılarl
Devletler, insanlık tarihinde, çok eski geçmişleri var, önemli gelişime, degişime, hizmetlere, imarlara imza atmış olan büyük kurumlardır... Bu nedenle biz insanlar için önemlidirler, önemseriz, bu önemsemeyi abartanlarımız olabiecegi gibi devleti sınırları içinde tutarak, bu kurumla sözleşme geregi karşılıklı vatandaş devlet sınırları için de yaşamak isteyenler de vardır... Her durumda olumlu olumsuz olaylar olabilecegi gibi devlet vatandaş, devlet, devlet ilişkilerinde de sorunlu dönemler olur, biz bunlara...
Kredi dagıtın dagıtalım, faiz oranı şu olsun hay hay, ekonomi mantığı oda neymiş, bizim reis ekonomi mantığını döver, hemde tokatla degil sözle bile döver... İnanıyormusunuz, inanıyorum, inanıyorsunuz, inanıyorlar, inanacaklar... Başka yolu yok.. Şuna inanıyorsak, bizim tahrikatın önderi tahi zaman, tahi mekan insan üstü yaşar bir bakarsın mekkede, aynı zamanda medinede, hatta daha çok yerde arafatta, mescidi haramda aynı anda... İnanmıyorsan küllü kafirsin... İnanıyoruz tabiki, inanmamak ne dem
Mescid ihtiyacı var mı, 95.000’e yakın mescid var, 83.000.000 bölü 100.000, eder 873kişi mescit başına, yaşlı var, hastası var bebesi var, gideni var gitmeyeni var, inanmayanı var vatandaşlarımız arasında.. Yarısını da böyle düşersek, cami başına 415 kişi eder, elmalarla armutları karıştırma diyenler, sonuçta okul başına, fabrika başına, kütüphane, kültür merkezi başına kaç kişi düşüyor diye sormamız gerek mi? Biliyorum vatandaşlarımız sevap kazanmak, adlarının yaşaması ve sevap defterlerinin kapanmaması için mescid yapıyor... Eyvallah... Bu bizim geleneksel kültür&uum
Suriye cephesi, K. Irak Cephesi, Dogu Akdeniz cephesi, Libya cephesi, Ermenistan cephesi, Yunanistan Cephesi, Katar Cephesi bize biraz fazla gelebilir.. Bunlardan hangisi önemsiz derseniz, Katarın güvenligi mi, önemli oradan her daraldıkca sıcak para geliyor.... Bana kalırsa Dogu Akdeniz cephesi en önemlisi, hangisinden vazgecebiliriz, vaz geçmeyelim, bazılarını buzdolabına kaldıralım, bazılarında anlaşmaya varalım, bazılarında da ısrar edelim...
Mesela artık Suriye meselesi bitmeli, orada merkezi hükümetle ve onun birlikte hareket ettiği devletlerle
15 Temmuz da Darbe Neden oldu, Kim Yaptı, Kime Yapıldı?
Kim yaptı, darbeyi kim yapanlar genelde emri verenlerdir, darbeye kim maruz kalır, kaldı?
Darbe neden olur, güvenlik kuvvetleri siyasal istikrarsızlıklar üzerine darbe yapabilir mi? 12 dönemin de siyasal şiddet artmış, herkes karşılıklı silahlanmış, mahalleler bölünmüş, karşı mahalleye gitmek cesaret işi olmuştu… Güvenlik kuvvetleri kendi arasında siyasileşmiş kendi suç işleyenine siyasal düşüncemize hizmet ediyor diye algılar haline gelmişti… Bu darbe bile ne huku
Önce sorunlu bir ekonomide neler olur, ona bakalım mı? Bakalım da makaleleri okuyoruz anlayamıyoruz bir cok ekonomik durum yabancı kelimelerle ifade edilmiş, acaba bizi yönetenlere de uzmanlar anlaşılmaz raporlar veriyorlarda, konuyu onlar da bizim gibi anlayamıyorlar ve önlem alamıyorlar mı? Şimdi aşagıda sırayla vereceklerim bir ekonomide sorunların başladığını gösterir, önlem alınmazsa kriz gelir, kriz iyi yönetilemezse, buhran yaşanır, en kötü ekonomik durumdur, buhr
Birlik, teklik anlamında ele alacak olursak,siyasilerin sık sık söylediği vatan da, bayrak da, devlette, dil de, din de, millette mümkünmüdür? Hiç bir siyasi, sloganların sorgulamasını istemez, neden sloganlar orada
(İstanbul Sözleşmesi Üzerine Vatandaşa ve Hükümete Rapor)
İstanbul sözleşmesini baştan sona kadar okdudum, bu sözleşmeyi muhafazakar bir yönetim tarzını benimseyen mevcut hükümet 2011 yılında imzalmış, bu hükümetin şu tavrını çok hoş bulurum, yaptığı bir içraat iyi sonuçlanmazsa bizi altatmışlar diyerek işin içinden çok kolay sıyrılıyor... İtiraz edenler, şiddete baş vuran erkegin evden uzaklaştırmaya itiraz ediyorlar... Dini/töre/gelenek/namus gibi gerekcelerle şiddete baş vurulamaz if
Kutsal kitabın bahsettigi faizle bugün ki faiz arasında ne gibi farklar var, bunu araştırmak lazım, o dönemlerde bankacılık sistemi yok, tefecilik siztemi olması gerek... Tefecilik ne demektir yaşayanlar bilir, hele o dönemlerde kabilenin güçlüleri bu işi yapar ve ödeyemediğiniz borçlar karşılığında cocuklarınıza veya size el koyarsa, bu zulüm olur...
Günümüz de bankalar kurumsallaşmış, ne alıp verecegin hukuki olarak sözleşmelere yansımış, kredi kullanmak isteyen kişiler, bunları bilerek hesap yapar, alacağı evi, arabayı alır... Yapacağı yatırımı yapar.
İnsanlık bilmediği bir belayla karşı karşıya, bilinmez şeylerde gizem hissedilir, insanların bazıları gizemciliği sever, heyecan duyar etkilenir... Bunun üzerine bazıları komplo teorileri bile yazar, insanlar gizemcilige meraklıdır, bazıları bunu kullanır, hatta komplo teorisi uzmanları bile vardır... Ama bizim bu gizemli virüs üzerinden komplo teorisi yazmak gibi bir niyetimiz yok, yalnız komplo teorilerinden etkilenmiş olabilirmiyim, belki... Benim dikkat çekmek iste
(Seçtiğimiz, Seçilen Belediye Başkanlarının Topal Ördek Yapılmasına İzin Verecek miyiz?)
Belediyelerin büyük bir bölümü, yada şöyle dersek daha doğru olur, en büyük kentler son seçimlerde muhalefet partisinin yönetimine geçti... Demokrasilerde yönetimleri seçimle degiştirmek gayet normaldir, başarısız bulunan yönetimler degiştirilirler, öylede oldu... Yalnız seçim öncesine dönerek yaşanılanları degerlendirmeye çalışalım ki, daha iyi
Kiriz geliyorum diye bagırır, biz kulak tıkarsak, gelir ve bu kulak tıkamamıza dayalı olarak daha zor cıkarız, kirizden... Dedem bize bir hikaye anlatırdı, kış geliyor, gelecek bunu bile bile yakacak hazırlamamışsak, donmaya hazırlanmalıyız sonucu çıkarırdı, bu hikeyeden... Kiriz geliyor diye uyaranları taşladık, ucuyoruz diyenleri alkışladık, geldiğimiz noktada hala para oyunlarıyla işin içinden cıkabilecigmizi sanıyoruz... Oysa piyasaya şöyle bir baksak, işin ciddiyetini alayacağız... Hey sen esnaf Mehmet Amca, 2001 kirizindeki cirolarına bak, şimdiki cirolarına bak n
Toplumların tarihleri inişli çıkışlı olur, kimi kendi, yerel hatalarından, kimi evrensel sorunların yansımasından kaynaklı kirizler olur... Buna acık hale geldiğimizi görebilmek ise toplumların aydınlarının, günlük siyasal çekişmelerden uzak durmaları... Sahte, yaratılmış gündemler üzere düşünüyorlarmış, tartışıyorlarmış gibi yapmamalarına dayalıdır... İster seçimle gelmiş, ister başkaca yollarla yönetime gelmiş olsun, iiktidarları yanlış yapmalarını engelleyecek, demokratik sistemse, otoriter sisteme kaymayı engelleyecek bir mekanizma kurulamamışsa... Yanlışlara fren olacak bir baskı,
Siyasetcileri bilen bilir, rakiplerine sözlü sataşmaları severler, durup dururken alkış almak için yüksek perdeden konuşurlar, hatta bazen sınırları aşarlar, taraftarlarının kin ve nefretini özelikle karşı tarafa yükseltirler... Karşı tarafın aynı toplumun ferdi, aynı ülkenin vatandaşı olduğunu unutacak kadar siyasal söylemleriyle toplumu gererler... Bu konu çok işlendi, siyasetcilerimizi tarafsız gözle izleyen akademisyenler, gazeteciler,
Tüm insan toplumllarında santcılar toplumun öncüleri olur, onlar daha iyi olanı arayan öncüleridir, bu nedenle çok toplumda çok sanatcının iktidarla araları iyi degildir... Çünkü iktidarın yanlışlarını onlar eleştiriler, haksızlıga uğradığını düşündükleri tepki gösteren grupların yanında yer alırlar... İki örnek verecegim biri ABD den, digeri bizden, önce ABD den örnekj verelim...
SADECE KRİZ Mİ, VİRÜS MÜ SORUMLU? YA DA BUHRAN MI?
Bazı olaylar/sorunlar geliyorum diye işaret verir, mesela vücudumuz da bir rahatsızlık oldumu, ateşimiz artar, kalp atışlarımız artar, tansiyon yükselir degil mi? Biz anlarız bir yerde sorun vardır, bu anlayış üzerine önlemler almak için, işin uzmanı olan hekimlere baş vururuz, onların teşhisine ve tedavisine uyarız, verdiği ilaçları içeriz ki bu beladan kurtulabilelim... Ekonomi söz konusu olunca ne yaparız?
Biliyoruz ki ekonomi üretim, paylaşım, tüketim üzerinden mal ve hizmet, fayda üretme işid
Durumumuz nedir, ne acıdan, diye sormak lazım, ekonomik acıdan, ekonomi neye dayanır, üretim, paylaşım ve tüketim ilişkilerine… Üretim nerede yapılır tarımda sanayide, sanayi deyince fabrika, tarım deyince tarla, ayrıca hayvancılık akla gelir… Sanayimizin büyük bölümü imalata değil montaja dayanır, montajın ekseriyeti yabancı patentli ürünlerin, yabancı parçaların burada yan yana getirilmesiyle yapılan sanayi üretimde bile… Durumumuz iyi değil, biz bunu tartışmak yerine, muhalefet partisi liderini tartışıyoruz, bu üretmeme ve tüketme ekonomisine tepki yerine muhalefet
(Polis, Asker, Güvenlik Kuvvetleri Kimin Kuvveti ?)
Güvenlik kuvvetleri kimin, yada kimi korur, Devletimi, Hükümeti mi, Vatandaşımı ((Milletimi), Devlet kimin devleti, vatandaş olan herkesin değil mi, evet… Hükümeti kim seçti vatandaş, güvenlik kuvvetlerinin maaşları kimin vergisiyle veriliyor vatandaşın, seçilen hükümet görevlilerinin, bizatihi kamuda görev almış her çalışanın maaşlarını kim veriyor vatandaş… Aslında yönetim anlayışı sorunu varsa bu güvenlik anlayışı sorun
Siyasal sistemlerin yazılı anayasal hukuk kuralları, bir de yazılı olmayan, gelenekselleşmiş siyasal kaideleri, kültürleri, vardır… Yazılı hukukun olmadığı, işlemediği alanlarda bu ilkelere, değerlere dayalı kültür işler… Siyasal sistemin topluma iyi anlatılarak rızaya dayalı meşruiyeti, gönüllü olarak toplum tarafından kabulünü sağlanacak kadar toplumsal bilinçle hukuki, siyasal, sistem desteklenirse.. O siyasal sistem, sosyal sistemle sentez yapılmış ve toplumsal tabanı olan bir sistem olmuş, olur… Biz de durum nedir? Ben oldum olası, toplumun kılcal damarları di
Amerika da ne oluyor ile ABD’de neden bu olaylar oluyor, farklı iki soru, biri nedenini sorguluyor diğeri sonucunu sorguluyor.. Genelde de insanın kolayına geliyor, siyasetçilerin elini kolaylaştırıyor sonucu tartışmak, bir kişiyi, siyasetçiyi, yöneticiyi, toplumun ekonomik varlıklarını elinde tutan, bunun refahının sonucunu yaşayanları, sistemi sorumluluktan kurtarıyor… Gerçekten de öyle mi oluyor, ABD de yaşanılan son olay öyle olmadığını göster
Dolar mı değer kazanıyor, Lira mı değer kaybediyor, yada paraların değerini ne belirliyor? Üzerine az bi düşünelim mi?
Bir toplumun parasının değerini, o toplumun ekonomisi belirler, ekonomisinin üretim yeteneği belirler, hukuk sisteminin adalet dagıtma yeteneği belirler, para arzıyla, mal arz dengesi belirler, bir sürü belirleyici vardır… Biz bunların hiç birine dikkat etmez de dolar dolsa ne olur, dolmasa ne olur dersek, paramı
Biz toplum olarak sözün doğrusuna veya eğrisine bakmayız, kim demiş ona bakarız, bizden biri demişse dinleriz, anlayalım anlamayalım, doğru bulalım, yanlış bu bulalım onaylarız, alkışlarız… Bizim grubun sözcüleri hep iyi şeyler konuşur, hep güzel şeyler konuşur, başka grup sözcüleri ise genelde kötü şeyler konuşur… Hiç düşünmeyiz, bize öyle geliyor olabilir mi? Şu örneği hep veririm, bir seminer grubundayız
Mesele siyaset değil ekonomi olursa, düşünce başka olur, ekonomi değildi siyaset olursa düşünce, başka olur… Ekonomi içinde de, siyaset içinde de farklı düşünce ve farklı politikalar aslında toplumların zenginliğidir… Zafiyet olacak diye konuları tartışmamak, sorunları öngörenleri susturmak, eleştirenleri hain ilan etmek çözüm olamazdı, olmadı da…Yakın tarihte yaşadığımız ekonomik krizle şu
Bir otoyol için ihaleye çıkılıyor, vatandaş hükümet destekçi medyadan en şişirmece haberlerle bunu duyuyor... Temel atma töreninde söylenen maliyet şu oluyor…
“Temel atılırken yıl 2011, kur 1,80 ve maliyet 6 milyar dolar, kurdele kesilirken yıl 2019, kur 5,50 ve maliyet 11 milyar dolar”
“İstanbul-İzmir Otoyolu için verilen rakamlardı bunlar. Proje TL bazında 10,8 milyar liradan 60,5 milyar liraya, dolar bazında da 6 milyar dolardan 11
Yıl 2011 hepimiz davul çaldık bu dış ticaret açığı (Yüz Beş Milyar Dolar) başımızı ekonomik olarak belaya sokar, kim dinledi kendimiz söyledik, kendimiz üzüldük, bizim kaygılarımızı siyasi olarak oku
Dünyada öyle gelişmeler oluyor ki, biz bizim lider nasıl karşı partinin liderine laf soktuyu aşamadığımız için, yaratılmış, yapay gündem tuzaklarına düştüğümüz için olsa gerek göremiyoruz…
Eski ekonomi modellerle, yeni ekonomik planlar/modeller arasında bir farkı da göremiyoruz, Çin nasıl gelişti anlamak istemiyoruz, neden bütün önemli kurumları liberal r&u
23 Nisan 1920 Anlamak İçin, Öncesine ve Sonrasına Bakmak Gerek.
100 yıl önce, Osmanlının Küllerinden Genç Türkiye Cumhuriyeti Doğdu, Osmanlı onlarca nedene dayalı olarak 200 -250 yıllık bir çöküş döneminden sonra 1918 de fiilen sona erdi… Bu durum karşısında, Osmanlı devleti tarih sahnesinden çekilirken Türkler, yakın kültürel akraba olan topluluklarla anlaşarak… Yeni devlet kurma çalışmalarıyla sonuçlanacak bir sürece girdiler…
Ekonomide ısınma olur, ekonomi, uzmanları bunu görerek önlemler alır, yani ekonomi doktoru ekonominin röntgenini çeker, ateşini ölçer ona göre önlemler alır, önerir… Biz de bu olur mu, her şeyi lidere, başkana havale etmiş toplumlarda bu zor oluyor… Neden yanlışlar gizlenir, eksiklikler kapatılır, her şey normalmiş gibi davranılır, düşünsenize, ekonomide ısınma, sorun var diye hiçbir uzman diyemiyor… Çatı akıyor, onarmamı
Kar Üretiminden, İhtiyaç için Üretime, Gösteriş Tüketiminden, İhtiyaç İçin Tüketimine Geçmenin Tam Zamanım mı?
Aşırı kar, tüketim için üretim, gösteriş için tüketim dünyayı da (Doğal Çevreyi) biz insanları da çok, hemde çok yordu, tam bu yorgunluk yaşanırken birde virüs salgını vurdu… ABD den haber var, Niyork’ta 5’inci cadde diye bir yer varmış aylık kiralar 700 bin dolarmış, insanlar da bunu normal sayarmış, buna ekonomik anomali (aykırılık) diyebili
Biz başka toplumların lider ve parti seçimlerine bakıyoruz, tuhaf buluyoruz, İngiltere’ye, ABD’ye Macaristan’a hep aşırı milliyetçi, doğru, yanlış demeden halkın istediğini, duygularına hitap edenin söylediği kişilerin seçildiğini görüyor… Birazda medyanın abartmasıyla bunlar da seçilir mi yahu diyoruz… İyide bizim seçimlerimiz dışardan kim bilir, nasıl görünüyor? Bırakın dış dünyayı, gidin samimi bulduğunuz kanaatlerine güvendiğiniz, sizin partiye oy vermemiş bir kişiye, sizin lider ve parti hakkında düşüncelerini
Türkiye’de demokrasi arayışına kim öncülük edebilir/edecek?
Türkiye’de demokratik sistem var kabul ediliyor, iktidar miras yoluyla devredilmiyor, vatandaş seçiyor, seçimlerle devrediliyor, bunun için siyasal partiler kuruluyor, bunun için yasayı TBMM yapıyor, Bunun için Yargı denetimi var… Bunun için Hükümet Meclis ve Yargı denetimine acık, demokrasi olmazsa, birçok hak olmaz, demokrasi vatandaşların yönetimi belirleyerek yönetme işine vatandaşların vekill
Ne kadar sorun yaşamak istemesek de, sorunlar yaşanır, sorunun yaşanması kadar nasıl karşılaşıldığı da önemlidir…
Kişi sorun yaşar, kişinin alanı kadardır sorunun rahatsızlığı, ilçe sorun yaşar büyüklüğü ilçenin nüfusuyla sınırlıdır… Ülkeler sorun yaşar, ülkelerin sınırları içinde kalır, şimdi bir virüs belasına yakalandı insanlık, ne sınır, nede statü tanıyor, nede ekonomik durum… Dünya ülkeleri virüsle mücadele ederken alttan alta başka sorunlar yaşanıyor, onlar i
Yaşanılan küresel sorun korona virüs (Kovid-19) bize bunu gösterdi, virüs doga durumunda yaşıyor, devlet sınırı, kişi statüsü bakmıyor, ulaştığı her yerde hasta ediyor ve bazılarını öldürüyor… Böyle başka hangi küresel sorunlar çıkabilir? Şunlar insanlığın kapısında sanki hazır bekleyen sorunlar gibi… Biri küresel ısınma/kuraklık, ikincisi bunun sonucu oluşacak göçler, üçüncüsü ise nükleer savaş… Virüsü arar oluruz, çünkü virüsün öldürme or
Biz toplum olarak hep sonucu görür sanki sorun uzaydan inmiş gibi bize süpriz olur. Sonra sorunun sorumlusunu nedenini tartışmaz bizim ve yöneticilerimizin sorumluluklarını görmez... Dışarıdan bir sorumlu bulur tüm suçu onlara atarız.. Hem biz hemde bizi yönetenler rahatlar... Sorun yaşanır, gerekli sıkıntılar yaşanır, toplum olarak kişi olarak zarar görerek sorunu aşarız... Zarar gördükten sonra Sorun aslında aşılmamış olur... Sanki şimdilerde de aynı şeyi yaşar gibiyiz...
Bir virüstür aldı başını gidiyor, tüm siyasal, sosyal, ekonomik, diplomatik sorunlar yok oldu gitti, hepsini virüsledik.. Eşim diyor ki 1 ay önce onlarca sorun vardı şimdi bunların hepsi ne
Akıl var, Bilgi Yoksa, Bilimsel Çalışma da Yoktur, Bilimsel Çalışma Yoksa, Bilgi de, Teknik de, Barışta, Huzur da Yoktur! Bu kadar net, bunu biz anlamamakta neden bu kadar direniyoruz, bende onu anlayamıyorum..
Fen bilimleri neye dayanır Akıl yoluyla yapılan bilimsel araştırmaya, çalışmaya, bunların toplumsal hayata yansıması ise şöyle olur… Bu çalışmaların ürünü olan teknik, teknolojik gelişmeleri de içeren icat ve patentlerle kullandığımız teknolojilerin üretimine neden olur. İster araştırma, İster Patent, sayımızın ister emsal ülkeler
Koronayla Başa Çıkan//Çıkamayan Toplumalar, Nedenleri!
Corona virüsü aslında bize bir ders verdi, ne dersi bu, koronayla başa çıkan toplumların ve başa bıkamayan toplumların davranışlarının incelenmesi dersi, görevi, araştırması ne derseniz deyin… Bu konu üzerine düşünme gerektiğini ben size söyleyeyim, ister düşünelim ister düşünmeyelim… Düşünmek isteyenlerle devam edelim..
Daha önce tartışmalarda Libya vardı, nasıl gol attıktı, Suriye’de askerlerimizin intikamını nasıl aldıkdı, deprem şurayı vurdu, burayı vurma ihtimalide vardı filan tartışırdık.. Sonra kapıları açarak, bizdeki tüm sığınmacıları Avrupaya gönderecektik, iyide orada yakalanan sığınmacıları neden geri kabul anlaşması yaptık? Kapıları açmıştık, ne oldu kaç kişi geçebildi, kapıları açmadığımızda kaç kişi geçiyordu? Ben tartışmalara bakarım, hep şu hatayı yaptığımızı, sonuçları tartıştığımızı görürüm… Virüs daha henüz bizim sınırlara ulaşamadan, aşağı virüs, y
Nevruz, Miraç İkisi de kültürümüzün, inancımızın bize mesajlarını içeriyor, bunların bize mesajı ne olabilir ki?
Nevruz: Nevruz bayramı bir Orta Asya milletler bayramı olarak, kutlanır, bu milletleri kendi milli kültürleriyle Nevruzu okumuş ve artık nevruzu kendilerine maletmişler, onların olmuştur… Yani nevruz ne biz Türklerin, ne İranlıların, Nede Kardeş millet Kürtlerindir, Nevruz hepimizindir… O zaman her topluluk siyasal sınırlara da bakmadan kendi kültürel okumasına göre barış içinde nevruzu kutlamalıdır… Bu kültürel değ
HÜKÜMET VİRÜSLE EKONOMİK MÜCADELE PAKETİNİ ACIKLADI
Aslında virüsün neden olduğu ekonomik sorunlarla mücadele desek daha doğru mu olur?
Cumhurbaşkanımız açıkladı, 21 madde de, 100 milyar lirayla virüsün ekonomik etkileriyle mücadele edeceğiz, inşallah etkili olur, bazı eksik yanlar var mı biz ona bakalım, bu mücadelede hükümetimizi, düşünsel, davranışsal olarak destekleyelim…
Bir toplum öncelikle fertlerinin yardıma ihtiyacı olmayacağı bir toplumsal düzen kurar, kurmalıdır… Bu ise toplumun zenginlik kaynaklarının iyi paylaşılmasıyla mümkündür, buradaki iyi adil demektir… Bu toplum devlet sistemi içinde devlet vatandaş ilişkisiyle oluşmuşsa, devlet burada toplumun zenginlik kaynaklarını paylaşma konusunda düzenleyici davranır… Bu tür devlete sosyal devlet denir.. Bu sosyal devlet ilkesi ve kişi davranış esnasında dezavantajlı gruplara yardım sistemi kurulur… Bunlar da kaymakamlıkların sosyal yardım vakıfları ve belediyelerin müdürlükleri ve Sivil Top
Siyasete ördüğümüz Sosyolojik duvarlar, siyaseti tıkıyorlar, ben dindarım şu partiye oy veririm demek siyasi tercihinizi sabitlemektir… Daha az dindar saydığınız partiye oy vermeyecekmisiniz, veremem kafir gibi düşünüyorum onlar için dersek, verilmediği de gözüküyor… Oy verdiğimiz dindar parti ya devletin kurumlarını kötü yönetiyorsa, o zaman kötü yönetime razı olmak mıdır dindarlık, sorusunun cevabı gerekir…
Sonra etnik kökene göre siyasal tercih yapmak, ben şu ırka m
Bu yazıda sonuçtan değil nedenlerden bahsedeceğim, çünkü sonuç okumaları duygusal okumalardır, sonucu etkilemez, hatta lüzumundan fazla duygu yüklü sonuç okumaları yaşanılanların analizini, yargısını engeller ders bile alamayız, işte bu nedenle okumaları akla dayalı yapmalıyız… Biz millet olarak neden istiklal marşı yazmak zorunda kaldık, sorunun cevabını akla sorduğumuz sorularla arayacağız.. Önce istiklal marşımızın şairinden bahsedelim, sonra neden istiklal marşı yazıldı ona cevap aray
Tutuklamaya komu kanun bu, “MİT mensupları ve ailelerinin kimliklerini, makam, görev ve faaliyetlerini herhangi bir yolla ifşa edenler” kanuna aykırı davranmak suç bunu biliyoruz değil mi? Evet.. Tutuklanma gerekçeleri ise şu..
Mecliste istişare yapması gerekenler kavga ettiler, neden kavga çıktı, kürsü dokunulmazlığına rağmen kürsüye neden saldırıldı? Siyasal üslup sınırlarının aşılmasından kaynaklı kim aştı? Tartışan iki tarafta aştı, ben isimlerini vermeden yazacağım, sizde tarafsızca okuyun, değerlendirin rica ederim… Önce kim sınırı aştı, sonra ona cevaben kim sınırı aştı, olayları böyle değerlendirmez de, adaletten uzak bir şekilde bizim adam nasıl laf çaktıya getirirsek, kavgaları gerilimleri engelleyemeyiz… Bunlar bugün mecliste olur Allah korusun yarın sokakta olur… Olaylar olurken de devletin
Vatandaşlar tasarruf yapmadığında biraz zam, birazda vergi, al sana vatandaşın tasarrufu, kamu kurumlarına, kamu yöneticilerine, lüks düşkünü patronlara ve kamu yönetimlerine nasıl tasarruf yaptırabiliriz?
Bunun üzerine siyasal vekillikle yönetim yetkisini elinde bulunduran hükümet yetkilileri çok ciddi düşünmeli!! Bırakın lüzumsuz alış verişleri, lüks araç gereçleri… Hey kamu yöneticisi kişi, kamu kurumlarında telefonla görüşme, elektrik sarfiyatı, hatta tuvalete gitme sayısı
Suriye’de şimdilik iki omurga kaldı, biri Suriye merkezi hükümeti, ikincisi PKK/PPYD/SDG gibi isimlendirilen grup… Birde İdlib de, sıkışan 10 yıldır çatışan muhalif guruplar, artık bunların etkinliği azalmış, nasıl pasifize edilebilir, nasıl rehabilite edilebilir düşünceleri üzerine tartışılıyor…
Şimdi iki ana omurganın destekçileri kim, birinin Ru
Suriye de iş uzadıkça orada bulunanların kafası karışıyor, Önce Esad’ı devirmek niyetinde olanlar vaz geçiyor, sonra İŞİD den destek çekiliyor hatta İŞİD imha ediliyor… Sonra bazı ülkeler ittifak değiştiriyor, yeni ittifaklar kuruluyor, bu arada iki grup sürekli gücünü tahkim ediyor…
Bunlardan birincisi Rusların/İranlıların desteklediği merkezi Hükümet, ikincisi ise ABD’nin desteklediği, hatta kara birliğimiz dediği, PKK/PYD=SDG… Biz kimin güçlenmesini, kimin güçsü
(Kim tasarruf yapacak, kim yapmalı, tasarruf yapmak için ne gerekli?)
(Kim Tasarruf Yapacak, Geçimlik Maaşı Olanlar mı, Lüks içinde Yaşayanlar mı, Kamu Parasıyla Savurgan Davrananlar mı?)
Bir aile düşünün geliri yok, gideri çok, hamaset yapmıyorum böyle aileler çok var? İnşaata/betona dayalı ekonomik model içinde iş bulan, inşaat/beton işi yavaşladığı içinde işsiz kalanlar ne yazık ki böyle…
Bu olay üzerinde çok durulmuyor ama herkesin iletişim mahremiyeti risk altında.. Bu olay “Yeni Çağ” Gazetesinde çalışan iki gazetecinin şehit haberi yapmasıyla başlıyor… Önce devletle vatandaş arasında sözleşme olan anayasa bu konularda ne diyor, onlara bakalım mı?
MADDE 28- Basın hürdür, sansür edilemez. Basımevi kurmak izin alma ve malî teminat yatırma
Dünya toplumları bir üretim yarışı içinde, yarış içinde olmasalar bile kendi ihtiyaçlarını karşılamak için, ister gıda, ister teknoloji üretmek zorundalar… Madem üretim sistemi kurduk biraz daha fazla üretelim ve üretmeyen/üretemeyen dünyalı komşularımıza satalım diye düşünerek ihracat içinde üretiyorlar… Zaten toplumların/ülkelerin zenginliğini de ihracatları, dış ticarette ki fazlaları belirliyor&hellip
Akıl var, Bilgi Yoksa, Bilimsel Çalışma da Yoktur, Bilimsel Çalışma Yoksa, Bilgi de, Teknik de, Barışta, Huzur da Yoktur! Bu kadar net, bunu biz anlamamakta neden bu kadar direniyoruz, bende onu anlayamıyorum..
Fen bilimleri neye dayanır Akıl yoluyla yapılan bilimsel araştırmaya, çalışmaya, bunların toplumsal hayata yansıması ise şöyle olur… Bu çalışmaların ürünü olan teknik, teknolojik gelişmeleri de içeren icat ve patentlerle kullandığımız teknolojilerin üretimine neden olur. İster araştırma, İster Patent, sayımızın
Üretimi ne engeller, nasıl engellenir, fiyat istikrarını ithalatla sağlamak için, yani ucuz üreten bir ülke vardır, oradan tarım, sanayi ürün ithalatı yaparsınız? Bu ithalata son 12 yılda kaç milyar dolar verdik? Diyelim ki 600 milyar dolar verdik, bunların yarısı gerçekten üretemediğimiz teknoloji ve enerji, yarısı ise üretebilecekken üretemediklerimizden oluşan ithalatsa… Buna 300 milyar dolar dersek bunu düşelim, geriye 300 milyar dolar kalır…<
Demokrasiyi ne iyi işletir, demokrasi bilinci yüksek vatandaşlar, demokratik iç işleyişi olan partiler, sendikalar ve STÖ leridir, güçler ayrılığının anayasal olarak iyi sistemize edilmesi, bizde ne yazık ki bütün ayaklar sakattır… Üzülerek belirteyim neden siyasal kamu yönetim sorununu yaşarız, neden seçtiğimiz yönetimlerin denetlenme sorununu çözmediğimiz işte buralardan bellidir… Şimdi parti ismi vermeden partilerimizin demokratik işleyişlerine bakalım, notlarını siz verin…
Bizde siyasiler, kendilerini haklı çıkarmak için, kendi hatalarını masum göstermek için şu tarihte böyle olmadı mı, o öyle yapmadı mı, bende onun için böyle yapıyorum der… Ben genel olarak muhalefeti eleştirmekten uzak duran biriyim… Neden, muhalefet icracı değil o icraların iyiliğini kötülüğünü, maliyetinin makullüğünü, bu icra yatırımının, yerine şu yapılsa daha iyi olacağını konuşan toplumu bilgilendiren, hükümeti eleştiren bir siyasal akt
Artık yer küre ısınıyor, bunu nereden fark ediyoruz, buzullar eriyor, çevremizde ki dereler ve göller kuruyor, bu durum nasıl aşılabilir?
Bir su tasarrufu ile, iki suyun depolanması (Baraj, Sulama göletleri) ile, üç sularımızın (Akarsu, Göl) kirletilmemesiyle, dört belki de en önemlisi, gerçi hepsi de önemli ya, bitkilerin kuraklığa dayanıklı hale getirilmesi, bu nasıl olur derseniz, bitkilerin içinde bir yere kadar kuraklığa dayanma genleri olsa gerek diyeceğim varmış… Dünya genelinde kur
(Başkent Postası Gazetesinin İkincisinin Düzenlediği, Merhamet ve Emek Ödül Töreni)
Merhamet, Emek gibi değerleri bize hatırlatan bu fedakar insanların yaptıkları fedakarlıklar, törene katılan herkesi duygulandırdı ve gözlerimizden yaşlar geldi… Merhamet ve Emek Ödüllerinin sahiplerini bulduğu bu törenin ikincisini düzenleyen “Başkent Postası Gazetesi” İmtiyaz sahibi Seyfi Uzunkök ve ona katkı veren ekibine, onu destekleyen sponsorlara teşekkür ederiz…
Ben oldum olası Suriye sorunun da buraya geleceğimizi öngörüyor, düşünüyor ve üzülüyordum… Orada ne için bulunuyoruz, üzerine uzmanlarımız tekrar, tekrar düşünmeli ve devletimiz, hükümetimizde bu düşüncelerden yararlanmalıdır… Bizim Suriye de ki amaçlarımız nedir?
İlk olarak Suriye Halkını zulümden kurtarmaya çalışıyorduk, sonra işler değişti, bize de yansıyacak diye terörle mücadele ediyoruz, Suriye toprak bütünlüğünün bozulmasına engel olmaya
Bir suç var, bunun yazılı kanunlarda bir cezası var, bu ceza suca göre değişir… Yani hakaretle, küfür, küfürle tokat atma, tokat atmakla, yaralama ve nereden yaralandığı, yaralanmayla öldürme, öldürmeyle eziyet çektirerek öldürme, ayrı ayrı suçlardır ve ayrı ceza gerektirir… Gerektirmesi de normaldir… Bizim konumuz, para cezalarında ki adalet ve vergi salmada ki adalet, evet bunu nasıl sağlarız?
İki kişi aynı suçu işliyor, diyelim ki kırmızı ışıkta geçti, kamu malına zarar verdi ve bu iki ki
Namus nedir, candan, genç bir kızın canından daha mı önemlidir, bir yerde can, diğer yerde namus, bunları bir karşılaştırsak ya! Hangisi daha önemlidir?
Ankara’nın Çubuk ilçesinde bir Baba, kızının erkek arkadaşı olduğu' düşüncesiyle silahla öldürüyor gerekçesi nedir? Namus? Namus nedir, can nedir, hangisi hangisine kurban edilmedir?
Aslında bilim sorunu bilgi, bilme, egitim sorunudur, neden, bilgi ve bilim üzere eğitiminiz zayıfsa, bilim sorununuz, teknik ve teknoloji üretme sorunumuz çıkar… Bizde de öyle mi oluyor ne?
Egitim kurumlarımıza ilkokullarımızdan Akademiye kadar bakıyoruz ne görüyoruz, ne görüyorsunuz yada göremiyoruz, görsek sorun olduğunu çözüm için adım atarız, çözüm için adım atarken de yine yanlış yaparak, okullarımızın yarısını din egitimi veren okullar yapmazdık… Din eğitimine karşımısın, yok, biz tüm millete din adamı olacak gibi eğitim v
(Hükümetlerin Görevi Devleti Vatandaşlara Hizmet Eder Hale Getirmektir. Fikri Adil)
İktidar, nedir, ne işe yarar, iktidar olma amacı nedir, bunlar üzerinde duralım mı? Önce sözlükler iktidar hakkında ne diyor, ona bakarak başlayalım mı?
İktidar: Bir işi yapabilme gücü, erk, bir işi başarabilme yetki ve yeteneği, devlet yönetimini elinde bulundurma ve devlet gücünü kullanma yetkisi, bu yetkiyi elinde bulunduran kişi ve kuruluşlara iktidar denir… O zaman, Devlet nedir, diye de sormak gerekir, hadi sor
Alimlerin zulmü olur mu, olmaması lazım ne yazık ki olduğu görülüyor, nasıl yani, iki haliyle zulüm ortaya çıkıyor…
Birincisi, İster dini, İster Siyasi düşünce ortaya koyan alimler, bunu yaparken insan/vatandaş/kişi hak ve özgürlükleri bazlı düşünmüyor… Kimi ideolojisi için insanı/vatandaşı/kişiyi harcıyor, kimi de dini yorumları/inançları için, bunu yapıyor, hatta ekonomik nedenler için harcayan daha çok gibi.. Sonuç zulme uğrayan bir halk, buna sesiz kalan siyasal/dinsel aydınlar.. İşte zulü
Yeni şehit haberleri geldi, içimiz yandı, ama anaların içi daha çok yandı, onların yüreğini sakinleştiriciler bile sakinleştiremedi… Allah şehitlerimize rahmet Analara/Babalara ve milletimize sabır versin… Siyasetçilerimize de bu sorunu çözme feraseti… Sorun nasıl çözülür?
Önce sakin olmalıyız, şehitler üzerine bu sözü söylemek duygusuzluk gibi görünse de, so
(Satılık Vatandaşlık Olabilir mi, Bu Kadar Kolay Vatandaşlık Verilmeli Mi?)
Vatandaşlık nedir, vatandaş olunca ne gibi haklarımız olur, bu ülkeden, ülkeye, sistemden sisteme değişir, vatandaşlık haklarının en geliştiği sistem, demokratik hukuk düzenidir. Neden?
Vatandaşlık: Genellikle bir ülke ve politik kurumların bir parçası olmak demektir. Anayasal ülkelerde, o ülkede yaşayanların devlet tarafından anayasada vaadedilen haklardan yararlanmaları için o ülkeye vatandaşlık bağı ile bağlı olmaları gereklidir. Bu
Çılgın ne demek, sözlüklere bakın, baktım şunu yazıyordu (çılgın, aşırı davranışlarda bulunan, deli, mecnun, davranışlarında aşırılığa kaçan kişi ve toplum) neden çıldıralım ki anlayamıyorum, eskiden bizim oralarda şöyle bir laf vardı, hepiniz hatırlayacaksınız.. Ayranı yok içmeye, tattiravalliyle gider sıçmaya… Aslında çılgın projeler bunun gibi bir şey demektir…
Bazı çılgın projelerden bahsedelim mi, ben Ankara da yaşıyorum, bir belediye başkanı vardı, uzun yıllar Ankara’yı yönetti her seç
Deprem tarihin her döneminde olmuş, her döneminde de olacak yer yüzünün doğal yapısından kaynaklanan bir durum.. Yani bizim nefes almamız, yemek yememiz gibi doğal bir durum… Ama bu öldürüyor, evimizi başımıza yıkıyor, nasıl bir doğal durum, suda boğuyor, ateş de takıyor, soğuk da donduruyor ve biz bunları nasıl önlemlerle aşabiliyorsak, bu deprem denen doğa olayını aşabiliriz, nasıl?
Önce bina yapacağız, nereye yaparsak daha iyi olur diye düşünüyormuyuz? Depremin yoğun olarak yaşandığı fay hatlarına yapmamak gereği bu düş&
Yine bir cenazedeyiz, sevenleri olarak hep beraber üzülüyoruz, sanki yakınlık çemberi daraldıkça üzülme oranı artıyor gibi, eşi ve çocukları bize iki üç kat daha fazla üzülüyorlar… Atalarımız ateş düştüğü yeri yakar derler ya, onların gönüllerine ateş düştü… Benim bacanağım, bacanağımı severdim… Allah şahit, ne ben onu, nede o beni üzmedi, yani birbirimi
Haberi, okuyoruz, dünyanın çeşitli ülkelerinde mevcut halk tepkileri var, bunlara yenileri eklenecek raporu yazılmış, söylentileri var… Bunlara tahmin mi diyelim, yoksa komplo teorilerine girelim, onu söyleyen dış güçler buraları karıştıracak mı diyelim… Her olayı, her tepkiyi ajan, provokatör,(kışkırtıcı) hain gibi etiketlerle mi açıklayalım… Yoksa biraz daha derinlemesine düşünelim ve bu olayların nedenlerini araştıralım, görelim mi?
Şimdi hukuk düzeniniz adalet dağıtamıyorsa, dağıtıyor
(Yarının Sorunları, Bugünden Önlem Almayı gerektirmektedir. Fikri Adil)
Dünya Barışının Korunması, Küresel Isınma İle Karşı Kaşıya Oluşumuz, Artan Eşitsizlik ve Gelir Adaletsizliği Hepsi de yarının sorunları ve yarın her zaman gelmiştir… Bu Sorunlarda Gelecektir, Çözümleri Elbette Vardır, Biz Yeter ki Sorunları Görelim ve Çözümleri üzerine Düşünelim…
Ekonomide ciddi bir dönüşüm yaşıyoruz, insan Bilgi ve Becerilerinde Ciddi Bir Dönüşüm Yaşıyoruz, Eskisinin Sorunlarına Benzemiyor
Siz Hükümet olan devleti yönetenler, toplum adına hazineyi harcama yetkisi olanlar, aldığınız borçla yol değil fabrika yapsaydınız işsizlik olmazdı, borcumuzu daha kolay öderdik, değil mi? Öyle yapmasaydınız, böyle olmazdı değil mi?!
Sen kendini patron sanan vatandaş, yanında senin çalışana, üretene vermediğin paraları Lüks Alman arabalarına vermeseydin şimdi ekonomik sorun sende , bende, işçinde yaşamaz dı!! Sen patron olarak, toplumun parasını başka topluma vermeseydin, öyle yapmasaydın, böyle olmayacakt
Enflasyon düşük çıkıyor mu, çıkarılıyor mu, enflasyonun belirlendiği sepette ne var, ne yok ki, belkide hayatımız da hiç kullanmadığımız yirmi beş, otuz ürün var, ömrümde iki defa kullandıklarım da var, hergün kullandığım otobüs bileti de var, yumurta gaz, elektrik de var hepsinin ortalaması işte ortada… Benim enflasyonum %25-30 TÜİK açılıyor %11-12, asgari ücrete zam geliyor %15, her şey yolunda mı? Çalışanlar, emekliler için kayıp %15 civarın da…
(Ekonomik Sorunlar mı var, Süpürün Halı Altına Gitsin)
Ekonomiden artık o kadar uzaklaştık ki tartışmıyoruz bile, tartıştığımız konulara bakıyorum, Fırat kalkanıyla oraları kalkan altına aldık, Artık Suriye de bizden habersiz kuş uçmaz… Eee madem bu kadar maharetliyiz, Libya da da kuş uçmasın… Ayrıca konusuz kalınca bu CeHaPe’nin hali ne olacak tartışıyorlar, CHP Kimle nasıl ittifak kuracak, en olumsuz senaryoları yükle CHP’ye… E
Toplumsal uzlaşıların, mutabakatların çeşitli yolları vardır, bunlar nedir, üzerinde kısaca duracak olursak…
Kişilerin kendilerini içinde yaşadıkları topluma nasıl ait hissettikleri aslında bu sorunun cevabıdır, bunlara asabiyet, aidiyet, müzakere, uzlaşı rıza, kabul sonucu oluşan mutabakatla oluşmuş olan toplumsal hayat, düzen, sistem, rejim diyebiliriz…
İçene doğduğumuz toplumun bize verdiği kimlikler ile kendimizi bu topluma ait hissederiz, aile gibi, aşiret gibi küç&uum
Yâren sözlük anlamı olarak dost, arkadaş anlamındadır. 24 yâren'in bir araya gelerek oluşturdukları topluluğa ise yâran denilmektedir. Temeli Ahilik müessesesine dayanan ve ilin sosyo-kültürel yapısına yön veren Yâran geleneği günümüzde kış mevsiminde erkekler arasında yapılan sohbet toplantılarıyla aslına sadık kalınarak yaşatılmaktadır.
Yâreni oluşturan 24 kişinin her birinin bir Oğuz boyunu temsil etmektedir. Bu açıdan bakıldığı
Nasıl tepki göstermeliyiz, İran halkı acısını, bağlılığını göstermek için öyle cenaze törenleri düzenledi ki izdihamdan 50’ye yakın kişi öldü, hem General Kasım’a, hem de ölen İranlılara rahmet ve sevenlerine başsağlığı dileriz… Ülkemde tepkilerin genelde İran’ı destekler vaziyette olduğunu gördüm..
Biz nasıl tepki verelim onun üzerinde duralım, mezhep, inanç, ayrı ırk ve ülke hesaplarını aşalım, İran hükümetinin devletinin aşırı mezhepçi tavırlarını
Sadece ekmek zammı mı, yok bulgur zammı, yumurta zammı, toplu taşımaya gelen otobüs bileti zammı, elektrik zammı, doğal gaz zammı… Hepsi üstümüze, üstümüze geliyor, bu arada maaşlara da zam geliyor, bunların yarısı kadar… Ayrıca kacak çalışma cenneti olan ülkemizde işsizlik Cumhuriyet tarihinin zirvelerini yaşıyor, kim önlem alacak?
Örnegin son bir yıl da elektriğe kaç lira zam geldi, bundan önce bu ürünlere çok zam gelirk
Önce bir vatan olacak, vatan üzerinde etkili bir topluluk devlet kuracak, anayasa yazılacak bu anayasa devletle vatandaş arasında bir hukuki bağ oluşturacak… Bu anayasaya göre devlet devlet olacak, vatandaş, vatandaş olacak… Karşılıklı hak ve sorumluluklar doğacak, bakın devlet bize bir şey dayatamaz karşılıklı hak ve sorumluluk doğar diyorum… Sebebi, devlet bir vatandaşlara hizmet için kurulmuş bir hizmet aracıdır, burada eşit bir ilişki vardır diyemiyorum, öncelikli olan devlet değil sorumluluklarını yerine getiren, yasalara uyan vatandaştır diyorum…
Hayatımızda hem kişisel sorunlar, hem de toplumsal sorunlar olacak, oluyor da, yaşıyoruz da, bize düşen görev bu sorunları çözmek, başkada çaremiz yok sorundan kaçar, halının altına süpürürsek, sorunlar karşısında devekuşu örneğinde olduğu gibi kafamızı kuma gömersek, popomuzu dışarda bırakmış olmaz mıyız?
O zaman, ister ekonomik, ister diplomatik, ister güvenlik, ister siyasal, ister sosyal, yada sağlık sorunları olsun sorunlarla yüzleşeceğiz, uzmanlarımız onları teşhis edecek, tedavileri bize önererek… Sonra siy
Hayatın için de basit önlemler alarak büyük zahmetlerden kurtulabileceğini bilmekteyiz, bunlara örnek vermek gerekirse…
Örneğin, bazı durumlarda kargaşayı önlemek için sıra olmamız gerekir, olmadığımız da orada hak kayıpları olabileceği gibi, kargaşa da olur, bu kargaşaya dayalı olarak işleyiş bozulur, huzursuz, mutsuz oluruz…
(Asgari Ücret Kaç Lira Olmalıdır, Bugün Üzerine Düşünelim mi, Asgari Ücret Komisyonuna Bir Selam Gönderelim mi?!!)
Asgari ücret adı üstünde asgari, yalnız iş gücü piyasasına bakarsak, neredeyse yarısı %40-45 asgari, ücret ile maaş alıyorlar… Bu da şu demektir, asgari, ücret artık ortalama maaşımız olmuş demektir, o zaman bu konu hepimizi ilgilendiriyor, doğru tespitler yapmamız lazımdır… Bunun içindir ki asgari ücret sadece geçimlik mi olsun, biraz nefes mi alsın
Son 10 yılda kaç kişi ülkelerinden göç etti, başka ülkelere, neden göç etti, bu kadar insan neden ülkesini erk ediyor? Ülkemizde ne kadar sığınmacı, göçmen, kacak yaşayan, çalışan var, bunlar sorun değil mi?
Küçük bir lastik bota ben deyim 20, siz deyin 30 kişi binmiş açılmışlar denize yasa dışı bir şekil de, başka ülkeye göç etmek için gidiyorlar… Bu o kadar güvensiz bir ulaşım aracı ki, birçoğu ulaşsa hedefine birçoğu ulaşamıyor? Ne yazık ki denizlerde boğul
YUMURTA CIKTIM, İNDİM DİYOR, LEBLEBİ, İNMEYECEGİM DİYOR !
(Yumurta Çıktım, İndir Diyor, Leblebi Çıktığım Yerden İnmemde Allah İnmem Diyor)
Gecen sene tam da bu zamanlarda fiyatlarda bir istikrarsızlık, bir istikrarsızlık olmuştu, yumurtayla, Nohut coşmuş, salca onları kıskanmış salçalanmıştı… Doğal gazla, elektrik onları kıskanmıştı, herkes yumurtayı konuşuyordu, oysa doğalgaz olmamış olsaydı ne işe yarardı yumurta, şimdi civci bile çıkmıyordu… Sonra bu yarışa soğanla patates de katılmıştı, mutfaklarda bunların estirdiği enflasyon terörü yaşanıyordu… Bu
Dünyada Çin’in ekonomik baskısı hissedilirken, buna karşı dünya ülkeleri önlem alamaya çalışırken, Çin den hoş olmayan sesler ve görüntüler gelmeye başladı…
Dogu Türkistan da yaşayan Türkler karşı baskı, şiddet haberleri geliyor, görüntüleri geliyor, biz Türkiyeli Türkler bu duruma çok üzülüyoruz… Çin’e karşı olumsu
ABD eskiden hukuk derdi, hak derdi, özgürlük derdi, cağın gereği derdi, insan hakları raporları yayınlardı, demokrasi derdi, demokrasi hukuku derdi, buna göre de davranmaya çalışırdı… Biz dünya insanlarında bu algı olurdu, yada oluşturulurdu… Her neyse şimdi tersi oluşmaya başladı… Nasıl mı?
Biz olayı Türkiye ABD ilişkileri üzerinden okumaya çalışalım mı? Çalışalım…
“”İngiliz yardım kuruluşu Oxfam'ın raporuna göre dünyanın en zengin yüzde 1'lik kesiminin serveti, geri kalan yüzde 99'luk kesimin servetinin toplamına eşit.”” Daha ne diyelim bu kuruluş denileceği demiş…
İnsan toplumlarında, barış, huzur ve mutluluktan bahsedilebilmesi için yaşayanlar arasında ekonomik, sosyal ve hukuksal adaletin olması gerekir. İnsanlar, vatandaşlar arasındaki gelir dağılımındak
BELEDİYE MECLİSİNDE HER ŞEYE RET, TBMM HER ŞEYE EVET!
( Genel Mecliste Her Şeye Evet, Hatta Evet Dediğine, Reis İstemiyor diye Ret, Belediye Reisinin İstediği Her Şeye Ret, Bu Nasıl Bir Siyaset?)
Bir Siyasal Parti düşünün belediye meclislerinde her şeye itiraz ediyor, ülke meclisinde Her şeyi onaylıyor, belediyede suya zam veya alt yapı yapılacak ret, genel mecliste tüm harç ve cezalara, zamlara evet… Türkiye Meclisinde Merkez bankasının olağan üstü günler için ayrılan akçeleri harcanacak evet… Gerekçeleri nedir, siz su indirimi sö
(Eğitimde, Başarızılığın Nedenleri Nedir?) (Paralel Eğitim Başarısızlığa Neden Oluyor mu?)
Yine bir uluslararası sınavda çocuklarımız ortalamanın altın da… Bu 3 yıl da bir yıl yapılan PISA sınavında OECD ülkeleri ortalamasının altında eğitim seviyemiz. Neden acaba?
Matematik, fen ve Türkçe dallarında “Türkiye’de 15 yaşındaki öğrencilerin önemli bir oranının bu sınavda, temel becerilerden yoksun olduğunu görüldü… Bunun nedeni acilen araştırılmalı, ben bu
Dünya da genel olarak kadın hakları sorunları yaşanıyorken, Cumhuriyetin kurucu kadroları 5 Aralık 1934'te Anayasa ve Seçim Kanunu'nda yapılan yasa değişikliği ile kadınlara seçme ve seçilme hakkını veren ilk ülkeler arasına girdi.. Önceki hukuk sistemiyle kıyasladığımız da asıl devrim kadın hakları konusunda yapılmıştır..
Kadınların Mirastan eşit haklar almaları, boşanma, bu hakka kavuşmaları (Kadınların Boşanma Hakları Hep Tartışma Konusu Olmuştur) gibi bir çok hakkı Cumhuriyetle birlikte elde eden kadınlarımız günümüz hukuk sistemin de,
Neden Cumhurbaşkanı, sonuç bildirisini okur ki… Şura icra makamı değil danışma makamıdır, icra makamı başkanlık yapacak sonuçları etkiyecekse şura zahmetine gerek var mıdır? Şura meclisi konunun sivil taraflarıyla toplanıp, tarımcılar, ziraatçılar, hayvancılar, veterinerler, bunların meslek odaları, bakanlıktan gözlemci konuşulanları raporlaması için bir heyet… Tarım ve Hayvanlıkta, Ormancılıkta ne gibi sorunlar vardır, çözüm önerileri nelerdir? Üzerine tebliğler, müzakereler yapılır, bunlara dayalı olarak da sorunlara çözüm önerileri sunacak, tavsiye niteliğinde,
Kürede sorunlar çıkıyor, nedeni nedir, bilim insanları, insan kaynaklı diyor, şu önlemler alınmalı diyor, alınıyor mu? Bilim insanları bazı eşikler belirlemişler, bunları 9 kategoriye ayırmışlar, bunlardan dört ’ünü aşmışız… Önce dokuz kategoriye bakalım, sonra hangilerini aştık onlar üzerine düşünelim ki ne yapılabilir? Dünya doğal hayatı na
Ülkemizde şuan da 7,1 milyon üniversite mezununu çalışıyor, bir kaç yıl içinde 7,7 milyon üniversite öğrencisi daha mezun olacak ve iş aramaya başlayacak… Gençlerimiz İş Sahibi Olsun Diye Toplum Olarak Kaç fabrika Yaptık? Üniversiteden mezun olan eğitimli gençlerimiz, son 5 yılda her yıl ortalama 797 bin kişi mezun oluyor, 408 bin kişi aşağı yukarı iş bulabiliyor… Yani yarısına yakını iş bulamıyor, son beş yıllık ortalama rakamları vermek gerekirse 3.985.000 kişi mezun oluyor, 2.040.000 gencimiz iş bulabiliyor, işsiz kalan sayısı nedir
((Gündem Dışı Yazmak İstiyorum)) (Robotlaşma Oranı)
Ne Yaparsak Teknolojik Olarak Gelişmiş Toplum Oluruz? Sorusuna Cevap Arayalım mı?
Önce sanayi nasıl gelişmiş, ona bakarsak daha anlaşılır olur umudundayım… Sanayileri 3.0 – 4. 0 gibi sıralıyorlar, son sanayi 5.0 bunlar ne demektir derseniz, nasıl bir gelişmeye neden olmuşlar bakalım mı?
Ne için toplanılır, ne için tartışılır bunlar belli değilse, o zaman işin içinde başka bir iş var demektir, bu nedir? Gündemsiz gündemler, konusuz tartışmalar bizi hedefsiz bırakır, rotası belli olmayan bir gemi gibi olur ülke, bu ülkenin içinde kim yaşıyor biz… Dolaylı, dolaysız bu konusuz tartışmalar bizi ilgilendirir, ilgilendirir bir sorun varsa bizde bu sorunu görelim, ya çözüm önerelim, ya &cced
Modern devlet anlayışında bir anayasal sözleşme vardır, bu anayasa devletin ve vatandaşın hak ve görevlerini yazar, her iki tarafta yapılan bu sözleşmeye uymakla yükümlüdür… Bunları neden anlatıyorum, herkesin sorumluluğu buradan doğar, devletsen, hükümetsen, meşruiyetin buradan gelir, vatandaşsan hakkın, hukukun buradan doğar… Anayasamız devletimizin sosyal devlet olduğunu yazar, hükümetler buna göre davranmakla sorumludur… Sosyal
Hükümetimizle bir çok konuda ters de düşsekte, bu hükümet vatandaşın seçtiği hükümettir, yani az bir demokratsak, hükümetin meşruluğunu sorgulayamayız… Neyi sorgularız icraatlarını, bizde öyle yapalım…
İster Suriye politikasında ki hatalara dayalı maliyetle, ister ucuz krediyle tüketim ve inşaat, beton politikaları ile ülkemizin gelişemeyeceğini öteden beri söylerim, yine söylüyorum… Yurt dışından ülkemize herhangi bir kurum, banka veya özel şirket bir milyar dolar kredi aldı, bu aldığımız parayı nere
Cumhurbaşkanımız Sosyal güvenlik merkezleri toplu açılış törenin de konuşuyor, dünyanın en çok milli geliri olan ülkeleri, battılar diye ifade ettiği konuşmayı aşağıya aynen alıyorum… Sanırım birileri yanlış bilgi vermişler başkana… Sonra o ülkelerin milli geliriyle devam edelim..
"Birileri Türkiye'nin sosyal devlet alanında geldiği seviyeyi anlamakta zorluk çekiyor. Daha da vahimi geçmişte faize ödenen paraların doğrudan millete hizmet için kullanılmasından da rahatsız oluyor. Anayasamıza göre zorunlu olan genel sağlık sigortasına
II Tarım Şurasında Belirlenen Hedeflere Göre, Ülkemizin Tarımsal Durumunun Değerlendirilmesi Yapılmadan III Tarım Şurasına Geçilmesi Biraz Kendimizi Değerlendirme, Özeleştiri Sorununa Neden Olur kanaatiyle, beraberce Şura üzerine düşünelim mi??
Yani eleştiri yok, II Tarım şurasının sonuçları ne oldu/olacak diye sorma yok, o zaman bakanlık kendi bölge müdürlerini, il müdürlerini, tatlı su gazeteci ve yazarları çağırarak, birbirlerini onaylayanların, bakan ne diyorsa evet anlamında kafa sallayanların toplantısı olsun… Yanı ikinci Şurada hedefler ne oldu kimse sorm
Ben ABD’yi ilk olarak ilk okulda Süt Tozun dan yapılan içecek de duydum, farklı bir şeydi ve hepimiz ilk okulda bir şey içiyorduk ve açıktan söylenmese de bunun Amerika’nın ikramı olduğunu hissediyorduk… Amerika’ya karşı azda olsa bir sevgimiz vardı… Aradan yıllar geçti, ben sosyal demokrat oldum, ABD’yi en büyük emperyalist, kapitalist güç olarak tanıdım ve sevemedim… Son 50 yıla baktığımızda ise, onu artık işgalci diye tanımaya başladık… Neden?
(Adalet İhtiyacı, Yargı Reformu ve Evrensel Yargılamadan Sapmalar)
Tüm iktidarlar adaletli olduklarını ifade ederler, bunu söylemek ve böyle olduklarına toplumu inandırmalılar ki toplum nezdin de meşruiyetleri olsun… Olmaması halin de, Kısacası adil olmayan kişilere, kurumlara, iktidarlara güven azalır, adil olmak ve olunması demek karşılıklı güven tesis etmek demektir.. Adalet nedirle, başlayalım ama sorumuz cevapsız kalmasın…
Desek ki adalet erdemli davranıştır, olur mu? Bu sefer de erdem nedir demek zorunda kalacağız, oraya girmeyelim…
3.191.000 Metrekare Ormanlık Alan Yandı, Neden? Senin Benim, Onun Sorumsuzluğundan, bu Kadar alanda kaç ağaç vardır biliyor muyuz? Tahmin edelim mi? Bir metrekarede 2 ağaç olsa, yok, yok 1 ağaç olsun 3.191.000 (üç milyon, yüz doksan bir bin) bu kadar ağaç kaç canlık oksijen üretirdi? O kadar temiz hava yandı, kül oldu gitti… Kim yaktı, piknikçilerin dikkatsizliğinden mi yandı, kim yaktı anız yakan çiftçilerin dikkatsizliğimden mi yandı, kim arsa ranttı için yaktı, hangi terör grupları
Uzman ekonomistler, siyasetçiler enflasyon konusunda tartışırlar, acaba faiz mi enflasyona neden olur, enflasyon mu faize neden olur, bana kalırsa bu ikincil bir ilişkidir… Enflasyon olur, bankalar mevduat sahiplerinin paralarını enflasyondan korumak için enflasyona göre faiz belirler… Olabilir, olsun da, bu belirlenen faiz kredi faizlerini de etkiler… Kredi faizleri düşükse piyasaya çok para girer, mal ve ürün fiyatları yükselir enflasyon olur… Mevduat faizleri yüksek olur, kredi faizleri de yüksek olur, kredi çeken sayısı azalır fiyatlar durağanlaş
Çin, bilimsel çalışmalara Barut, Kâğıt, Matbaa, Pusula gibi icatlarla toplumlarına ve insanlığa önemli katkılar sunmuş bir toplumdur… Sonra ne olduysa bir uzun ara dönem yaşandı, uzun dönem de hem toplumlarına hem de insanlığa bilimsel katkılar sunamadılar… Sonra ne olduysa bir bilimsel atak başlattılar, acaba ne oldu?
Sanki bilimle, icatla, teknolojik gelişmeye dayalı bir kurtuluş mücadelesi başla
Yetki nedir, kaynağı nedir, bir kişiye sorumluluk verilir de yetki verilmezse kişi nasıl sorumluluklarını yerine getirecek? Getirebilir mi?
Yetki: bir görevi, bir işi yasaların verdiği imkânlara göre, belli şartlarla yürütmeyi sağlayan hak, salahiyet, ehliyet ve liyakate dayanırsa gerçek, meşru yetki olur…
(ABD, Çıkardığı, Türkiye'nin Çıkardığı Çatışmaya Karşı Yasa Tasarısıyla)
İster ekonomik, ister politik, ister diplomatik olarak, son yıllarda iyiden iyiye agresifleşen (saldırgan, Yırtıcı) Dünyanın etkin güçlerinden biri ülkemiz için şöyle bir yasa çıkarıyor… PACT (Türkiye'nin Çıkardığı Çatışmaya Karşı Yasa - Protect Against Conflict by Turkey Act)… Bu yasada ne var, ne yoktan önce hadi oradan demek geliyor içimden… T&u
CUMHURİYETİ VE KURUCUSU ATATÜRK’Ü ANMA HASSASİYETİ!
(Google Hassasiyeti Kadar, Hassasiyet!!)
İki insan tipine oldum olası bu ülkede, bu vatandaşlar arasında rastlarım, biri Cumhuriyeti ve kurulmasına önderlik etmiş G. Mustafa Kemal Atatürk’ü saygıyla sevgiyle anarlar, milli bayramları önemserler… Öteden beri M. Kemal’e mesafeyle duranlar da vardır, onlarda kendilerince mesafe koymak için gerekçeler üretmişlerdir… Biraz gereceklere girelim mi, girmesek daha iyi olur, girelim dediğinizi duyar gibiyim, hadi kısaca g
Önce rejim nedir, siyasal rejim nedir, bunlar üzerinde kavramlar ve siyaset sistemleri üzerinde durarak, rejimler üzerine bilgiler edinerek cumhuriyeti anlamaya çalışalım…
Önce şunu belirtelim rejim denilince zayıflamak için yapılan rejimi anlayanlarla, siyasal rejim anlayanlar arasında ciddi fark vardır… Kendi tahrikatının liderinin levhu mahvuza (Kainat Bilgisi Kitabı) baktığını, rüyalarında Peygamberle istişare ettiğine inanlarla, hayatı akıl, doğal potansi
Yada soruyu şöyle soralım kimden vergi alınmalıdır, hali vakti iyi olandan, bu ne demektir geliri giderini aşan, yani giderinden çok geliri olandan alınmalıdır… Yani gelirin hepsi kar değildir, vergi mantığı gereği kardan alınmalıdır, öyle mi oluyor?
Sonra kimden ne kadar vergi alınacağını kim belirliyor, devletimizi bizim adımıza yöneten, bizim seçtiğimiz hükümetler… Vergi belirlerken neye dikkat ediyorlar, geliri, karı olan dan almayı, kolay toplayabilmesine mi? Ne yazık ki kolay toplanabilmesine dikkat ediyorlar, bu nedenle kullandığımız ihtiya&cce
(Toplumlar Devletlerinin Yöneticilerine Tepki Gösteriyor Neden?)
Dünyada bazı olaylar oluyor, bu farklı ülkelerde devam eden protestoların ortak noktaları, ortak tepkileri var…
Son zamanlar da, Lübnan'dan Şili'ye, Hong Kong'a, oradan İran ve Irak’a kadar çeşitli ülkeler kitlesel protestolara sahne oluyor… Devletin iktidarını kullanan hükümetlerin kaynakları savurganca kullanması, bu savurganlığa ve lükse kaynak bulma
Bölgemiz uzun süredir istikrarsız, İran, Irak savaşı, Kuveyt işgali, Irak İşgali, sonra Suriye iç sorunu derken, burada sorunlardan sorun beğen… Bizim ülkemizde uzun süredir bir etnik terör örgütüyle mücadele ediyor, bu sorunu yaşıyoruz..
Bu sorunları kim çıkarıyor, kim sorunlar üzerinde bölgede etkisini artırıyor, kim zarar görüyor, kimin canı, kanı dökülüyor, belli… O zaman sorunu çözecekler de belli, bu saydığım
Temel önemlidir, neden yapı onun üzerine inşa edilir, demokrasi yapısı toplumsal yapının ana kolonudur, demokrasinin kolonları nedir? Demokrasinin temel niteliklerini saysak, bunlar olmazsa demokrasi ne kadar demokrasi olur desek, neleri sayarız?
İlk akla gelen seçimler oluyor değil mi? Seçen ve seçilenlerin katılımının, özgür olduğu, gizli oy verme, müşahitler huzurunda acık sayımın yapıldığı seçimler olmasa…
Nobel ödülleri dünyanın saygın ödülleri arasın da yer almaktadır, hangi alanlarda veriliyor dersek, fizik, kimya, tıp, edebiyat, ekonomi, barış alanlarında verilmektedir… 118 yıldır verilen ödüller1901 den 2019 a kadar düşünülünce saygınlığı olduğu kadar geleneği ve sürekliliğinin de olduğunu görüyoruz… Ödül verilecekleri, İsveç Kraliye
Veganlar / Vejetaryenler beslenmelerin de hayvan kaynaklı proteinle beslenmedikleri için bu beslenme şeklini tercih eden kişiler protein kaynaklı beslenme sorunu yaşamamaları için onlar şu kaynaklardan protein alabilirler...
Nohut ve fasulye, bir kase de ortalama 15 gram protein olduğu belirtiliyor..
Spelt buğdayı (Kavılca), Kase başına 10-11 gram var olduğu tesp
(Baskın Düşünce Ne Diyorsa Doğru, Demiyorsa Yanlış mı?)
Bir komşumuzdan yansıyan bir sorun yaşıyoruz 6-7 yıldır, komşumuz Suriye de uzun süredir sorun yaşanıyor, bu sorunla ilgili çeşitli fikirler kanaatler ortaya konuyor… İlk zamanlar oraya girmeyelim, oradaki meşru hükümetin otoritesini sarsacak işler yapmayalım diyenler kınandı, girildi ne kazanıldı, 4 milyona yakın sığınmacı misafir… Bu sorun büyür diyenlere karşı bir aya kalmaz merkez camisinde Cuma Namazı Kılarız dendi… Ama 7 yıl aşıldı, olaylar deva
ABD ÇATIŞARAK ÇEKİLMEK Mİ, İSTİYOR? Çatışarak Yenilmek mi?
ABD Dünyanın etkin devletlerinden biri, hala böyle kalmak istiyorsa saçma çatışmalardan uzak durmalı, değil mi?
Vietnam da ne oldu, Afganistan da ne oldu, Irak da ne oldu ise Suriye de de o olacaktır, yani ABD ve onunla birlikte hareket eden PYD, PKK, SDB gibi adı değişik, kaynağı aynı olan gruplar kaybedecektir… Ben bu işlerden(Diplomasi, Askeri Strateji) anlamayan biriyim, yıllar yılı Kuzey Irak da Suriye’nin kuzeyinde yapmaya çalıştığınızın bir benzerini yaptınız… Sonuç ne oldu, orad
Evlilik, hem tarihsel, hem geleneksel olarak biz insanların bir gerçeğidir, aile evlilik kurumuyla kurulur, evliliğin devamıyla devam eder… Evliliğin gerçekleşmesi aşamasında toplumların kültürleri etkilidir, bunlarda hangisi iyidir derseniz, ben insan fıtratına, doğasına hangisi daha yakınsa o iyidir derim… Sonra evlilik aşamalarında görüşme, söz, nişan, nikah gibi aşamalar da evlenen kişilerin birbirlerini tanıma
ARTAN FYATLARA İNAT, DÜŞEN ENFLASYONNUN NEDENİ NEDİR?
Bakan enflasyon tek haneli olacak demişti, bu sefer TÜİK bakanı haklı çıkartı, son bir yılda, (Eylül 2018-Eylül 2019) fiyatlar %9,26 artış gösterdiğini açıkladı… Olabilir mi?
Bir ürünün fiyatı geçmiş yıl içinde %100 artmışsa, üçüncü sene satışların düşmesine dayalı olarak %30 artabilir… Demek ki olabilir… Buna Ekonomist, İbrahim Kahveci Enflasyon yorgunluğu diyor… Öte yandan genelde kamu hizmetlerine, ciddi zamlar yapılıyor…
Kalem oyunu, okey onarken, oyunda kazananların kalem hareketleriyle kaybetmesine, alanda kazan masada diplomasiyle kaybetmesini, haklı olmasına rağmen mahkemede kaybetmesini genel olarak ifade eden bir söylemdir… Bu nerede yaşanırsa yaşansın güven sorununa neden olur… Ama bu kalem oyunlarının istatistiki verilere aktarılması, bunun bizim ve dünya kamuoyuna açıklanması, bu verilere inancı zayıflatır, yarın bu bilgilere dayalı bir öngörüde bulunmak istersek yanılırız, bu yanılmalar bize zarar verir… İş
Biz istesek de istemesek de bir zaman bağı için de yaşıyoruz, kişi olarak da toplum olarak da dünümüz var, bugünümüz var, yarınımız da olacak, burada önemli olan biz bu zamanları nasıl yaşadık, yaşıyoruz, yaşayacağız?
Amacımız iyi yaşamak, geçmişte kişi toplum olarak iyi yaşadık mı, tartışılır, iyi diyenlerimizde var olacak, kötü diyenlerimizde… Bunu değerlerimiz, ölçülerimiz belirleyecek, bunları
Hangi sorun daha önce çözülmeli, hangi sorun, sorun olma aşamasında müdahale edilmeli, hangi sorun bizim için daha, daha da öncelikli?
Bu sorunlar üzerinden iki dış sorunumuzu değerlendirelim mi? Hangi sorun öncelikli, Doğu Akdeniz mi, Suriye de istikrarsızlıktan beslenen unsurların orada terör yaratması, meşru olmayan bir devlet yapılanması içine girmeye çalışması mı? İkisi de önemli ama biri daha ö
Demokratik toplumlarda, hükümetler, devletimizi idare etmek üzere vatandaşlar tarafından farklı düşünceleri, politikaları olan partiler, kişiler arasından seçilen siyasilerce oluşturulur.. Devletin görevlerini yerine getirmesini sağlayan yetkili organa, hükümet denir… Devletimizi yönetmek üzere seçilen hükümet, edenler bir müddet sonra devleti kendi devletleri sanma yanılgısına düştükleri görülebilir… Oysa vatan ve devlet vatandaşlarındır, bunu unutan bazı hükümetler, kendi alanlarını o kadar genişletir ki muhalefet edenlere, normal vatan
İçinde yaşadığımız toprak parçası bizim için vatandır, bizim için olduğu kadar vatan sınırlarını kabul eden başka toplumlar için de bu parça bizim vatanımızdır… Biz vatanseverle de içinde yaşadığımız vatanın ekmeğini yedik, suyunu içtik denizinde deresin de yüzdük, iyi kötü, daha çok iyi anılarımız oldu, biz bu toprağın çocukları olarak doğduk, bu toprağın çocukları olarak öleceğiz… Bunlar bizim duygumuz ve düşüncemizdir, buraya kadar sorun yoktur, sorun şurada başlamaktadır…
Kıtalar nasıl oluşur, herkes bilir ki, jeolojik hareketlerle, etkilerle, şimdi, bir kıta oluşuyor, normal bu yolla olmadığı gibi, kendisi de dünyada bilinen hava, su, toprak gibi doğal maddelerden oluşmuyor… O zaman bu nasıl oluşuyor, hangi maddeden insan merak ediyor?! Bende ettim baktım ki bunu oluşturan senin gibi, benim gibi insan denen canlı… Size önerim sizde merak edin, içinde yaşadığımız doğal dünyanın doğal dengesini bozacak, tehlikeleriyle başımıza bela olacak bu yeni yedinci kıta oluşumunu dünya insanlığı olarak engelleyelim… Normal bir jeolojik olay olsa biz bunu engelleyemeyiz ama bu b
Devlet vatandaşları arasında ayrım yapabilir mi? Bir bölüme işe girme hakkı verir de diğer bir bölüm vatandaşa vermemezlik yapabilir mi, yaparsa ne olur? Buna anayasa cevap veriyor,
“Her Türk vatandaşının bu Anayasadaki temel hak ve hürriyetlerden eşitlik ve sosyal adalet gereklerince yararlanarak millî kültür, medeniyet ve hukuk düzeni içinde onurlu bir hayat sürdürme ve maddî ve manevî varlığını bu yönde geliştirme hak ve yetkisine doğuştan sahip olduğu;
Devlet, devletlerle olduğundan çok vatandaşlarıyla da ilişkileri olur, bu ilişkiyi devletin yasaları belirler, kısacası Anayasa vatandaşlarla devletin arasında ki sözleşmedir, bu sözleşmeye konu olan maddelere devlet de, vatandaş da uyar… Kim bu sözleşmeye uymazsa ona tepki tepki gösterilir, eyvallah… Vatandaş Anayasaya, Kanuna, tüzüğe, yönetmeliğe, genelgelere hatta son zamanlarda sık kullanılan kanun hükmünde kararnamelere uymadığında devlet ona para veya hapis cezası verir, eyvallah da… Devlet anayasal sözleşmeye uymadığın da ona cezayı kim verecektir?
(Sosyalleşme, temel insan olma özelliği ise, neden temel insan hakkı değildir? Fikri Adil)
İnsan birçok özelliğinin yanı sıra en baskın özelliği sosyal bir canlı olmasıdır, ya olamazsa!! Nasıl insan olarak yaşar?
Olmaması için neden olması lazımdır, bunlar nedir, bunu iki şekliyle inceleyebiliriz, birinci neden kişinin kendinden kaynaklı, ikinci neden ise yaşadığı toplumdan, çevreden kaynaklı..
Eğitim işi ne demek, kim kimi eğitir, ne için eğitir, eğitimin amacıyla, sonucuyla, ne yapılmak neye ulaşılmak istenir? Acaba eğitim amacımıza ulaşabiliyormuyuz, ulaşamıyorsak neden ulaşamıyoruz? Yabancı kavramlarla/dillerle yaptığımız için mesleki eğitimler de dini eğitimlerde kavramlar arası bağ kurmakta zorlanıyormuyuz? Bağ kuramayan veya yarım bağ kuranların oluşturduğu alanlarda nasıl bir mesleki, bilimsel gelişme sağlayabiliriz ki? Dinin mesajlarını nasıl anlayabiliriz, hem bilimsel, he
Biz Türkiyeliler para kültürü edinemedik, paraya ulaşamayanların para kültürüne ihtiyaçları yok... Paraya ulaşanların ise para kültürü olmak zorunda, paran yoksa para kültüründe yoksa sorun yok ama paran varda kültürün yoksa ciddi sorunlar var demektir. İşte bu konu üzerine düşünsek neler örneklememiz gerek... Ya da hangi soruları sorarak bu düşünceyi açmak gerek?
Sizce nereden başlayalım parası olup da kültürsüzlüğe örnek kimi versek?
Üretime dayanmayan refah neye dayanır, doğal kaynaklara dayanır buna dayanmayan refah tüketim neye dayanır, borçlanmaya…
İyi de üretiminiz, tüketimimizden arta kalan tasarrufumuz yoksa tüketmek için aldığınız borçları nasıl ödeyeceğiz diye bir soru aklımıza neden gelmiyor? Yoksa sorular ve sorunlar bizi rahatsız ediyor diye onları gizliyormuyuz? Ekonomi mantığı dışına çıkıyoruz, borçlanmaya dayalı sıcak para piyasaya giriyor, tüketime, harcamaya dayalı bir büyüme, canlılık ile nered
İnsan neyi korumalıdır, canını, canını da kapsayan dünyanın canlı hayatını, yani dünyada canlı hayatı yoksa insan canlı hayatı nasıl olur/korur? Dünyada ki canlı hayata gerektiği kadar önem veriyor muyuz? Yada soruyu şöyle soralım, son beş yıl içinde kaç hektar orman yandı, son yıl 2019 da kaç hektar yandı ve yanmaya devam eden ormanlık alanlar nereler? Dünyada 2019 da 72.000 yangın çıkmış çıkarılmış, geçen seneye göre %84 daha fazla yangın çıkmış/çıkarılmış, çıkarılmış yangın örneği, Amazon orman yangınları…
(Anaların Feryadı, Diyarbakır dan Kandile, Oradan Gök Kubbeye, Sagırlar Duymazlar)
Ana evladın üzerinde en çok hakkı olan, çünkü o, evladını dokuz ay karnında taşıdı 1-2 yıl emzirdi, karnını doyurdu altını temizledi evladına can verdi, emek verdi, sevgi verdi, bütün bunlardan sonra çocuklarının bazı nedenlerle zayi olduğunu gördü tepki gösteriyorlar.. Bu Anaları Diyarbakır anaları diye isimlendiriyoruz…
Partiler demokrasilerin olmazsa olmazlarıdır, bizde iki olay nedeniyle vatandaşlarımız demokratik bir seçim yapamıyorlar… Bu ne demek, yönetimleri vatandaş seçmiyor mu? Seçiyor ama nasıl?
Bir iki partimiz soy sopla siyaset yapıyor, söz konusu soydan değilsen o partilerde zor siyaset yaparsın… Bir, iki partimiz de dini söylemlerle siyaset yapıyorlar, meshep, hatta bazı durumlarda cemaat bağınız yoksa bu partilerde de siyaset yapmanız zor… Bu partilere oy verenlerin büyük bir kısmı da bu gerekçelerle oy veriyorlar… Yani bunları
ATALETİN ZİRVESİ (Parksız Park, Ilgaz Milli Parkı)
Ilgaz Sen Anadolu’nun En Yüce dağısın Demiş Şairimiz ve Ilgaz’ın yüksekliğine ve güzelliğine işaret etmiş… İyi de etmiş, gerçekten de güzel yer, sanki Anadolumuza Güneyde Toroslar, Kuzeyde Ilgaz sıra dağları yeşil bir set oluşturuyorlar…
Yazları bunalanlar Ilgaz da yaylalara çıkıyor ve Ilgaz’ın serinliğini yaşıyor, şehir hayatından bunalıp piknik yapmak ve burada Ilgaz’ın oksijeninden yararlanmak ve konaklamak, doğal hayata tanıklık etmek için, bir milli park oluşturulmuş… Bizim de
CHP neredeyse Cumhuriyetle yaşıt, 9 Eylül 1923 yılın da 96 yıl önce devleti, Cumhuriyeti M. Kemal ile birlikte kuranlarla bu partimizi de kuran kadrolardır… Hatta bu kuruluşu 4 Eylül 1919 Sivas kongresine kadar götürenler bile vardır… İlk Cumhurbaşkanı, ilk genel başkanı, yani kurucu kadroların kurduğu bir partimiz, altı ok ilkelerine baktığımızda, hepimizin rahatlıkla imza atabileceğimiz ilkeleri rehber yapan bu parti hala demokratik bir parti olarak görevine devam etmektedir… Kısaca bu partimizin tahine bakmak gerekirse…
Sık sık miting alanlarında duyarız, 2023 hedeflerimiz, bu hedefde de 2 trilyon dolar GSYH’miz ve vatandaş başına 25 bin dolar milli gelirimiz olacak… Oldu mu, olacak mı? Hedef şaştı 16 yıl geri gidiyoruz farkındamıyız? İlk işaret nedir derseniz, milli gelir 10.000 Dolardan 8800 dolar seviyesine düşmesi diyebiliriz, başka göstergeler neler?
AK Parti iktidarının altın yılları olan 2003’te GSYH 313,8 milyar dolar olan GSYH 2007 yılında 677,4 milyar dolara yükselmişti. Ama 2007 yılında ortalama nüfus 70 milyon 158 bin kişi olduğundan kişi
Ekonomi neye dayanır, üretim, üretilenin paylaşımı, tüketime dayanır, maliyetiniz düşük, kaliteniz yüksek olursa rekabet gücünüz de, pazarınızda, üretiminizde artar… Bizde böylemi oluyor?
Üretiminizi, ilk olarak icatla, patentle, yenilikçilikle, teknik olarak desteklerseniz, ucuz hammadde, ve enerji temin edebilirseniz, üretim aşamalarında verimliliğe dikkat ederseniz maliyetinizi düşürebilirsiniz, ürettiğiniz ürü
Toplu şehir içi taşıma da en ucuz taşıma olmalıdır, bunun ücretleri de asgari ölçüler de olmalıdır, yani buna binen asgari ücretliyi, işsizi, öğrenciyi, emekliyi rahatsız etmeyecek bir ücret olmalıdır, öyle mi? Son zamlarla bu ulaşım maliyeti dar gelirliyi rahatsız etti… Efendim her işin bir maliyeti var, bu kadar belediyelerde atıl, bankamatikci personel olmasın, bu kadar yüksek maaşla yönetim kurulları olmasın, belediyede bu kadar lüks mobilya olmasın, her sene bilgisayarlar değişmesin, belediy
Ak Parti, Aynı Ak Parti, lideri aynı lider, vatandaşlarımız seçiyor, ülkemizi 17 yıldır yönetiyor, ilk dönemleriyle, son dönemlerini kıyaslayalım ve nereden nereye geldiğimizi görelim mi? 2002 yılında ülkemiz şimdi olduğu gibi bir kriz yaşıyordu… Ak Parti Milli görüşün içinden çıktı, kısa sürede örgütlendi, seçimlere girdi, %34-35 ile seçildi, liberal bir görüş oldu….
2002 yılında 36,1 milyar dolar ihracatı 2008 yılında 132,0 milyar dolara taşımış 4 misliyi aşan bir artış sağlamıştı
Bizim üç sorunumuz var biri PKK diğeri Suriye’deki savaşın barışla sonuçlanması, toprak bütünlüğünün korunması, bence bunlar kadar önemli doğu Akdeniz doğal gaz ve petrolden hakkımızı alabilmemizdir… Alabilecek miyiz?
Almalıyız, ben barışçıl biriyim, buna rağmen bu sorunda savaştan öte yol yok, gerekirse savaş pahasına hakkımızdan vaz gecemeyiz, savaş demek ölmek demek, öldürmek demek, aynı zamanda hakkımızı hukukumuzu korumak için savaşmak gerek…
Dünya ekonomik piyasasına raporlarıyla yön veren Dünya Bankası'nın Türkiye'yi değerlendirdiği son raporunda kaynakların verimsiz sektörlere harcandığı bu durumun ekonomik büyümeyi olumsuz etkileyeceği belirtilmiş. Bu rapor da kaynakların verimsiz kullanıldığı iddia ediliyor, örneğin son yaptığımız gibi şeker fabrikalarını satarak bilmem ne iline adliye sarayı, bilmem kaçıncı ilçeye h&
((Tosya Dipsiz Göl Tabiat Parkının İçler Acısı Hali))
Kastamonu doğal tabiat alanları acısından zengin illerimiz arasındadır, kanyonları, doga parkaları, milli parkları, sakin ve yazları serin deniz kıyılarıyla görülmeye değer bir ilimizdir… Ben Kastamonuluyum diye bunları yazmıyorum, başka doğal parkları, kıyıları gördüm, başka milli parkları gördüm kıyaslayarak bunu söylüyorum… Şimdi Tosya İlçesi sınırları için de yer alan, bu doga parklarından biri olan Dipsiz Göl Tabiat parkını&hell
Dünya ısınıyor, iklim değişikliği yavaş yavaş kapımızı çalıyor, bilim insanlarının bilgisayarlarla yaptıkları modellemelerde neler olacağı aşağı yukarı görülüyor, biliniyor… İklim değişikliğini tetikleyen nedenler insan faktörümü, dünyanın kendi döngüsü mü tartışılıyor… Bilim adamlarının cogunluğu bu ısınmanın insan kaynaklı olduğunu ifade ediyor, biz insanlar ekonomik ısınmayla ilgilendiğimiz kadar içinde b
ÜNLÜ BARUTHANE PİLAVCININ YETENEGİNİ, TOSYA PİRİNCİYLE BULUŞTURULDU
Tosya Ziraat Odası ve Tosya Belediyesinin kurumsal destekleriyle, Bünyamin Karaca organizesiyle yapılan yöreye özgü, tescilli asırlık Tosya pirincinin tanıtımında bu seferki konuk ünlü İstanbul Baruthane Pilavcısı Nedim Şahin di… Tosya pirincinin kısaca tarihine bakacak olursak…
Atatürk'ün talimatıyla 1926 yılında Türkiye'nin ilk çeltik fabrikasının kurulduğu ilçede, "sarıkılçık" başta olmak üzere "maratelli" “Ak çeltik” ve sonraları "yaşar"
Şurada hükümetle de hem fikiriz, piyasaya para girince ekonomi canlanır, iyi de piyasaya para nasıl girse daha iyi olur? Ya para oranıyla üretim oranınız arasında fark olursa, ne olur?
Birinci tercih kredi faizleri düşürülür ve borçlu olan vatandaşın biraz daha borçlanması beklenir, vatandaş borçsuzsa borçlanabilir, ya borçluysa, ki hepimiz biliyoruz ki hem devlet, hem özel sektör, hemde biz vatandaşlar borçluyuz… Demek ki buradan piyasa
Daha doğrusu sarhoşların iniltisi, içki içtikçe sarhoş olamıyorlar, ayılıyorlar, bunun nedeni ne ola ki?
Benim izlenimlerime göre Rakı fiyatları, bir litre 208 lira, bir litre rakıyı en fazla dört kişi içer buda kişi başına 52 Lira demektir, yanında mezeleriyle birlikte biz diyelim 90 Lira siz deyin 100 lira… Bu kendiniz kırda, bayırda, ağaç altında içerseniz böyle, ya birde ortalama bir restoranda içerseniz, daha çok inleyeceksiniz demektir… Eskiden sarhoşlar nara atardı, bu inileme nereden çıktı derse
Ekonomi eğitimi alanlara eğitim esnasında bir ekonomide enflasyon oluşmasının temel olarak 4 nedeni vardır, diye söylerler, bunlar doğrudur da… Bunlar…
1*Talep Enflasyonu. Talep enflasyonu; mal ve hizmet arzının, toplam talebin artış hızına ayak uyduramaması hâlinde ortaya çıkar. Arz ve talep dengesine bakınız…
Bura da İki Ürün Altı Lirayken, Oradan(Çin) 10 Ürün 10 Liraya geliyorsa, Para/Faiz Oyunlarıyla Ekonomimizi Düze Çıkaramayız.
Artık ekonomide para oyununun sonuna gelinmesi lazım gerektiğini hala düşünemiyoruz bile… Bunu takip edecek maliyetlerin düşürülmesi, ihtiyaçlar için üretimin artırılması, dış ticaret açığı için ciddi önlemlerin alınması… Hatta bunlardan önce enerji tasarru
""İç Düşman Çıkarmamak, Çıkardıklarımızla Başa Çıkmak!!!""
Devletlerin amacı nedir, vatandaşlarının “ Can, Akıl, Mal, Din/Düşünce, Nesil ve Kültürünü, bunların özgürce yaşanmasını ve insanlık onurunu, vatandaşlık haklarını korumaktır. Bunlar korunduğunda vatandaşın devletle sorunu en asgariye inecektir… Hatta çok zaman, buna kanunlara uyduğunda sorun yaşamayacaktır, yaşanmamalıdır… Devlet’in egemenlik hakkını meşrulaştıran nedenler bunlardır, devlet bunlara riayet
Vatanda devletle bir sözleşme dahilinde yaşayan kişilere vatandaş denir, bu sözleşmenin adına da anayasadır, burada vatandaşın hakları ve devletin sınırları yazılır ve bunlar bu vatandaki iş ve işleyişlerde hukuk kuralları olarak kişileri ve kurumları bağlar…
Bizim anayasamıza diğer hukuk metinlerimize baktığımızda vatandaşların haklarının iyi olduğu ilk etapta görüldüğü… Sonraki aşamalarda, tikel olaylarda temel sözleşme olan anayasayı uygulamada kadük (yasama meclisinin yenilenmesi dolayısıyla önceki meclise sunulmuş olan yas
Bilgi edinmek İçin, Okuryazarlık Yeter mi, Kesin ve Net Yetmez? Neden?
Nedeni şu olabilir, günümüzde okumak ve yazmak’ı aşabilme dikçe sadece okuma ve yazmayı bilmekle ne kendimizi, ne de toplumumuzu istenilen noktaya götürecek bilgiye, bilime dayanarak dünyanın gelişmesine, değişimine ayak uyduramayız… Bu gelişime ve değişime ayak uydurabilmek için başka bir okuryazarlık gerektiği aşikârdır… İşte buna “Bilgi Okuryazarlığı” deniyor ve gerekiyor, bunu başaranlar hem kendi durumlarına hemde toplumlarına,&n
Bir yapılması gerekenler yapılmamış, yapılmaması gerekenler yapılmış, gelinen noktada yapılmayanların ve yapılanların payı olduğu unutulmuş, iyi sonuç alamışsak suçlu aranmaya başlanmış, suçlu ise genellikle bizim dışımızdan birileri bulunmuştur… Hangi olaya bu durumu vurursak, vuralım aşağı yukarı böyle olduğunu görürüz…
Şimdi bazı örnekler vereceğim, bunları herkes kendince değerlendirsin, özleleştirisini yapsın…
Sarı Beyler Göleti , Sarıbeyler köyü Keçiören ilçesi ile Güvenç köyü Kazan ilçesi arasında bir yerde, sulama maksatlı yapılmış ve kısmen ormanla kaplı bir çevresi var, göletin büyüklüğü yağmur yağışına bağlı olarak değişmekle birlikte 100 dönüme yakın olabilir…
Burası Ankara Büyük Şehir Belediyesi, sınırları içinde, buraya bu güne kadar belediyecilik adına hiçbir şey yapılmamı
Medyada birkaç eksen kayması oldu, biri medyanın merkezken iktidar yanına doğru kayması, ikincisi sahipliklerin el değiştirerek eksen kayması, üçüncüsü ise iktidarla çatışan bir dini grubun medyadan çekilerek bir boşluğun oluşması medyada sorunları tetikledi… Bizim ülke içinde ki medya eksen kaymasına yönelik olarak medyamız eleştiri özelliğini kaybetti, bu kaybedişlere dayalı olarak medyamız daha izlenir, daha okunur, daha az güvenilir hale geldi… Bunun nedeni nedir dersek, ulusal yayın yapan gazeteler ve Tv’lere bakıyoruz ne görüyoruz, bir hükümet yetkil
(MEB’e ve Vatandaşa Rapor) (((Pısa, Pısa Eğitim Pıstırıldı)))
2 PİSA + 1 PİSA DAHA KAÇ PİRASA EDER?
İki yabancı Pisa bir de yerli Pisa kaç Pirasa eder, bunu da mı, bilemeyeceğiz tabii ki üç Pisa eder dediğinizi duyar gibiyim, bunu dediğimiz de PİSA sınavlarında yanılmıyorsam, 72 ülkeden 540 bin öğrenci girer biz 50- 52 inci filan oluruz… Oysa aynı niteliktekiler toplanırsa sonuç aynı niteliklerin toplamı olur.. Şaka.. Hani her olayın sorumlusu bizim yön
Başkanlık rejimlerinin iyi tarafları eksik tarafları çok tartışıldı, biz de bu konuyu tartıştık hatta bu demokrasi geleneğiyle sorun olacağını belirtmiştik… Devletin iktidarını vatandaşlar adına kullanan parti, kendini de zor durumda bırakma pahasına bu sistemi tercih etti..
Koalisyonlar bitecek dedi, koalisyon zorunlu hale geldi, kararlar hızlı alınacak, bürokrasi bitecek, ekonomi uçacaktı.. Oysa ben demokrasi kültünün tam yerleşmediği toplumlarda koalisyonların bir denge denetim görevi yaptığını düşünenlerdenim.. Örn
(Ülke Olarak Adli Sicilimiz Neden Bozuk?) (Adalet Toplumsal Yaşamın Temelidir. Fikri adil)
Ülke olarak adli sicilimiz bozuk, bunun nedenleri çok uzun süredir uygulanan keyfi yargılamalar diyebilirim… Sadece bu hükümetle de sınırlı değil bu keyfilikler, ben Baş Örtüsü meselesindeki hak ihlalleri, 28 Şubat yargılamaları, 367 vakası gibi yargılamalar… Son olarak da önceki gün çöken keyfi tutuklamalarla, uydurma delillerle, gizli tanıklarla, hukuk dışı yargılamalarla 10 yılı g
Teknolojisiz olmaz onu anladık, ya ne kadar negatif bakıyorsun, bak s 400 krizi aşıldı, dolar düştü evet, öyle oldu ama bize maiyeti nedir, kimse bilmiyor adamlar sanki bizi aklı kıt parası çok zengin züppe zannediyorlar…
Biri s 400 satıyor Suriye de bizimle birlikte hareket ediyor görünüyor, Rusya Suriye de Esadcı bizde Esadcımıyız, bana göre Suriye’nin toprak bütünlüğü Esadcılıktan geçiyorsa geçmişte yaşananlara sünger çekmek zorundayız.. Suriye, İran, Rusya ve Irak ile b&ou
Ülke ve biz vatandaşların ekonomisinde sorunlar var, buna kimi resesyon (durgunluk) kimi enflasyon, kimi ekonomik sorun diyor, muhalefetten bazıları kriz dese de daha hükümet pek bunu dillendirmiyor…
Her ne varsa, bir şeyler var, bunu herkes kapalı acık dillendiriyor, asıl sorun 4-5 yıldır seçim ekonomisinden dolayı önlemlerin alınamaması idi…. Seçimler dönemi bitti yakın tarih de seçim yok, şimdi ne yapılabilir?
Belediye başkanları seçildiler, herkesin, beklentisi yüksek, kızaktaki bürokrat görev bekliyor, partili memur atama bekliyor, ihale alanlar yeniden ihale almak istiyor, partili ticaret erbabı ihale bekliyor, vatandaş hizmet bekliyor, çalışan işini kaybetmemek istiyor derken… Bir ihale hikayesini hemen buraya alalım, daha önce aynı parkların bakımını 2 milyon(Trilyon) liraya yapan firma bu sefer öyle bir indirim yapıyor ki ihalede 800 bin(Milyar) liraya aynı işi yaparım diyor ve ihaleyi alıyor… Yani %60 indirim yapıyor işçilik maliyetlerinin de %20 arttığı düşünül&uu
BÜYÜK ŞEHİR BELEDİYE BAŞKANLARININ YETKİSİZLEŞTİRİLMESİ
(Vatandaşa Siz, Seçseniz Bile Biz, Çalıştırmayız Mı Diyorsunuz?) Yanlış diyorsunuz!! Bu Yapılanlar Size de Yapıldı Nasıl Sonuç Alındı?
Belediye meclisinde ki çoğunluk kullanarak belediye başkanlarının topal ördek haline getirileceğini ilan edildiğinde şaşırmıştım… 31 Mart ve 23 Haziran seçimlerinden sonra milletle, vatandaşla zıtlaşmaya devam edilecek mi, diye düşünüyordum.. Demek ki edilecekmiş, yazık edilir!!! 25 yıldır Büyükşehir Belediye Başkanına ait ola
Bence alınmamalı, ama biz de ABD den bazı taahhütler almalıyız, bunlar neler olabilir?
Bir patriotları aynı fiyata versinler, yazılımı s 400 kadar bağımsız olsun, olur mu? Olmaz diyorlar…
Irak da ve Suriye de bir etnik yapıya yeni devlet kurmaktan vaz geçsinler, burada ki devletlerin toprak bütünlüğünün bizim için olmazsa olmaz, olduğunu kabul etsinler, diyoruz… Onlar Olmaz diyorlar…
Şimdi birkaç sorunla, üstelikte uluslararası olan, karşı karşıya olduğumuzu bilelim ve ona göre hazırlık yapalım diye düşünürsek… İlk sorunumuz, S 400 mü desem, İran ambargosu mu desem … Doğu Akdeniz doğal gaz ve petrol yataklarından kim yararlanacak sorunu en önemli sorun bence… Bunlardan hangisi önemsiz hepsi önemli, ben geleceğimizi etkileyecek olan doğalgaz ve petrol yataklarından hakkımız olanı almak daha önemli derim.. Hatta devletimiz ve hükümetimiz oradaki haklarımızı korumak için her türlü şeyi yapabilir, buna savaşmak da dahildir diye düşün
Demokrasi, vatandaşların vekilleri aracılığıyla yasa yaptığı, yöneticilerini seçtiği ve güçler ayrılığına (yasama, Yargı, Yürütme güçlerinin Ayrı Kurumlarda Olduğu) dayanan bir siyasal sistemdir… Sistemlerin en az arızalısıdır, bunun için ben şahsen siyasal tercihimden önce demokratım, demokrasinin kazanmasına bu nedenle sevindim, yani Ekrem bey değil de, Binali bey kazanmış olsaydı yine demokrasi kazanacaktı, çünkü
Bir ilimizin seçimini tekrarlıyoruz, nedeni bazı sorunlar olduğu iddiası üzerine YSK kurulu seçimin yenilenmesine karar verdi, kimimiz bu karardan memnun olduk, kimimiz hukuk dışı bulduk memnun olmadık uzun süredir bunu tartıştık… Tartışmayı bilmeyenler, her grubun içinde de varlar, kendi savunduğu düşünce, kendi savunduğu parti, aday durum kesin doğru karşı düşünce, parti, adayı savunanlar…. İllet, zillet, hain, terörist, hırsız, işbirlikçi vs… Böyle
Toplumlar ekonomilerini bir kaynağa dayandırırlar, petrol ve doğalgaz gibi doğal zenginlik kaynaklarına, bazıları yine doğal olan hammadde kaynaklarına, bazıları ise bunları en rafine şekilde işleyerek, ar-ge, teknoloji, inovasyon (yenilikçilik) ve bunların ürüne dönüşmesini sağlayacak olan sanayi fabrikalara üretim gücüne dayanırlar… Biz neye dayanıyoruz, bir yöneticinin onların doları varsa bizim de Allah’ımız var dediği gibi Allaha mı dayanıyoruz, dayanalım dayanmasına ama şun
Bir parti düşünün, bu partinin liderinin Başkan olduğunu düşünün, meclislerdeki partisinin çoğunluğuna dayalı olarak, her kararı aldırdığını, her kanunu çıkardığını düşünün, bu kararlar ne kadar hakkaniyetli olur, ne kadar adaleti sağlayacak kanunlar, hukuk kuralları olur? Şehrin meclisi ise ne kadar şehrin ortak alanların
“1960’lı yıllarda biz G. Kore den, daha iyi bir imalat sanayisine sahipken, üretimimiz varken, şimdi onlar bizi nasıl üçe katladı?”
Ülkemiz de zaman zaman sorunlar yaşanır, bu sorunların nedeni nedir derseniz, sorunu neden sonuç ilişki içinde sorgulamadan anlayamayız derim… Sorunu tek bakış acısıyla incelersek yine anlayamayız, sorunu modellemek için, modelin gerçekçi olabilmesi için gerçek hayatla ve başka yaşanmış aynı sorunlarla kıyaslamazsak yine anlayamayız… Sorunu anla
Biz son zamanlarda birkaç şeyle öne çıktığımızı söyleriz, bunlardan biri de sağlıktır, bunu siyasilerimiz miting meydanlarında söyler bizde inanırız… Uygulamalar nasıl ancak yaşayanlar bilir, son yaşanan benimde tanık olduğum bir trafik kazasında yaşananlar, sizlere durumun nasılda sağlıksız olduğunu anlatmaya çalışacağım… Aslında size anlatırken bu yaşanılan sıkıntıyı, sağlık işlerden sorumlu yöneticilere ve siyasilere de anlatmış olacağım… Aslında bende anlatma
Birleşmiş Milletler Çevre programı tarafından kurulan bir araştırma programında 50 ülkeden 154 bilim insanının büyük bir özveriyle, çalışmayla hazırladığı rapor, biz insanlığın hızla kıyamete doğru ilerledi
İlçemiz Tosya da geleneksel iftar davetleri bütün hızıyla devam ediyor, ilk davet Ahmet dayımdan geldi, sonra Köylümüz Yüksel beyden, daha sonra komşu köyümüz Sofular dan Mehmet beyden… Ben Mehmet beyin davetine üçüncü defa katıldım, sonra bizim Ankara da ki akrabalar hem iftar, hemde bayram için bize geldiler evde 20 kişi olduk ev şenlendi biz de, anamam da, akrabalar da sevindik…
İnsanların her gecen gün daha da kendi başlarına zaman geçirmek istedikleri bu günlerde böyle toplu iftar dave
İnsanlar inandıkları dini yaymak isterler, kurdukları devlet de vatandaşlarına bu konuda yardımcı olur, bunu nasıl yapar yöntemleri farklıdır, biri Cami yaparak, diğeri oradaki sivil toplum örgütlerine, soydaşlarına, dindaşlarına ekonomik, sermaye acısından destek sunarak yapar… Orada kültürel mekanlar oluşturarak yapar, çok satılacak kitaplar, çok izlenecek filimler, diziler yaparak kendi toplumlarını ve dinlerini dünya da daha çok da tanımayanlara, başka din mensuplarına yönelik faaliyetlerle bunları yaparlar… Camiler bu görevi ne kadar yerine getirebilir, camiler başka din mensuplarına değil kendi din mensuplarımıza mes
Ekonomi yönetiminden sorumlu olanlar kaçıncı kez “en kötü geride kaldı” diye söylüyor ama, insanlar kendilerini yakmaya devam ediyorlar… Bir kasa atıldığın da her akşam haber jeneriklerinde gösterilerek büyük olay gibi sunulurken, insanların meclisin kapısında, belediyenin kapısında, 15 Temmuz köprüsünde kendilerini yakması nasıl bu kadar kolay es geçilir, habercilik acısından bu insanların yanmasının, üstelikte kendi kendilerini yakmasının hiç mi haber değeri yok? Haber değeri var da, ama haber yapılmasını engelleyen başka bir güç varsa, bize istedikle
İnsanlar için canından daha önemli ne vardır derseniz, canları derim, aşağıdaki haberlere bakıyoruz, insanlarımızın kendilerini benzin dökerek yaktıklarını görüyoruz… Canlarından kıymetli neleri var derseniz, malları derim, Anam hep der, “mal canın yongasıdır” bakıyorum fabrikalarında cayır cayır yandığını görüyorum… Hala bunlara kulak tıkayan bir hükümetimizin, bir medyamızın, bir vatandaş grubunun olduğunu görüyorum, insanlar durumun vahametini anlatmak için kendilerini yakıyorlar ne ya
Karma bir ekonomik model, sosyalizm desek değil, kapitaliz desek hiç değil, devlet eliyle kapitalizm, üretim için her şey seferber edilmiş, ürettiğini tüketmiyor, satıyor yani ihraç ediyor, böylece ekonomisi sürekli dış ticaret fazlası veriyor, sürekli hazinesinde trilyonlarca dolar fonları var… Güçlü bir ordusu var, hem ordusunu, hem üretimini, Ar-Ge atölyeleriyle, patentleriyle, icatlarıyla bunlara dayalı teknolojisiyle destekliyor… Artık her alanda teknolojisini üretiyor, patent sayısında lider, ekonomisini bu patent sayısı ile büyüttükçe b
Önce eleştiri işini önemsemeyen toplumlardan biri olduğumuz ortada, öz eleştiri diye bir şey yapmamakla birlikte, genel olarak eleştiriyi yapanlarda da, eleştiriye maruz kalanlarda da sorunlar var. Çünkü eleştiri kültürümüz yok…
Örneğin eleştirenlere bakıyorum daha çok kişisel alandan eleştiri yapıyor, örnek vermek gerekirse bir politik yarış yani seçim var konulara bakın, bak, bak teröristlerle aynı sözü kullanıyor, bizim düşmanlarımızda aynı şeyi söylüyor yoksa s onlardanmısın? Oysaki kim ne derse des
(Hoş Görüye, Birlikte Yaşamaya, Toplumsal Barışa Atılan Yumruklar)
Size hoş görümüze, birliğimize, atılan üç fitne yumruğundan bahsedeceğim, bunun nedeni nedir derseniz, hep beraber düşünelim üzerine… Birinci yumruk 14 milyon oy almış ve şuanda yönetim sorumluluğu da olmadığı için yaşanılan olumlu ve olumsuz şeylere katkısı sadece eleştirisiyle olan, bir partinin liderine Kılıçtaroğlu’na yumruk atıldı… Yumruğun atıldığı anda bu partinin belediye başkan adayı İstanbul
Başkaları gibi şöyle bir hikaye uydurur, üç tane 19 var bunları topladığımızda şu olur çarptığımız da bu, böyle bir dünya yok, 1919 da bir şeyler oldu, bu bir şeyleri anlayabilmek için biraz daha gerilere gitmek gerekecek… Kimine göre Fransız devriminin olduğu yıllara,(1789) evet bakın burada da 19 var baş harfiyle son harfini dikkate aldığımız da, şaka… Sanayi devriminin sonucu artan hammadde ihtiyacı sanayiye dayalı teknolojilerle artan üretim için Paz
"Adalete Neden Olan Hukuk Sistemi, Yönetimde Vatandaşların Temsiliyetine Neden Olan Demokratik Seçim Sistemi Yoksa, Sorun Var Demektir."
Bu üçlüye dikkat etmeliyiz, bunlardan biri olmadı mı, toplumsal düzenimiz bozulur, ben tarafların içinde bazı fanatiklere bakıyorum da bozulsun ne olacak çatışırız, ak, kara belli olur dediklerini duyar hissederim.. Ne yazık ki toplumsal çatışmalar öyle olmuyor, sen kendini güçlü görürken dışardan daha güçlü bir dış güç silahla
Mecelle de yazarı olan Cevdet Paşa 1871 yılında yazdığı adlî ıslahat raporunda, “kanun” kavramının önemini vurgulayarak şöyle diyordu, bugünkü Türkçeyle: “Hakimler önlerine gelen olayın özelliklerini şerh etmek ve tam bir adaletle kanunu uygulamakla görevlidir. Kendi vicdani muhakemelerine başvurarak hüküm veremezler” (Tezakir, Tetimme, sf. 99)
Bu “kanun” fikri hukuki modernleşme tarihimizin en önemli zihniyet gelişmelerinden biridir. YSK kesinlikle
TÜRKÇÜLÜK GÜNÜ (5 Mayıs Türkçülük Günümüz Kutlu Olsun)
Öteden beri günleri pek sevemedim, neden ben Türküm, bana bugün beni anlatmak için gün içat ediliyorsa sorun var demektir, ben beni, biz bizi unutursak o zaman unutmamak için gün icat edilmelidir… Öyle bir risk varmıdır, vardır… Bunu ilk olarak kutlayanlar ne için kutladılar zamandan, mekandan, onların kutlama düşüncelerinden kopararak bizim bu gün anladıklarımızı buraya da yazmak istemiyorum… Önce ilk kutlamaları kısaca görelim sonra biz Türklerin bug
İş yerlerin de sendikalar nasıl örgütlenir, ister kamu, ister özel iş verenler sendikalara nasıl bakar, iş kanunları yazılı metinler de nasıl uygulamalarda nasıl? İşçilerimizin iş yerinden, işlerinden, patronların, yönetimlerden memnuniyetleri nedir? Kimse sormaz, patron sormaz örgütsüz işçi karşında güçsüz işçidir, devlet sormaz işçi güçsüz olsa da olur, sermaye güçlü olmak zorundadır diye düşünülür, işçi soramaz işten atılır korkusu ise… O zaman size kamu iş yerleri dışındaki iş yerlerimiz ortaçağ seviyesinde günümüz
Sendika nedir, ne iş yapar, kime karşı kimin hakkını savunur, toplumsal görevi nedir, bunlar üzerine düşünelim mi? Mesela, AVM ve zincir marketlerde çalışanlar sendikalı olsa günlük kaç saat çalışmaları gerekirdi, şimdi kaç saat çalışıyorlar? Bu fazla çalışma için fazla ücret alıyorlar mı, yoksa patronları veriyorsa veriyor, vermiyorlarsa vermiyor mu? İşte sendika bu gibi durumlarda, iş yerlerinin hukuki, sosyal, sağlık şartlarına uygunluğunun ölçülerini izler raporlar, uyulmadığında tepki gösterir… İşte sendika bu nedenle önemlidir, sendika İşçilerin iş, kaza
Ekonominin ne önemi var biri çukura bir taş atar, onu bin akıllı çıkarmaya çalışır, tartışır nasıl çıkarırız, akılsızın yaptığını akılla düzeltmeye çalışmak da çok zaman sonuç vermez… İşte biz toplum olarak böyle siyasal magazinsel, sahte gündemin peşinde koşar dururken… Biz oy almak için siyasal ortamı bilinçli ısıtırken, alttan alta ekonomi daha çok ısındı… Buna son örnek, Kemal Kılıçtaroğlu’na atılan yumruktur, bir lideri bırakın, bir kişiye yumruk atmayı normal sayabilir miyiz, bunu özendirici de
( Liderler Aynı Zaman da Toplumların Önderleridir, Yumruk Atılan Liderin Partisi 14 Miyon Oy Alıyor, Düşülmeden Yapılan Bu Davranış 14 Milyonu Düşman İlan Ediyor)
Öncelikle Olayı kınıyor, sonra olayı gerçekleştiren vatandaşların, mantıksızlığını anlamaya, onlara bunu anlatmaya çalışıyorum..
Birinci anlatma o yumruğu atan kişiye, sen oy verdiğin partinin liderine yumruk atılsın ister misin? Ben şahsen ben istemem, işte bu nedenle başka parti liderlerine yumr
Kurumlara güven iki şekliyle oluşur, ilk olarak kurum kurulma gerekçelerini sorumlulukla, titizlikle yerine getirmesiyle… İkinci olarak güven devletin diğer kurumları, konunun uzmanı akademisyenler, Meslek Örgütleri, Sivil Toplum Örgütleri, o kurumun kararlarını siyasal tarafgirlikle değil, kurumun yaptığı işin niteliğine, konunun içeriğine, neden, sonuç ilişki üzerine değerlendirmeleri, eleştirilerini yapmalarıyla, vatandaşların kuruma güvenilirliği böylec
Eskiden depolarda buğday olurdu, bilgiler kitaplarda klasörlerde dosyalarda saklanırdı, şimdi ise bilgi depoları toplumların nasıl yaşayacaklarının kaynakları oldu, daha da olacak gibi… Bizde bilgi depoları ne kadar var, bu depolardaki bilgilerin ne kadarını biz ürettik, yoksa her şeyi ithal ettiğimiz gibi, sürekli bilgi ve teknolojide mi ithal ediyoruz… Bilgi depolarımız, kitaplarımız, zihnimiz ithal bilgilerle doluysa, biz ne kadar bilgi düşünce bağımsızlığı i&ccedi
TOPLU YARGILAMA MI?? (İstanbul Seçimleri Üzerinde Toplu Yargılama Gölgesi)
Bir seçim dönemi geçirdik İstanbul dışında her yerde tamamlandı, bu ilimizde de oyların düzgün sayılmadığını iddia eden bir partimiz itiraz etti ve itirazın kısmen haklı olduğu 25 binlerden 14 binlere indiğinden belli oldu… Dahası ne aranıyor, herkes merak ediyor, seçilene neden seçildin belgesi (Mazbatası) verilmiyor… Öte yandan bilerek veya bilmeyerek siyasal grubumuzu korumak derdiyle, bu sorun üzerinden, daha önceki başka konulardaki yargılamalar üzerinden başka bir soruna neden oluyoruz..
Önce adaylar belirlenir, bunu partilerin il, ilçe teşkilatları ve delegeleri/üyeleri belirlemesi gerekirken, bizde genelde genel merkez ve lider belirler… Bu aşamadan sonra adaylar kendilerini tanıtır, neler yapacaklarını kamuoyuna anlatır, burada da medya neredeyse tekelleştiğinden bazı adaylar vatandaşlara ulaşamadılar… Vatandaşlar da bunların içinden iyi olduklarına kanaat getirdiklerini seçer… Sandık ortaya konduğunda bazı kurallar vardır…
Bazı seçimlerde 50+1 yan salt çoğunluk gerekir, mesela Cumhurbaşkanlığı
AK partili arkadaşlara sordum seçimi kim kazandı, biz kazandık dediler, neden dedim, en çok oyu alan parti biziz dediler… Haklılardı seçim sonuçları bunu diyordu… Sonra döndüm CHP li arkadaşlara sordum seçimi kim kazandı diye biz kazandık dediler neden dedim? Oylarımızı artırdık dört-beş büyük şehri aldık dediler evet gerçekten de öyle olmuştu… MHP li arkadaşlara sordum seçimi kim kazandı diye biz kazandık dedi, belediye sayımızı %100 artırdık dediler doğruydu… İyi partili arkadaşlar sordum seçimi kim kazandı biz kazandık dedi, oylarımızı koruduk ve it
Dünya toplumları bir birleriyle rekabet halindedirler, bu rekabet siyasal etki, ekonomik güç, bilimsel çalışmalara ve teknolojik gelişmelere dayalı patent, spor, sanat gibi birçok alanı kapsar… Bunların toplamı, toplumumuzun Uluslararası itibarını oluşturur, bana soracak olursanız durumumuz nedir diye, ben hiçte iç açıcı değil derim… Bu alanları da içine alan asıl yazımızın konusu olan içerik üretmede durumumuz nedir derseniz, ben bu alanda da iyi olma
(Eşitsizliğin Laneti, İnsanlığa Sosyolojik ve Biyolojik Darbedir)
Dünyada artık kapitalizmin ekonomik paylaşım modeli iyiden iyiye tartışılır oldu, ekonomik paylaşım sorunu o hale geldi ki, artık ekonominin konusu olmaktan çıkıp adaletin, biyolojinin konusu olmaya başladı diye düşünerek bu konu üzerine de durmaya, insanları davet ediyorum… Belki ekonomik paylaşım sorununuz olmayabilir, bu bir toplumsal sorunsa ki bana öyle geliyor, toplumda yaşanılan sorun, eninde sonunda sizi de,
Geçenlerde devletimizi yöneten kişi yeni seçilen belediye başkanları için topal ördekler demiş… Olayın astarı şu imiş, seçilen kişi başkan seçilir mecliste çoğunluğu sağlayamaz karar alamazsa… Başka devlet kurumları başka partili kişilerce yönetiliyor ve bu kurumlar aracılığıyla hizmet edemez hale getirilmesine topal ördek denirmiş… Yani ben hizmet etmek için meclise öneri g
Önce şunu belirteyim küçük, sorunlar dışında demokratik olgunluk kazandı, ben bir muhalif partide görev aldım, üstelikte bu muhalif parti bulunduğum yerde güçsüz sayılabilecek orana sahipken…. İktidar aracılığıyla paraya ve makama ulaşmış kişilerin normal de şımarık olması beklenir ama ister bu seçim yapılan okulda, şımarıklığın aksine iktidar partisi görevlileri, ister güvenlik görevlileri, ister oradaki başka parti mensuplarının birbirine son derece saygılı davrandıklarını yaşayarak gördüm… Hatta okul müdürünün, yardımcısının bana daha iyi dav
Ahlaki olmayan seçim mi var dediğinizi duyar gibiyim, tabii ki bilinçli ahlaksızca seçim olmaz, olmamalı olursa zaten buna ahlaksızlık deriz… Yani iyi varken kötüyü seçmek ahlaksızlıktır, bunu 2500 yıl kadar önce Platon söylemiştir… Bilmeden yanlış olanı, yani kötü olanı seçersek, yine sorumluluğumuzun olduğunu unutmayalım, seçen bizsek seçimin iyi olmasından sorumluyuz… Bilgi sahibi olmadan seçim yapıyorsak işte buna da, ahlaksızca seçim diyebiliriz… O zaman ahlaki seçim nasıl olmalıdır?
Siyasetimiz daha önceki yerel seçimlerde de absürt’leşmişti, bizim parti kazanamazsa kaos olacaktı, üstelikte büyüklü, küçüklü tüm parti mensupları bunu diyordu… Ne oldu? Belediye seçimleri yapıldı değişen başkan değişti, değişmeyenlerle yola devam edildi… Demokrasinin doğası gereği her beş yılda bir seçim oluyor, yerel ve genel yöneticilerimizi seçiyoruz, devleti, kurumları iyi yönettiğini düşündüklerimize yönetim yetkisini yeniden veriyor, iyi yönetmediklerini düşündüklerimizin yönetme yetkisini elinden
Bakma eylemi bize bilgi edindirir, bakmakla görme arasında fark vardır derler, ama bakmazsak görmemeyiz, neyi görmeliyiz, nereye bakmalıyız, ne için bakmalı, görmeliyiz dersek, o zaman istediğimiz bilgilere ulaşırız, umudundayız demektir…
Mesela seçimlere bakalım mı, siyasetçilere bakalım mı, bize ne diyorlar da biz onları seçiyoruz, ülkemiz için ne yapılmış da, yapıldı da, yapılacak da onları
Siyasilerimiz siyaset yaparken dillerinin ayarını çok zaman kaçırıyorlar, bunu neden yaparlar derseniz ben size derim ki…
Söyleyecek sözü olmayanlar küfür eder ama direk küfür etmiyorlar ki, etseler daha iyi, düşüncesi projesi olmayan karşısındakini suçlar, biri hain der, öbürü zillet, kimi densiz/utanmaz der vatandaşa, nedir bunlar? Sözlüğe baktım şunlar mış?
Zillet: Hor görülme, aşağılanan… Hain: Hıyanet eden, zarar vermekten, üzmekten veya kötülü
Son zamanlarda en detaylı yazılmış olan “Lider Kitabı’nı, bir etkinlikte edindim, kitabın büyük bir bölümünü okudum, geri kalnını da sizin için inceledim… Kitabın önemini görerek bir tanıtım yazısı yazmalıyım dedim… Bu tür yazılarda önce yazar mı, kitap mı tanıtılsa iyi olur diye düşündüm, bir yerde eser var, bir yerde bu eserin ustası, zor karar verdim ama kitapla başlamalııyım dedim…
Kitabın tam adı “Liderin Kitabı” eser ”Kitap Aşkı Yayınları” yayın evinden çık
İnsan sosyal bir canlıdır, bu ne demektir toplum halinde yaşar, toplumsal kurallar oluşturmuştur, kendi çıkarı kadar yaşadığı toplumun çıkarını da düşünür, düşünmek zorundadır… İşte tam bu noktada sosyal sorumluluk düşüncesi ortaya çıkar… Bu nasıl olur, olmalıdır?
Bir zorunlu görevler vardır, güvenlik için asker olmak gibi, vergi vermek gibi, hukuk kurallarına uymak gibi… Birde gönüllü olan sosyal sorumluluk
Toplumlar hissetsek de, hissetmesek de toplumsal yapılarını ekonomi üzerine kurarlar, bu ekonomik yapılanma birçok şeyi belirler… Kim üretecek, kim aracılık yapacak, kim tüketecek, vergi oranları ne olacak, daha çok kim vergi verecek, kim bilimsek çalışma yapacak, kim güvenliği sağlayacak, kim eğitecek, kim kararları verecek, kim yönetecek? İşte tüm bunlara rejim, sistem denir… Bu sistemlerin öncelikleri vardır, bazıları sermayeyi, bazıları toplumun genelini, bazıları bir grub
Devlet nedir, diye soru sorduğumuz, kimimiz babadır, kimimiz anadır, kimimiz velinimetimizdir der… Kimi de devlet kurumların kurumu der, bir başkası devleti sermayenin koruyucusu olarak görür… Kim haklıdır, kimin düşüncesi daha doğrudur, ama herkes düşüncesini doğru kabul eder… Biz devlet konusunda genel geçer düşüncelerle devam edelim, sonra üç “H” gelelim…
Ülkemize bakıyorum bir tarım politikası olmadığı görüyorum, dünyada gıda fiyatları düşerken bizde artıyor, neden acaba diyorum, tarım politikamızın zayıflığını görüyorum… Bunu tarım ürünleri ithalatımızdan da görebiliriz… Sonra dönüyorum, sanayiye bakıyorum…
Siyasilerimiz uçuyoruz, kaçıyoruz, ekonomik göstergeler düşüyor diyor, siyasiler dünya lideriyiz filan diyor, ben dönüyorum kullandığımız araç ve gereçlere bakıyorum, bilgisayarım, telefonum yabancı, araba, otob
Bu sorun bundan sonra krizden çıkış sorununun cevabının da verildiği soru olacaktır… Kim yapacak dediğimiz vatandaş adına hazineyi kullanan yöneticiler diyebilirim.. Başka kim yapmalı, yöneten cenah, kamu kurumları, lüks tüketim yapanlar, garajlarında trilyonluk arabası olanlar tasarruf yapma sırası sizde, aslında tasarrufu var olan yapmalı degil mi, zaten dar gelirli1500-2000nlira geliri olanlar karnını doyuruyor.. Biz İşçiler, emekliler zaten zorunlu tasarrufa başladık, yapıyoruz nasıl mı?
1400 emekl
İSTİKLAL MARŞI
İstiklal marşı nedir, ne için yazılır, bizim istiklal marşımız hangi şartlarda yazılmıştır, her istiklal marşı okunduğunda, her seneyi devriyesi olan, 12 Mart da istiklal marşımız üzerine düşünmeliyiz? Düşünüyormuyuz? İstiklal Bağımsızlık demektir, İstiklal Savaşı sırasında Mehmet Akif Ersoy tarafından yazılmıştır. “Bu eser hakkın da M.Kemal şunu söylemiştir "Türk milletinin hürriyet ve istiklal fikrinin layemut abidesidir."
12 Mart 1921 tarihinde TBMM tarafından İstiklal Marşı olarak kabul edilmiştir...
Vatan işgal altındayken, vatandaşın ve askerin moral gücünü arttırmak için yazılan bu mar
Bir ürünün, ürün olabilmesi aşamaları vardır, bun ürün, maddenin mamül, nesnenin araç olma yolları diyebiliriz. Bu yol aşaması izlenerek gelişmeler sağlanabilir, sağlandığını sağlayanlardan da görürüz… Bunun için genel olarak tasavvur edilmeli, tasarıyla, modellemeyle, ürün aşamalarına geçme diyebiliriz ve bunu inceleyelim ve bu konuda bir düşüncemiz olsun diyerek konumuza girelim… İlk olarak tasarıyı inceleyelim ki, bu bilginin zihinsel işlenişi ve maddeye uygulanışı da diyebiliriz.
İnsan deyince ne anlarız, nelerden oluşur, kadın, bebek, çocuk, genç, orta yaşlı, yaşlı gibi evreleri yaşayan, aklı içgüdüleri, hazları olan, acıları, üzüntüleri, amaçları, idealleri olan canlı mı, anlamalıyız? İnsanlığın anası olan kadın deyince ne anlarız, kadın olmazsa insanlık olur mu? Öte yandan, yaşanılan sorunların çoğu kadının geri plana itilişinden mi, insanın bir parçasıyken ötekileştirilişinden mi kaynaklıdır? Kadın öteki midir? Biz sırasıyla insan, kadın, erkek, toplum üzerine düşünerek kadını, erkeği değil insanı yani biz
(Böyle Haberlere Konu Olalım) “Türkiye de Güneş Enerjisi Şirketleri Listesi”
En az, Beş Alanda Böyle Haber Gelirse, AB’ne Ülkemizi Davet ederler.
Bazı şeyler vardır ilk üçte, hatta dörtte olmak önemlidir, Türkiye güneş enerjisin de liderliği Almanya ya kaptırdı, ikinci oldu… Bende bizim, siyasilere boş vaatlerle değil, böyle şeylerle gelin derim… İyi şeyler yapılırsa vatandaş zaten oy verecektir, germeye, gerginliğe, sen hains
(Kendini Tanımayanlar, Bilmeyenler, Kimi, Neyi Tanıyabilirler ki?)
Kendini kaybedenler neyi bulabilirler ki? Acaba büyük öğretiler ve onun savunucuları kendini tanı diye neden bu kadar sık demiş olabilirler? Biz kişi ve toplum olarak kendimizi tanıyoruz muyuz, ne kadar tanıyoruz? Din deyince ne algılıyor nasıl davranıyoruz? Bizim eğitimle oluşmuş mesleki zihin gücümüz nedir? Sadece kendimizi tanımak yeter mi, içinde yaşadığımız toplumu tanıyormuyuz, topluma biz, onlar bize ne katkı sunuyor? Entelektüel, filozofik olarak zihin gü
Bir an Muhalefetin Olmadığını düşünün Nasıl Bir Yaşam, Nasıl Bir Seçim Olur ki?
Diyelim ki muhalefet yok ve tek iktidar var, bütün sorunlar çözülür mü?? Hatta daha çok mu sorun yaşanır? Ben yaşanır diyenlerdenim ve bu nedenle sırf muhalifim… Bunu nereden çıkarıyorsunuz derseniz, K. Kore den, S:Arabistan dan, oralarda muhalefet yok, ne yazık ki vatandaşa hizmet için kurulmuş devlet, devleti yöneten iktidar çok ciddi bir sorun kaynağı olmuş durum
Bir toplum düşünün, neredeyse her alan da ithalatçı, prezervatifinden, tıraş bıçağına, el blenderinden buzdolabına, arabasından petrolüne, doğal gazından çakmak gazına kadar, buğdayından arpasına kadar, soğanından patatesine kadar… İyi de, be kardeşim bu millet parayı nereden buluyor? Biraz turizm den, biraz mobilyadan, biraz tekstilden, yani anlayacağınız üç dört alan dışında hep ithalatçıyız… Bunun içinde dış t
Toplumlar, topluluk halinde yaşamak için bir toplumsal düzen kurmuşlar, bu düzeni korumak için de devleti oluşturmuşlar, devlet o kadar önemli haline gelmiş ki toplumsal düzen sanki devlet için kurulmuş gibi algılanır olmuş… Burada devletin önemsizliğine işaret etmekten çok vatandaşın ve haklarının önemini ifade etmek istiyorum… Oysa toplumsal düzen insanlar için kurulmuş, bunu günümüz toplumsal düzeni için de düşürsek… Vatandaş, Devlet ilişkileri ile
Sosyal medya başka ülkelerde, toplumlarda nasıl bilmiyoruz, ülkemizde sorunlu olduğunu hepimiz biliyoruz, sorunlu derken de şunu kastediyoruz… Bir insanın karakteri yalnız başınayken ortaya çıkar, sosyal medyada ise binlere kişiye rağmen yalnızız, çok istisnai durumlar dışında cezai müeyyideler de yok denecek kadar az, böylede olması sosyal medyanın mantığına uygun sanal ortamdan dolayı fiziki cezalar ne kadar adil olur düşünülmesi tartışılması gerekir… Ahlak ve karakter, nasıl ortaya çıkar, ya da tersi ahlaksızlık ve karaktersizlik nasıl ortaya çıkar?
Konusuz kalmak nasıl bir şeydir, düşüneceğiz düşünemiyoruz, yapacağız yapamıyoruz demektir, hiçbir şey düşünemiyor, yapamıyor serseri mayın gibiysek, konumuz yok demektir… Konumuz yoksa!! Yada derslerin konularının dışında konumuz yoksa...
Akıntıya kapılmış kütük gibi hayatın doğal akışında yaşarız, kütük olmadığımızdan da psikolojik, sosyolojik, sorunlar yaşarız… Bu psikolojik sorunlar bizde ciddi sağlıklı yaşamın önünde engeldir… Bu lüzumsuz kaygılar, paranoyalar, alışkanlıklar,
Bir sorunla karşılaştık, bu sorun nedir, nedeni nedir, ne gibi sonuçları vardır, niçin çözmeliyiz, nasıl çözülür? Şimdi soruna böyle yaklaşmak varken… Bir yönetici hey kamu kurumları 10.000 kişi işe alın diyor… Alınıyor bunlar iş sahibi mi oluyor maaş sahibi mi, kimse düşünmüyor, düşünmüyorsak dünyanın gözün de, düşkün oluruz… Sonra yine bir KHK yayınlanıyor, 5 işçi alacak herkesin sigorta primini devlet ödeyecek, yetti mi işsizliği önlemede, yetmedi… O zaman başka bir proje üretelim, ne yapalım, işsi
Yıl 1925 -1930 ülkede kuyruklar var, nedeni ne olabilir ki, yıl 1940-1945 memlekette yine kuyruklar var, nedeni nedir diye düşünmek lazım gelir.. Dünyada ülkede neler oluyordu bir bakmak lazım… Yıl 1974 ülkede yine kuyruklar devam ediyor, acaba bu kuyrukların nedeni Kıbrıs’a çıkartma yaptığımız için bize uygulanan ambargo mu?? Yoksa yanlış ekonomik ve siyasal kararlar mı, yani yönetim sorununa dayalı bir durum mu?
Yıl 2019 yine kuyruklar var, bu sefer kuyruklar daha uzun, biri işsizlerin iş müracaatlarında oluşturduğu kuyruk, diğ
İzsizlik nedir, yada insan nasıl iz bırakır veya insan nasıl biz iz bırakmalıdır? Bunun gibi sorular sorarak bunun üzerine cevaplar almaya hiç çalıştık mı? Ben bir ara üzerine düşündüm, çok sevdiğim Yusuf amcamı defnederken düşünmüştüm… İyi yaşadı, bizim üzerimizde iyi anılar, iyi izler bıraktı, biz de onu hep sevdik, o gönüllerde sevgi izi bıraktı, diye amcam bana düşündürtmüştü… Bu iz yeterlimi iyi ama yeteli değil, olayı biraz genişletelim mi, başka izler neler olabilir?
(Rönesans’ı Dışlamak mı? Bu ateşi Coğrafyamızda Yakamamak mı?)
Rönesans, Kilisenin ve derebeyliğin dayatmalarına karşı entelektüellerle, yeni sermeye grubu olan burjuvazinin tepkisiyle oluşan ve 1789 Devrimiyle sonuçlanan, sonrasın da sürekli olarak da yenilenen bir insani aydınlanma hareketidir… Bunu yapabilen toplumlar sanatta, bilim de, teknoloji de, teknik de, siyasette, sanayide, toplam da üretim de, kültürde gelişmiştir… Örneğin dünyada bu gelişmeler olurken, siyasal özgürlüklerin önü açılırken
SORUMLULUĞU KABUL ETMEYENE NE DENİR? (Sorumlu, Sorumsuzlar!!)
Dolar çıktı, sanki başka bir ülkede yaşanıyor dolsa ne olur dolmasa ne olur diyor bir yönetici, sonra başka bir yönetici ekonomik saldırı var diyor, iyi de birileri bize saldırırken bizim elimiz armut mu topluyor? Faiz çıkıyor faiz lobisi suçlu bulunuyor, şimdi ise dünyanın en fazla faiziyle borçlanılıyor. Sonra soğan fiyatları çıkıyor bir soğan lobisi var onlardan hesap soracağız diyor, depolara baskın yapılıyor, soğan deposu sahibine soruyor bunlar neden depoda diye, adamın gıda zincirinden haberi yok ki, verilen cevap manidar… Efendim bu kadar soğanı eve göt&uu
BAŞKENT POSTASININ(Merhamet ve Emek Ödülleri Kahramanlarını Buldu)
Başkent Postası Gazetesi imtiyaz sahibi ve yazarı Seyfi Uzunkök’ün Ankara Bera Otel’de düzenlediği Merhamet ve Emek temalı ödül törenin de çeşitli konularda örnek davranışlar sergileyen vatandaşlarımız ödüller aldı… Ben daha önce bazı ödül jürilerin de ve törenlerin de bulundum, bir bölümü ticaret, bir bölümü siyaset, bir bölümü ayrıcalıklılık kokuyordu… Oysa bu t&
Belediye Başkanını Kim Seçiyor? Belediye Başkanının Kim Olduğu Kentin Mi, Ülkenin Mi Beka Sorunudur, Yoksa Kentte İyi Mi, Kötümü Yaşamanın Nedenidir?
Belediye Başkan seçimleri var, aday adayları vardı, şimdi adaylar var, aday adaylarını kim aday yaptı? Evet, tüm seçim burada düğümleniyor, kim aday adayları arasında seçim yapıyor ölçüsü nedir? Tanınır olmak mı, parası olmak partiye bağış yapmak mı, siyasal rakipleri arasında aday adaylığı sürecinde öne çıkmak mı, liderin tanıdığı olmak mı, genel merkezi etkileyebilmek mi?&n
Ben bu yaşam da yarım asrı aşan biriyim, kendi yaptığım, bilinçli zekaya dayanmayan düşünce ve davranış seçtim mi bilmem ama seçmişte olabilirim… Ben kendimin zekaya dayanmayan davranışlarını görmedim, insan kendi hatalarını zor görüyor, görsede kabul etmiyor ama kişilerin ve toplumların zekasızlığa dayalı davranışlarını çok gördüm… Bunun için insanlardan özellikle ricam şu, insani özelliklerimizi kullanalım, bilebilme yeteneği zeka, akıl, bunlara dayalı söz, yazı, sembollerle bir mantık için de akıl yürütmeye dayalı davranışlar sergileyebilme kab
Ak Parti Genel Başkanı ve Cumhur Başkanı R. Tayyip Erdoğan, 11 maddelik Seçim Manifestosu ’nu Ankara Spor salonunda açıkladı. Bu Seçim propagandası döneminde temel söylem “gönül belediyeciliği” üzerine kurulmuş görülüyor.
Manifestoda yer alan 11 madde şunlardan oluşuyor… Şehir planları, Altyapı ve Ulaşım, Kentsel Dönüşüm, Benzersiz Şehirler, Akıllı Şehirler, Çevreye Saygılı Şehirler, Sosyal Belediyecilik, Yatay Şehirleşme, Halkla Birlikte Yönetim, Tasarruf ve Şeffaflık, D
Milliyetçilik: Maddi ve manevi açılardan millet ve ülkesinin çıkarlarını her şeyin üstünde tutma anlayışı, ulusçuluk, ulusalcılık, nasyonalizm gibi… Halkçılık: Halkın yararı için uğraşan kimse, Ulusalcılığın karşılığı TDK sözlüğü direk milliyetçilik vermiş yani Milliyetçi=Ulusalcı demiş…
Ayrıca birde kişi milliyetçiliği var, lider milliyetçiliği desek milliyetçiliğe hakaret olacak ama var… Lider kutsama veya lider sevicilik diyelim… Sonra meshep ve tahrikat aidiyeti &u
(Merkezi Yok Olan Toplumların, Beli Kırılmış Demektir. Fikri Adil)
Eskiden birçok şeyin merkezi vardı, orta direk vardı, esnaflar vardı, merkez medya vardı hepsini bir bir kaybettik ve kaybediyoruz… Bu hayra alamet değildir, neden? Demokratik sistemler merkeze dayanır uçlar, marjinaller demokrasiyi muhafaza edemez… Şimdi merkezde kimler oturuyor?
Örneğin esnafların merkezinde zincir marketçiler ve AVM’ciler oturuyor, merkez medya da ise sadece iktidar de
Enflasyon, biz buna malların fiyatlarının artışı diyelim, ya da alım gücümüzün mal ve hizmetler karşısında zayıflaması diyelim… Bir örnekle, yok daha anlayabilmemiz için iki örnekle devam edelim sonra marketlerden fiyat artışları, konusunda ürünler üzerinden örnekler verelim… En sık kullandığımız iki ürün ve asgari ücret zammını karşılaştırmasını yapalım…
Salca 1.650 gram, fiyatı 12-15 lira arası, asgari ücrete zam yapılmadan önce, aynı Salca, asgari ücrete zam yapıldıktan sonra 30-35 lira&hel
Piyasada bizim görmediğimiz ama kurumların, ekonomistlerin gördüğü bir denge vardır, burada mal arzı ile mal talebi dengede değilse ortaya iki sonuç çıkar.. Mal azsa talep fazla ise yani üretimimiz, tüketimimizden azsa fiyatlar yükselir, mal çoksa, yani üretimimiz tüketimimizden fazla ise fiyatlar düşer… Bu temel ekonomik mantık içinde başka faktörler de vardır ana fiyat belirleyicisi budur, fiyatları artırmak için stokçuluk olabileceği gibi ürünü gelecek de oluşacak Pazar talebine göre depoculuk da olabilir… Burada stokçulukla fiyat artı
Birçok siyasal gruptan arkadaşım var, bunların siyasal tercihlerine bakıyorum dar siyasal kalıpların içinde zorunlu, seçeneksiz tercih yapıyorlar… Aile şu partiyi tercih etmiş, bende etmeliyim, bizimle aynı dili konuşanlar bu partiyi tercih etmiş, bende etmeliyim, bizim meshep, tahrikat şu partiyi destekliyor bende desteklemeliyim dersek… Nasıl seçim yapmış oluruz, seçim yapmak ne demektir, seçileceklerin içinde iyi olanı tercih etmek dem
Bir seçim daha yaklaşıyor, partiler ve adayları, muhtar adayları kazanmak için yarışıyorlar, acaba ne için kazanmayı düşünüyorlar? Muhtarlar istisna hele köy muhtarları daha da istisna neden köyde her işi aşağı yukarı onlar yapar, köy de neredeyse, şehir de belediye ne işi yapıyorsa orada da onlar o işi yapar… Yine de kısmen de onlara da sözüm olacak…
Siyasetim nedir, kazanmaktır, kazanmakta ki amacım nedir, bizim partililere iş vermek midir, bizim mütahitlere iş/ihale vermek midir, öyle ise bu yazıyı okuma sen adaletsizliğine ahla
(Kamu Akılla ve Ahlaki Değerlerle Yönetilir. Fikri Adil)
Kamu yani devlet, yani vatandaşlarına hizmet edecek kurumlar, vatandaşlarını sadece ticaretin vereceği hizmetlere bırakmayan yapıdır, hukuk kuralları, ahlak ve adalet ağır basar, kamu, kamu adına değil vatandaş adına hizmet eden bir mekanizmanın kurumsallaşarak devlet şeklini almasıdır… Uzun süredir izlediğim bir kamu kuruluşu var, Ankara Halk Ekmek Fabrikası, ekmeğin ticaret konusu olmasının üzerinde hem düzenleyici, hem de frenleyici etkisiyle Ankara ekmek piyasasında düzenleyici etki
Tarih nasıl etkiler, öyle veya böyle etkiler, biz tarihi nasıl etkileriz olumlu veya olumsuz etkileriz, bunun için tarih kişinin, toplumların genel de insanlığın ortak hafızasıdır derler… Hafızamızı kullanamadığımızda, bunama, alzaymır gibi hastalığa yakalan kişiler ne oluyorsa tarihini bilmeyen veya yanlış okuyan toplumlarda, tarih gösteriyor ki o oluyor, olacaktır… Yani bu tür hastalıklarda, kişinin zihinsel faaliyetleri kişinin tarihi olan anıları hakkında ona doğru bilgileri vermemektedir… Bizde tarihimizi
Bu aralar bunlarla ilgilenemeyiz, çok işimiz var hele şu belediye başkanı seçme işini halledelim de, sonra bakarız, bizim lider heyy bire gafiller nere gidiyorsunuz diyeverir, onlar da gittikleri gibi geri geliverir… Ama önce size bir hikaye anlatacağım, bu hikaye yakın tarih de yaşanmış bir hikayedir, üzerine iyi düşünmek gerekir…
Bu hikayenin geçtiği Ülke Venezuela, Allah dan bizim Türkiye değil…
Bizler doğduğumuz yerde değil doyduğumuz yerde yaşamak zorunda kalanlar, aynı zaman da bir o kadarda doğduğumuz yerleri özleyenler, taşındığımız yerler de bir araya gelmek için dernekler kurmuşuz… Bu dernek de kendi yöremize ait ananeleri yaşatmaya, kendi damak zevkimize uygun yöresel yemekleri zaman zaman sunmaya, tatmaya ilimizde yaşadığımız anıları yad etmeye çalışırız… Dün de böyle günlerden biri Ankara Kasder-Fed’de yaşandı…
YIL 1965 BİR GAZETECİNİN, BİR OLAYI DEGERLENDİRMESİ
Genel seçim sonuçları açıklandı, Buna göre AP %52.9 oyla iktidar oldu, buna takiben ben doğdum, daha başka ne oldu? O Tarihlerde kim başbakandı bakalım mı, 20 Şubat - 27 Ekim 1965 tarihleri arası Suat Ürgüplü Başbakan… Sonra 27 Ekim 1965 Süleyman Demirel Başbakan oluyor, bu başbakanlık 1969’a kadar devam ediyor..
1965’e bakmaya devam ettiğimiz de başka neler görüyoruz?
İlk olarak size 2000 yılından beri Çığır Açan 10 Teknoloji derlemesi yapalım desem, bundan daha öncede yapsak durum pek farkı değil… Çok mu geri gittik o zaman gelelim 2017 den 2018’e geçerken seçilen teknolojik gelişmelerden bazılarına bakalım… Bunlardan bazıları henüz yaygın şekilde kullanılır hale gelmiş değilken bazıları piyasaya sunulacak duruma gelmenin eşiğindedir. İşte 2017 den 2018 e kadar çığır açtığı düşünülen teknolojik gelişmeleri aşağıda verilmiştir, ilgilenenlere bunlarla ilgili bilgi edinmeleri önerilir…
Yeninin yeni olabilmesi için ne gerekli, bir değişim, bir artı bir şey mi? Bir yenilik bilimsel alan da ise, neyle oluyor inovasyon mu, (yenileşme mi) icat mı, buluş mu, patent mi bunlar da toplum olarak nasılız… Kişisel alanda yenileşmeler hangi gelişmeye bağlı, nitelik, beceri, yetenek, bilgi, erdemlerimiz üzerine neler ekleyerek gelişmemize, yenileşmemize neden olduk!! Yani sadece takvimsel yenileşme yenileşmemidir? Bunun üzerine düşünerek yenileşmenin yollarını aramamız gerekmez mi? Biraz karamsar mı yeni yıl yazıs
Kamu verimsiz çalışırdı, özelleştirilmesi gerekirdi, bütün kamu kurumları özelleştirildi, T.C Türk Telekom ne oldu, tekel nerede, bırakın araba markasını, yerli marka sigaramızın olmamasından sadece ben mi utanıyorum? Sonra her yer özelleşti, tren deki kantin bile özelleşti sonra ne oldu, buralar gerçekten de verimli çalıştı, maliyetler düşürüldü de özel sektör buraları çok verimli çalıştırdı da yeni yatırımlar mı yaptı? Özelleşmeyle elden çıkarılan neresi düzgün çalışıyor? Bu sorunun cevabını Türk Telekom verdi… Sadece özel
Her toplumsal düzen içinde lider önemlidir, nasıl ki kişiler bulundukları ve oy verdikleri siyasal partinin liderini önemserler ve onun ülkeyi yönetmeye en layık kişi ve aday olarak görürlerse, her partili ve oy verenler de aynı şeyi görürler… Bu seçilen kişi ülkeyi devleti veya kurumları mesela belediyeyi yönetir… Buraya kadar ülke demokrasiyle yönetiliyorsa sorun yoktur, demokrasiyle yönetilmiyorsa hükümet degişiklikleri beka sorununa ned
Memleketime kar yağdı güzel de oldu, asfalt kara, kar beyaz, biz beyazı hep masumlukla, temizlikle, kara’yı da kirlilikle, kötülükle anarız… Aslında tek başına ne beyaz iyidir, ne kara kötüdür hele hele asfalt gibi hayatı kolaylaştıran, hele de kar gibi doğal bir güzellik hayatı biraz zorlaştırsa da, hepimizin hoşuna gitmektedir… Atalarımız her güzelin bir cilvesi, nazı var demişler.. Bu beyaz karın da bazı cilveleri var mesela nedir?
Özellikle kent hayatını azda zorlaştırmaktadır, bunun nedeni kar değil bizim 10 milyon insanı yan yana getirm
Biz doğulular, biz doğulu muyuz oda tartışılır ama demokrasiyi, özümsememiş toplumlar desek daha doğru olacaktır… Biz devleti ve iktidarı karıştırırız, sanırım birinci hatamız bu… Krallık, padişahlık, seçimsiz tek adam yönetimleri olsa biraz devletle yönetenler karışıyor, oysa az çok ülkemizde demokrasi varsa, devlet kurumdur, yönetenler vatandaşların seçtiği iktidardır, devleti vatandaşları temsilen yönetirler… Bunları bir kenara koyalım devlet üzerine düşünmeye başlayalım…
(Teknolojinin Yükselen Yıldızları) (Gelecek Vaat Eden Altı Ülke)
Toplumlar bir refah artırma yarışındadır, bunun en önemli ayağı nedir derseniz, ben size akıl, düşünce, bilim, proje, Ar-Ge ve sonuç olarak elde edilen icat, patent ile bu çalışmaları ürüne dönüştürmektir… Yarış da başarılı olabilmek için ise Ar-Ge alanın da çalışan nitelikli personel ve onların düşüncelerinin, projelerinin desteklenmesiy
(Sorun Görmek İçin Akıl Gözlüğü Gerekir. Fikri Adil)
Kişiler, toplumlar sorunlarla karşılaşırlar, yaşarlar, sorunu görür, teşhis eden, neden sonuç ilişkisi içinde çözüm üretirler, bunun için sorunu öngörmemiz, öngöremezsek yaşarken sorunun için de sorunu hissetmemiz gerek… Sorun algı zihni yoksa, toplumun sorunları algılayacak sinir uçları kör olduysa, algı sensörleri kör olmuş sorunları algılayamayacak demektir… O zaman sorun gösteren bir g&o
(İnsan, İçin Beslenme ne İse, Ülkeler ve Toplumlar İçinde Enerji Odur. Fikri Adi)
Toplum olarak biraz duyarsızız, yöneticilerimizde bu duyarsızlığımıza dayalı olarak günü kurtarmayla meşguller yarın ne olacak? Hangi konuda yarın ne olacak güvenlik mi, beslenme mi, iklimsel denge mi, ya da enerji mi? Biz enerji üzerinde duralım, çünkü o kadar önemli ki, insan, canlı için beslenme neyse ülkeler ve toplumlar içinde enerji odur… Bu kadar önemli bir şeyde biz nasılız biraz merak edelim mi? Hadi ettik diyelim neyi m
Uzun süredir Tren yolcuğu yapmamıştık, kimi güvenliğinde, kimi rahatlığından bahsediyordu, zaman zaman doğu ekspresi ile doğuya turlar düzenlendiğinden bahsedildiğini duyuyorduk… Zaman zaman Kars’a akraba ziyaretleri yaparız ve her seferin ben otobüsle gittim, bu sefer eşim, trenle gidelim hem rahat, hem güvenli, hem de deneyimimiz olsun, ayrıca da ekonomik dedi… Ortak kararla trenle çıktık
(En iyi Yönetilen Şirketler Hangi İlkelere Göre Yönetilmektedir?)
İşletmeler toplum için ekonomik değer üretme mekanizmalarıdır, yani kurumlarımız, şirketlerimiz kişisel, toplumsal ihtiyaçlara cevap veren, ekonomik değer, hizmet üreten yerlerdir… İşletme mantığı ise aklın, imkanların, verimliliğin işleyişe, işletmeye yansıması demektir… Biz bu işte ne kadar başarılıyız dersek, önce başarılı şirketlerimiz nasıl başarılı olmuşlar ona bakalım, bu işletme mantığı ölçüsünde neler var, onunla devam edelim mi? Yok, bence ilk önce
( Mevcut Olmayanı, Daha İyiyi, Daha Güzeli Gerçekleştirmek Üzere Yapılan Araştırma ve de Geliştirme Çalışmaları Demektir)
Araştırma demek kaybettiğimiz bir şeyi, düşünsel olarak kurguladığımız bir şeyi, daha iyi olan şeyi aramak ve bulmaya çalışmak demektir.. Geliştirme ise bu çalışmaların sonun da olan daha iyi, daha yeni araştırmalarımızın sonucudur diyebiliriz… Buna genel olarak Ar- Ge denmektedir… Bizim yöneticilerin, patronların cogu ar-ge değince angarya anlamış olsa gerekir… Yoksa bu alanda bu kadar verimsizliği başka t&uum
Türkiye büyüyor, rakamsal acıdan evet büyüyor, nüfus artıyor, bu yetmiyor 4 milyon daha yabancı geliyor ülkemiz nüfusuna katılıyor… Dış ticaret açığı büyüyor, buna bağlı borçlarımız büyüyor bakın neden, nasıl büyüyoruz bu da önemli…
Binalarımız dikine, dikine büyüyor, yollarımız enine, enine büyüyor, bunlar nihai olarak hayatımızı azda olsa kolaylaştırıyor, ama hepimiz biliyoruz ki bunlar ekonomik büyümenin nedenleri olamaz, sonuçla
Enflasyon, biz buna fiyat artışları bunların üzerinden olması gereken ücret artışları diyebiliriz… Ülkemizde ekonomik olsun, sosyal olsun, başka fiziki konular olsun var olanlar, artmış mı, azalmış mı, ne kadar tüketiliyor, ne kadar ihraç, ne kadar ithal ediliyor diye ölçen bir kurumumuz vardır… Bu Kurum adı TÜİK, Türkiye İstatistik Kurumu, bu kurum çok önemlidir, çünkü biz kaç kişiyiz, bize ne, ne kadar lazım, fiyatlar artmış mı azalmı
Tarihe masal mı katıyoruz, yoksa masallara, efsanelere övgü için üretilmiş abartmalara mı inanıyoruz? Her ikisi de olabilir, ama bir de yaşanmışlık var tarihin o dönelerinde bunu kim bilir yaşayanlar, biz nasıl biliriz belgelerle, bu belgenin teyitlerinin başka toplumların belgelerinden yaparak ne kadar gerçek, ne kadar abartma, ne kadar masal katılmış bilinebilir, biliniyor da… O zaman biz neden hala masal katıyoruz tarihe, bunun bir nedeni var mıdır? Olması lazımdır, biz atalarımızı iyi yad etmek istiyoruz tabiki olabilir… Onların iyiliklerini abartmak, kötülüklerini kapatmak istiyoruz, bir yere kadar neden olmasın, o bir yer neres
İnsanı insan, diğer çalılardan farklı yapan nedir, işte onun üzerine ilkeler oluşturmalıyız… Bence insan hayvandan şu acılardan farklıdır, aklı, akılla bilgi, düşünce, yetenek, kendi için ve içinde yaşadığı için iyi, daha iyi toplumsal yaşam ve kurallar oluşturmasıdır..
Buna biz, bilim deriz, buna biz meslek deriz, buna biz ahlak ve adalet deriz… Bunları oluştururken yararlandığımız kaynaklar vardır, insanlığın ortak oluşturduğu iyi, güzel, doğru, ahlak ve adalet içeren ilkeler kaynaklarımız arsın
Zenginleştiğimizi sanıyoruz, oysa kredilerle, kredi kartlarıyla borçlandıkça borçlanıyoruz, bunun sonucu olarak da üretmediğimiz halde tüketiyoruz… Kaynak ise borçlarla yaratılıyor, oysa kaynak üretime dayanmaz, borca dayanırsa, aldığımız borcu üretim yapacak alanlara da yatırmaz da, tüketim için harcarsak, çıktığımız hızdan daha hızlı bir şekilde, bugün düşmezsek bile yarın düşeriz… Ülke, Devlet
Bir ceza yazma vakasına tepki gösteren bir vatandaşın çığlığını Polis duymadı, vatandaşları temsilen meclisteki vekiller de duymadı, sosyal medya eğlenceye aldı, bu kadın neden çığlık atıyordu? Kimse merak etmedi birçok kişi komikliğine sosyal medyada bu çığlığı paylaştı iyi de yaptı, kadın vatandaşın protestosun amacına ulaştı, düşünen düşündü düşünemeyen düşünmedi, hak veren verdi, vermeyen vermedi… Olayın aslı
Bazı toplumlar buluşları buluyor, bazı toplumlar bulamıyor, bu farkın nedenini nasıl anlayacağız, bunun üzerine düşünelim mi? Öteden beri insanlığın bir bilimsel birikimi, bu birikime dayalı gelişimi, bu gelişmeyle paralel buluşlar icatları vardır… Bunları kim yapmaktadır, nasıl yapmaktadır?
Her bilimsel bilginin üretilmesin de, her buluşun bulunmasında temel araştırmalar ve bunlara dayalı disiplinli, özverili çalışmalar gerektirdiğini hepimiz biliriz, söyleriz, neden bilim yapamayız, akademilerimiz, bilimsel alanda &c
Dünyada 236 devlet var, bunların içinde 5-6 tane büyük devlet var, bunlar BM Güvenlik Konseyi daimi üyesi, aşağı yukarı hepsinin BM kararlarını veto hakkı var… Bu ayrıcalıklı durum Birleşmiş Milletler işleyişini de tıkamaktadır, bu nedenle BM etkisiz elemanı oynamaktadır…
Bu güçlü devletlerden herhangi birinin hoşuna gitmeyen BM kararları veto etmesi onlarca sorunun ç&ou
Yıllar yılı yaptığımız hatalardan dolayı dolar doldu, biraz da boşaldı, ama fiyatlar hala eskisi devam ediyor… Yönetimin ve Toplum olarak hatalarımız neydi, üretime ve tasarrufa dayanmayan, borçlanmaya dayanan kaynaklarla, tüketerek büyümeye dayalı ekonomik politikalar tercih edildi… Bu Borçlarla oluşmuş kaynaklar inşaata ve arabaya, kamu binalarına, gerekmeyen yerlere bile havaalanı ve duble yollara harcadığımız borç kaynaklarım… Ödenme dönemi geldi mi? EVET…
Son Çözme Yenegimiz Güçümüzdür, Sorun Öngörme Yeteneğimiz, Bir üst İnsani Güçtür. Fikri Adil
Dünyanın en büyük şehirleri arasına bir şehir sokarak, en büyük köprüyü yaparak sorun çözülebilir mi? Bunları aşan ihtiyaçlarımız, sorunlarımız ar… Mesela, nohut ihtiyacınız var, bunu nasıl gidereceksiniz üretimle mi, ithalatla mı, üretmiş olursanız mı sorunuzu çömüş olursunuz ithal etmiş olursanız mı? Diyelim ki uluslararası bir s
İnsan zaman içinde yaşar, geçmişe anı, şuna an, geleceğe gelecek zaman der, bu zaman anlayışı, bizim toplum olarak tarihimizi oluşturur. Biz anı ve geleceğe doğru yaşayarak da geleceğe yaptıklarımızla, yapmadıklarımızla tarih bırakırız… Ön yargı duvarına dayalı olarak ya tarihimizden kopmuşsak ve ya koparılmışsak, ne tarih bilincimiz olur, ne toplum bilincimiz olur…
Olmaz olmasına ama bilinç boşluk götürmez, duygu bir yere yönleni
Devletlerin, kurumların, sağlık sistemlerinin amacı nedir, hizmet etmek için kurulduğu vatandaşların yaşamını kolaylaştırmaktır, doğru mu, doğru gözüküyor… Ama biz devletin amacını vatandaşına hizmet değil, vatandaşın devlete hizmeti gibi algılıyoruz ve bunu böylede uyguluyoruz… Bizde gri alan yok ya toptan yasak, ya toptan serbest reçetesiz ilaçta da aynı reçetesiz ilaç satılamaz satana 2000 lira ceza verilecektir… Lafı nere getireceğim reçetesiz ilaç alma işini ele alalım mı? Alalım da kanunları kim ne için hazırlar, önce kanun yapma mantığını ele alalım…
Bir grup, Bir Topluluk, Bir İş ve İşletme İçindeysek Yönetim, Lider Mutlaka Olacaktır, Olacak Olan Bu Yönetim Nasıl Olmalıdır, Ne Yapmalıdır Diye Sorduğumuzda İlk Akla Gelenler Nelerdir?
Ben bireye ve işletmeye inmeden genel zafiyetlerimizden bahsetmek istiyorum, bunlar üzerinde siz yaşadıklarınızla karşılaştırın haksızlık yaptıysam düzeltin… Özür yöneticilerimizden dilerim, zafiyet görüyorsanız da düzeltmeyi önerin…
YEP(Yeni Ekonomi Paketi) Bu zamana kadar yaptığımız savurganlıkların onarımı paketi olacak gibi, umarım olur… Piyasaya nasıl yansır dersek, sanırım küçülme ve durağanlaşma olarak yansıyacak bu 3-4 yıl sürecek diye tahmin ediliyor… Bu şu demektir…
Daha az tüketeceğiz, evet doğru daha az da tüketmemiz lazım eyvallah da, zaten ortalama verilere gö
(Gündemimizi Belirleyecek, Bilgi ve Düşünceye Sahip Olmak)
Toplumlar bir şeylerle ilgilenir, bu hayatın gerçeklerine dayandığı kadar, efsaneye, dedikoduya, modaya, magazine de dayanır, doğal olaylarla da, ekonomik olaylarla da, spor müsabakalarıyla, sanatçıların yaşam tarzlarıyla da ilgilenilir… Bu doğal bir kamuoyu içinde cereyan eder… Günümüzde ise ne moda olacak, ne konuşulacak, ne gündeme alınacak, ne okunacak, ne izlenecek, reklamla, yönlendirmeyle, toplum neyle fiziksel ve zihinsel m
Parti tabanı dinlendiğinde kazansak da kaybetsek de demokrasi işlesin ön seçim olsun diyorlar, genel merkez ve yöneticiler dinlendiğinde kazanacağımız adaylarla gitmeliyiz diyorlar… İki taraf da haklı gibi değil mi? Ben de şöyle bir değerlendirme yaparak bu partimize katkı sunmak istiyorum…
Gerçekte ortalama sağcıların desteğiyle oy alınarak kazanılacak yerler için genel merkez ve yöneticiler haklı, öte yandan kazanılması kesin olan yerlerde ise kesinlikle ön seçim yapılması gerekir taban haklı, ayrıca genel merkez kendi
Şimdi kabul edelim etmeyelim bir ekonomik sorun yaşıyoruz daha düne kadar sorun var diyeni dövüyorduk, şimdi hükümet dahil herkes kabul ediyor… Üzülerek ifade ediyorum, ben hükümet edenlerin aksine bunun uzun süreceğini düşünüyorum neden? Biz ekonomik büyümemizin aşağıya, yukarı yarısını borçlanmaya dayandırdık… Bu borçların büyük bir bölümünü sanayi ve tarım için değil, AVM, Cami, Kamu Binası, Yol, lüks araba gibi yerlere harcadık, bunlar ise üretmediği için borçları
Önceki devletimiz Osmanlı imparatorluğunun yıkılışından sonra, kurulan T.C Devletimizin en kısa hikayesinin anlatıldığı on'uncu yıl söylevini buraya, Cumhuriyetin kuruluşunun 95 yılın da, tekrar okumayı öneriyorum ve tam metni sizlerle paylaşıyorum… Buradan günümüz de ki siyasal düşüncelerimize destek de, kötek de aramayalım, yeni bir devlet kurmuşuz bunu nasıl daha iyi bir şekilde topluma hizmet ettirir hale getirebiliriz onun üzerinde düşünelim…Onu günü o günün, bu günü buğünün şartlarında degerlendirelim der... Buyurun 10 yıl söylemini okumaya&h
Ben ortalama zekâmla, bu dış ticaret açığının bizim fakirleşme nedenimiz olduğunu görüyorum, ekonomiyle ilgim çok yok, sadece ilgili bir vatandaş olarak izleyiciyim, izliyorum dış ticaret açığı bizim borçlanmamamıza neden oluyor bunu da ortalama zekamla görebiliyorum… Ne zaman dış fazla vermişiz derseniz, yerli ve milli hükümetler döneminde desem, hemen herkes hangi dönem diyecektir… Bunu araştırın, biz şimdi son on yıl da ne kadar dış ticaret zararı etmişiz???
Yerel seçimler yaklaşıyor, aday, adayları kendini hem genel merkeze, hem parti üyelerine, hem de vatandaşa göstermeye başladı, başladı başlamasına ama nasıl bir belediye başkanı ve yönetici seçmeliyiz, seçilmeli diye hiç düşündük mü? Düşünmeden yapılan, tanımadan yapılan sadece particilik yaparak partinin genel başkanını beğendiğimiz için, onun bize seçin diye gönderdiği kişiler üzerinden yapılan seçimin yanlış seçim olma ihtimali yükseltir… Bu nedenle partilerin genel merkezlerinden ricam örgütün&uu
Enflasyon, biz buna fiyat artışları bunların üzerinden olması gereken ücret artışları diyebiliriz… Ülkemizde ekonomik olsun, sosyal olsun, başka fiziki konular olsun var olanlar, artmış mı, azalmış mı, ne kadar tüketiliyor, ne kadar ihraç, ne kadar ithal ediliyor diye ölçen bir kurumumuz vardır… Bu Kurum adı TÜİK, Türkiye İstatistik Kurumu, bu kurum çok önemli çünkü biz kaç kişiyiz, bize ne, ne kadar lazım, fiyatlar artmış mı azalmış mı ö
Asgari ücretle çalışanlara zam ne kadar kişiyi ilgilendiriyor diyorsanız yaklaşık 6.000.000 kişidir, bunu ailede ki kişi sayısı 4 ile çarparsak 24 milyon, 3 ile çarparsak 18 milyon vatandaşımızı ilgilendirmektedir… Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı'nın yaptığı bir araştırmaya göre Türkiye'de çalışanların yüzde 40,3'ünü asgari ücretli çalışanlardan oluşuyor. Vatandaşların, en çok çalışanlarının oluşturduğu açlık ve yoksulluk sınırıyla kıyaslandığın da asgari ücretin ne kadar olması gerektiği üzerine düşünelim ve karar alıcılara &oum
Yıllar yılı bağımsız ve muhalif ekonomistlerin, akademisyenlerin, bağımsız entelektüellerin uyarıları vardı! Arkadaşlar bu oran da dış ticaret açığı borçluluğumuzu artırır diye… Ekonomi piyasasında her şey para bolluğuna dayalı iyi görünürken, bu uyarılar kamu yöneticilerinin hoşuna gitmese de gidişatın iyi olmadığını anlatmaya çalıştılar… 2015 de bir ekonomi dönüşüm paketi açıklandı, ne yazık ki uygulanmadı, çünkü inşaatçılar, kar’a, rant’a, paraya alışmışlardı, sürekli ayrıcalık istiyorlardı… Kamu ihalesine alışanlar sürekli kamu i
Uzun yıllardır izlerim, Ankara’nın kültür evlerini, şu, bu siyasal düşünceye, bu, şu dini cemaate, o bu dini yoruma aitmiş de demem… Neden? Ben kendi irademle bir siyasal düşünce seçmişsem bunun gerekçeleri varda ondan… Gerekçeler ortadan kalkmadan, yada daha başka gerekçeler bulmadan düşüncemden vaz geçmem… Ben bir din kabul eden toplumun, dini yorumun içine doğmuşsam irade dışı bir tercihin ferdi olmuşsam… Bunu fitneye neden olacak kadar, neden nefret iç
Siz siyasetçilerden defalarca rica ettim, bu kadar yüksek perdeden konuşmayın diye, siz yukarda a deseniz, aşağıda a+a3xa+a=6a+a neden oluyor.. Toplum kutuplaşıyor, konuların, sorunların tartışmasının önü tıkanıyor… Bu McKinsey konusu tartışılsaydı böylemi olurdu, eksik yanlar ortaya serilir, siyasetçilerimizin konuyu anlamada, anlaşmada eli güçlenirdi… Şimdi ne oldu, eleştirenleri cahillikle, ihanetle, hainlikle suçlayan bir bakan ve bu anlaşmadan vaz geçildiğini söyleyen bir başkan… Bakan çok ters köşeye yatırıldı mı, desek yattı mı desek… Ayrıca şunu da bel
“Mutluluğun Ayakları Yoktu, O Yüzden Bana Gelemiyordu” Diye günlüğüne başlayan Nüvit Karaoğlu günlüklerini yaşamış, yazmış ve yayınlamış…
Yazmak başlı, başına zor bir iş, çünkü düşüncelerini deşifre ediyor yazıya döküyorsun, günlük yazmak ise iki kere zor bir iş, sadece düşüncelerini değil yaşadıklarını da yazıyorsun… Kısmen yazarın izin verdiği ölçüde mahremine giriyor okuyucu… Birin de soyutluk, diğerin de ise somut yaşanmışlık var, bu nedenle arkadaşımıza
Şimdi buraya nasıl geldik, hepimiz şu sözleri yöneticilerden sık sık duyduk, ekonomimiz büyüdü, büyüme rekorları, ihracat rekorları kırıyoruz, uçuyoruz daha da yükseğe uçacağız… Bunlar hedefler olabilir, mesela son zamanlarda bir hedef vardı, verilen tarih yaklaştığı için olsa hiç bir yönetici bu hedeften bahsetmiyor… Bunu sonra söyleyeceğim, asıl başlık üzerinden hareket edeceğim…
Boşa mı? Ne yazık ki boşa, “nasıl bu kadar net konuşuyorsun diyorsanız”, işte şunun için…
Fitne insan öldürmekten daha kötüdür, diyen bir dinin mensubu olarak dün tüm partilerin grup toplantılarını izledim… Herkes, her zaman olduğu gibi karşı tarafı yüksek perdeden suçladı ve ne yazık ki her suçlayış da taraftarlarından çok yüksek alkış aldı… Aynı ülkenin vatandaşlarıydı, aynı sitem içinde siyaset yapıyorlardı, kendilerine muhalif edenleri, ben daha iyi yaparım rekabet içindeki rakipleri olarak değil, sanki düşmanları olarak görüyorlardı… Oysa onlar rakipler, de
Ülkemizde Sivil Bağımsız Denetim Kurumları Kalmayınca Hükümet ABD li bir firmayla anlanmış… “Hazine ve Maliye Bakanlığı'ndan yapılamaya göre: Danışmanlığın hiçbir icra fonksiyonu ya da yetkisi olmayacaktır, Yeni Ekonomi Programı kapsamında Kamu Maliyesi Değişim ve Dönüşüm Ofisi kurulacak" Hayırlı olsun…
Ben sivil değil deyince vatandaşların kamu dışındaki örgütsel yapısını anlıyorum, yalnız kamu yöneticileri çatlak ses, eleştirel düşünce, sivil denetim istemedikleri için hemşeri dernekleri, meslek odaları dahil, emekl
Toplumlar yönetim rejimleriyle yönetilirler, bu yönetimler ilkeler içerir, bazıları yöneticileri ve devleti öncelikli kılarken, bazıları sermayeyi ve zengin zümreyi öncelikli kılar… Bazıları bir denge halini gözetirken, bazıları ise emekçileri, yoksul zümreleri öncelikli kılar, bazıları lider öncelikli ilkelerle yönetim sergilerler… Bütün bu rejimlerin düşünürleri de, bunlara dayalı teoriler üretirler…
Makro, Genel, Mikro Yerel olarak düşünelim, dünya genelinde, ülke bazın da tasarruf oranımız makro, bizim kişisel, yerel, yöresel,, bölgesel tasarruf oranımız mikro tasarruf alanına girer… Biz gecen ki yazımızda Ülkemizin ve kamu kurumlarının tasarruf oranlarından ve neden yapılması gereğinden bahsettik… Bu yazıda kişisel, ailesel tasarruflara değineceğim…
Aile fertlerinin için de bazıları tasarruflu bazıları savurgan davranır, bunun nedeni nedir derseniz, karakterdir, huydur da diyebileceğimiz gibi, tutumluluğun gerekliliğinin bilincine varamamak da, diyebiliriz…
Biz gelişmekte olan ülkeyiz, nasıl daha çok gelişiriz, kaynakları daha verimli kullanarak, kullanıyormuyuz? Şimdi elimiz de bir miktar para var, bunu takip edelim mi nereye gidiyor, neden takip ediyoruz, kaynakları nasıl kullandığımızı görmek için, ne kadar tasarruf yaptığımızı, ne kadar tükettiğimizi, ne kadar ürettiğimizi görmek için… Yatırım yaparken, ne kadar tarım ve imalat sektörüne, üretime ne kadar hizmet sektörüne yatırım yaptığımızı görmek için…
Tasarruf çok önemlidir, olağanüstü durumlarda tasarruf ettiklerimizi kullanırız, şimdilerde ekonomik olarak bir olağanüstülük yaşıyoruz, neden tasarruflarımızı kullanmıyoruz, yapamadık ki, biz tasarruf konusunda nasılız?
Önce tasarruf üzerine kısaca duralım sonra nasılız bununla devam edelim… Tasarruf : Bir ekonomide belirli bir dönemde yaratılan gelirin, üretilenlerin tüketilmeyen, yani harcanmayan kısmı, oluşmuş gelirin bir kısmının tüketilmeden gelecekte kullanılmak üzere ayrılması. Ayırdık mı, üstelik
(Karadeniz Gezimizin Enleri Mençuna şelalesi ve Nigozmeri Pansiyon)
İkinci Karadeniz gezim de iki en iyi tespit ettim, biri doğal en, diğeri işletme en bunlardan kısaca bahsetmeden bu geziden bahsetmek haksızlık olur…
Birinci en doğal olan, ilk Dogu Karadeniz gezimde bir çok karadeniz gezisi yapanın yaptığı gibi yolumuzu Artvin’e uğratmadık, ne kadar büyük hata yapmışız bu gezim de yolumuzu uğrattığımızda anladık…
Doğa İçin Gelinen Yerlerde, Doğal Hayat Bozulursa!!!
Biz Ankara dan Doğu Kara Denizi gezmek üzere hareket ettik, Coruma uğradık, sonra Amasya dan Samsun’a Geçtik ve Kara Deniz gezimiz başladı… Ben buraları daha öncede gezmiştim, bu nedenle değişiklileri daha iyi gözlemleyebiliyordum…
Değişiklilerin en önemlileri hazine arazilerinin kiralama ve satın alma yoluyla özell
Özelleştirmelerden ne sonuç aldık, İster Tekelden (Sigara, Alkol) bakın ister Seka dan(Kağıt) bakın, İster Şekerden bakın, İster Türk Telekom dan (İletişimden) İster madenlerden bakalım… İster et ve sütten bakalım, durum istemediğimiz noktada olduğunu görürüz… Bu özelleştirmelerde olan sadece işçilere olmadı, herkes nasibini aldı, SEKA kağıt fabrikaları satılırken, tepki göstermeyen medya şimdi kagıtsızlıkdan sayfa sayılarını azaltıyor, ebatlarını küçültüyor, bir çok yerel gazete haftalık çıkmaya başladı bir çoğu da haftalık çıkmayı planlıyor..
CHP’nin kuruluş yıldönümü ile Cumhuriyetin Kuruluş yıl dönümü arasında pek bir fark yok, hatta öyle bir gün seçilmiş ki kuruluş günlerini unutan vatandaşlar ve CHP’liler hatırlasın diye 9 Eylül İzmir’in kurtuluşu, işgalcilerin denize dökülüşü ve parti kuruluşu aynı güne getirilmiştir… Kurtuluşun ve kuruluşun partisi olduğu için olsa gerek kuruluş ilkeleri de altı okunda barındırmaktadır… Kısacası kurtuluşun ve kuruluşun ruhunu en iyi yansıtan parti CHP olması gerekir, olabiliyor mu? Halkçı olmasına rağmen, toplumla ne kadar bağ kurabiliyor, yada
Bir doğal hayat deneyimi için 5-6 Eylül de Ilgaz dağının üçüncü derece zirvelerinden birine Kösen cayırına çadır kurma kararı aldık ve maceracı akrabalarla(Hasan Abi, Mehmet enişte, Halil Yegen, Ahmet ve Yusuf Ogul, ben dağa çıktık… Hemen iş bölümü yaptık, dört kişi çadır kurmak için, biz Hasan abi ile birlikte odun toplama görevini aldık… Çadırımızı kurduk kamp ateşimizi yaktık derken.. Gök gürlemesi, şimşek, yağmur, fırtına derken bizim doğa nostaljimiz
Üretim, üretim nerede üretim sanayide fabrikada üretim, bunların markalaşarak yurt içi ve dışı piyasalara mamül ürün olarak sunulması üretimin pazarla buluşması, bizim tarafımızdan buluşturulması gerekir, böyle mi oluyor? Ne yazık ki hayır?
Üretim üretim nere de üretim tarımda, tarlada, sera da, ahırda üretim ve en azından satmayı bırakalım kendimizi besleyecek duruma gelmek için üretim… Böyle mi, Üretiyoruz? Yok …
Ekonomik sorunumuz var, önce bunu kabul edeceğiz, bu ekonomik sorunun temelinde üretmeden borç alarak tüketmek olduğunu da kabul bileceğiz… En uç dış ticaret açığının yaşandığı yıl olan 2011 de dış ticaret açığımız, yazıyla yazıyorum, yüz beş milyar dolar… Bu ticaret açığına ben zararına diyorum izin veren yönetimler buğün yaşanılanlardan sorumludur, diyorum… Gecen sene ne kadar acık verdik biliyormusunuz? 76.7 milyar dolar.. Merak edin bir araştırma yapın, zorunlu karşılıklar dışında Türkiye’nin döviz rezervi ne kadar diye internete sorun o size söyleyecektir
Ekonomik sorunlar olabilir, bunun nedenleri nedir, önce bir arkadaşımın ekonomik durumundan bahsedeyim….
Bu arkadaş 2000 lira gelire sahip, günlük harcaması şöyle…
15 yol için yakıt parası, 10 lira sigara parası, 10 lira yemek parası, aylık 50 lira iletişim ücreti, haftada iki defa bira içer, 50 lira bira parası, bekar olduğu için kira, mutfak elektrik, su doğalgaz, internet giderleri yok… Ara sıra arabası arızal
Uzun yıllardır Ankara da yaşarım ama bayramları köyümde geçiririm neden mi, köylerde bayramlar daha bir bayram gibi yaşanır da ondan… Yine öyle yaptık ve köyüme geldim, bayramdan iki gün önce köyümdeydim, köyümde köylülerimle karşılıklı, selamlaştık hoş geldin hoş bulduk, hal hatır sorduk… İlçemizin Pazarının kurulduğu gün ve arife olan Pazartesi günü Şehre gittim orada esnaf abilerle, arkadaşlarla selamlaştık hal hatır sorduk… Hepsi iyi olduklarını, hepsi ş
Son yaşanılanlardan sonra Dünyada bir başka etkin yeni para birimine ihtiyaç olduğu anlaşılmıştır, anlaşılmasına anlaşılmış ama ülkeler hepsi kendi para biriminin etkili para birimi olmasını istedikleri için olsa gerek, bir türlü kendi aralarında anlaşma sağlayamamaktadırlar… Buna aciz hane bir önerim var, inşallah bu öneriyi ilk ben yapmışsam isim babası ben olurum, başkaları yapmışsa da o, düşünceyi desteklemiş olurum… Buyurun alternatif yeni para birimine….
Bu para Asya merkezi ağırlıklı olacak bir para birimi olması düşünülüyor, bu parayla d&u
Uzun süredir uyaran uyara, bu kadar dış açığın borçluluğu, borçluluğun ise ekonomik sorunları, ekonomik sorunların, siyasal sorunları, siyasal sorunlar ise ekonomik, sosyal sorunları besleyeceği biliniyor… Karşılıklılık vardır bu bilinir ama popülist politikacılar vatandaşa şirin görünmek için bunları göremezden geliyorlar.. Piyasaya 3 mal ver, 5 para mal az olduğundan otomatikman fiyatlar artacak fiyatlar artmasın diye dışar
Ekonomik Sorunları Üretimle, Tasarrufla, Dayanışmayla Aşarız…
Geçmiş olsun, beklenen sıkıntı kapımızı çaldı, bunu sanırım yöneticilerde gördü seçimi kasıma bırakmadılar… Artık uyarılar, önlemler birlikte hareket etmekler gerek, yöneticileri düşünsel uyarılarımızla birlikte, onların uyarılarını dinlemek onlarla birlikte ülkemiz ve tabiki bizim ekonomimizi düze çıkartmak için çalışmak gerek.. Ülke sorunu sadece yöneticilerin sorunu değildir, bazılarını duyar gibiyim yöneticiler hata yaptılar ne diyorsun, arkadaş bu işi sonra konuşalım diyorum… Şimdi
Ekonomik Operasyon, Yapıyorlarsa Neden/Nasıl Yapıyorlar?
İlk önce şunu belirtiyim, bu ülkenin yöneticisi diyecek ki Türkiye bana operasyon yapıyor, ne operasyonu, ekonomik operasyon, neden yapıyor, nasıl yapıyor diye o ülkenin vatandaşlı düşünmeli değil mi? Bizim ülkenin yöneticileri iki de bir bize operasyon yapıyorlar diyorlar, bizde bunun üzerine neden yapıyorlar nasıl yapıyor diye iye düşünmeli değil miyiz? Nendeler üzerinden nasıllara gelelim mi?
Ekonomimizi iktidar kanadı siyasetçilerinden dinliyoruz Uçuyoruz, Merkez Bankasından gecen ay dinledik uçuyorduk, Sanayi Ticaret Oda başkanlarından dinliyoruz uçuyoruz… Allah, Allah aniden bir şey oldu, Merkez Bankası yavaşlamadan bahsetti, bir oda başkanı şirketlerimizin çoğu kanunen batık deyiverdi…
Kaç seçimdir seçim alanlarında istikrar gelecek, demokrasi gelecek, hak hukuk adalet gelecek, özgürlük gelecek, beka sorunu bitecek, uçağız söylevlerini dinlemiş ve inanmıştık… Şimdi ne oldu, kimse son durumu öngörmedi mi, bir bakıyo
Boru Hatları ile Petrol Taşıma AŞ tarafından elektrik üretim santrallerinin kullandığı gazın fiyatına 1 Ağustos'tan itibaren geçerli olmak üzere BOTAŞ tarafından %49.5 zam yapıldığı açıklandı… Bir yazı gönder ve senin satın aldığın ürüne yüzde 49.5 zam yaptım de… Ben bu kararı alan bürokratlara olayın vahametini anlamaları için yarından itibaren maaşlarınızı %50 düşürüyoruz diye bir genelge geldi ne yaparsınız? Bu zammı onaylayan siyasetçiye oy oranınız son seçimde %7 düştü sorun yaşadığınız, ya %50 düşseydi, ne yapardınız? Sorus
KORUCULARIN GÖREVLERİ (Polis ve Askerlerin Görevi)
KORUCULARIN GÖREVLERİ
(Polis ve Askerlerin Görevi)
Vatandaşı Yaşat ki, Vatan Yaşasın. Fikri Adil
İnsanlığın daha ilk dönemlerinden bu yana kimi kez doğadaki vahşi hayvandan, kimi kez de yan kabilenin vahşiliklerinden, kimi kez de aynı toplumun içinde ki, sınırsızlardan, suçlulardan kişinin vatandaşın korunması gerekmektedir… Kimi kez kadını kocasından, çocuğu annesinden korumak gerekiyor, kimi kez işçiyi patronundan, kimi kez vatandaşı devletinden korumak gerekiyor.. Bunun için hukuk düzenine da
(Karadan Müdahaleye Kapalı Koylarda, Kıyılarda Yangın Önlemi)
Kıyı şeritlerinde ki koylar da tek girişi ve çıkışı olan tatil yerleri, Yunanistan da yaşanan yangın faciasına acık bir halde durmaktadır, örnek vermek gerekirse bir tek girişi ve çıkışı olan Bartın İn kumun da böyle bir yangın olsa Allah Korusun buna benzer bir sıkıntı yaşanabilir… Ayrıca bu tatil beldelerinin sağlık, güvenlik, doğal afetlerden korunma kapasitesi normal yerleşik nüfus üzerinden hesaplanmaktadır… Yazın en çok en az nüfus oranlarına g&oum
Başlık tuhafınıza gitti değil mi, köleliğe mi dönüyoruz, yok yer yüzünde kölelik tam anlamıyla hiçbir dönemde bitmedi ki, sadece azaldı, yok olmakla yüz, yüze kaldı, ama şimdilerde tekrar gündeme gelmeye başladı… Neden derseniz? Ekonomik ve sosyal eşitsizlikler artıkça bu alanda da sorun tekrar insanlığın gündemine gelmeye başlıyor. 30 Temmuz İnsan Ticaretiyle Mücadele Günü ilan edilmiş ve insani sev
Ürün değiştirme sıklığından yola çıkalım mı, yok gıda konusuna bakalım mı, araba değiştirme sıklığına bakalım mı, nereye bakarsak bakalım sonuçta biz israf içindeyiz, savurganız… Bu savurganlık, eninde sonun da bizi ekonomik olarak savuracaktır… Ekmek israfında şaşılacak bir orandayız, küçük bir ülkeyi besleyecek ekmeği çöpe atıyoruz… Sonra cep telefonu israfına bakıyoruz, cep telefonu değiştirme sıklığı, hızı, oranı ne derseniz, dünyada ben deyim ilk üçteyiz, siz deyin ilk beşteyiz daha aşağılarda emin olun değiliz… Cep telefonu üreten
Bu ne yaman çelişki paran var ama, insan gibi yaşayamıyorsun, bu nasıl olur? Oluyor, görenimiz var, görmeyenimiz var bu çelişkiyi.. Görmek için bazı meraklarımız olmalı, bu meraklarımız bize bazı sorular sordurmalı, bular nasıl soru olmalı? Mesela…
Türkiye ekonomik büyüklük olarak Dünya ülkeleri arasında ilk 20 deyken, neden insani gelişmişlikte 71’inci sırada? Demek ki bir sorun var T
Geçenlerde bir kaza oldu, 24 kişi hayatını kaybetti, 300’ü aşkınn kişi yaralandı, sonra tartışmalar başladı, yollar kontrol edilmiyor, yol bekçileri görevliler, görevden alındı gibi… Biz toplum olarak başıma kaza, bela gelmeden önlem almıyoruz, önce ölüyoruz sonra önlem alıyoruz, bu insanımıza değer vermediğimizin göstergelerinden biridir… Bir ekonomik sıkıntı olur neden olur, kaynakları iyi kullanmadığımızdan, üretmeden tükettiğimiz
15 Temmuz’a Nasıl Gelindi? Bir Daha Ne Yaparsak Yaşanmaz?
15 Temmuz, darbe girişiminden bu yana iki yıl geçti, duygusal değerlendirmelere devam ediyoruz, aslında her olayda olduğu gibi bu olayda da, olayın nedeni olur, bu olay neden, nasıl oldu, sonuç olarak kim zarar gördü? Sadece kınamakla, lanetlemekle olayları önleyemeyiz, toplum olarak bir değerlendirme yapmalıyız, yaptık mı, yapıyormuyuz? Yapalım mı?
Bu olayı toplumuz neden yaşadı, Uluslararası ilişkileri de olan bir dini görün&uu
YALAN HABER VE BİLGİYE EN ÇOK MARUZ KALAN TOPLUMLAR
(Yalan Habere En Çok Maruz Kaldığını Söyleyen Toplum)
Yalan haber ne demektir, yalan bilgi demektir, yalan bilgi ne demektir, senin bu haberi sana ulaştıranlar gibi düşünmenin istenmesi, sağlanması demektir… En çok hangi toplum yalan habere maruz kalıyor diyorsanız yazıyı okumalısınız… Yalan haber üzerine düşünmeliyiz, araştırmalıyız, bize yalan, eksik, haber ve bilgi gönderenlerin amaçları nedir? Nasıl haber/bilgi doğrulaması, sağlama yapabiliriz, bunlar üzerine günümüzün toplumları
Bir seçim oldu, seçimde %10 barajı vardı bu nasıl aşılabilirdi, partiler ittifak yaparak aşabileceklerini düşünerek ittifak yaptılar… Sonra Cumhur – Başkan seçilmek için %50+1 çoğunluğa ulaşılması için de birlikte hareket edilmesi gerekmekte olduğu düşünülerek burada İttifaklar yapıldı.. Sadece barajı aşmak için mi, yok iktidarı talep etmek içinde ittifaklar yapıldı… Ayrıca seçime girememe durumunda olan partile
İşsizlik ne demektir, toplumsal üretime katılarak, toplumsal üretimden pay alamamaktır… Gençlerimizin neredeyse dört de biri, bu sorunu yaşıyor, bu ciddi bir sorundur, neden? İşsiz insan, kendini topluma zor aidiyet içinde hisseder…
O işsizdir, cebinde parası yoktur, ailesinden de yeteri kadar harçlık alamamaktadır, TV’lerin renkli camları, çevresinde parası olanların hayatı ona, renkli bir dünya göstermektedir, ne yazık ki onun dünyası gridir… İşte tam bu noktada bir boşluk başlar, nasıl bir boşluktur, ancak yaşayan bilir ben g
Bir seçim daha yaptık, kimimize göre doğru seçim, kimimize gör yanlış bir seçimdi… Çoğunluğun seçimi olan, partinin oluşturduğu bir yönetim ülkeyi yönetecek, hayırlı olsun, başarılar dileriz… Çoğunluğu oluşturamayan parti, yani toplumun daha azının oyunu alabilen partiler ise muhalefet görevini yapacak…
Biz genel olarak seçilenle, yani iktidara gelenle ilgileniriz, balkon konuşmasını o yapar, kameralar hep onu gösterir, bir zafer edasıyla kameraların karşı
AKP’LİLER, CHP’LİLER MHP’LİLER, İYİP’LİLER, HDP’LİLER PARTİLERİNE NEDEN OY VERDİLER?
Seçim nasıl kazanılır, ya da kazandığınızı nasıl iddia edersiniz? Bunun yanı sıra insan kendini nasıl başarılı bulur, sizden beklenti düşüktür, en küçük yüzdeleri başarı sayabilirsiniz… Beklenti yüksektir oy artışlarını başarısız sayarsın… Biz son seçimi oy sayısı, sandık sonuçları üzerinden değerlendirirsek…
KAMU SAVURGANLIĞI (Devlet ne Zaman Kemer Sıkacak?)
KAMU SAVURGANLIĞI (Devlet ne Zaman Kemer Sıkacak?)
(Personel Savurganlığı)
Kamu kurumlarının, yani toplamda devletin bir maliyeti var, bu maliyeti en aza indiremezsek ya da dünyada belli başlı devletlerin vatandaşlarına maliyetlerinin ortalaması nedir? Devletlerin maliyeti Gayri Safi Milli gelire oranı nedir? Bizi devletimizin bize maliyeti nedir, ekonomik durumları iyi olan devletlerin vatandaşlarına maliyeti nedir? Bunlar üzerine akademisyenlerimiz, entelektüellerimiz, yazarlarımız, çizerlerimiz çalışmalı, bize devletimizin maliyeti diğer devletlerden fazla ise burada bir yerde yanlış var, &
(Daha İyi, Daha Demokratik Seçim, Nasıl Yapılabilir?)
Seçimlerimizi yaptık, seçimler demokrasinin bir nimetidir, demokrasi yoksa seçme hakkı da yoktur bunu bilmeliyiz, önce demokrasinin hakkını vermeliyiz… Sonra seçimlerde eksik olan neydi onun üzerinde durmalıyız…
Bir seçim olabilmesi için farklı düşünceyi savunan partilerin, adayların olması gerek Allaha şükür bu var… Partilerin içinde aday olma &oum
Her kişinin, her toplumun kültürel, fiziksel geleceği olduğu gibi bir de ekonomik geleceği olur? Gelecek, yüzde yüz bilinemez ama öngörülebilir… Bu ekonomik bir gelecek tahmini ise daha da kolaydır, neden mi?
Örnegin, gecen sene Temmuz ayında enflasyonunuz ne oldu, ithalatınız, ihracatınız nasıl gerçekleşti, faiz oranları neydi, işsizliğiniz hangi orandaydı, üretim tüketim, tasarruf oranlarınız ne
Vatandaşlar olarak ani bir seçim kararıyla karşı karşıya kaldık, bizim için ani olsa da siyasiler bunu planlamış olabilir… Böyle bir kanaata nereden varıyorsun dersen, bir ülke de bir siyasetçi aşağı yukarı partisinin ilçe kongrelerinin yarısına yakınına bizzat gidiyor ve o kongreleri küçük mitinglere dönüştürüyorsa… Artık seçime hazırlık var demektir, onlara göre planlı, bize sürpriz bir şekil de seçim oldu… Yasalar böyle bir
Referandum da %49 oy alan muhalif kanatla ilgili bunlar, birbirine benzemez üç taraf nasıl olur da birlikte hareket edebilirler denirdi.. Liderleri yok kim lider olacak denirdi, lideri belirdi, benim kanaatimce Meydanlara heyecan veren Muharrem İnce bu muhalif kanatın lideri oldu… Vatandaşlarımız için hayırlı olsun… Tabiki bir düşünce, bir kanat oluşması için bunu gerekçelendirmek lazımdır değil mi? İşte gerekçelerim..
Ekonomi haberlerine bakıyoruz, 1 yıllık enflasyon %12’ye sıçradı, 2018 beklentisi 13-14’e yükseldi böylece, “2018’de enflasyon inişe geçecek” söylemleri boşa düştü… Enflasyon nasıl inişe geçer düşer, üretim maliyetleri düşer, üretimimiz artarsa… Başka bir tartışma da, faiz düşerse, enflasyon düşer mi, evet, yalnız faizin düşmesi için üretimden gelen kazancın bir bölümünün tasarruf yapılarak mevduata dönüşmesi lazım, biz hem üretim de, hem de tasarruf da çok başarısızız…
Hayatımız neredeyse seçimlerden ibarettir, doğduk seçimler başlar, mamayı mı, anne sütünü mü tercih edeceğiz, tabiki anne sütünü, ama mama üreticileri bizi beslemek yerine hangi mama tadını bebeklerin tercih ettiğine göre mamaları tatlandırıyorlar… Biz daha iyi beslenmeyi seçmek yerine, hoşumuza gideni seçiyoruz… Bakın beslenme gibi önemli bir seçimde bile bilerek veya bilmeyerek hatalar yapıyoruz… Beslenmek önemli de, ülkeyi yönetecekleri seçmek önemsiz mi? Bir o kadar daha önemli, işte bu nedenle, ön yargıl
Hangi gölgeden bahsedelim, o kadar çok göle var ki, bunlardan bir kaçı üzerine düşünelim, demokrasilerde böylemi olur, gelişmiş ülke demokrasileri nasıl, başka bir demokrat vatandaş örneği de verelim ve bunları partili arkadaşlarımıza önerelim ne dersiniz? İlk haberi kısaca okuyalım sonra AK Parti Milletvekili adayına Urfa da yapılan saldırı haberini okuyalım ve demokratik seçiler de bunlar olur mu, demokrat olduğunu söyleyenler yarışan rakiplerine bunu yapar mı diye düşünelim mi?
Bazı şeyler vardır temeldir, yani o yoksa o meslek yoktur, mesela tarla yoksa reçberlik yoktur, uçak yoksa pilot olmanızın anlamı yoktur… Mesela vatan toprağı yoksa devlet yoktur, bu temel nedenleri korumadıkça, onun sonucunu koruyamayız… Bu temel nedenlerimizi önemsemiyor gibi bir halimiz var… Bunu biz çiftçi, tarla ilişkisi üzerinden anlamaya çalışalım mı?
Makro, Genel Enflasyon, Mikro, Yerel Benim Enflasyonum
Enflasyon Düşse Ne Çıkar Çıksa Ne Çıkar?
Bana benim enflasyonumdan bahsetsenize, 100 üründen ben hangisini günlük, hangisi aylık, hangisini ömrümde bir defa kullanıyorum, ömrümde bir defa kullandığımla her gün, haftalık kullandığımın aynı sepette olması tuhaf değil mi? Örneğin otobüs bileti günde iki defa kullanıyorum, mot ise iki hatta üç yılda bir alıyorum bunları aynı sepete korsak… Efendim ağırlıkları
İLK 10 DA, BİZ YOKUZ ANLADIK DA, İLK 100 DE BİZ NEDEN YOKUZ? Anlayamadım!!!
Biz dünyanın en büyük devletiyiz diye böbürlenirken, bizim lider dünya lideri diye övünürken, rapor haberi geldi, karizmamızı çizdi, haber neydi? İlk 100 marka ve şirket arasında bizim şirketimiz yok idi… İlk yüzde dünya ekonomisin de yoksanız, dünya siyasetin de, çok zayıf kalırsınız, bu gerçeği bize, kendimize hatırlatarak bu rapor özetle n diyor, bakalım mı?
Kantar ve WPP, dünyanın en değerli 100 markasının yer aldığı ‘BrandZ Top 100 Global B
Olumlu, olumsuz, iyi kötü her olayın bir nedeni vardır, nedensiz olay olmaz, hele insana dair olayların nedeni, sorumlusu daha belirgindir… Örneğin sınava gireceksin ne sorulacağı aşağı yukarı bellidir ve biz sınavda sorulacak konulara çalışmaz, öğrenmezsek… Sınav olayın da başarısız olacağımızı biliriz, sorumlusu da dersini çalışmayan bizizdir…
Örnegin, mesleği alanda, mesleğin gerektirdiği bilgileri öğrenmeyen, bilmeyen bir doktorun hastalığı teşhiste
Ülkemiz Egemenlik Alanında Operasyon Yapan Düşmanımızdır!!!
Hükümet her sorunla karşılaştığında bize operasyon yapıyorlar diye veryansın ediyor, olabilir mi, evet olabilir… Biz toplum olarak bu operasyonlara karşı koymamız gerekir değil mi, evet… Nasıl 15 Temmuz da, Hükümetlerin hatalarıyla devletimizin içinde örgütlenen bir grupla devletimizle biz birlikte nasıl mücadele ettik, hükümeti koruduksa, devletimizi 15 Temmuzla yüz yüze getiren şey neydi? Hükümetler uyarılara rağmen tehlikeyi son ana ka
YİNE BİZ SEÇEMİYORUZ!!! ÖNSEÇİMSİZ DEMORKASİ OLUR MU?
Demokratik Ülkeler Adayları Kim Seçiyor, Bize Kim Seçiyor?? Seçim Sistemimiz Ne Kadar Demokratik? Daha Geniş Seçiciler Kurulları ve Vatandaşlar Olan Parti Üyeleri, Delegeleri, Yönetimleri Neden Adaylarını, Temsilcilerini Belirleyemiyor? Kısacası Vatandaş Neden Temsilcilerini Seçemiyor?
Aday listeleri açıklandı yine biz bizim temsilcileri
Demokrasiler tam bir hükümet düşürme oyunudur, yani muhalefetin hükümeti düşürme hakkı vardır… Bu yasal bir haktır, yani hükümeti yasal yolsan düşürmek ancak demokrasilerde mümkündür… O zaman, hükümet kanadının, muhalefetin bizi düşürmeye çalışıyorlar söylemi ne olur? Tabiki hükümeti ancak yasal yoldan düşürmek mübah, yasa dışı yollardan düşürmek dini bir terimle ifade edecek olursa günah, yasal bir t
Siyasetçilerin çoğu iyi konuşur, öncellikle kendi taraftarlarını ciddi etkiler, sonra biz normal vatandaşları da etkilerler.. Bu etki akıl, bilgi, mantık, iyi/doğru/güzel, üzerindense sorun yok… Ya bizim hoşumuza gidecekleri söyleyerek bizi etkiliyorlarsa? Siyasetçileri buna dayanarak dinleyelim mi? Bunun için sizlerle bazı ipuçları paylaşacağım, bunlarla siyasetçileri dinlemenizi öneririm…
Örnegin sürekli atalarımızın tarihteki başarılarından bahseden bir siyasetçiy
(Çin Giderken Mersine, Biz Neden Gidiyoruz Tersine?!!?)
İki ülkeyi ekonomik acıdan kıyaslayalım, tam birbirine benzemese de rakamlar ne diyor görelim… Hangi ülke kalkınıyor, gelişiyor hangi ülke, sadece sayısal olarak büyüyor, görmeye çalışalım mı?
Çin'in dış ticaret fazlası Şubat ayında 33.7 milyar dolar olduysa, bunu 12 ile çarptığımızda, yıl da 404.4 Milyar Dolar yapar… Şubat ayı bir günde kısa olduğu için aslında Çin’in Günlük dış tic
Demokrasilerde, seçecek, alternatif, seçenek olması için muhalefetin de seçimlere girmesi zorunluluktur… Yani bir mevcut iktidar partisi vardır, vatandaşların çoğunluğunun oyları ve onayıyla, vatandaşları temsilen, diğer vatandaşların da hak ve hukuklarına riayet ederek devleti adilce yönetir/yönetmelidir… Demokrasiler de İktidar meşruiyetini vatandaşların desteğinden alır.. Vatandaşlar iktidar partisini başarısız bulursa muhalefet partilerinden birini iktidara getirir, muhalefet zaten iktidar olmaya aday olan demektir… İktidarı yasal, meşru yollarla indirme cabası içinde olma hakkı vardır&
Biz başarılı oluyorsak da, olamıyorsak da, nedenleri vardır, bu nedenlerin temelinde ilke, yöntem, değerler, idealler, ülküler sistemlerinin varlığı veya yokluğudur, başarıyı sağlayan ilkelerdir, başarısızlığa neden olan ise ilkesizlik… Bu temeller bize bazı şeyler yaptırır, bazı şeyler yaptırmaz… Ne yaptırır, şartlar ne olursa olsun iyiden, doğrudan, güzel olandan yan yana tavır koydurur, iyinin seçimine yardım eder, daha nitelik ve liyakat arayışı içinde oluruz… Örnegin kötüyü seçtirmez, iyiyi seçtirir, bizim inancımızda buna sıratilmüstagim üzere yaşa
Liderler yukarı da seviyelerini bozdukça, aşağıda taraftarları toplumun dengesini ve sosyal barışını bozarlar… Taraftarlar arasın da aklıselim, insanlar olduğunu kadar dengesiz, saldırgan, nefret dolu, fanatik insanlar da olabilir, var… Son iki olayda, daha önceki olaylarda bunu görebiliyoruz.. Bu olayların daha da büyüdüğünü karşı tarafın cevap verdiğini, herkesin güçlü olduğu yerde, demokrasiyi, hukuk kurallarını, toplumsal barışı dikkate almadan birb
Bina tek başına hiçbir şeydir, örneğin Mısır medeniyetini düşünün o devasa Piramitleri yapmışlar, belkide o piramitler yüzünden batmışlar… Onun yerine baraj yapmış ve arazilerini sulamış olsalardı, tarım ürünü üretmiş olsalardı, belki de batmayacaklardı… Biz ne yapıyoruz, biz bu yaptıklarımız sonucun da ne olacak? Bunun üzerine düşünmeliyiz...
Gidin kendi ilinizi ilçenizi izleyin, son 5-6 önemli yatırıma bakın bunlar nedir? Bunla
Siyasal esaret ülkeler için olduğu kadar, ülkelerin içinde ki vatandaşlar içinde geçerlidir, nasıl mı? Örneğin vatandaşların siyasal kararlara katılamaması siyasal esaretin en önemli göstergesidir… Demokrasi vatandaşların siyasal kararlara katılması için icat edilmiş bir sistemdir… Vatandaşlar neden siyasal kararlara katılmalıdır, çünkü vatandaşı olduğu devletin, ait olduğu toplumun işleri, kararları öyle veya böyle, eninde sonunda toplumu yani vatandaşı ilgilendirmektedir. Bu kararlara katılamaması düşünülemez, şayet düşünülürse, vatandaşı
Dışa açık ekonomi modeliyle toplumlar, Dünya ekonomisiyle entegre olurken, onlardan sadece mal almak ithalat etmek değil, mal satmak İhracat da yapmak olduğunu sanırım anlayamadık.. Dışa Acık Ekonomi Dediğimiz De Dışardan Borç ve Aldığımız paralarla yine onlardan mal almayı anladıksa yanlış anladık, yanıldık.. Bu anlayış bizi aşırı borçlandırdı ve aldığımız borçlarla da son yıllarda aşırı tüketici bir toplum olduk… Hadi biz vatandaşlar bunu göremedik, bizi yönete
Bizim düşünürlerin Bir bölümü Reis, nasıl düşünüyorsa o öyle doğrudur derler, bazıları geçen sene Reisin konuştukları üzerine düşünceler üretirler, son zamanların düşünme yöntemi bu… Onun için, ben kendimi bağımsız bir adam, amatör bir yazar olarak tanımlarım… Daha entelektüel, aydın olamadığımı düşünürüm… Aklımın yettiği, Bilgimin izin verdiği ölçüce Toplumum için iyi olanı yazmaya, vatandaşa, siyasilere anlatmaya çalışırım… Bu toplumun iyiliği i&cc
İster aşırı liberal, ister aşırı baskıcı, ister aşırı altına, ister aşırı dolara bağlı ekonomiler de doyma hali yaşanır, bizde aşırı borçlanmaya dayalı, sakat büyüme sonun da gibiyiz diyebiliriz.. Bunu nereden çıkarıyoruz, aldığımız borçları yanlış yatırıma dönüştürdük, yani geri dönüşü olmayan yol, konut, kamu binası ve ibadethanelere yatırdık.. Aldığımız borçların ve faizlerini geri öd
Uykum geldi gittim yatağıma, koydum başımı yastığıma, tam uyuyacaktım ki, her şey sustu beyinde mülahazalar susmuyor… Uykumu kaçırdılar, bende onların üstüne üstüne gittim, bütün davranışlarım üzerine mülahazalar yaptım, sonra neler çıktı, neler!?
Önce en yakınlarımdan başladım, yanlış yapanları düşündüm, yanlış yaptıklarımı düşündüm, işin içinden bir türlü çıkamadım… İnsanın kendini neden yargılamaktan kaçtığını anladım, en zor şey kendini yargılamakm
SEN ÖYLE YAŞAMASAN, O BÖYLE ZOR ŞARTLARDA YAŞMAZDI!!
(Sen Lüks İçinde Yaşamamış Olsan, O Yoksulluk İçinde Yaşamayacak. Fikri Adil)
Ülkemiz Türkiye, dünya ülkeleri sıralamasın da gelir dağılımı bozuk ilk 3-5 ülkeden birisi, bu ne demektir, toplum olarak ürettiğimizden zenginler daha çok alıyor, fakirler daha az demektir… Bu durum ciddi sorunlara neden olmaktadır, nasıl yani?
Birinci sorun, bunu hepimiz hissederiz, ama gençler daha çok hisseder, neden o, daha henüz çarpık gelir dağılımına alışamamıştır da ondan&hell
"Okuyan bir Tosya hayalim var" projesi çerçevesince geçenler ve Vatandaşlar, Tosya ilçemizde aynı anda 5 bin kişi kitap okumuştu… Bu kampanya ile okuma alışkanlığı Tosyamız da daha da yaygınlaşmış ve gençlerimiz her yerde okumaya devam etmektedirler…
Tosya Kaymakamlığı tarafından "Okuyan Bir Tosya Hayalim Var" sloganıyla başlatılan okuma kampanya aracılığıyla Gen&c
Başka Ülkelerin Egemenlik Alanlarında İstihbarat Operasyonları
Bu tür operasyonların, en çok İsrail, ABD, Rusya tarafından yapıldığını haberlerden duyuyoruz, ben bu konu üzerine ilk defa ülkemizde Çeçen komutanlara karşı yapılan operasyonlarda, durdum, düşündüm… Bu adamlar yasal yollarla ülkemize girmiş ve bizim misafirimiz sayılır, bunların güvenliği ülkenin egemenliği kimdeyse ondan sorulur… Ne yazık ki kimse kayda değer bir tepki göstermedi, ya da gizli
Suriye De Ne Oluyor? Kimyasal Saldırılar Devam Ediyor…
Suriye de insanlık ölüyor, kim öldürüyor iktidar ve ekonomik çıkar hırsı öldürüyor, son kimyasal gaz kullanıldı haberi üzerine ortam daha da geliyor… Bu olay da bile, kullanıldı, kullanılmadı tartışmasında bile kullanılıp kullanılması önemli değil, bizim tarafın haklılığının, kazancının önemli olduğu üzerinden bu vahim olay değerlendiriliyor… Ne kadar üzücü değil mi? Oralara biraz yakından baktığımızda ise şunları görüyoruz…
Biz Batıyla iyi olacağız derken komşularımızla kötü olmak zorundamıyız? Böyle bir zorunluluk bize mantıksız gelmektedir, sonra.. Bizim yıllardır mücadele ettiğimiz terör örgütüne hamilik yapmak, buna rağmen bizimle dost kalınabileceğini düşünmek Batının çıkar körlüğünün, ürünü bir politikadır.. Şimdi son gelişmelere dayalı olarak bizi tekrar suçlayacaklar mı bilmiyorum…
Demokrasiler de yönetimler seçimlerle belirlenir, yeter mi yok, seçilecek seçenek yani muhalefetin olması gerekir, yeter mi? Yetmez.. Seçilen bu yönetimin hukuki denetlenmesi gerekir, siyasi olarak hem mecliste yasa yaparken, hem de muhalefetin her içraatı denetlenmesi gerekir, yeter mi yetmez… Sivil toplum örgütleri icracı olan hükümetin yanlış icraatlarına, kararlarına tepki göstermesi gerekir, yeter mi, yetmez… Bunun için de, hükümet dışı siyasal grupların birlikte bir muhalefet bloğu oluşturmaları gerekmektedir… İhtiyaç budur ama, u
Şimdi sizin bildiğiniz bir deyim hatırlatacağız, kızı kendi haline bırakırsan ya davulcuya yada zurnacıya kacar… Şimdi ilk deyimi açalım mı? Kızı kendi haline bırakırsak doğru dürüst tanımadığımız şu davulcuya, yada bu zurnacıya kaçar… Bu arada güvensizlik kıza ve Gönle değil burada aslında hormanların duygu, düşünce üzerinde ki baskısına güvensizlik olduğunu belirtelim… Ayrıca konu sadece kızın özeli olduğu için tartışmaya değmez, biz geçelim siyasilere onlarda asıl icraatlar…
(Ne Kadar İnşaat Yaparsak Ekonomik Olur?) ( Betonlaşan Ekonomi, Ekonomik Betonlaşma)
Aslında ters başlık attık ekonomi, inşaat olması lazımdı, yani şöyle düşünelim, bizim toplum olarak bir milyon eve ihtiyacımız var, ama ekonomimiz şuanda beşyüzbin konut yapmaya müsait… Bu bir kenarda dursun… Biz bunun iki katını yapıyoruz…
Bir erkekle bir kadının evlilik birliği kurmasını sağlayacak yasal işlem, sözleşme, evlilik akdi diye düşündüğümüzde, bu sözleşeme de taraflar gelin ve damattır… Tanıklar ise bu sözleşmenin taraflarının, özgür bir biçimde, iradesine dayalı, rızasıyla oluşan bir sözleşme olduğuna tanıklık edenlerdir.. Her sözleşmenim sorumluluk doğurduğu gibi bu sözleşmede sorumluluklar doğurur… Bu sözleşmede şu taraf, etkindir, bu taraf p
Biz insanlar sürekli kimyasal saldırı içindeyiz, kim kime derseniz, öncelikle biz doğaya, birbirimize ve kimyasallarla kirlendikçe doğanın doğası bozularak bize saldırısı… Bu nereye kadar devam edebilir? Kısa cevap herkes, doğal çevre faktörleri de olmak üzere ölünceye kadar, kimyasalla ölmek, öldürmek öyle kolay bir yol değildir… Hele böyle sinsi kimyasal saldırıyla ölmek, hatta yaşamak hiçte kolay değildir, örnek vermek gerekirse
MESLEK ODALARI VE SİVİL TOPLUM ÖRGÜTLERİ, NE İŞ YAPAR?
Meslek örgütleri neden vardır, sivil toplum örgütleri neden kurulur, muhalefet partileri neden vardır, toplumsal işleyişin içinde ne gibi görev ve sorumlulukları vardır? Amaçları nedir nasıl davranırlar, bunlar üzerinde düşünelim ve bunların görev ve sorumluluklarını yerine getirip getirmediğine bakalım.. Biz sivil toplum üzerinden toplumsal işleyişimize, son şeker fabrikaları özelleştirmelerine bakalım mı?
Sivil Toplum Örgülerinin Görevleri, Amaçları, Toplumsal Sorumlulukları Nedir?
Buda nereden çıktı demeyin, nereye gitsek karşılaşıyoruz, lokantada, otelde, edebiyatta, sanatta, siyasette, dinde hukukta, reklam da akademiye de her yede dil işkencesi yapılıyor ve biz bunun farkına bile varmıyoruz.. Nasıl mı yapıyorlar?
Nereden başlasak, lokantalardan mı, din adamlarının söylemlerinden mi, hukukçulardan mı, kendini kültürlü göstermek için yapılan yabancı, yamacık kelime kullananlardan mı, N’ye Türkçe ifade de bile en diyen
(Türkiye de Kim Nerde Çalışıyor, Kim Çalışmıyor, Kim Ne Kadar Kazanıyor?)
Toplumsal kazançlar kişisel kazançlar, sosyal faydalar, teknolojik gelişmeler, kültürel üretimler maddi üretimler nihai olarak insani gelişmeler sonucunda kim kazanıyor? Bir iki adım ileri atalım mı, bu soru bizi nereye götürecek?
Bir komisyoncu düşünün, ister hasta doktora aracılık etsin, ister emlak alım satımında aracılık etsin, isterseniz de araba, araç alım satımında… Sonuçta üret
(Bize Ulaşan Bilgilerin/Haberlerin/Yorumların, Doğruluğunu Araştırma Sorumluluğu Bizdedir. Fikri Adil)
Önce medya ne işe yarar, bunun üzerine düşünelim, sonra o işe yarıyor mu ona bakalım… Medya ne işe yarar, bize bilgi ve haber verir, yazarlar yorumlar yazar, bizde onları okuruz, olaylar, olgular üzerine bilgileniriz olayları, değerlendiririz… Ya olaylar tek acıdan veriliyorsa, neden veriliyordur? Bizi etkilemek ve yönlendirmek için, kim adına ister reklam, ister siyasal propaganda, ister herhangi
Bizi Aşırı Betonlaşma mı, Batıracak? Betona mı Gömülüyoruz?
Bizi betona gömünceye kadar devam edecekler gibi gözüküyor, konut stoku zaten var, gecen sene %32 artışla 1.106.000 daha yapmışlar ne olacak bilmiyorum, acaba beş milyon mülteci daha mı alsak şöyle zenginlerinden… Suriye de Savaşanların dışında insan kalmadı, Kutuplardan, Rusya dan, Çin den, aaa bizim Ümmetten saydığımız ama onların bizi Ümmetten saymadıkları Arapları unuttuk, kaç zengin Arap var acaba 1.000.000 milyon çağırs
(Devletimizin Her Şeyi Büyürken, Kurumlarının Azalması, Yaptığı Hizmetlerin Özelleştirilmesi Ne Anlama Geliyor?)
Devletimizin güçlü olması hepimizin yararınadır, çünkü bu güç yasal, hukuki bir güçtür, öyle olması gerekir, ister ekonomik güç, ister fiziki güç olsun, nihai olarak devlet bize hizmet etmek için kurulmuş bir kurumdur… Bize güvenlik, eğitim, sağlık, bayındır hizmeti verecek kurumun tabiki güçlü olması is
Bu üç a’nın aynı zamanda temel insani vasıflar olduğunu belirtsek abartmış mı, oluruz? Buna hep beraber karar verelim ne dersiniz?
Akıl olmazsa ne kadar insan olabiliriz? Ahlak kurallarımız yoksa insani standartları asıl yakalarız? Bütün bunlarla adaleti, sağlayacak hukuk sistemini ortaya çıkaramazsak ne kadar insani seviyemiz yükselir ki? Onun için ben diyorum ki bu kavramlar, bu özellikler, nitelikler bizim seviyemizi yükseltecek niteliklerdir… Bunlar bizim fıtratımızın tamaml
Markamız yeteri kadar var mı, yada bu markalar, Batıda Edirne’yi, Dogu da Kars’ı geçince etkisizse, sadece bize hitap ediyorsa dünyaya açılamamışsa… Yeteri nitelikleri taşıyorsa, üzerine düşünmek …
İster giyim de, ister dayanıklı elektrikli eşyada ya da mobilyada, iletişim ve savunma sanayin de markalarımız bize bile yetmiyor, cevap vermiyorsa… Bir yerde bir sorun var, öncelikle, siyasal ve akademik sorumlular söz cambazlıklarıyla bahane üretmek, komplo teorileriyle başarısızlıklarımıza kılıf bulmak yerine… Nerede ha
(CHP 36’cı Kongresi Üzerinden, Diğer Parti Kongrelerini, Demokrasi Gözlüğüyle Değerlendirmek)
Ülkemizde siyasal partilerde genel olarak lider diktası vardır, lidere karşı aday olunamaz, lider aday oldukça kimse aday olamaz, sanki bu bir farzdır, aday yoksa… Hatta liderin önerdiği parti meclisine alternatif liste çıkarılamaz, çıkarıldığında lider bunu saygısızlık olarak addeder ve bütün destekçilerini, taraftarlarını güçlerini kullanarak bu listeyi, adayı yok sayar, kongr
(Ankaralı hemşerilerime ve Kent Yöneticilerine İki Hatırlatma)
Her gün gelip geçtiğimiz kent yollarında bazı değişiklikler oluyor, farkındayız değiliz, ama bu değişiklikler genelde kentlilerin aleyhine olmaktadır… Örnek mi gerekiyor buna, Abdi İpekci parkına sıhhiye köprüsünü sırtınıza alın bir bakın ne göreceksiniz? Ben bunu yaptım, ne mi gördüm?
Başta iki büfe, biraz ilerisinde reklam panosu biraz ilerisinde tam havuzun kenarına 3 tane bankamatik, maşallah muhafazakâr estetik gelişmiş… P
Suriye de meşru güçler kim dediğimizde daha önce yerel meşru güçlerden bahsetmiştik, bir de uluslararası hukuk ve BM kararlarına göre meşruiyet ölçüsü var ki… Burada da ilk sırayı Türkiye alabilir… Bizim silahlı Kuvvetlerimizin ve Hükümet Yetkililerimizin açıklamalarına göre, birleşmiş milletler sözleşmesi 51 madde gereği operasyon yapıyoruz denmektedir… Bu BM 51 maddesi ne içermektedir? İşte o madde, başka maddelerde bizi destekler niteliktedir..
Silahlı unsurların meşruiyeti yasallığından gelir, bu yasallık aynı zamanda hukuksallıktır, hukuk bir yerel, iki evrensel yönlü ele alınır… Biz yerel olarak oradaki meşruiyeti değerlendireceğiz…
1- İlk Meşru güç Suriye Merkezi Hükümetinin Silahlı Kuvvetleridir… Hem devlet sistemlerini, hemde vatandalarını savunmaktadırlar…
Ekonominin dili, düşünce, girişimci, emek, fayda, maliyet, yarar, kar ve nihayet parayla ölçülür paradır… Bizim ekonomimiz acaba bizim dilimizle mi, konuşuyor?? Tükettiklerimiz, kullandığımız araçlar neyse ekonomimizin dili de odur… Acaba ekonomi bilimine göre mi işliyor? Bana kalırsa bizim dengemizi bozan iki olay biri Menderes Hükümeti zamanında popülist ekonomik kararlar, yatırımlar, yani fayda maliyet analizleri düzgün, ekonomi diline göre yapılmayan yatırımlar… Sonra aynı yöntemlerle Özallı yıllar, üstelikte başarı diye sunulan yıllar, bizim ekonomik d&
Bu yıl yayınlanan “Küresel Servet Raporu” göre dünyada gelir ve servetin dağılımı ve değişimi hakkında bize önemli bilgiler veriyor, bu bilgiler ışığın da gelir/servet dağılımındaki adaletsizliğin acilen çözülmesi gerekiyor… Yoksa insanlık yeniden bir kölelik düzenine doğru gidiyor, hatta dönüyor diyebiliriz…
Operasyonun Uluslararası Meşruiyeti acısından bakılınca önemli gerekçelerimiz var, bizi tehdit eden birkaç tane terör örgütü o bölgede ve oradan sürekli ülkemize göç var, söz konusu ülkenin toprak bütünlüğünün bizim için önemi var… Bunlar bizim gerekçelerimiz, Uluslararası etkin devletlerin gerekçeleri neyse, onları neden ilgilendiriyorsa bu bölge bizi iki kere daha ilgilendiriyor… Bizi doğrudan etkileyen saydığımız nedenlerden dolayı bu bölgeye “Hareket, ülkemiz
Önce OHAL nedir, Adı üstün de Olağan Üstü Hal, yani olağan durumları aşan bir olay, bir afet, bir savaş var diye düşünülerek… Bunu Olağan davranışlarla, yasalarla aşamayacağımızı düşünerek o hal ilan edilir, nitekim 15 Temmuz Hain Darbe girişiminden sonra Anayasaya dayanarak, böyle bir karar alınmıştır… Madem ki Anayasa Dayanak, ilk önce biz de Anayasanın OHAL’le ilgili ne dediğine bakalım mı?
İnsanlar kendilerini başarılı bulmak için bazı ölçüler geliştirmişlerdir, buna sınavda başarı, iş hayatında başarı, ekonomik hayatta başarı, kişisel hayatta başarı, siyasal ve sosyal hayatta başarı, teknik, teknolojik, bilimsel alanlar da başarı gibi başarı hedefleri konur ve bunları gerçekleştirmeyi amaç edinir… Biz bu başarılar için de, siyasal başarı üzerine durmayı düşünüyoruz, buyurun birlikte duralım mı?
Siyasi başarı deyince ne anlıyoruz, başarı neye göre ölçülmelidir, siyasetçiyiz ve mecl
İşleri Robotlar, Kapıyor Anlaşıldı da Ya Sonrası Ne Olacak?
Otomasyonun, Robotların, iş hayatına girmesi, bunların teknik ve teknolojilerinin artması, emek dünyasında olduğu kadar ekonomik dünyada da yeni sorunlara neden olacağı düşünülüyor… Nasıl mı? Diyelim ki yapay z
(Konuşanın Konuşma Yeteneğine mi Bakacağız İyi Doğru Şeyler Söylediğine mi?)
Retorik yapma, beni aldatma, laf cambazlığı yapma, sade anlaşılır abartmadan, doğru bilgilerle söyle ki ben doğru anlayayım, doğru anlayabileyim ki doğru kararlar verebileyim… Evet, karar, tercih, seçebilmek için bilgi gerekir, pazarlamacılarda, siyasetçiler de, bazı tahrikat mensupları da bizi etkilemek, mal satmak oy almak, kendi cemaatinin müridi yapmak için konuşurlar, konuşurlar ve genellikle de bizim bilgimiz azsa, b
İran bulunduğu coğrafya da etkin bir devlet hatta zaman zaman bize de rakip bizde onlara ama son zamanlarda durum tamamen farklı, bölge ülkeleri dayanışma için de ve bölgelerinde ki operasyona direniyorlar… İran Suriye, Irak ve Türkiye bunlara ilave olarak Rusya dayanışma içindeler, çok güzel ve bizce sorun yok.. Sorun şurada başlıyor…
Emperyalist operasyonlara izin verirse bölge ülkeleri ne ambargo neden başka bir şey olmuyor, burada ki emperyalist operasyonlara d
Toplumların ortak dilleri vardır, bu sadece söz anlamında bir dil değil, birlik beraberlik anlamında bir kültürün neden olduğu ruh dili… Bağların neden olduğu birlik dili, bu dili tam manasıyla gerçekleştiremiyoruz, üzerinde de çok durmuyoruz… Hadi ortak dil üzerinde durmuyoruz ama ayrılık dilini özellikle her kesim kullanıyor, bir bağ armamız lazımken bağları özellikle koparıyoruz… İşte ortak dil bu bağların kopmaması için gerekiyor…
Birlikte yaşamak için ortak dil gerekir, bu devletimizin o
(Gelin Hep Beraber Öz eleştiri Yapalım, Sonrada Eglenelim)
Ben bakıyorum bazıları depolarda mal sayıyorlar, bazıları hesaplara bakıyorlar yılbaşına karla mı, zararla mı giriyoruz diye… Biz ne yapalım ne depocuyuz, nede malımız var, mal sayabiliyoruz, ne paramız şirketimiz var kardamıyız zarardamıyız diye hesaplar yapabiliyoruz… Ne yapalım, biz de bir hesap yapalım bizimkisinde kar ve zarar farklı olsun… İşte eski yıl, yeni yıl hesap özeti ve gecesi…
(UYAK Gönüllü Hocaları ve Öğrencilerine Saygılarımla)
İnsanlar neyi önceler, ben mutluluğu sen başarıyı, ben faydayı, sen parayı, ben insanı sen cevreyi, ben adaleti, sen ahlakı, önemser, önemsersin, önemseriz… Önemsediklerimizi ne için önemseriz? Çocuklarımızı ailemizi, vatanımızı devlet sistemimizi önemseriz, bunların neden önemsendiğini anladığımız da sorun yarı yarıya çözülmüş olur… Ben Bütün bunların sağlık, mutlu güvenli bir şekilde yaşamak
Vatandaşlar kendi temsilcilerinin hazırladığı, yasal sınırlar için de davranmakla mükelleftir, iyi de yasayı kim hazırlayacak, yasaların ruhu neyi içerecek, yasa hazırlanırken nerede kapsamı tartışılacak, KHK’nameler yasa sayılacak mı, bunlar daha derin, felsefi tartışmalar… Biz son hazırlanan vatandaşın olaylara müdahale etmesi halinde sorumsuz olacağıyla ilgili KHK me üzerine duralım mı? Ülkemiz de toplumsal düzenimiz ve bunu korumaya çalışan vatandaşlarımız kendi askerimiz den emir komuta zinciri dışından emir alan bir grup isyancı askerin saldırısına uğradı ve bazı vatandaşlar buna karşı çıktı ve
Geçenler bir olayı hepimiz haberden duyduk ve kimimiz üzüldük, kimimiz kızdık bunların bizim toplumumuz da yaşanması bizi bizim üzerimize düşünmeye itmeli… Bu insanlar bizim insanlarımız neden Can’a gerektiği saygıyı göstermiyor, hak ettiği değeri vermeyenler aramızdan çıkıyor? Bunu cahilliğe bağlar, evet kapatabiliriz, fanatizme bağlar işi kişiye bağlar toplumsal olarak sorumluluktan sıyrılabiliriz….
Sonuç değişir mi değişmez, bir olay olduğun da sonuca göre düşünmek ve karar almak, olaylar kararlar &uu
ABD eskiden rica bile etmez ima eder, ama bu imasını haklı gerekçelere dayandırırdı, şimdi ricayı bırakın üstü kapalı tehdit ediyor ve aldığı sonuç ise önce BM güvenlik konseyin de 14’e 1 ret, sonra BM Genel Kurulun da 128 hayır, 9 evet… Bunu ABD li politika belirleyicileri düşünmeli değil mi? Şimdi İsrail ve ABD ye düşen neden böyle oldu diye düşünmek olmalıdır… Sadece güce dayalı politikalarını yeniden değerlendirmek olmalıdır.. Bütün dinlerin kutsal saydığı mekanı bir din devleti olan İsrail’in bırakın başkent olmasını kontrolüne bile bırakılmasının
“Tarihe Yön Verenlerimiz Yoksa Biz de Yokuz Demektir. Fikri Adil”
Cevap, Aradığımız Soru Şu, Neden Bilgi Üretemiyoruz?
Bir toplumu geleceğe taşıyanlar, tarihe yön verenleridir, bu kişi ve topluluklar, gruplar, kurumlar içinde yaşadıkları toplumdan farklı düşünerek bunu yaparlar… Bunu yaparken hem büyük bir caba, hemde i&ccedi
(İİT Olağanüstü Zirvesi “Kudüs İçin Özgürlük” Konulu İstanbul Deklarasyonu Üzerine Düşünceler)
İlk Kıblemiz olan ve İslam’ın üç mukaddes mescidinden (1- Mescid-i Haram 2- Mescid-i Aksa 3- Mescid-i Nebi) biri olan Harem-i Şerif’in yer aldığı, İsra’nın ve Mirac’ın vuku bulduğu, Bütün Dinlerin kutsal saydığı, Kudüs’ün tarihi statüsünün değiştirilmesine yönelik Trump’un açıklaması ve sonrasındaki gelişmeler hakkında gö
Herkes bilir ki insanlar sizin yapıp etiklerinize göre, insanlar size davranır sergiler, siz içinde yaşadığınız insan topluluğuna kendinizi, kendiniz kabul ettirirsiniz… Bu nasıl olur derseniz? Düşünsel katkılar sunarsınız, insanlar size düşünsel olarak saygı duyar, ekonomik katkılar sunarsınız sizi ekonomik olarak takdir eder… Çerçeveyi biraz genişletelim mi, bilimsel gelişmişliğiniz, ekonomik, askeri gücünüz, diplomatik beceriniz, uzun ve kısa vadeli dış ve iç politikalarınız, net ve flu tavırlarınız, toplumsal birlikteliğiniz derken… Başkalarının si
( Vatandaş mı, Devlete Hizmet Ediyor, Devlet mi, Vatandaşa Karışmış Durum da?)
Öyle olaylara tanık oluyoruz ki artık devletin vatandaşa hizmeti, vatandaşın devlete hizmetine dönüşmüş durum da… Devleti yönetenlerden başlayarak yanlış yatırım tercihleriyle yeniden değerlendirmeli ve maliyetini gözden geçirmeliyiz…
Hastalandın hastaneye gittin, kamu hastanesiyse farklı, özel hastaneyse farklı bir davranış ile karşılaşırsın… Hastanedesin orada
Bazı uyanıklar bizleri öyle bir yerden yakalıyor ki hepimiz onların tuzağına düşüyoruz, nasıl mı? Ben kısaca bahsedeceğim siz bu konuyu uzun, uzun düşünün… Neden mi, çok istismar ediliyoruz, bu onular üzerinden çok sömürülüyoruz, işin tuhafı önlem almayı bile düşünmüyoruz…. Örnegin…
Temizlik konusunu ele alalım, bu konuyu aklıma getiren bardak hikayemi anlatarak başlayalım mı? Yatmadan önce su içtim, kalktım su içeceğim bardak mutfak sehpasının üzerin de koyduğum
Siyaset de Demokrasi Varsa, İktidar Olur ve Bu İktidara Muhalefet Eden Alternatif Bir Siyasal Parti Hatta partiler Olur… BuRaya KaDar Anlaştık Mı? İktidar ne Yapar, Muhalefet Ne Yapar Biraz da bunun Üzerine Düşünmeye Gerek Var mı? Bence var, Neden derseniz?
Şundan öteden beri devletin iktidar gücünü kullanan parti, muhalefete laf üretmekten başka ne üretiyorsun diye laf atar... Muhalefet devletin gücünü hizmet için kullanamayan, kullanmak için aday olan partidir, yani dev
ABD de bir yargılama, sanki bizi gerdi gibi, kim yargılanıyor, bir kamu bankası genel müdür yardımcısı yargılanıyor ve bir İş Adamı artık tanık… Bu yargılama da dava konusu nedir? Bir devlet başka bir devlete ambargo uyguluyor, başka bir devletin vatandaşları da bu ambargoyu deliyor… Ambargosu delinen ülke, deldiğini iddia ettiği ülke vatandaşlarını tutukluyor… Şimdi ne olacak derken asıl suçluyu tanık yapıyor, yan ikinci derece suçluyu asıl suçlu yapıyor… Yargılama tekniklerini bilmiyoruz, itiraf etti, anlaştı tanıklaştı bunlar da tartışılır şeyler… Asıl benim tartışmaya açmak
Ankara da yaşıyoruz, yaşarken karşılaştığımız sorunlar oluyor, bu sorunları devlet organizasyonu içinde yer alan belediye kent içi sorunları çözüyor, çözmeye çalışıyor ve başkamım politikalarına göre hangi sorun öncelikli değişebiliyor… Son olarak görev alan başkan bir sorunumuzu çözdü kendisine teşekkür ediyorum…
Çözülen sorun neydi? Ben de bu sorunu birkaç defa yaşadım, saat 23:30 dan sonra otobüs seferleri kalkar bizde düğünden Dernek den gelenler yolda ka
Bir bölüm ekonomistler enflasyon faizin sonucu der, bir bölümü ise faiz neden der, ikisi de haklı desem…. Konuya girsem, birlikte bu mesele üzerine düşünsek konuşsak, konuşsak düşünsek… Düşünce neyin ürünü, bilginin, bilgi neyin ürünü düşüncesinin, ikisi de sözün, kavramın ürünü, yani bir karşılıklılık ilişkisi var… Ben de faiz enflasyon ilişkisinin nedeninin bir değil birkaç, k
İyi kötü ekonomi okudum, ekonomi okurken maliyet, fayda analizlerini de öğretiyorlar, yani bunu biraz acarsak yatırımların maliyeti, faydası, ekonomiye maliyeti ve katkısı üzerine düşünmeyi öğretiyorlar… İşi gücü bırakalım biraz yatırımlar üzerine düşünelim mi?
81 İl ve 957 ilçe var değil mi, evet, 80 milyon nüfusumuz var bunun 18 milyon öğrenci, 12 Milyon emekli var, verimsiz çalışmalarından dolayı ben onlara gizli işsiz diyorum… Kamu çalışanlarının sayısı bunların yarısı işsiz, 3.5 milyon kamu
Neden silikon vadileri oluyor da tarım vadileri olmuyor, tarım vadileri neden düşünülmez, silikon vadilerimiz olsun, tarım vadilerimiz de olsun, biz teknolojimi yiyeceğiz? Kentlerin çevrelerinde kentleri besleyecek kadar tarım vadileri planlanmalıdır… Birçok şehrimiz, hatta genele yayarsak, toplum olarak artık kendi kendimizi besleyemez şekilde tarımsal üretim de geriledik… Çin 1.5 milyar nüfusunu besler biz neden 80 milyonluk vatandaşımızı besleyemiyoruz, bunu yönetenlere sormamız ge
Toplum olarak birçok konuda ithalatçıyız, ithalatcılık demek, borçlanma demek, uzun vade de ekonomik bağımlılık, ekonomik bağımlılığın sonucu ise siyasal bağımlılık demektir… Biz birinci aşamayı aştık ikinci aşamayı da aşmak üzereyiz… Bunu da aşarsak zaten ayrı devlet ve millet olmanın anlamı kalmayacak, manda olmamak için mücadele eden atalarımızın kemiklerini sızlatacağız… Dünyada folklorik özellikleriyle anılan bir toplum olacağız, anılacağız… Bunun içindir ki, ihmal edilmemesi gereken iki, üç alan var… Bu teknolojik alanlarda mutlaka hatırı sayılır
İlk düşürülecek maliyet, Kamu savurganlığının önüne geçilmesi, eğri oturup doğru konuşalım, herhangi bir alımda kamu kurumu ile özel sektör alımlarının farkını gördüğümüzde savurganlığımda görürüz.. Örnegin kamu görevlisi biri, kendine bir gömlek alacak, en iyisini en ucuza almaya çalışırken… Aynı gömleği kamu kurumuna ald
(Cumhurbaşkanımıza Yapılan Saygısızlığı Kınıyoruz)
Biz bir savunma işbirliği yapmışız, bu işbirliğini sözleşmelerle bağlamışız, bu sözleşmeye imza atanlar kendi aralarında birbirlerine saldırmayı bırakın saldırılması anında kendilerine saldırılmış gibi tepki verecekler, vermeleri gerekirken… Onlar ne yapıyor, kandilde yıllardır, bizden toprak talep eden bir terör örgütünü koruyor… Sonra Suriye de sorunlar çıkıyor, bizim için sorun olan, orada başarılı olmaları halinde daha da olacak olan bir terör örgütünü destekliyor.. Bu yaptıkları da yetmiyor, ülkemizin yöneticisi
(Devletin Kurum Sayısı Azalırken Personel Sayısı ve Giderleri, Diğer Tüm Maliyetleri artıyorsa!!)
Devletin maliyeti hesaplanamaz demeyin, lüzumundan fazla maliyeti olmaz demeyin, hesaplanır, olur, oluyor da, nitekim gelişmiş ülkelerde devletin topluma maliyeti nedir? Gelişmiş, Gelişmekte olan ülkelerde, az gelişmiş ülkelerde nedir kıyaslamayla bunu görmemiz ve devletimizin maliyeti yüksekse kamu harcamaları üzerine tasarruf tedbirleriyle düşünmemiz lazım değil mi? Bence düşünmek lazım, devlet bu aldığı vergileri ne ya
Eğitimi kaç ayağa oturtalım, bir, üç, beş fark etmez diyelim ki üçayağı var… Eğitimin üçayağını ele alalım ve biz bunun neresindeyiz diye, üzerine düşünelim… Aslında her yazınsal paylaşış bir düşünmeye davet ediş, Gelin birlikte düşünelim demektir, bir soru, bir sorunumuz olur, onun üzerine, yazarız, okuruz, o sorunla ilgili bilgimiz, düşüncemiz olur… Bilgi yoksa düşüncede yoktur, sorun sadece rastgele yaşanır… Evet, evet yaşarız, hayvani seviye de, ne eğitim olur, hoş hayvanlar kendi aralarında doğal hayatta yaşayabilecek kadar eğitiyorlar yeni fertlerini&
Ekonomiden anlamıyoruz, neden acaba yetiştirdiğimiz ekonomistler çok teorik, sanalist, siyasalist, oluyor da, realist, gerçek ekonomiden kopuyorlar mı? Olabilir, biz bir gerçek bir ekonomi bahçesi yapacağız, öyle bir bahçe ki benzer bahçelerden daha düşük maliyetle, daha çok kaliteli ür
Görülen o ki inşaattan başka sektörlere geçişi yapamıyoruz, nedeni yapısal mı, yoksa inşaat alanında ki aşırı karlar mı bilemiyorum… Ama bildiğim bir şey var bu kadar inşaatı ekonomimizin götüremeyeceğidir… Reklamlara bakıyorum, 10 reklamdan sekizi ev satışlarıyla ilgili, bir ara banker reklamları da böylesine yaygındı, ne oldu?
Bir şehir düşünün coğrafyamızın neresinde olursa olsun, rast gele bir yer seçtim yerel gazeteleri inceledim, sanayisi inşaat ve yan sanayine dayanan küçük sanayi barınd
Demokrasilerde, Partiler Örgütlenir İktidara Gelmek İçin Mücadele Ederler, Bunlardan Biri Vatandaşların Çoğunluğunun Onayını Alarak İktidara Gelir… Bunlardan biri artık devletin gücünü hukuk kuralları içinde, diğerlerinin İktidar Olma Mücadelesine saygı duyarak devleti yönetir… Böylece demokrasi işler…
Bu işleyiş içinde, devletin yasa yapma, yargılama, yürütme diye belirlenen güçleri iktidarın otoriter eğilimleri artmasın, hukuk kuralarıyla sınırlan
Eğitim, halimiz ne durumda, merak eden var mı? Siyasetçilerin tartışmalarına bakıyorum, kaç bin sınıf yapıldığından bahsediyor, akademisyenlerimiz bu konuda büyük bir sessizlik içinde, gazetecilerimiz eğitim konusunda düşünce beyan etmekte isteksizler, bu konuyu gündemi yapan entelektüellerin sesi ne siyasilere nede vatandaşa ulaşmıyor… Eğitim hayatımız yaz, boza dönmüş deneme yanılma yöntemiyle doğruyu bulmaya çalışıyoruz henüz bulamadık gibi gözüküyor…
Eğitim, halimiz ne durumda, merak eden var mı? Siyasetçilerin tartışmalarına bakıyorum, kaç bin sınıf yapıldığından bahsediyor, akademisyenlerimiz bu konuda büyük bir sessizlik içinde, gazetecilerimiz eğitim konusunda düşünce beyan etmekte isteksizler, bu konuyu gündemi yapan entelektüellerin sesi ne siyasilere nede vatandaşa ulaşmıyor… Eğitim hayatımız yaz, boza dönmüş deneme yanılma yöntemiyle doğruyu bulmaya çalışıyoruz henüz bulamadık gibi gözüküyor…
(Her Hangi Bir Topluluğu suçluluğuna, Suçsuzluğuna, Suç Oranlarına, Suçlarının Kanuniliğine, Bakmadan, Toptan Yargılamalarda Hukuki(Adil) Bir Durum Çıkar mı?)
Yargımız ideolojik davranıyor, yargımız vesayet kaynağı, yargımız vesayet altında, yargılamalar da gizli tanıklık aşırı kullanılıyor… O bu derken yargıya güveni sarstık… Şimdi onarma zamanı derken, bide ne görelim toptan yargılamalarla, ön yargılı yargılamalarla devam ediyoruz.. Hainler dedik mi zaten, hainler zaten suçlu, nasıl tarafsız yargılarız? Bu hainler 3 yıl önce uzayda mı yaşıyorlardı, düny
(Batılılar, Akıl Batışında mı, Müttefiklerine Karşı Teröristlerle İşbirliği Yapıyorlar)
Rus akademisyen, stratejist, Türkiye’yi darbeden önce bizi uyarmıştı, Ordunuzda hareketlilik var diye, şimdi yeniden uyarıyor… Bu defaki uyarısı ise: darbe uyarısı değil ABD’den, geleceğini iddia ettiği ekonomik yaptırımlara karşı, B planınız olsun diye... Acaba yöneticilerimizin bir B planı var mı? Koskoca devlet kültürü olan toplumun B planı da, olduğunu C planı da olduğunu düşünüyorum, Ya da düşünmek istiyorum&helli
Dünyada büyük devletler var, bunlar ekonomik olduğu kadar askeri güçleriyle de, nüfuslarıyla da, coğrafyalarıyla da büyükler… Ama gel gör ki büyük gibi davranmıyorlar, nerede bir sorun varsa çözmek barıştan, ticaretten yararlanmak yerine, diplomasiyle sorunları çözmek yerine çatışmadan, kaostan yaralanmayı özellikle tercih ediyorlar gibi görünüyor… Görüyoruz ve &uu
KÜLTÜR VE BİLİM ADAMLARIMIZ, KÜLTÜREL VE BİLİMSEL GELECEĞİMİZDİR!!
(Kültür Ve Bilim Adamları Bizim Aklımızın ve Fikrimizin Mimarlarıdır Fikri Adil)
Onur Özatag, Hocayı uzun süredir tanırım, çok genç yaşına rağmen okuduklarıyla, edindiği bilgi, birikimiyle, 5 senedir bir vakıf da gönüllü olarak verdiği dersleri izlemekteyim… Bu dersler aynı zamanda tartışmalara da acık dersler olduğundan sadece sunulup geçilmemekte, karşılık soru cevap, katkılarla bir düşün adamının, sunum yapasının en üst düzey performansıyla sunum yaptığını s&o
Medya, denildiğin de eskiden Gazete, Dergi ve Tv anlaşılırdı, şimdi ise artık iletişim adına ne düşünürseniz, o artık medya olarak değerlendiriliyor… Bu medya sektörünün bir amacı var, hatta birden çok amacı var, bizde bu amaçlar üzerinden değerlendirirsek, bu sektörü daha iyi anlayabileceğimizi düşünüyorum…
Şimdi Tv’lerden başlayalım bir şirket kuruluyor, Tv
( Hükümetin Yaz Saati Kış Saati Ugulamasına Yargıdan Ret)
Hükümetin hayatın her alanına müdahale yetkisi var gibi hissetmesi bizim ortadogu toplumarının geleneğidir… Yalnız bu gelenek terk edilmedikçe, insanların, vatandaşların en doğal haklarına müdahale edildikçe bu coğrafyaya dışardan müdahale eden emperyal güçler de hep olacaktır… Neden? Hayatının her alanına müdahale edilen halk memnuniyetsizliğini de gösterememekte ve gizli gizli yönetimleri yönetimleri saymamaya baş
(Çin, Her Alan da Üretim Seferberliği İçin de, Artık Teknolojide Üretiyor)
Çin Komünist parti öncülüğün de Dünyanın en büyük iki ekonomisinden biri oldu, en çok ihracat yapan ülke olarak kendini ekonomide gösterdi, şimdide kendi, patendini alıyor icatlar yapıyor ve yine ilk iki ülke arasında yerini alıyor.. Dünya toplumlarını incelediğimizde bazıları durgunluk yaşar ve durgunluğu kanıksar, bazıları ise gelişim için atak yapar ve bu durum da ısrar eder… İşte Ç
Cumhuriyet, dilimize Arapçadan geçmiş bir kelimedir, halkın idaresi demek olduğunu hepimiz biliyoruz ve yaşıyoruz... Bu kelime ‘cumhur’dan yani halktan çıkmıştır. Cumhuriyette egemenlik, kral, kraliçe, padişah, sultan gibi tek bir kişiye değil halka ait olduğunu yaşıyoruz, nimetlerinden yararlanıyoruz. Halk, vatandaşlar belirli aralıklarla oy vererek, yine halkın içinden yöneticileri seçerek devleti kimin yöneteceğini Cumhuriyetin verdiği hak
Cumhuriyet, dilimize Arapçadan geçmiş bir kelimedir, halkın idaresi demek olduğunu hepimiz biliyoruz ve yaşıyoruz... Bu kelime ‘cumhur’dan yani halktan çıkmıştır. Cumhuriyette egemenlik, kral, kraliçe, padişah, sultan gibi tek bir kişiye değil halka ait olduğunu yaşıyoruz, nimetlerinden yararlanıyoruz. Halk, vatandaşlar belirli aralıklarla oy vererek, yine halkın içinden yöneticileri seçerek devleti kimin yöneteceğini Cumhuriyetin verdiği hakla belirlerler
Muhalefet demokrasinin gereklerindendir, eleştirileriyle, denetimleriyle iktidarların keyfiliklerinin önüne geçer, geçmeye çalışır… Bu anayasal hakkıdır, iktidarları yanlışlarını hatlarını, keyfiliklerini topluma anlatarak demokratik sistem de toplumsal bir hizmet eder… Buna yapıcı muhalefet diyoruz, sistemin iyi işlemesi için bu yapıcı muhalefet zorunludur, ya yıkıcı muhalefet bu nedir derseniz, devam edelim o zaman…
İnsanı insan yapan nedir, kimi der aklı, kimi der düşünmesi, kimi der konuşması, kimi der sevmesi, kimi der nefreti, kimi der merhameti, kimine göre de affetme yeteneği… Biz Neyiz Hiç Düşündük mü? Bence…
Gönlümüz neyle doluysa biz oyuz, sevgiyle mi dolu, sevgisin, sevgiyiz, nefretle mi dolu nefretsin, nefretiz, düşünce ise iyiye neden olmuyorsa, nefret kokuyorsa düşünmesek daha iyiyiz…
İnsanı en iyi sevgi anlatıyor, nefret ise istisnai hallerde kalması gerekiyor, öylemi oluy
Evet, edebiyatta aşk neyse, siyasal yorumcularda da artık Irak Suriye o hale geldi, iki sözden biri Irak, diğeri ise Suriye… Gelinen noktada sanki bir taraf kazanıyormuş gibi olsada kimse kazanamıyor, 1990 başlayan Irak işgali bitti, Irak mı kazan dı? Yarın Suriye sorunu bitecek merkezi hükümet mi kazanacak, Kürtler mi, İŞİD mi? Orada kendilerine Müslümanım diyen ama bu zamana kadar dine en çok zarar veren grup mu kazanacak? Yok.. Neden bu kadar net konuşuyorum, bu anlamsız s
(İNSANLIK OLARAK BU SORUNU AKILLA ÇÖZEBİLECEKMİYİZ, YOKSA ÖLEREK Mİ ÇÖZECEGİZ)
Dünyanın günümüzde yaşanılan üç-dört önemli sorunlarından ikisi olan IRAK ve SURİYE sorununu nasıl çözeriz üzerine düşünmeye devam ediyoruz… Umarım oradaki halkı temsil eden yerel kanaat önderleri, merkezi yönetimler sorunun çözümü için samimi bir şekilde kendi içlerinde, komşu devletlerle, müzakereyle, uzlaşıyla acık düşünürler de… Daha &cc
En büyük Ahlaksızlık nedir derseniz, ben gelin bu konu üzerine birlikte düşünelim derim, evet nedir, ne değildir, neden bazı toplumlar da, ahlaksızlık bu kadar yaygındır? Bazıları bunu dinsizliğe bağlar, dindarların durumunun da incelendiğin de, ahlak sınavlarında pekte iyi olmadıkları çok açık görülüyor… Bazıları felsefesiz lige bağlar, bazıları eğitimsizliğe bağlar, belki haklılar, ama eğitimliler ve felsefecilerin de sık sık ahlaksızlığa düştükleri görülür…. Bir araştırma var mı bilmiyorum, hangi grup da ahlaksızlık daha yaygın… Bir arkadaşım, hemşerim Osma
Dünya toplumlarını incelediğimizde bazıları durgunluk yaşar ve durgunluğu kanıksar, bazıları ise gelişim için atak yapar ve bu durum da ısrar eder… Biz toplum olarak siyasilerimizin uçuyoruz, kaçıyoruz gururumuzu okşamalarıyla yanılıyor da ondan mı duruyoruz? Bu kadar hızlı gelişen dünya da, ilerleyen dünya da durmak bile gerilemek demektir… Bunun için biz abartmadan gerçekleri görmeliyiz, imkanları, imkansızlıklar sosyolojik ve ekonomik, siyasal, bilimsel değerlendirmeliy
Şehirler de parklar azda, yapay da olsa doğallıkla karşılaştığımız yerlerdir, kuşlar uçar, çocuklar daha özgür oynar, ağaçlarla çimlerle kentliler buralarda daha rahat nefes alırlar…. Ama son zamanlar da her şeyi para gibi görmeye başlayanlar bu işleyişe ciddi zarar veriyorlar… Adam belediye başkanıyla arası iyi parka geliyor nefes almaya değil parkın bir köşesine konmaya… Bu ne demek derseniz?
İster bizim milli tarihimizden, ister din âlimlerimizi inceleyelim, ister batıdan, ister doğudan yazar, çizer, entelektüelleri, alim, bilim adamlarını inceleyelim kısacası doğruya, bilgiye ulaşan biri, sırf iktidar, yöneten istemiyor diye susması demek o toplumun kendi gücünü kendi eliyle yok etmesi demektir… Bilgi güçtür, doğru bilgi doğru güçtür, bunu sırf iktidar odaklarının hoşuna gitmiyor diye otomatikman veya iktidar
Her şeyin bir denge noktası vardır, işler böylece yürür, denge bozulursa işlerin yürümesi zorlaşır, ekonomide de durum böyledir… O zaman biz toplum olarak ekonomik dengemizi nasıl sağlarız, bu sorunun cevabı üzerine, öncelikle yönetenler, sonra hepimiz düşünmeliyiz, sorun varsa ki bana göre orta da uzun vadeli bir sorun var… Her sorunun çözümüzde var, yeter ki sorunu doğru teşhis ederek, sorunun çözümü i&cced
Düğün: bir olayı kutlamak için yapılan eğlence, bu kutlamalara genelde yakın uzak bütün tanıdıklar çağrılır… Burada evlilik ilanı ve kutlaması yapıldığı gibi, sünnet olan erkek çocuğuna da düğün yapıldığı görülmektedir… Ayrıca asker uğurlama törenleri de neredeyse düğün şeklini almıştır, bunlar eğlence mekanlarının aksine ucuz eğlenilebilen davetlerdir… İnsanlarımızı hem eğlence mekanlarında, hemde düğünlerde eğlenirken izlemişimdir, düğünlerde daha çok eğlendiklerine tanık olmuşumdur… Eğlendiğiniz grubun neredeyse yarı
İşsizliğin nedenleri nedir diye sadece işsizlerimiz mi, düşünüyor siyasilerimiz, üst düzey bürokratlar düşünmüyor mu ne? Düşünseler bu kadar hataya göz yummazlar, işsizliği besleyen nedenlerden bazılarını görürler… Ben Neler Görüyorum ?
1- 6 milyona yakın yabancı sığınmacı ve bunların neredeyse 4 milyon kacak çalışıyor, kayıtlı
(Kamu Verimliliği Üzerine Durulması, Kamu Savurganlığının Önüne Geçilmesi Gerekmiyor mu?)
Verimlilik nedir dediğimizde, en kestirme yolla, ifade edecek olursak, en az caba, hammadde ve enerjiyle en yüksek verimi almak diyebiliriz… Biz ne kadar verimli davranıyoruz diye hiç düşündük mü? Ya da bizim adımıza devletimizi yönetenler, kamu kaynaklarını ne kadar verimli kullanıyor diye düşünüyor, onların davranışlarını sorguluyormuyuz? Bence yok, ya sizce??
Boyabat Kalesi, yaklaşık MÖ 3000 Yıllık bir geçmişi olan aynı zamanda iyi bakım yapılmış bir kaledir… Yapılan araştırmalara göre, kale de şu dönemlerden izler taşımaktadır… Dönemlere baktığımızda bizi çok gerilere götürmektedir, bu gidişlerimizde ulaşabildiğimiz bilgilerle, acaba, bu kale neden bu kadar el değiştirdi, önemi neydi, hangi hatalar kalenin el değiştirmesinde etkili oldu gibi düşünceler geliştirmeli, antropolog, arkeloğ titizliğin de araştırmalıyız ve yaşadığımız bölgenin siyasal adropolojini, kültürünü de öğrenerek…. Yaşanılanlardan kendimize sonuçlar çıkarmal
Biz toplum olarak siyasete kendimizi öyle kaptırmıyoruz ki taraftarı olduğumuz siyaset yüzünden hem kendimizi, hem toplumumuzu, hem ülkeyi, hem de dünyayı birlikte paylaştığımız insanları unutuyoruz… Bu unutmaların biz de bir maliyeti oluyor farkındamıyız? Değilsek zararını görürüz, hele hele siyaseti rasyonel gerçeklere dayalı değil de duygusal abartmalara dayalı olarak, bir de partizanca yaparsak, bu zarar görmelerimiz devam edecek diye ön görüde bulunabiliriz… Neden bizim oy verdiğimiz, başarılı bulduğumuz siyasetçilere bir bakıyoruz ki gerçekte başarılı olam
(Muhalefet Partisini, Kamu Makamlarının Davet Yanlışı Üzerine)
Makamlar kimin makamıdır, makamlarda bulununlar kimin adına bu makamlarda bulunurlar, bunlar düşünülünce bu davetiye krizleri enaniyetten çıkıyorsa ki ben ihtimal vermiyorum… Sorun… Unutkanlıktan çıkıyorsa artık unutmak mümkün değil çünkü kimin davet edileceği bilgisayarlar da kayıtlı… Kasıtlı davet edilmediyse bu daha başka bir sorunun, daha büyük bir sorunun olduğunu söyleyebiliriz… Evet, bu davet kri
Ülkemizin dolayısıyla toplumumuzun sorunları üzerine düşünmeye, çözümüne yönelik düşünceler ortaya koyma çabalarımız devam ediyor… Umarım bu katkılarımız siyasilerimize, karar alıcı yöneticilere ulaşır, onlarda sorunların çözümüne yönelik düşüncelere ve kararlara dönüşür… Önce incelediğimiz sorunlar Güvenlik ve ekonominin yanı sıra… Bu yazıda da
Her toplumun olduğu gibi bizim toplumumuzun da sorunları var, bunun karşılığında bu sorunların çözümleri de var, hem sorunlara, hem çözümlerine kısa bir bakış yapalım mı?
Sorunları sınıflandırmazsak, işin içinden çıkamayız, önce sınıflandıralım ne dersiniz? İ- Güvenlik sorunları ii- ekonomik sorunlar iii- Sosyolojik sorunlar iiii- Siyasal sorunlar… Bu başlıkları att
Ülkemizin kayaklarını yöneticilerimiz gerekli, gereksiz inşaata yatırdıklarını görüyor, sadece inşaat yaparak büyünemeyeceğini, büyüsek bile gelişilemeyeceğini düşünüyorum… Gelişilebilir mi?
Sürekli bina yaparak gelişenler görülmüş şey değildir, ekonomik gelişme eskiden üç şeye dayalı olurdu, bilimsel ve teknoloji üretimi, tarımsal üretim, sanayi üretimi, şimdi buna yazılım, kotlama, dijital teknolojiler üretme yeteneğine gelişme yeteneğine eklenmiştir…. Hatta birçok ekonomist fiziki yatı
Vatandaşlık bir devlete sözleşmeyle bağlı olmak demektir, bu sözleşme ise o devletin anayasasıdır, bu anayasa da ne yazarsa vatandaşların ortak kanaatleridir, ortak hakları ve ödevleridir… Değilse, yasaları kendi yasası hissetmez, insanlar kendini eşit vatandaş hissetmez, eşit vatandaşlık birliğimizin yegane garantörüdür, bu kadar net söylüyorum, tek birlik şartıdır… Bu düşüncem de, neden bu kadar ısrar ediyorum?
Bekir dayımızı, biz kaza kaza sonucu, kaybettik, geldiği yere uğurladık, Bekir dayı ki Hepimizde emeği olan bir insandır… Ben onu ilk olarak 15-16 yaşlarımda tanıdım, bir Hastanenin Röntgen servisin de teknisyen olarak çalışıyordu, herkese yardımcı oluyor… Bize de yardımcı oldu göğsümde bir ağrı vardı, onun için beni doktora gösterdi, bize bazı öğütler verdi, bazı yollar gösterdi, şunu yapın, şuraya gidin gibi… Sanki Tosyalıların Ankara da ki hemşeri d
(Bizi Ancak, Günümüz Sorunlarına, Günümüzün Bilgilerine Dayalı Çözümler Sunacak, Biz Kurtarabiliriz. Fikri Adil)
Biz ve bizim gibi sürekli sorunlarla boğuşan toplumlar, hep bir kurtarıcı ararlar ve kurtuluşa, şu tarih deki yöneticiler gibi davrandığımızda ulaşılacağını söylerler… Haklı olabilirler mi? Şu tarih ve o, sistem bizim için kurtuluş, hangi tarih, hangi dönem, o dönem de biz nasıldık, Dünya nasıldı, teknoloji nasıldı, günümüzde nasıl,
(Adayları Kim Belirliyorsa Seçimin Sonucunu O belirler)
Son zamanlarda partiler kongrelerini yapıyor, ne adayı kim belirledi, kim, kimi seçiyor, ben kimi seçiyorum gibi sorular yine yok… …. Partisinin ilçe kongresi var, noktalı yere yazın bir parti, adaylar listelere yazılmış, başkan adayı belli, seçmek için alternatif gerekli, yani başka aday var mı? Ne adayı bizim il ve genel merkez bu başkan adayı belirlemiş, destekliyor ve başka birisinin aday olması demek, genel merkezin, liderin otoritesine karşı isyan etmek demektir… Vay be… Genel merkez uygu
Sermaye tamam da, abi ne iş yapacağız bilmiyoruz, ne demek bu kadar parayı nereden edindin, abi siyasal bağlantılarım vardı, arsa bina, lüks semtte arsa, bina derken, gelsin paralar, biz de hatırı sayılır para toplantı… Eee güzel de koçum bu paralarla ne yapacaksın inşaat yapmaya devam mı edeceksin, evet abi… Ya Dünyada ki gelişmiş ülkeler, ibadethane, apartman, yol yaparak mı gelişmişler, yoksa onlar gelişmenin sonucu mu oluşmuş? Dünya fiziki yatırımlardan uzaklaşırken, teknik ve teknolojik yatırımlar yap
Siyasetçinin kavgası nasıl olur, ya da nasıl olmalıdır, bu soru siyasetçiye ve siyaset ortamına göre değişir mi ve bu değişime rağmen siyasetçilerden beklenti, sözlü tartışma, yani söz kavgalarıdır… Demokratik sistem için de siyasetçi sözleriyle, politikalarıyla, projeleriyle toplum önünde sunum kavgaları vererek toplumu düşünsel ve tercihen etkileyerek iktidara gelme amacı taşır… İşin içine fiziki kavga girer mi?
Son zamanlarda tarım üretiminin artmadığını teşviklere ve çiftçilerin fedakârlıklarına rağmen kendi kendimizi besleyemediğimizi görüyoruz… Bunun nedenlerinden biri maliyetler ikincisi ise tarım arazilerinin verimsizleşmesi… Bunun için ne yapılabilir derseniz, maliyetler çıkarılacak, nerelerden düşürülebilir buna kafa yorulacak, tarım arazilerinin kimyasal gübrelerle mi, organik gübrelerle mi verimi artırılabilir toprak uzmanları
Bu bayramda 120 kişiyi trafik kazalarında kaybettik, komşu köyümüzden Mahmut dayıyı kaybettik, bayram ertesin de ise köyümüz sakinlerinden Satı(Feride) hanımı kaybettik, ölüm karşısında çaresizliğimizi yine hissettik… Köylülerimiz Satı hanımı çok severdi, günlük hayatın içinde insan zaman zaman birbirini kırar ya, Satı hanımın kimseyi kırdığına ben tanık olmadım, ilkokulu birlikte okuduk benden bir yaş büyüktü, taa çocukluğumuzda
(Tahkir: Karşılıklı Suçlama Ve Aşağılama, Onur Kırma Yöntemi)
Siyasetçilerimize ve taraftarlarına bakıyorum, sadece suç karşıdakiler de, hatta o kadar suçlu ki karşı grup, ancak bu suçları hainler işler… Artık hainlik siyasal söylem de normal hal aldı… Son olaylara bakalım mı?
Bir siyasal partimiz Adalet kongresi düzenliyor, 10.000 kişi toplanıyor içlerin bazı ayarsızlar içki içiyor, bu hemen siyasetimizin gündemine oturuy
Biz insanlar kendimizi de, sevdiklerimizi de yalnızlığa mahkum etmemeliyiz, birileri yalnızlığa mahkumken bizde öyle veya böyle yalnızlığa mahkum oluyoruz… Bunu aşmanın yollarından biri de Bayram, Hasta, Akraba, Kolu, Komşu gibi ziyaretlerimizi artırmaktan geçer… Ben küçükken sık sık giderdik, buna mahalleye gitmek derlerdi, yani birine gider onlarda, evlerinde, ellerinde ne varsa onu gelen misafire ikram ederlerdi, ederdik… Gittiğimiz de b
Seçelim de, seçim olmayan yerler de var, ya da seçimsizliği isteyenler de var, bu nedenle seçimden önce devlet yönetimi oluşturmanın kısaca üzerinde duralım mı?
Bir yöntem, yönetim oluşturma şekli, yönetme hakkı aileye mahsustur ve aile fertlerine yönetim miras kalır,(Krallık ve Padişahlık gibi) burada seçim yoktur, seçilene itaat etmek vardır. Ben ise, itaat edeceğim makam ne olursa olsun adalet beklerim, ahlak beklerim bunlardan uzaklaştığı an tepkimi gösteririm… Hiç düşünd&uu
Doğal hayat, doğal hayatla birlikte yaşadığımız tüm canlılarla ortak alanımızdır, bunun farkındamıyız? Değiliz… Farkında olanlarımız var mı, var, ama sayısı o kadar az ki, etkileri hissedilmiyor, bu sayıyı insanların toplamının %60-70’i kadar yapmamız gerekir ki, doğal hayatta doğal hayata uyumlu, hatta ona katkı sunarak yaşayarak, doğal hayatın bozulmasına neden olmayalım, gelişmesine neden olalım… Buna katkı sunan canlılar var…
Dünya da liberal kapitalist ekonomilere bakıyoruz, toplumun parasının önemli bir bölümü sadece %1 kişiye toplanmış vaziyet de… Geriye kalan %99’’unun ise kendi için de yine büyük eşitsizlikler için de paylaşıldığını görüyoruz… Örnek vermek gerekirse, en üsteki %20 gelirin %80’inden fazlasını alıyorsa, geriye kalan %80’e de %20 kalıyorsa, bunun üzerin de ciddi, ciddi düşünmemiz, bunun topluma yansımalarının nasıl olacağını, ekonomiye etkilerinin ne olacağını, toplumun fertlerinin topluma aidiyet duygusunu nasıl erezyona uğratacağını h
Demokrasiler, daha doğrusu demokratik sistemler, genellikle bir merkeze dayanırlar bu dayandıkları merkez, ota sınıftır… Orta sınıf küçük esnaflardan, küçük toprak sahiplerinden, bir de demokrasi bilinci gelişmiş işçi ve meslek mensuplarından örgütlülük içinde olanlara demokratik sistem dayanır… Bunları için de kamu çalışanları da vardır, çünkü son zamanlarda kamu çalışanlarıyla özel firmalar çalışanları arasın
Suriye meselesi herkesi üzüyor, en çok ülkelerinde kargaşa, yaşanılan Suriyelileri üzüyor, canları yanıyor, ülkeleri, evleri yıkılıyor… Burada kimin ne için savaştığını anlamakta zorlanıyorum, Suriyeliler toplumsal düzenlerini ve ülkelerini yeniden kazanmak için savaşıyorlar… Biz Türklerin de amaçları Suriye’nin toprak bütünlüğünün bozulmaması ve barışın inşasıdır, amaçlarımız aşağı yul
Ortaya bir fikir, bir öneri, bir proje, bir plan konuldu, bunlar iyi mi, kötümü, ne kadar yararlı, ne kadar maliyeti var tartışılması için muhalif düşüncelere, muhalif gözle eleştiriye ihtiyacımız vardır. Bu yönetim sistemini bırakın en basit kararlarda bile muhalefete ihtiyaç duyarız, hele bide söz konu ülke yönetimi ise, bu yönetime bir de demokrasi diyorsak kesin kes, muhalefet ihtiyaçı duyarız, biz duyuyormuyuz? Son 5-6 yıldır yapılan hareketlere bakılırs
Uzun süredir Ortadoğu da taşlar yerinden oynadı oynatanlarda oynatmayanlar şimdi pişman, bu taşları nasıl tekrar yerine koyarız derseniz, biraz sıkıntılı bir durum… Soruna ilgili ilgisiz herkes müdahil, sorunu kendi gücüyle çözemeyecek herkesin bir dayandığı güç var, ABD, AB, Rusya, Türkiye, İran Araplar, İsrailliler, Daha meshepler, aşiretler, kim ne istiyor, kimden istiyor belirlemek bile zor…
Her nereye gittimse çevrede çöp yığınları görüyorum, lüzumlu lüzumsuz tarım ilaçları atanları görüyorum, gerekli gereksiz deterjan kullananlara tanık oluyorum… Doğayı sevemeyenlerin doğaya yaptıkları bunlar diyorum… Biz doğaya rakip değiliz ki, onun bir parçasıyız bunu anladığımız da, doğaya, doğanın hazmedemediği atıkları atmayız, doğaya şıçsak daha iyi, hayvan ve insan dışkıları doğaya katkılar sunar, birbirlerini besler doğal döngüyü destekler, ama kimyasallarla, ilaçlarlar, plastiklerle kirletmek doğaya zarar veriyor ve doğanın bir par
Ekonomik terör, üzerine düşünüyorum, kafamda onlarca düşünce uçuşuyor, tam anlamıyla ekonomik terör nedir, bana göre eşitsizliğin neden olduğu durumların hepsidir desem, insanların büyük bir bölümünü karşıma alacağımı biliyorum…. Demiyorum… İnsanların açlıkla, yoklukla, yoksunlukla yaşadığını göre göre lüks içinde yaşamak desem, kalbur üstü tuzu kuru
(((Demokrasinin Tecellisinin Önünde ki Engeller)))
Demokrasi diye bir siyasal sistemin içinde yaşıyoruz, istisnalar hariç, ben dahil çoğumuz demokrat olduğunu söylüyoruz… Söylüyoruz söylemesine ama demokrasi istiyormuyuz? Tabi ki istiyoruz, ama istemiyor gibi davrandığımızı iddia edenler var, bunlar nereden çıktılar, susturun onları demokrat olduğumuzu gösterelim… Efendim demokrasi de devleti yönetmek için seçilenler denetime ve eleştiriye açık olurlar…. Alla
TOSYA BÖLGESEL BİR MÜSABAKAYA EV SAHİPLİGİ YAPIYOR
( Tosya İdman Yurdu Spor Kulübü Trap, Tek Kurşun ve Tabanca Atıcılık Karadeniz Bölge Müsabakası Tosya da)
Küçük ilçelerde etkinlik yapmak zor olur, konu bulmak gerekir zordur, toplumun ilgisini çekmek onlara bunu duyurmak ve etkinliğe katmak gerekir, kolay degildir… Sonra oradaki yöneticileri işin içine çekmek gerekir, sponsor bulmak gerekir istenirse bunların hepsi aşılır ve bu etkinl
Çok ekonomik jargonla konuşmak yazmak istemiyorum, onu yapan çok arkadaş var, ben daha reel, gerçekçi, piyasaların içinden yazmak ve konuşmak istiyorum… Sermaye nasıl yaratılır?
Bir, üreteceksin, ürettiğinden daha az tüketeceksin, yani tasarruf yapacaksın, artanı ser
Ben rejim meselesini yazacaktım, toplumumuza ve kendime rejimi anlatacaktım, belki düşünsel bir katkısı olursa diye, ama ne yazık ki bu kelime ishali olmuş insanların fitneleriyle mücadele etmek için uğraşıyoruz… Sosyal medyada bunlar, tv kanallarında bunlar, miting alanlarında bunlar, bunlar her grubun için ne yazık ki varlar… O zaman bunlarla her grubun öncelikle kendisi mücadele etmeli bunların ellerinden mikrofonu almalıyız, almalılar… Yoksa bunların yüzünden herkesin böyle düşündüğünü ve böyle düşünülüyorsa, önlem almam
(Demokrasimizin Önemli Ayaklarından Biri de STÖ’lerdir)
Demokrasinin bazı ayakları vardır, bu ayaklar onun sağlam ayakta kalmasına yardımcı olurlar, bunlar nedir dersek ilk akla gelenler şunlar olmaktadır.. a) Güçler ayrılığı. b) Seçimli görevlendirmeler, d) Parti içi görevlendirmeler ve aday adaylarının ön seçimlerle belirmesi… e)Bunlar önemlide sivil toplumun örgütlü olması önemsiz mi? En az bunlar kadar önemlidir… Bunun önemi şuradan gelmektedir…
KAOSMU(KARGAŞA MI), GELECEK? PROVOKASYONA(KIŞKIRTMAYA) MI GELECEGİZ?
Kaos gelecek diye korkutuluyoruz, gerçekten de kaos mu gelecek, bu bir iktidar oyunu olabilir mi? Ben gidersem tufan, ben durursam ortalık süt liman… Madem kaos gelecek kaygımız var, bunun önlenmesinin yollarını düşünmek gerekmez mi? Gerekir o zaman düşünelim mi?
Kaos kimin eliyle, kim tarafından yapılacak? Bizim elimizle büyük güçler tarafından, Allah, allah bizim elimizle başkaları öylemi biz salakmıyız ki kendi ülkemizi kaosa sürükleyelim!!! Degiliz de abi, hep b&oum
Buda nereden çıktı demeyin, iletişim son derece yaygınlaşasına dayalı olarak bizde bir o kadar iletişim kalkanına ihtiyacımız var olduğunu düşünmeye başladım… Bu iletişim kalkanını nasıl oluştururuz, bunu yazılı olarak nasıl ifade edebiliriz derseniz, valla bende bilmiyorum… Yalnız şunu biliyorum bana benim istemediğim beni onlar gibi düşünmeye itecek bilgiler ulaşıyor, benim hiç ihtiyaç duymadığım sırf yönlendirmeye yönelik, pazarlamaya
(Bizce Kesin Doğrularımızla, Bizce Kesin Yanlışlarımızı Çatıştırmak)
Örnegin bir dava var, Pakistan da, Başbakan Anayasa Mahkemesi tarafından azlediliyor… Birileri bu kararı protesto ediyor, birileri alkışlıyor, birilerine göre doğru, diğerlerine göre yanlış…. Konu ne, başbakanın yolsuzluğa bulaştığı, belge var mı, var neden itiraz ediyorsun, bizim lider, sizin lider hata yapamaz mı, yapar, yapmış olamaz mı, olur… Gelelim bizim ülkeye bir mahkeme oluyor, bir başbakan ben davanın savcısıyım diyor….
Kamu kurumların da bir hiyerarşi işler, bunun bazı temelleri vardır, bu temeller sarsıldımı bu kurumlar işlemez, işlemediği gibi topluma yük haline gelir… Bunu kim yapar kamu iradecilerinin iradesizliği, sorumlu olmamalarına rağmen yetkili olamamaları, yada bu yetkilerini kötüye kullanmaları, yada yetki alanlarının dışına taşmaları size onlarca örnek erebilirim.. Bunların en önemlileri kamunun siyasileşmesi ve iktidar partisinin her alanda yönetim etkisi değil, siyasal etkisinin hissedilmesidir… Başka önemli b
(Ekonomik, Siyasal, Kültürel Merkezlerimizin Korunması)
Her olayın, her yapının, her olgunun bir merkezi vardır, toplumların da, bu merkezden uzaklaştıkça onun, o olması zayıflar… Her sistemin merkezi olur, ekonomik bir merkez olur, siyaseten merkez olur, kültürel bir merkez olur…. Bu merkezden uzaklaşmalar o sistem içinde soruna neden olur…
Örnegin liberal bir ekonomi uyguluyorsunuz serbest piyasa kuralları merkezdir, piyasaya her müdahale merkezden uzaklaşmadır, bu sistem de soruna neden olur&hellip
Bazı toplumlar bazılarına göre zengindir, neden? Vatan olarak edindikleri ve üzerin de yaşadıkları coğrafya da doğal zenginlik kaynakları vardır… Sonra eğitim aracılığıyla toplumunun bilimsel bilgi üretme yelteğini geliştirmişlerdir… Sonra bu bilgilerle üretimlerini artırmışlar ve kendi ihtiyaçlarının üzerinde üretmişler ve başka toplumlara bunları satarak zenginlemişlerdir… Bu bakış acısıyla biz ne durumdayız derseniz? Siz bir ipucu vereceğim, ne halde olduğumuzu gösteren, ama önce to
(Olayları Hep Sonuçlarına Göre Değerlendiriyoruz Nedenleri Unutuyoruz, Neden Sonuç İlişkisi Kuramıyoruz)
Öncelikle 15 Temmuzda seçtiği meşru hükümeti, dolayısıyla demokratik sistemi korumak için sokaklara dökülen bu yolda şehit olan vatandaşlarımıza Allah dan rahmet, gazilerimize sıhhat kederli ailelerine ve tüm vatandaşlarımıza sabır diliyorum… Geçen sene bu günler de büyük bir beladan toplum olarak kurtulduk… Bu saldırı demokrasiye yapılmış bir saldırıdır, bu saldırı devletin kurumları içince sinsice örgütlenmiş kişile
Yıllar önce çocukların düşünme yelteği gelişsin diye bazı sorular sorardım, Oğlum Ahmet sorduğum adalet nedir, sorusuna verdiği cevap kısa, çocukça ama somut, bir o kadar da net… “ Suçluya cezasını, Haklıya hakkını vermektir” dedi oğlum Ahmet… Bunu söylediğin de 12 yaşındaydı sanırım… Bu çocuğun bildiğini koskoca yöneticiler bilmiyor mu? Biliyor ama dert adalet değil, dert üzüm yemek değil bağcıyı dövmektir, adaleti her iktidar sopa olarak kullandı ve adalet k
Bugün artık özellikle Kürt kökenli T.C vatandaşları Emperyalistler ve PKK’nın işbirliğini biliyorlar, bu nedenle bu örgütle bağını koparttıklarını, bu öğütün propagandasının etkisinden kurtulduklarını görüyoruz… Bunun nedeni artık bu örgütün emperyalist bir oyunun parçası olduğunu hepimiz daha net gördük… Bu toprakların insanı olarak emperyalist oyunların bir parçası mı olacağız, yoksa bu oyuna karşımı duracağız? Benim kanaatim bu toprakların, Anadolu’nun çocukları olarak, T.C devletinin, Türkiye’nin her yerin de yaşayan vatandaşları
Ramazan bereketiyle gelir derdi atalarımız, yine öyle geldi, bereketlendi hanelerimiz, rızıklarımız… Ben pide yaptırmaya gittim baktım ki 10 kişi daha var benden önce, bizim ma
TOSYA ZİRAAT ODASI İFTAR DAVETİ VE SOSYAL SORUMLULUK ALAN KURUMLAR
Denizbank’ın destekleriyle, Tosya Ziraat Odasının düzenlediği ve geleneksel hale gelen iftar yemeği bu yıl da yapıldı ve ben de Ziraat Odası başkan yardımcısı Kadir Eken’in davetleriyle iftar yemeğine icabet ettim…
Davetlileri kapıda karşılayan Ziraat Odası Başkanı Ahmet Akdiken, Denizbank Tosya Şubesi Müdiresi Elif Katırcıoğlu Akacık ve Yine deniz bank çalışanı, tarım Bankacılığı Portföy Yöneticisi Bünyamin Karacan katılımlarından dolayı davetlilere teşekkür ettiler
Tarım toplumundan sanayi toplumuna geçerken, bir eşiği zamanında atlayamamanın sıkıntısını hala yaşıyoruz… Sonra buhar makinelerinden üretimin geliştiği eşiğini de geç atladık, son olarak internetin kullanılması aşamasına kadar dört eşik yaşayan bilim v sanayi dünyasın da bizim gibi toplumlar bu eşikleri hep müşteri olarak aşmaktadırlar… Şimdi sanayi 4.0 eşiğini de zamanın da atlayamazsak, önümüzdeki 100-150 yıl bunun sıkıntısını yaşamaktan kaçamayız… Bu bilinçle, öncelikle entelektüellerimiz, akademisyenlerimiz,
Müslümanların yaşadığı Adlarına İslam ülkeleri deme de zorlandığım ülkeler de kah iktidarların, kah da dış oyunların, biraz da iç meshepsel aşırılıkların neden olduğu bir kaos uzunca bir dönemdir yaşanıyor. Buna bazıları bahar dedi, biz son bahar dedik… Şimdi de Sunni blok diye bir şey oluşturuldu ve bu blok hızlı bir şekil de meshep savaşı diyemeceğim, bir Müslüman iç savaşına hazırlanıyor havası diyebiliriz. Buna etkin devletlerin destekleriyle, şlşb içine direk girmeleriyle Dünya savaşına kadar evrileb
Körfez ısındı, sizde şöyle düşünebilirsiniz ne zaman soğudu ki, gerçekten de uluslararası emperyal müdahaleler, otoriter hükümet modelleri buradaki sorunu besliyor, bunlar bu coğrafyanın gerçekleri oldu, üzülüyoruz… Bu coğrafyayı, bir zamanlar biz idare ediyorduk, din birliğimiz var, anlaşmalarımız var, sözleşmelerimiz var, ekonomik ilişkilerimiz var… Suriye ile uzun bir sınırımız var, buradan bize yansıyan istikrarsızlıklar var, PYD ve PKK’nın uluslararası emperyal destek a
Ankara da Kastamonuluların önde gelen sivil toplum örgütü Kasyö- Der (Kastamonu ve Yöresi Dernegi) Yönetim kurulu başkanı Kahraman Uyanık ve Yönetim kurulundan 4 arkadaşımızla (Ali Çotuk Bşk. Yrd.- Yavuz Mütevelli Bşk.Ydr. Şenal Kara Koodinatör – Hüseyin Benek Yntm Krl Üys) olarak Kastamonumuzun yerel yöneticilerini, Üniversite Rektörünü ve Ticaret Odası Sanayi Odası gibi sivil toplum Örgütlerini ziyaret ettik. Bu ziyaretimizde hem Kastamonunun sorunları hakkın da karşılıklı görüş alışverişinde bulunuldu… Ziyaret ettiğimiz Kişiler hem de derne
Ankara da Kastamonuluların önde gelen sivil toplum örgütü Kasyö- Der (Kastamonu ve Yöresi Dernegi) Yönetim kurulu başkanı Kahraman Uyanık ve Yönetim kurulundan 4 arkadaşımızla (Ali Çotuk Bşk. Yrd.- Yavuz Mütevelli Bşk.Ydr. Şenal Kara Koodinatör – Hüseyin Benek Yntm Krl Üys) olarak Kastamonumuzun yerel yöneticilerini, Üniversite Rektörünü ve Ticaret Odası Sanayi Odası gibi sivil toplum Örgütlerini ziyaret ettik. Bu ziyaretimizde hem Kastamonunun sorunları hakkın da karşılıklı görüş alışverişinde bulunuldu… Ziyaret ettiğimiz K
Ankara da Kastamonuluların önde gelen sivil toplum örgütü Kasyö- Der (Kastamonu ve Yöresi Dernegi) Yönetim kurulu başkanı Kahraman Uyanık ve Yönetim kurulundan 4 arkadaşımızla (Ali Çotuk Bşk. Yrd.- Yavuz Mütevelli Bşk.Ydr. Şenal Kara Koodinatör – Hüseyin Benek Yntm Krl Üys) olarak Kastamonu’muzun yerel yöneticilerini, Üniversite Rektörünü ve Ticaret Odası Sanayi Odası gibi sivil toplum Örgütlerini ziyaret ettik. Bu ziyaretimizde hem Kastamonu’nun sorunları hakkın da karşılıklı görüş alışverişinde bulunuldu… Ziyaret ettiğimiz
KASYÖ- DER KASTAMONU TİÇARET VE SANAYİ ODALARI ZİYARETİ - 3
Ankara da Kastamonuluların önde gelen sivil toplum örgütü Kasyö- Der (Kastamonu ve Yöresi Dernegi) Yönetim kurulu başkanı Kahraman Uyanık ve Yönetim kurulundan 4 arkadaşımızla (Ali Çotuk Bşk. Yrd.- Yavuz Mütevelli Bşk.Ydr. Şenal Kara Koodinatör – Hüseyin Benek Yntm Krl Üys) olarak Kastamonu’muzun yerel yöneticilerini, Üniversite Rektörünü ve Ticaret Odası Sanayi Odası gibi sivil toplum Örgütlerini ziyaret ettik. Bu ziyaretimizde hem Kastamonu’nun sorunları hakkın da karşılıklı görüş alışverişinde bulunuldu&hell
Şükürler olsun ki rahmet, bereket ve mağfiret ayı olan bir Ramazan’a daha ulaştık, bu akşam bu paylaşımdan sonra ilk teravi namazımı kılmak üzere mahallemizde ki camide cemaate katılacağım, birlikteliğin göstergesi olan aynı safa duracağım, aynı Allah’a inanmanın, aynı yöne dönmenin, aynı şekilde ibadet etmenin coşkusunu hep birlikte yaşayacağız. Allah muhabbetimizi, sevgimizi saygımızı artırsın…
Yine bu gece ilk sahura hep beraber kalkacağız, bu heyecanı yaşayacağız, bu yıl ki ilk orucumuza niyet edeceğiz, orucumuzu tutacağız. Bir ay boyunca evimize davet edeceğimiz misafirler gelecek, dav
Muhalefet İktidar ilişkisini Gelin, Kaynana ilişkisine mi benzetsek… Olmaz ya…
Bu ilişkiyi Kuma, Kuma ilişkisi mi desek, ayıp oluyor abi… Ne diyelim o zaman, Sen söyle…
Madem kızıyorsun o zaman elti görümce ilişkisi derim, deme abi asabımı bozuyorsun… Biraz daha yumuşat….
İktidar muhalefet ilişkisi zıt kardeşler ilişkisi olabilir mi? Olamaz abi başka bir ifade bul… Ya sende hiç birini beğenmiyorsun ve kendinde bir şey demiyorsun…
Siyasiler genelde aynı şeyi farklı bir şekilde söylerler, bu kongrede de Cumhurbaşkanımız R. Tayip Erdogan da yine aynı şeyi yaptı… 7 Haziran da, 1 Kasım da, 16 Nisan da ne söylediyse aynı şeyleri aynı üslupla yine söyledi… Oraya alkışlamak için gelenler de alkışladı, kongrede seçim olur ya, seçim oldu mu?? Onu bilmiyorum, seçim için iki seçecek olması gerekmez mi, tek listeyi, tek adayı delegeler tek listeyi, tek adayı seçiyormuş gibi yaptılar anlaşılan… Ülkemizi yöneten bir parti oluşundan dolayı hayırlı olsun, Allah başarılar nasip etsin dilerim…
Ülkemizin dünya ahlak liginde ki yeri ve puanı ne derseniz çok iç açıcı değil derim… Bunun için 20-25 yıl geriye gidelim durumumuz neymiş görelim, sonra günümüze dönelim durumumuz nedir ona bakalım aradaki farkı değerlendirin durumun vahametini anlayın/anlayalım…
Yıl 1995 toplum olarak ahlaki vaziyetimiz şu: Yolsuzluk sıralamasında 29’uncu sıradayız, bugün aynı listede 75’inci sıraya düşmüşüz…
Ahlaksızlığımızın kaynakları nedir dersek, adaletsizligimiz diyebiliriz, başka, bencilliktir, başka, adaletsizliği, bencilliği kapatmak için başvurulan yalanlarda diyebiliriz… Daha başka ahlaksızlık da diğer davranışlar gibi insan tarafından öğrenilmesi ve yaygınlaşmasına dayalı bir kanıksanışın toplumumuza sirayet etmesi de diyebiliriz. Bütün bunlar birbirini beslemekte ve bize ahlaksızlığı getirmektedir. Bunların yanı sıra onlarca daha neden, yüzlerce daha davranış sayabiliriz…
Betonlaşmanın nedeni ne derseniz, en kolay yöntemle en kolay şekil de arsa rantına dayalı yapılış ve satıştan sonra ekonomik getirisi olmayan %200-300’lere varan kar oranlı binalar, bizim yarınlarımızın ekonomik betonlaşmasına neden olacaktır… Ekonomik betonlaşma ne demektir?
Ekonomik betonlaşma, toplumsal kaynakların aşırı bir şekilde, inşaat sektörüne ve bunun yan kollarına diğer ekonomi sektörlerini etkileyecek kadar kaynak ayrılmasıdır. Buna dayalı olarak ekonominin dış etkilere karşı esnekliğini de kaybetmesi de diyebiliriz… Bunu en yoğun yaşayan ülkelerin başında ülk
(Dinlemek Esenliktir Diyen Esen Eryiğit Hanımı dinledik.)
“Beni can kulağıyla dinlermisin, demek benim gönlümden senin gönlüne giden yolu acık tut demektir. Fikri Adil”
Esen hanım hem kitabını tanıtacak, hemde kitabı üzerine konuşacağını bir ilandan duydum, kendisini 5-6 yıldır tanırım, bulunduğu ortamlarda iletişimi son derece iyidir… Bunun nedenini ben çok sosyal bir kişi oluşuna bağlardım, ama yanıldığımı sunumunu dinlediğim de, kitabını aldığımda anladım… Bu iletişim gücünü dinlemesine bor&c
19 MAYIS 1919’A NASIL GELİNDİ, SAMSUN’A NEDEN ÇIKILDI?
Bundan 98 yıl önce ülkemizin kurtarıcı ve kurucu lideri M.Kemal Atatürk’ü Samsun’a çıkmaya yönlendiren olayları neden sonuç ilişkisi içinde değerlendiremeyen… Üstelikte aynı zamanda tarihçiyim, yazarım, çizerim, din adamıyım, akademisyenim, siyasetçiyim diyen bir grup insan olduğu öteden beri biliniyor… Bunlar hangi propagandanın, hangi merdiven altı eğitimin etkisindeyse, sanki başka bir ülkenin vatandaşıymış gibi, ülkenin kurucusuyla, sistemiyle sürekli sorun yaşıyorlar…
Batı uzun bir dönemdir, eski itibarını kaybetmeye başladı, ilk eksen bu alanda kayıyor, eskiden batı dediğimizde insan hakları, demokrasi, özgürlük, yardım anlardık, anlaşılırdı… Şimdi ne anlaşılıyor, önce bunu batılı dost dediğimiz ama düşmanlıklarıyla düşmanların bile yapmadığı NATO, ABD, AB gibi cepheye buradan açıkça soruyorum… Sadece biz de mi suç? Ya da Afganistanlılarda mı? Iraklılar da mı? Libyalılarda mı? Mısırlılar da mı? Suriyeliler de mi? Bu kadar adaletsizliği, bu kadar çifte standarttı bu insani vicdan götüremez, Sizin vicdanlarınız nasıl götürüyor? Devam edelim mi?<
(Dünya Eşitsizliği Konuşuyor, Nükleer Silahlar Kadar Tehlikeli Buluyor)
Sorunun önemine dikkat çekmek isteyen uzmanlar, bu sorunun yani Eşitsizliğin, nükleer silahtan ve nefretten, fanatizmden daha tehlikeli olduğunu söylemeleridir ki, artık önlem alma sorumluluğu ve zorunluluğu anlaşılıyor… Peki, eşitliğin sınırları nedir?
Eşitsizliğin ölçüldüğü kat sayıya Gini Kat sayısı denir, 0 ile 100 arasında ölçülür yüze yaklaştıkça gelir dağılımı bozulur, sıfıra yaklaştıkça gelir da
Her mesleğin, her bilim dalının bazı gerçekleri vardır, bunu hepimiz biliriz, ekonominin de temel dinamikleri ve gerçekleri vardır. Bu gerçekleri yok sayarsak, bindiğimiz dalı keseriz… Kesiyormuyuz, kesmiyormuyuz, siz karar verin… Ben şu nedenlerle kestiğimizi düşünüyorum…
Ekonomi neye dayanır, sermayeye, üretime, işletmeye, maliyete, tasarrufa, kaynağa, pazara, hammaddeye, enerjiye, alt yapıya ve bunlar kadar önemli teknolo
Demokrasinin olmazsa olmazı seçim denir, seçim ancak iki seçilecek varsa yapılabilir değil mi? Tek seçici veya tek seçenek olursa demokrasi olur mu? Bence Olmaz sizce? İşte demokrasinin olmazsa olmazı seçimden önce seçileceklerin olmasıdır, bunun için muhalefet çok önemlidir, demokrasi için en önemlidir… Üzerine düşündüğümüz de demokrasi ve Muhalefet ikiz kardeştir diyebiliriz… Bu kardeşlerden biri yaşamazsa diğeri de yaşayamaz, biri havaysa diğeri
Bu başlık nereden çıktı diyorsanız, toplumsal hayatın içinde yaşayın görün derim, evet bir günümü, bu günün içinde bana çıkarılan sorunları anlatacağım, izlerseniz sizde tanık olursunuz…
İlk olay, otobüse bindim otobüste aşağı yukarı 50-60 kişi var, ben kitap okuyorum, mahallemden şehir merkezine gidiyoruz, bir müddet ilerledikten sonra, ön taraftan tartışma sesleri geldi, konu nedir diye baktığım da engelli birisi otobüse binmek istiyor, şoför bu otobüs de engelli rampası yok diyor, engelli vatandaşımız ve refakat edenler ille
Bugün farklı parti mensuplarının yanı sıra bazı CHP lilerle de konuştum, aldığım cevaplar farklıydı, bu farklı düşünen insanlar bir konuda ya tam anlaşıyorlardı, yada nüans farklarıyla,CHP’nin sert tavrından rahatsız olduklarını söylüyorlar… Bazı CHP’liler ise CHP yi pasif buluyor, bazıları AİHM’ye başvurulmasından ciddi rahatsız olduklarını ifade ediyorlardı… Sanki CHP bizim toplumun Avrupa’ya karşı nasıl bir antipati için de olduğunu unutuyor, kendi tabanının bile nabzını tutamıyordu… Türkiye mahkemelerine güvenmiyor, başka mahkemelerden yargılama bekliyor, ona başvuruya hazırlan
İnsanların topluluk halinde yaşama ihtiyacı duydukları konusun da toplumbilimciler hem fikirler… Tartışma hangi ölçüler de, hangi kurallarla kimin yönetim ve denetimin de toplumsal hayat yaşanacağı üzerine olduğunu görüyoruz.. Bu ortak yaşam için ortak kanaatler, üzerine ortak yaşam kuralları çıkaran toplumların ortaklaşa yaşamı daha yüksek standartlarda becerdiklerine de tanığız… Biz Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları da bunu nispeten başarıyoruz, aslolanın daha iyi nasıl yaşanır
Emperyalistler yenilecekler, işbirlikçileri de, neden bu kadar net konuşuyorum derseniz, kendimce delillerim var. Tarih yalan konuşmaz diyorlar hani, benim de tarihten çıkarımlara dayalı bu düşüncem..
Örnegin emperyalistler Vietnama girdi, ne oldu, 1955-1975 arasında 20 yıl süren savaşı kim kaybetti?
Daha devam edelim mi? Türkler Milli mücadeleyi, kurtuluş savaşını kime karşı yaptılar, emperyalistlere karşı, kim kazandı Türkler… Türkler işi kısa tuttu, 1919 da başlayan mücadele 1922 de kurtuluş zaferiyle bitti…
Genelde yazacağım konuyu akşamdan belirlerim, yada not defterime bakar ona göre konu seçerim, bu sabah ikisini de yapmadım… Ne yapayım, Ne yazayım diye düşünürken, çok uzun zamandır aşk yazmadığımı anladım, ne büyük ihmal Allahım, aşkı hayatımızdan mı çıkardık ne, çıkardıksak ne büyük yanlış yapmışız, bence aşksız yaşanmaz ki, yaşansa da insanca bir yaşam olmaz ki, sizce yaşanır mı?
Aşk en söz edileniyle karşı cinse aşık olmak ve böylece aşkı yaşamak olarak bilinir ve daha çok, romancılar, çizerler, şairler, şaireler aşkın bu alanını yazıları
Bu referandum da CHP hayır cephesinin amiral gemisiydi, uyguladığı yumuşak güç politikasıyla, toplumun muhalefetine öncülük etti, parti flaması kullanmadı, bunun parti meselesi olmadığını, sistemin değişikliği olduğunu sistem değişimine gerek olup olmadığını sordu ve sistem değişikliğine gerek yok diyenleri bir araya getirebildi… CHP’ye toplumsal muhalefeti bu derece örgütlediği için toplumumum adına teşekkür ederim… Bundan sonrası için ne yapılması gereğini CHP politika belirleyicileri tartışıyordur sanırı
Devlet bazı geri kalan veya gerekli olan alanlarda üretimi artırmak için teşvikler verir, vermektedir… Bu uygulamayla üretimi düşük alanlar da üretimi artırmayı planlar… Bu planlar dahilin de üretiminin artırılması düşünülen alana, vergi indirimleri, kredi kolaylıkları, girdi sağlama avantajları, ithalat veya ihracat ayrıcalıkları saglanır… Yetmezse doğrudan teşvikler yapılır, bu teşviklerle üretiminin artırılması planlanan ürün yada alan her neyse desteklenir… Olması gereken budur da olanlar, ekonomik mantıkla çelişir haldedir…
Referandum gercektende tek seslilikle, baskın bir sesle yapıldı, ama sonuç olarak millet çok sesliyiz dedi, bu sözünü de sandığa yansıttı… Bu arada yaşanılan demokratik eksilikler AGİT (Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı) raporuna yansıdı… Bizde bu rapordan yararlanarak, referandum eleştirisi yapmaya çalışıyoruz, buyurun birlikte bu eleştiriyi yapalım…
Söz konusu raporda ifade edilen Referandum aşamaları, Mevzuata göre, uluslararası
Bu eleştiri, aslında karşımızdakilerin bizi değerlendirmesidir, bu değerlendirmeler bazen canımızı sıksa da, bizi üzse de değerlendirmek eleştirmek, öz eleştiride bulunmak gerek, eleştiler bize tutulan aynalardır aslında diye düşünerek…
Bu tasarıyı savunanlardan olan iktidar partisini ve evet’i destekleyenleri ben AGİT raporuna göre değerlendireceğim... Ayrıca referandum süreçlerine görevli olarak yakinen de tanık olduğumu belirteyim.. Hemen Onlar da kim, P
(Biz Vatandaşlar Referandumu, Demokrasi Şölenine Çevirdik Sizde Bizi Takip Edin Dedi)
Millet dedi ki, biz evet veya hayır derken şunu demek istiyoruz! Ne evet diyenler, nede hayır diyenler birbirlerine saygısızlık yapmasın, demokratik sınırlar için de sistem yürüsün, yürürken dengelere dikkat edilsin, çatışmadan, bencillikten, fanatizmden uzak durulsun… Evet bence bunu dedi, kazanan kıl payı kazandı, kaybeden kıl payı kaybetti, biz toplum olarak bu durumdan ne kazanabiliriz artık önümüze ona göre bakmalıyız. Ne kazanabiliriz?<
Dünya Genelin de Sağlık Çalışanları Resim Sergisi ile Kastamonu Evleri Paris’e Uzandı, İşte Sanatın Gücü, Burada Türkiye’nin Kastamonu Evleriyle/Konaklarıyla Temsilinin Önünü Açan Hemşerimiz Mehmet Acılara Bir Kastamonulu Olarak Teşekkür ediyorum…
Numune Hastanesinde Mühendis olarak görev yapan değerli hemşerimiz Mehmet ACILAR, sağlık personelinin sanatsal faaliyetleri çerçevesince personelinin düzenlenen sanat çalışmalarına resimleriyle katıldı, ülkemizi ve bir Kastamonulu olarak, Kastamonu evleri
(Maliyet Hesabı Nedir, Attığın Taş İle Ürküttüğün Kuş arasında ki Dengedir.)
Sürekli büyüyoruz, patlamalar yapıyoruz, gösteriş için binalar yapıyor ve kıt olan kaynakları adeta inşaat aracılığıyla heba ediyoruz, bu ne demektir? ? ? Evet, üç kere düşünmeliyiz olmayanı dağıtıyoruz lafı üzerine, neden mi? Varken yapmak bir maliyet, borçla yapmak iki maliyet demek de ondan, bir yaptıklarımızın maliyeti, iki aldığımız bo
Hayatımız da her şeyi bilen, ama ne eğitimi aldığı belli olmayan tiplerle karşılaşırız, ben bunu tesadüf sanırdım, yalnız bir akademisyen de üzerinde durunca, anladım ki toplumumuz da bu durum çok yaygınlaşmış… Bu aslında iyi gibi ama kötü neden?
Ben bir vasat vatandaşım, kendime güven duymak için nedenlerim olmalı, bunu güven duymak ve kendimce bilgiler edinmek, benim kendi alanımda bilmemi, işlerimi doğru yapmamı sağlar, güzel… Ama her şeyi biliyorum diye her konuda özellikle toplumsal konular da rast gele kararlar alırsam, Allah korusun doğru yapıyorum de
(Değerli Yalnızlıktan, Derin Yalnızlığa Savrulanlar)
Suriye meselesinin bizi nasıl etkilediği ortada, Suriye’nin nasıl etkilendiği ortada, çözüm o daha belli değil… Nasıl bir çözüm öngörülüyor oda belli değil, orada bulunan etkin devletler, onlarla hareket eden İran, Suriye devleti, onlara karşı durmaya çalışan Türkiye’yi yalnız bırakmaktadırlar… Orada bulunan iki etkin devletin araların da anlaştığı, terör örgütlerinin hareketlerine izin verdiği, yeni yeni agır silahlarla destekledikleri ha
Suriye de işler düzelecek mi, düzelmeyecek mi derken daha da mı karışacak yoksa? Çünkü Rusya, İran, ABD, Türkiye, Arabistan, İsrail, Irak tabiki bu arada Suriye merkezi Yönetimi, orada vekâleten savaşan gruplar, her şeyin sorumlusu gibi gösterilen işid, orada karışık bir durum var, gerçekten de orada ne oluyor? Üzerine düşünmemiz gereken bir sorun, gerçi
Vatandaşlık üzerine düşünürsek, sorumluluğunun çok olduğunu anlarız, vatandaş önce vatanı, vatan yapar, sonra vatan nasıl idare edilecek onun için bir devlet ve devlet sistemi kurar, sonra kendi oluşturduğu bu sınır ve düzen içinde vatandaşlık hakları ve sorumluluklarıyla yaşar. Böylemi olur, genel olarak böyle olurken bazen bu durum da aksaklıklar olabilir, bizde bunların nedeni üzerine duralım, neden bu aksaklıklar olur?
Bence, bunun temel nedenlerinin başında adalet eksikliği gelir, kurduğunuz düzen bazı vatandaşlara ayrıcalık tanırsa, bazılarıda itiraz eder,
Vatan nasıl vatan olur diye sorduğumuzda ilk olarak uğrunda ölen varsa toprak vatandır deriz, der geçeriz, geçmemeliyiz, devamında şöyle bir düşünce geliştirmeliyiz… Vatan nasıl, vatan olur ve vatan olarak korunur, sahip çıkılır? Evet, vatan nasıl vatan olur, biraz daha üzerinde derinlemesine düşünülmesi gereken konudur, gelin birlikte düşünelim vatan nasıl vatan yapılır, vatan olarak nasıl korunur?
Vatan, canla, kanla vatan yapılır, dünyanın bir toprak parçası diğer toplulukların da bu toprak parçasının sizin olduğunu kabul etmesi ve ettirilm
Biz kendi konumumuzu nasıl anlarız, kıyasla örneğin ülkemiz Kuzey Yarım kürede deriz, günayde olmadığını anlarız, bir gençle kendimi kıyaslarken yaşlıyım derim, alanın çok iyi bir sporcuya iyi deriz, iyi olmayanı bildiğimizden, neden iyi diye hemen oracıkta bir değerlendirme yaparız… Bunu biraz genişletelim mi?
Şimdi ben yorum yapmıyorum, kendi bulunduğumuz noktayı görebilmek için bazı ipuçları veriyorum, buyurun (?)
Ekonomik kıyaslama, önce kimle kıyaslacagız, bizden daha iyi olanlarla, vasatla kıyas, vasatl
Canlı hayatın yarısı dişi, yarısı erkek, gördüğünüz neredeyse tüm canlılarda sistem böyle, biz insanlarda da… O zaman çok rahat şunu söyleyebiliriz, biz insanın yarısı dişi yani kadındır, hayata, yaşama katkısı diğer canlılarda olduğu gibi biz insanlarda da kadınlar türümüzün devamı için çok büyük katkılar sunuyorlar… Bunlar işin biyolojik doğruları, oysaki sosyal hayata yansıyan yanıyla kadınlarımızı ihmal ediyoruz diyebiliriz, ihmali bırakın öldürüyoruz… 2016 yılında kaç kadın cinayete kurban gitti dersiniz? İnternet elinizin altında sorun bakalı
Ekonomik reformlar sadece ekonomik reformlarla mı yapılır yoksa, diğer alanlarda da reformlar gerekir mi? Diger alanlar derken, hukuk alanında, eğitim alanın da, hatta din alanın da bile reformlara ihtiyaç vardır. Bunlar birbirini tamamlayan, hatta destekleyen durumlardır. Nasıl mı, egitim ekonomiyi hem düşünce, personel olarak destekler örneğin, teknik teknolojik gelişmeyi sağlayacak bilim insanları egitim aracılığıyla yetiştirilir, yeni düşünce ve icatlarla ekonomi gelişir, kalifiye elemanlar yine egitim aracılığıyla yetişir. Hukuk sistemimiz gerekli güveni vermezse, bırakın dışardan gelecek yabancı yatırımı, içerdeki yerliler, milliler bile
Çevre bilinciyle temizlik bilinci ters orantılı olduğuna tanık oluyorum, nereden çıkarıyorsun diyorsanız yaşam tarzlarımızdan… Öyle bir temizlik anlayışımız oldu ki adeta çevreyi kirletmek için temizlik yapıyoruz, olur mu öyle şey demeyin oluyor işte…
Bir yemek yapıyoruz bu yemeği yeme aşamasında kirlilik saymıyoruz tabaktaki kalıntılarını kirlilik sayıyoruz, sizce bu normal mi, yoksa bu bize, reklamların, tüketime yöneltmek masadıyla bize ulaştırılan bilgilerin yö
Dedem deli Dumrul diye bir hikaye anlatırdı, hikayenin özeti şöyleydi; Deli Dumrul köprü yapmış geçende bir akçe, geçmeyenden iki akçe alıyormuş insanlarda iki akçe vermemek için, mecburen bu köprüden geçerlermiş… Bu hikaye nasıl aklıma geldi derseniz, anlatayım…
Biz insanlar teknolojik gelişmeye dayalı olarak uzakları yakınlaştık, Dünyanın en uzak noktasına 5-10 saat da gider olduk… O uzak noktalar yakınlaştı mı, ya da yakınlaşmaya dayalı olarak ne kazandık? En yakımız olan yerlere uzaklaştık, ne kolu komşu ziyaretimiz oluyor nede sılahi rahim yapıyoruz, akraba ziyaretlerimiz eskisi kadar sık olmuyor, bir hemşerisiyle karşılaştığımızda eski sevinci yaşayamıyoruz, neden dersiniz?
Ben köyler arasının eşekle gidip gelmelerine, tanık olmuş biriyim, örneğin Yağcılar köyünden bizim köy olan dikmene ziyarete gelenler vardı, ama gelenden &ccedi
Ömer Seyfettin’in hikâyesini okumayan, okuduğu hikayelerden etkilenmeyen neredeyse kimse yoktur. Buna rağmen bu yazarımızın hakkını tam olarak teslim etmiş değiliz, nedeni ne derseniz, ben bu konu üzerine hep beraber düşünmeliyiz derim… Devamla benim de naçiz hane düşüncelerim var, bunu belirtmeden geçemem… Benim düşünce şu, ben bir yazı yazıyorum, bunun konusu milli bir meseleyse beni bazıları milliyetçi ilan ediyorlar… Ben bu milletin ferdi olarak bu milletin yaşadığı milli sorunu nasıl görmezden gelebilirim ki? Ben milliyetçi olarak yazarlar camiasında
Yılmaz amcayla tanışalı 5-6 yıl oldu, her grubun bir fedakarı vardır, Yılmaz amcada Keciören deki arkadaş grubumuzun fedakarlarındandı… Hiç şikayet etmez, hiç kimseyi kırmaz, buna rağmen de zaman zaman onun için bir şey yaptığımızda helallik isterdi… Biz canı gönülden ona hakkımızı helal ediyoruz, bizde ondan helallik istiyoruz…
Yılmaz amcayla daha gecen Pazartesi günü görüştük, hal hatır sordum, iyi olduğunu sadece dizinde biraz ağrısını olduğunu ve onu da sabırla karşıladığını söyledi… Bende doktora git Yılmaz amca dedim, yok ya Hüseyin dedi, Allah&rsq
POLİTİKASIZLIĞI ÇOK ÖNEMLİ BİR POLİTİKA GİBİ SUNMAK
(Topluma Politikasızlığı Seçtirmek)
Artık her işin çivisi çıktıya bu politika yapmanın da çivisi çıktı, politikalarını topluma anlatmak yerine işi politika satmaya cevirdiler. Bir seçim kampanyasın da ilk yapılacaklar listesini yapan parti merkezinde ki toplantıda ki kurgusal olarak konuşmalara yakından bakalım mı? Toplantı yapılır, ilk önce lider partinin ileri gelenlerinin gazını almak için konuşmalarını sağlar, herkes konuşur lideri rahatsız etmemek için liderin daha önce sağd
Bu kadar gerilim, bu kadar ayrışma, bu kadar sorun sizce neden oluyor, bir yerlerde hata yapıyoruz ki bunlar yaşanıyor, nerede hata yapıyoruz hiç düşünmeyecekmiyiz? Önce sonuçları görelim ve üzerine düşünelim diyeceğim, sonuçlara neden olan, nedenleri düşünsek bu noktada olmayabilirdik, daha iyi olurdu da, biz hep sonuçlarla ilgilenen toplumuz da ondan mı böyle, ne dersiniz?
Haberlere bakıyorum, bilmem kaç bin tane akademisyen t
Birçok arkadaşımda, ailemde, düşündaşlarımın arasında, sosyal medya da, o kadar çok nefret söylemiyle karşılaşıyorum ki şaşmamak elde değil.
Düşünün birini o kadar sakin, o kadar sakin adı karınca ezmeze çıkmış... Öte yandan bir görüyoruz ki trafik de, maç da, siyasette fanatiğin, ortama nefret ve fitne yayanın önde gideni olduğunu üzülerek görüyoruz... Ben bu durum üzerine haberi olmadan farklı düşünceye mensup arkadaşlarıma sordum a ve b partileri hakkında ne düşünüyorsun di
Egitimin amacı nedir dersek, neden, nasıl eğitilmesi konusunda adım atmış oluruz, egitimin eğitmediği konusuna gelince… Bunu ben söylenmiyorum ülke ve dünya genelinde çocuklarımızın girdiği sınavlardaki verdikleri doğru ve yanlış cevaplar söylüyor.. O kadar net söylüyor ki, biz anlamamak için adeta aklımızı tatile gönderiyoruz, neden biz de oluşan zihniyeti eğitim şu hale getiriyor… Biz sorunu çözemeyiz, büyüklerimiz çözer, büyüklerimiz bizim büyümüş halimiz olduğuna göre onarda diyor ki, bir üst akıl bizi engelliyor… Gördüğünüz g
Marketlerin Raflarına bakıyorum ürünlerin isimleri Türkçe olsa da çoğu ithal, kullandığımız gaz ithal, petrol ithal, iletişim araçları, şirketleri, finans şirketleri, yabancı, geçenlerde tavuk firmalarımızdan birini daha sattık ve daha satma ihtimalimiz yüksek kurumlarımız ve şirketlerimiz var… Bunları bir çoğu bizim adımıza üreten firmalarımızdı, onlar artık yoklar…
Fütüroloji gelecek üzerine düşünmek ve düşünsel çıkarımlarda bulunmak desek yeridir, ama bunu Falcılıkla, Kainlikle, Astroloji ve Medyumlukla karıştırmamak lazım… İnsanlığın geliş, oluş, ilerleyişini izleyerek gelecekle ilgili öngörüde bulunulmasıdır diyebiliriz… Bir bilim olmakla birlikte özellikleri itibariyle somutluk bakımından diğer bilimlerden ayrılmakta, eldeki verilere göre tahminler yapmaya çalışmaktadır, olağan şartlarda da öngörüler de bulunmaktadır.
Bir Anayasa değişikliği var, bu degişiklige evet diyen bir iktidar partisi ve MHP yönetimi var, birde bu degişiklige hayır diyenler var, buraya kadar normal gözüküyor, iktidarın her dediğine evet demek ne kadar doğru hiç muhalfet edilmeyecek mi, edilenleri en agır sözlerle ithamlarla suçlarsanız yarın hayır diyenlere saldırılar olursa sorumlusu olursunuz… Bunun için çok dikkat edilme
Batı dediğimiz de, demokrasi, laiklik, insan hak ve özgürlükleri anlaşılırdı, ne oldu bizimle veya başka ülkelerle kıyasladığın da, bir iki güvenlik sorunu oldu ve güvenlik mi, insan hakları mı dendiğin de hemen dengeyi kaçırdılar… Hani özgürlükler ülkeleriydi, hani insan haklarına üst düzey dikkat eden ülkelerdi, bir iki terör olayı her şeyi yıktı… Daha başka şeylerde yıkıldı, adalet, yıkıldı, hukuk yıkıldı, laiklik yıkıldı, demokrasi kaldı böyle giderse oda
Ekonomik istikrar için ne yapmalıyız, Anayasayı mı değiştirmeliyiz, Yürütmeyi Cumhurbaşkanına mı, Başkana mı devretmeliyiz? Terörle mücadele için de bunlar mı gerek? Yanlış yerde istikrar arıyoruz, oysa ekonomik istikrar için dış ticaret açığının azaltılması, döviz girdisinin sağlanması, bunun için de yerli üretimin artırılması, üretimin artırılması için de yol, köprü, kamu binası, her boş yere ihtiyaç varmı yok mu demeden cami yapılması yerine fabrikaların ve Araştırma geliştirme Atölyelerinin yapılması gerekmez mi? Üreterek ekonomik istikrarı sağlayabiliriz, so
3-4 Seçimdir liderler karşılıklı acık oturumlarda tartışmıyorlar, neden acaba? Bence birisi tartışmadan kaçıyor, kim acaba tartışmadan kaçan, kendi düşüncelerini vatandaşların karşısına geçip anlatmak kaçan tartışmadan kaçan ya kendine güvenmiyordur, yada başka bir gizlediği amacı vardır… Olmasa bile ben böyle yorum yaparım… Ben şahsen T.C vatandaşı olarak parti liderlerinin Tv ye çıkarak, hatta bir propaganda dönemin de en az üç dört defa olmak üzere çıkıp vatandaşın önünde ekranlarda düşüncelerini anlatmalıdırlar… Bekliyorum? Sizc
MUHALEFET
Evet muhalefet deyince ne anlıyoruz, ben demokrasi anlıyorum, siz ne anlıyorsunuz? İktidarın yaptığı her şeye iktidar yanlıları gibi alkış yapsın istiyorsanız, ne demokrasiyi nede muhalefeti anlamamışsınız demektir… Ama bizim muhalefet gibi, yeni yetme tavrıyla yapılan her şeye itiraz eden bir muhalefet anlıyorsak, yine yanlış anlıyoruz demektir… Açalım bakalım muhalefet ne işe yarar demokrasiler de muhalefetin görevi nedir? Neden muhalefet vardır? Sınırlandırılmayan denetlenmeyen iktidar istikrar mı getirir? Bu sorular üzerine düşünmek gerek… Biz muhalefet neden vardır üzerine düşünelim mi? Bir defa herkes, benim gibi düşünecek demek insanlığın bastığı dalı kesmek, kendi ayağımıza sıkmak, insanın fıtratına ters hareket etmek demektir… Neden? Biz bir düşünceyi uygulayacağız bunu tartışmaya açmazsak, tartışmazsak, bunun eksik yanlarını nasıl görürüz… Düşünelim iktidar kaç konud
YİNE BİZİ GERECEKMİSİNİZ? (Yine Seçim, Yine Gergin Günler Mi?) Bizim siyasetçilerimizin bir tavrı siyaset yapamadıkları için bizi dini, milli, kurulu değerlerimiz üzerinden, yaşam tarzlarımız üzerinden taraftarları yapıyorlar… Yani demiyor ki ben şunu yapacağım, öteki demiyor ki ben böyle politikalar uygulayacağım 7 Haziran ve 1 Kasım biraz kültür üzerinden siyasetten vazgeçilerek propaganda yapıldı.. Hep öyle olmalı… Bir bölüm siyasetçiyi dinleyin din elden gidiyor, Mehmet amca Melahat Teyze dinine imanına sahip çıkmak istiyorsan bizim partiye oy ver… Bak Türbanı da serbest ettik polis kızlarımızda takacak… Öbürü cevap veriyor sistem elden gidiyor kurtuluş savaşındayız ne oluyoruz
Ekonomiyi daraltan nedenler üzerine düşünürken yedi gerekçe bulduk, daha önce altı gerekceyi yazdık bu yedincisi, bu ne derseniz İnternet üzerinden, tv ler aracılığıyla pazarlama ve doğrudan pazarlama diyebiliriz…
İnternet üzerinden dünya genelin de alış veriş yapılabiliyor, fiyat da makul, sadece sahtekârların verdiği güvensizliğe dayalı bu pazarın büyümesi olması gereken den daha yavaş, iyiki yavaş yoksa birçok nedenin bir araya geldiğ
İran, Rusya ve Türkiye’nin Dışişleri Bakanları 20 Aralık 2016 tarihinde Moskova’da bir araya gelerek aşağıdaki hususlarda anlaşmışlar, bölgesel işbirliğinin önünü açmışlardır. Önce bu mutabakatın maddelerine bakalım ardından, bölgesel işbirliğine evet ama evrensel dengeleri ihmal etmemek şartlarıyla…
-İran, Rusya ve Türkiye; çok sayıda etnik yapı barındıran, çok dinli, mezhepsel olmayan, demokratik ve laik bir devlet olarak Suriye Arap Cumhuriyeti’nin egemenliğine, bağımsızlığına, birliğine ve toprak bütünlüğüne olan sa
Suriye sorunu bizi çok üzdü de Irak üzmemişti mi, bu toplumlarla duygusal bağımızın yanı sıra coğrafi ve ekonomik bağlarımız da var’dı şimdi bu ülkelerle kırılan gönülleri, kopan bağları onarmaya çalışıyoruz. Rusya, Ermenistan, İran, Irak, Suriye, Mısır, İsrail, Libya ile ya direk sorunlarımız var yada Uyguladığımız politikalar nedeniyle biz karşı oluşan tepkilere dayalı sorunlarımız var… Rusya ile sorunları aştık sayılır, İranla da aynı, Irakla yumuşama sinyalleri başladı, Suriye merkezi hükümetiyle de bu üç ülkeyle anlaşmamıza bağlı olarak yumuşama başlayacaktır, Umudundayım… İsraille de
Demokrasilerin, demokrat toplumların belki de en önemli iki sorunu vardır, biri doğru seçimi yapabilmek diğeri ise seçileni denetleyebilmektir… Üzülerek belirteyim bizde ikisinde de sorun var…
Doğru kişileri seçmek için ne yapmak gerek, öte yandan aday olan siyasilerin ne yapması gerek bu seçme işi sadece bize ait bir şey değil, bize sunulan bilgi, belge, aday, adaylar ve bunların söylemleri… İşte tüm bunlar önemli, biz bunları nasıl seçilecek veya seçilmeyecek diye ayırt ederiz? Parti tüz&uum
Her şeyin dengesi olur da devletin dengesi olmaz mı, olur, her şey bir dengeye ihtiyaç duyar da devlet bir dengeye ihtiyaç duymaz mı? Duyar, o zaman bir devlet nasıl dengede durur veya devletlerin dengesi nasıl oluşur, bunlar üzerine durulması gerekir diye düşünerek dengeli devleti anlamaya çalışalım mı?
Evet, devlet büyük bir güçtür, en zenginimize karşıda büyük bir güç, en fakirimize karşıda büyük bir güçtür böyle olması toplumsal bir dengenin oluşmasına yardımcı olur, toplumlar bö
2016 yılsonu, 2017 Yılbaşına kadar devletin aşağı yukarı tüm alacakları yapılandırılmış, ödeme zorluğu içinde ki vatandaşların mağduriyetleri giderilmiştir, yapılandırılmayan bir borçlu kesim kalmış, onlar da yeni yılda devleti idare edenlerden, konuyla ilgili bakanlıklarında, genel müdürlüklerinden yapılandırma haberi beklemektedirler… Yapılandırılmayan bu borçlar Çevre Şehircilik Bakanlığının Aracılığıyla ağırlık olarak köylere verilen konut kredileridir. İster Şehircilik Bakanlığının önerisiyle, İster Maliye bakanlığının önerisiyle veya Hazine Müsteşarlığının Önerileriyle bu ma
Vatandaşlarımıza kamu da görevler verilir, bu siyaseten olduğu kadar bürokraside de olabilir… Bu görevler neden verilir, görevler neden kabul edilir, görevlere neden aday olunur? Görünen amaç kamusal hizmettir, ama bazı istisna kişileri bir kenara koyarsak iş artık hizmetten çıkmış toplumun kamuya hizmet ettiği bir duruma gelmiştir. Bir hastaneyi düşünün hasta sayısının iki katı personel var, bir maden ocağını düşünün madenciden çok büroda çalışan var, bir cami düşünün cemaat olarak tek imam var oda maaş aldığı için namaz kılıyor… Bunla
SALDIRI HALİNDE BİLE KENDİ TABANINA HİTAP ETME ALIŞKANLIGI
İstanbul da bir saldırı oldu, sadece bu mu geri doğru bir yıl için de 33 bombalı saldırı 750 şehit vermişiz, 500 vatandaşımız can vermiş, 1660 vatandaş yaralanmış, 15 temmuz gibi bir kalkışma yaşamışız, bütün bu yaşananlara rağmen… Ben bakıyorum Siyasilere, cemaatlere, toplumsal kümeleşmelere hala kendi tabanına hitap etme derdin de.. Yazıklar olsun bu tip siyasetçilere, din adamlarına, kendilerine bilimsel yobazlar diyeceğim her şeye muhalif tiplere, din adına kin kusan yobazlara yazıklar olsun… Hitaplarımızda önce Türkiye toplumu sonra bizim siyasal veya cemaatsel yapılarımıza hitap etmeliyiz… Şe
(Yeni Yılımızın İçine Edenleri Şiddetle Kınıyorum, Toplumsal Düzenimizin Bozulmaması İçin Kinimi, Nefretimi Kontrol altında Tutuyorum, Her Şeye Rağmen Yeni Yılı Kutluyor, Ölenlerimize Rahmet, Yaralılarımıza Şifa, Yakınlarına ve milletimize Sabır diliyorum.)
Yeni bir yıla daha girdik, eski yılın sonu, yeni yılın başı yılbaşı, insanlar zamanı kavrayabilmek için çok çeşitli takvimler icat etmişler v mecburen de bir gün başı, bir hafta başı, bir aybaşı bir de yılbaşı oluyor takvimlerde… Yoksa zamanı nasıl hesaplayacağız, bizim devletimiz bir takvimi re
Önce anayasa ne için yapılır, bu konuyu düşüncede gerekçelendirelim mi? Sonra bu gerekçelerin nasıl daha iyi olurunu hep beraber arayalım ne dersiniz? Anayasa neden gereklidir, toplumlar, vatandaşlar kendi devletlerinin kendi haklarına hukuklarına saygılı olsun diye devletlerini sınırlandırma gereğinde dolayı Anayasa ortaya çıkmıştır, evet devleti öyle bir sınırda tutacağız ki bizim haklarımızı çiğnemesin, çok güzel… Burada başka bir sorun çıkıyor devletin güc&uu
Tartışmaya Katılalım, Asgari Ücret 1600 Lira mı Olsun 2000 Liramı?
Asgari ücret kaç lira olmalıdır sorusunun cevabı işçiysen farklı, patronsan farklı, hükümet yetkilisiysen farklı, iktidar partisi üyesiysen farklı, muhalefetsen farklı, sendikacıysan farklı olabiliyor… Az daha unutuyordum sendikacılarda kendi aralarında üçe ayrılırlar, bir İşçi sendikası, İki patronlar sendikası üç iktidarın ve patronların dümen suyundaki sendikalar bunların hepsine asgari ücret kaç lira olmalıdır dendiğ
(Devletin Teröristlerle, İllegal Unsurlarla, Suçlularla Mücadelesi Hukuk İçin de Olmak Zorundadır, Çünkü Atalarımız Mülkün Temeli Adalettir Derken, Hukuk demek İstemişlerdir, Burada ki Mülk Devlettir.)
Kadim kültürün çocuklarıyız, ister Şeh Edibali’yi dinleyelim, ister Mukaddimeden İbni Haldun’u okuyalım, adalet, merhamet, saygı, sevgi, töreye, yazılı kurallara öncelikle devletin uyması, hırsla, öfkeyle hareket edilmemesi gereğinin altının kalın çizgilerle ç
Gelir dağılımında ki adaletsizliğin yada eşitsizliğin, yada en üstteki %20 de ekonomik varlıkların %80’in de toplanması deyin ne derseniz deyin sonuç da ekonomik darlığa neden olduğu bir vakadır. Bunu kabul etmezsek düzeltme cabası içinde olamayız…
Olayı şöyle acarsak daha iyi anlamış oluruz toplumun %3 o kadar çok harcıyor ki, her şeyi talep ediyor, ultra lüks
(Parasal Genişlemenin, Para Bolluğunun Neden Olduğu Balon ya da Köpük (ekonomik anlam da)
Bu anlatacağımız hikaye değil gerçek, nispeten ülkemizin şimdilerde yaşadığı duruma uyuyor, bol paraya dayalı şişme, hormonlu büyümenin sonuna mı geldik, bunu önümüzde ki aylarda analayacagız, ilk işareti konuttan dan bekliyorum, sonra arabalardan, sonra her şeye yansıya bir makuliyete dönüş, ederinin, değerinin üzerinde ki fiyatların ederine değerine d&o
Altı, Atıl Kamu Personeli, Personel Fazlalığının ve Şişkin Maaşların Ekonomi Üzerin de Daraltıcı Baskısı
Kamu Personellerinin maaş ve ödenekleri, abartılı bina ve araç kira ve cari giderlerin kaynak savurganlığına neden olarak yatırımların yavaşlamasına tüketimin artmasına neden olması ve kaynak eksiliğinin yatırım eksikliğine dönüşerek ekonomik daralmaya neden olduğunu söyleyebiliriz. Evet bunu söyleyebiliriz ama kim dinler kimse… O zaman sorun burn
Vergiler gelirden ve kardan toplanacakken biz de direk tüketimden toplanıyor, bazı temel ihtiyaçların için de yarı yarıya vergi olduğunu görüyoruz, Alkol ve Sıgara gibi temel ihtiyaç olmayan ama alışkanlıklara dayalı bu ihtiyaçlara da neredeyse yarı yarıya vergiler eklenmiştir. Petrol ürünlerinde de durum farksızdır ve sonuç olarak bu istenilmeyen bir durum olan ekonomik daralmaya vergilerin de katkısı o
Dünyayı paylaştığımız ülkeleri incelediğimiz de bazı uzmanlıklar görüyoruz, ABD, Fransa silah sanayinde iyiler, Almanya otomobil sektörün de uzmanlaşmış, Japonya mühendislikte ve elektronikte, Çin örneğin de olduğu gibi her şey de, G.Kore elektronik teknolojisin de iyi ve bunların dışında ki sektörler de iç piyasa da taleplerini karşılayacak bir dengeleri var… Biz nede iyiyiz, tarımda ve tekstil
Bir devletin, şirketin ya da kişinin belirli bir tarih itibariyle birikmiş borç miktarının toplam gelirine oranına borç yükü deniyor. Kamu borç yükü denildiği zaman kamu kesiminin belirli bir tarih itibariyle birikmiş iç ve dış borçlarının toplam miktarının GSYH'ya oranı anlaşılır. Biz bu konuda (GSYH) ne durumdayız, sanırım durumumuz fena değil, bunu sık sık gündeme getiren ekonomistlere şunu hatırlatmakta fayda var. Ben
Üretici ile tüketici arasında maliyetleri artıran nedenler üzerine durulması gerekir, hem üretici dolayısıyla hem de üretim gücümüzü erten bu durum tüketicinin de şikayet ettiği bir durum olarak karşımıza çıkıyor… Hükümet ise bu alandan enflasyona gelen baskıdan rahatsız, dolayısıyla bu rahatsızlıklar nasıl giderilebilir?
İstanbul'da Dolmabahçe'de oynanan Beşiktaş-Bursaspor maçı bittikten yaklaşık 1.5 saat sonra bombalı araçla polislerimize yönelik hain bir saldırısı düzenlenmiştir. Daha bir dakika geçmeden ikinci saldırı ise Maçka Parkı'nda olmuştur. Polislerin son anda fark ettiği canlı bomba engellenememiş ve kendini patlatmıştır. Bu hain saldırılarda 40’u aşkın vatandaşımız şehit olmuş, bazıları ağır olmak üzere 166 kişi yaralanmıştır. Allah şehitlerimizi rahmetle karşılasın, yaralılarımızı da şifa versin, yakınlarımıza ve milletimize de sabır versin dilerim.. Sadece bu patlama mı canımızı yaktı, yok 18-19 ay içinde yaşadı
Konum bizim nerede durduğumuzu belirler, biz nerede duruyorsak dünyayı, ülkemizi oradan görürüz, dünyada ülkemizde ki vatandaşlar da bizi orada görür, bizim konumumuz nedir sorusuna biz bile zor karar veriyorsak, bir konum sorunu yaşıyoruz demektir. Konumsuzluğa dayalı savrulmalar bize güveni azaltır… Örnegin siyasi ekonomik, teknolojik konumlarımız vardır, bunlara biraz yakından bakacak olursak nerede durduğumuzu veya durmadığımızı görürüz….
Hepimiz toplumumuzun iyiliğini istiyoruz, Hepimiz ülkemizin teknolojik, ekonomik canlanmasını istiyor, üretimin, istihdamın, gelirin dolayısıyla refahın artmasını istiyoruz.
İktidar da bunları istiyor, muhalefet de bunu istiyor, vatandaş da bunu istiyor, hepimiz bunun için devamlı arayışlar içindeyiz, bu yazıda bu arayışlardan biri bu yazı yazılıyor. Bunların olabilmesi için sorunun doğru teşhis edilmesi gerekir ki, sorunla doğru mücadele edebilelim, çözü
Döviz neden Türk Lirası karşısın da yükseliyor, döviz açığımızı mı var, neden dövize ihtiyaç duyarız gibi sorular döviz açığının, dövizin artma nedenlerini anlamamıza yardım edecektir… Neden döviz acığımız mı derseniz, siyasetçiysem, 150 milyar dolar rezervimiz var derim, iktidara yakın ekonomistsem 300 milyar dolayın da acık olduğunu söylüyorlar ama araştırmak lazım derim, Muhalefete yakın bir ekonomistsem 400 milyar dolar civarında acok olduğunu söyleyebiliriz derim hepsi de genellemeler içinde doğrudur. İşte tam bu noktada gerçekleri öğrenmek için demokrasinin beşinci gücü, topluml
(Yönsüz Kişinin de, Toplumun da Yönü Sorunlara Doğrudur. Fikri Adil )
Yine bir yön sorunu var, yönümüz batıya mı doğuya mı, ışık doğudan doğar diyerek büyüdük ışık Dünyanın doğası ihtibariyle doğudan doğuyor, ama kültür ve medeniyet ışığı ise nereden doğacağını insan kendi tayin ediyor… Bizim ışığımızı ararken, nerede arayacağız, doğuda mı, batıda mı, kendi köklerimizde mi, yoksa bir sentez yaparak kendi ışığımızı kendimiz mi, yakacağız ve önce ben’i sonra Milleti, Vatandaşı daha sonra komple ülke
Demokrasi güçleri dediğimizde öncelikle güçler ayrılığının güçlerini anlıyoruz, sonra demokrasinin iyi işlemesini sağlayan başka güçleri… Güçler ayrılığının amacı devletin gücünün tek elde toplanarak otoriterliğe, Tiranlığa dönüşmemesi, devletin, yönetimlerin denetimsizliğin verdiği yozlaşamaya maruz kalmaması için güçler ayrılığı devletin gücünün Yasama, Yargı, Yürütme gibi ayrı ayrı kurumlara gücün paylaştırılmasıdır…
Bir yasa hazırlık aşamasın da geri çekildi neden? Muhalefet, sivil toplu örgütleri, sade vatandaş yasanın bazı olumsuz sonuçlar doğuracağı uyarısı, önerisi, kaygısıyla tepki gösterildi… Bu tepkiden siyasal rant veya kazanım elde etmek yerine uyarılar üzere düzenleme yapacağını beyan eden, tasarıyı gri çeken hükümeti kutlamak lazım diye düşünerek demokrasiler de yasa nasıl hazırlanır hazırlanmalıdır, üzerine düşünelim mi? Düşünelim bakalım?
Bir yasa hazırlanacak, şehir planlaması ile ilgili, kimle görüşülecek tab
YASA HAZIRLAMA, HAZIRLIK AŞAMASIN DA TASARIYI MUZAKERE ETME
Biz toplum olarak eleştiriyi, bize tepki gösterilmesini genel olarak sevmeyiz, ama eleştiri ve tepkiler belki bizi yanlış yapmaktan koruyacaktır. Bu bir de toplumun her kesimini ilgilendiren yasa yapımı aşamasındaysa bu konuyla ilgili düşüncelerini ifade etme, eleştiri, tartışma, dikkate alınmadığın da tepki gösterme gayet normaldir..
Yalnız biz de sorun şu gibi gözüküyor, her şeyi yaparım diyen iktidarla, her şeye itiraz eden muhalefet birbirine karşı ciddi güvensizlik yaşanmaktalar… Yasalar yapılırken nasıl yapılır, hangi aşamalardan geçer bunlar be
Eğitim Toplumun Temel Taşıdır, Eğitimin Temel Taşı İse Öğretmendir. Fikri Adil
Evet, eğitim biz insanı insanlığın zirvesine taşır, eğitimsizlik de tersine vasatlaştırır, bunu hepimiz biliyoruz, biliyoruz ama eğitimi bilgi edinme değil, bilimsel yöntemler öğrenme değil, mesleki nitelikler edinme değil, yeteneklerin geliştirilmesi, kültürel aktarım değil, eğitimi sadece sınava hazırlanmaya dönüştürmüş durumdayız… Bu durumun topluma yansıması en yoğun şekil de yaşanıyor…
“Ülkemizde bir darbe girişimi olmuş, bu darbe girişimin de ya sessiz kalınmış, yada durumu kurtarmak için nezaketen destekler açıklamalarla destek verilmiş, sanki darbenin suçlusu T.C devleti ve Hükümetiymiş gibi tavırlar takınılmıştır… Son haberler ise darbeye adı karışanlara siyasi sığınma hakkı konusunda çok büyük kolaylıklar sağlandığıdır. Ben bunları orta doğunun kaosu kadar batının akıl kaosuna da bağlıyorum…””
Şimdi bu nereden çıktı derseniz size aşağıda hem haberlerden alıntılar hem de bu haberlerin bağlantılarını verdim… S
Algı muhafazası ne demektir derseniz akıl muhafazasıdır derim, akıl muhafazası nedir derseniz beni, bizi muhafaza etmek demektir, yani çok çok önemlidir… Farkındamıyız derseniz yok, algı körleşmesi yaşıyoruz, bunu ders kitaplarından alınca, popüler satış listelerinin başlarında ki kitaplarla ve bize ulaşan her haberle yapıyorlar… Kim yapıyor, biz yapıyoruz n demek yani biz kendi algımızı kendimiz kontrol etmiyor başkalarının kontrolüne veriyoruz öyle mi? Tam da öyle daha hafifleştirerek yazarım ben felaket delallığını seve
Evet, nasıl kişilerin bir enerjisi varsa toplumların da toplumsal enerjileri vardır, bu nasıl oluşur, nerelere harcanmalıdır üzerine, toplumumuzu düşünmeye davet ediyorum… BU nereden çıktı derseniz toplumsal enerjimizi yanlış kullandığımızı düşünüyorum da buradan çıkardım… Yoksa şimdiye kadar kaostan(kargaşadan) kurtardığımız G.Kore ol
Demokrasilerde devletin kuvveti üçe ayrılır biri yasamadır, yasa yapar bu meclistir, buradaki vekiller, yasa tasarısı önerileriyle veya hükümetin önerileriyle, kendi vicdanlarına göre oy vererek yasaların yapılmasını sağlarlar.. Bu normal işleyiş de böyle olur, bizde genelde lider ister vekiller onaylar, onun için bu kuvvet sakat işler… İkinci kuvvet ise yargıdır, yargının halini ise yargıya güven araştırmalarının sonuçlarından öğrenebilirsiniz, burada da sorun yaşıyoruz, diğer kuvvet ise yürütmedir, yürütme artık baskın kuvvet haline gelmiştir diğer bütün kuvvetleri
CHP ana muhalefet partimiz, demokratik, laik, sosyal adaletçi politikalarıyla siyaset yapıyor, iktidarın alternatifi çıkacaksa CHP den çıkacak, Çıkacak mı? İktidarın fiziki başarıları var, bu başarılar da yolların, köprülerin etkisi var, ama iktidarın ekonomik ve politik başarısızlıkları var fakat halkla kültürel bağlarını iyi kullanarak bu eksikliği kapatabiliyor.. Bu kültürel bağ başarısızlıkların da iktidarın imdadına yetişiyor… Nereye kadar bilemiyorum… Konumuz iktidar değil ana muhalefetimizi oluşturan CHP’nin vatandaşlarla kopukluğudur… Bu kopukluk nasıl giderilebilir derseni
Ben ülkemizde birçok yazar çizer, siyasetçi hatta akademisyenler bile sadece ve sadece kendi kaynağından haberler aldıklarını düşünüyorum… Kendi kaynağından bilgiler alıyorlar, yani bir kaynak ve haberdar olma saplanmışlığı yaşanıyor, bu durum hayali bir dünya yaratmamıza neden olduğunu görüyorum…
Önce şunu netleştirelim, demokrasiyi istiyormuyuz, hemen hemen herkes istiyor, demokrasiler de parlamenter sistem de başkanlık sistemi de var mı, evet…. O zaman sorun nerede?
Sanırım sorun şurada, biz birimizin demokratlığına güvenmiyoruz, demokrasi dışına çıkarlar mı acaba diyoruz, gerçekten de böyle bir niyet var mı, niyetler okumalar üzerinden siyaset yapılır mı, yok… O zaman herkes tartışmalara niyetler üzerinden değil açıkladıkları metinler üzerinden devam etmelidir, yani elimizde bir taslak bir öneri olacak bunu tartışacağız, başkanlık sistemi ama y
Endüstri 4.0, robotlarla insanların bir arada, hatta daha agırlıklı olarak robotların kullanıldığı bir sanayi, bilim devrimine neden olacağı öngörülüyor ve ona doğru ilerliyoruz, bu devrim merkezi bir akıl yönetimin de çalıştığı bir sistemi vaat ediyor. Bu devrimin nasıl bir paylaşım sorunu çıkaracağı üzerine de düşünmemiz gerekmez mi? Gerekir, bazılarınızın biz klasik sanayi devrimini daha tamamlayamadığımızı düşünerek ne oluyor ne devrimi, dediklerini duyar gibiyim, dünya bu yeni endüstri cağına giriyor&h
(Ekonomik Kibrin Sonucu, Bencillik ve Ekonomik İstismardır)
Kibir şeytan işidir, kibir sevimsizliktir, kibir odur, budur ama ekonomik kibir nedir? Valla çok basittir bunu anlamak…
Üç örnekle bunu anlamaya çalışalım….
Birinci örnek evde geliri olan ve bu geliri aile fertleriyle paylaşması gereken kişilerin sadece kendileri için bu gelirlerini harcadıklarını düşünün… Örnegin geliri olan,
Bizim yönetim sorunu olduğu aşikâr, bunu kişilere de bağlamamak gerek, neden mi? Bir denetimsizlik, iki karar aşamalarında uzman, akademisyen, düşünür, entelektüellerin düşüncelerini dikkate almamak, sonuç yanlış alınan kararlar ve sonuç olarak katlandığımız toplumsal zararlar… Toplumsal zararların sorumlularının denetimle belirlenmesi yasal olarak hesap sorulması veya toplumun da bu toplumu zarara uğratanlara tepki gösterilmesi gerekmektedir. Yalnız tepkilerin yasal sınırlar iç
Hepimiz bir yaşam tarzının içine doğarız, bunu kabul etmek durumun da kalırız, bu kabulle yaşarken farklı yaşam tarzlarıyla karşılarız, biz bu yaşam tarzlarına karşı ister istemez çeşitli tavırlar takınırız… Bu tavırlar saygıyla, hoşgörüyle karşılama gibi olumlu olabileceği gibi, tepkisel davranışlarla olumsuz da olabilir… Bu iki tavrın yanı sıra ne olumlu ne de olumsuz tavır da takınılabilir. Yani üç tavırdan birini seçeriz, bu seçim aynı zaman da şu demektir…
(Suriye Sorunun da Çözüm Bölgesel İşbirliginde mi?
Suriye sorunu ile ilgili 20 ye yakın yazı yazdım, ilkyazım 2011 Kasım da olsa gerek, yine bölgesel işbirliği, yine sığınmacılar için güvenli bölge, Suriye’nin toprak bütünlüğü kırmızı çizgimiz olmalı demiştim, şimdi gelinen noktada haklı çıktığımı görüyorum… Yalnız bu kadar sığınmacının hem ekonomik, hem sosyal sorunlara neden olacağını herkes tahmin etti… Nitekim oluyor da, sadece bizim için değil sığınmacı olarak gelen Suriyeliler de sorun yaşıyor&hel
(50 kuruşa aldığım suyu 1 lira 50 kuruşa işediğimin resmidir.)
Ülkem de sorunlardan sorun beğen, Son sorunlarımızdan en önemli ikisi Demokratik, Laik, Dini ve vatandaşlık sınırlarını bilemeyen Cemaatlerin neden olduğu sorun ve kültürle, biyolojiyi siyasal hakları karıştıran, vatandaşlığı unutan, uluslar arası güçlerle işbirliği yapan etnik terör örgütünün neden olduğu sorun… Çok canımızı yakıyor, buna rağmen başka sorunları da görmezden gelemeyiz… Nedir bunlar derseniz, tra
Bir cenaze defedilmesine tanıklık yaptım, Behzat abimizin yeğeniydi, yaş daha henüz 20-22 yaşların da öyle ki yaşını bile sormadım, bu yaşa ölüm yakışmıyordu… Daha yaşayacağı çok zaman vardı, daha yapacağı çok iş vardı, Annesi sana her şey yakışıyor ölüm bile yakışmış oğlum diye ağlıyordu… O anaydı, ağlasa anam ağlar, gerisi yalan ağlardı… Burada ananın canı yanmış ve o yanan yürekten çıkan yangınının kokusu sanki hepimizi dağlamıştı.. Hepimiz ağlıyorduk ana başk
Savaş ve Barış her savaş nihai olarak barışla sonuçlanır bu güzel, ama savaşmadan barış inşaa edilemez mi? Bence edilebilir, kişiler dâhil kurumlar, devletler, topluluklar, toplumlar yani insani
Evet, hep şunu sorarız Suriye de ne işimiz var, ben de merak ederim gerçekten de bu ülkede ne işimiz var, cevabı kestirmeden verelim, ABD’nin ne işi var, İran Rusya gibi ülkelerin ne işi varsa, PYD’nin, PKK’nın ne işi varsa İŞİD’in ne işi varsa bizim de o işimiz var… Onların ne işi var binlerce kilometreden geliyorlar, bura da ülkelerinin çıkarını koruduklarını söylüyorlar, burada bir taraf oluyorlar, bizim burnumuzun dibinde ki olaya kayıtsız durmamızı ne Uluslararası camia, ne vatandaşlarımız beklememelidir… Suriyedeyiz çünkü burası herkese sorun oluyor…
Sürekli burada bazı adli olaylar oluyor, lüzumundan fazla gündeme taşınıyor, bu haberler canlı tutuluyor, bazı dedikodular oluyor bilinçli yayılıyor, son saldırının ise hedefi bir düğün evi oluyor, insaf burası düğün evi, kimin geleceği değil belli, çoluk çocuk, yaşlı genç akrabalarının mutluluğuna ortak olma niyetleri… Bu olay da 50 vatandaşımız hayatını kaybetti bunların 29’u çocuk ve 94 vatandaşımız yaralandı, bu saldırı da hayatını kaybedenlere rahmet yakınlarına sabırlar, yaralılara şifalar dileriz… Bu kentimiz de
Savaş demek, çatışma demek canların yanması demektir, Suriye dede böyle olmaktadır.. Şimdi oturduğumuz binaya bir muhaliflerin, bir de iktidarın güvenlik güçlerinin, birde vekaleten savaşan yabancı savaşçıların bombalar attığını düşünün… Duvarların beton tavanların sizi koruyamadığını hatta üzerinize çökerek öldürdüğünü düşünün… Bunların yetmediği ve bunları destekleyen dünyanın belli başlı devletlerin bizzat işin içine girerek kendi uçaklarıyla da bu ülkenin kentlerini, ailelerin hanelerini bombalamaya başladılar… Sonu&
Demokratik yönetimlerde, sistemlerde vatandaşlar kendi içlerinden seçtikleri temsilcilerle yönetme yetkisini kullanırlar… Bunun önünde ki her engel siyasal adaletin gerçekleşmesini engeller. Bu ülkemizde uzun süredir devam eden bir yaradır, yani siyasal adalet gerçekleşmemektedir, Neden mi?
Partiler de adayları belirleme yöntemleri adaleti sağlamamak üzere oluşturulmuştur… Ben kendi ilçem Tosya dan örnek vereceğim: İki seçim dönemi üst üstte üçüncü sıraya konulan bir aday olan Zafer Nalbantoğlu, ü&
Sosyal sorunlardan EKONOMİK sorunları göremiyoruz, bunun için de önlem almada gecikiyoruz. Ekonomik sorunlar da zamanın da önlem almamak demek, sorunun yarın daha da büyüyerek karşımıza çıkması demektir. Bu nedenle bı sorun üzerine biraz düşünelim mi?
Finans piyasasının ardından reel piyasada da normale dönüşü, nakit sıkışıklığı geciktiriyor. Nakit sıkışıklığının çözümü bankaların desteğine ve vergi taksitlendirmelerinde ki kolaylıkların, yanı sıra Reel sektörün de bazı fedakârlıklarına bağlı olduğu görül
15 Temmuz demokrasi bayramı ilan edilmelidir, bu gün insanlar seçtikleri meşru hükümete karşı yapılan darbe girişimine karşı canlarını ortaya koyarak iradelerine sahip çıktılar.. Evet, demokrasi irade gösterme özgürlüğüdür, yani seçme hakkıdır, yasal partiler de örgütlenerek iktidarı ele geçirme hakkını içerir… Öte yandan demokrasi seçtiğin yöneticilere tepki gösterme hakkını da içerir… Demokrasi vatandaşların devleti kimin yöneteceğine karar verdiği sistemin adıdır… Bu nedenle aslında bu bayramın ismi şöyle olursa daha iyi o
Kalkınmanın bir sektörü olacaksa ki bu iki öncü sektör imalat sanayi ve tarım olması gerekmez mi? Türkiye’nin gelişmiş ekonomilere yetişebilmesi için üretimin iki ayağına yatırım yaparak dünya ile rekabet eder hale gelebilmesi için bu iki alanda yatırımların yoğunlaşması gerekmez mi? Hayatın her alanın da kullanacağımız makine, alet ve savunma için üretilmesi gereken silahlar ancak imalat sanayi ve onunda gerisinde araştırma geliştirme (AR-GE ile mümkündür… Ayrıca
Her işin bir ilmi vardır, bu ilim bilim insanlığın ortak tecrübeleriyle ortaya çıkmıştır, nasıl ki ekonomi, maliyet üretim, kar, tasarruf, yatırım gibi kavramları, kuralları kullanarak işler… Aynı şey de siyaset için de geçerlidir, siyasi sistemler demokrasi, Monarşi, krallık, liberalizm, sosyalizm, otoriter, demokratik yönetimler gibi yönetim sistemlerine dayanırlar… En basidinden kahvede okey oynarken bile bu oyunun kuralları vardır, kuralına göre oynamazsak sorun çıkar… Biz demokratik sistemle siyaseti okuyoruz ve yapıyoruz, bu nedenle demokratik sistemin kurallarını biraz hatırlayalım mı?
Dün Suriye de, Irak da izlediklerimizin bizim de başımıza gelecegini tahmin edebildik mi? Ucaklarımız, helikopterlerimiz, tanklarımız halkımızı, polisimizi, askerimizi, meclisimizi, kamu binalarımızı bombaladı, kurşunladı buna kızan halk bazı askerleri linç etti... Birde ne görelim televizyonlarda izlediğimiz çatışmalar başımıza geliverdi.... İşte bu nedenle böyle anlarda nasıl davranmalıyız, görevimiz nedir diye düşünmek durumundayız... Buyrun...
Son yaşanılan darbe girişimi sırasın da ülkemiz de büyük bir demokrasi sınavı yaşandı ve bu sınav demokrasi taraftarlarının kazanmasıyla sonuçlandı… Biz bu sınava 5 acıdan bakalım ve kendimizce değerlendirmeye çalışalım… Öncelikle demokrasiye sahip çıkan herkese teşekkür eder, bundan sonrası için de demokratça tavırlar bekleriz.
1- Muhalefet acısında bakalım, bütün muhalefet partileri demokratik sistemden ve seçilmiş hükümetten yana tavır aldılar… Bu demokratça bir tavır kendilerini kutlarız, bundan böyle
Ben bir toplumun ferdiyim, bir milletin ferdiyim, bir ülkenin vatandaşıyım burada benim görevim nedir? Bu toplumsal işleyişin içinde sorumluluklarımı yerine getirmektir. Bir fert, bir vatandaş sorumlulukları nasıl yerine getirir?
Otobüs şoförümüzün otobüsünü iyi kullanırsın yolcuları istenilen noktaya ulaştırışın, bu ulaşım esnasın da trafik kurallarına uyarsın o toplumun sorumluluk sahibi toplumuna katkı sunan bir ferdi olursun… Güvenlik görevlisisin, güvenliğini sağladığın kişi için iş sahibisin, onun güvenliğinden sen sorumlusun ve görevin ön
T.C Devleti, Yasaları vatandaşlarını suçtan, suçludan korumak mağduriyetlerini önlemek için vardır, suçla suçlularla mücadele de, bir aile, bir siyasi düşünce ve bir inanç biçimi için oluşmuş topluluklar toptan suçlanamaz, suç işleme eğilimleri yüksek bir aileden suçsuz çıkabileceği gibi, suç işlemeyen bir aileden suçlu da çıkabilir… Bunu daha geniş inanç ve siyasal topluluklar içinde düşünebiliriz, biz kendi yaşam tecrübelerimizden bunu biliyoruz… Bu yüzden suçların şahsiliği hem hukuki bir ev
Darbenin beş ayağı, bir Meşru Hükümet, İki Meşru Hükümete Saygılı Askeri Üst kademe ve kanat, Üç Siyasal Kanat, Dört Medya kanadı, beş en önemlisi de halk… Demokrasi açısından iyi sınav verdiler, geçmiş olsun tüm vatandaşlar olarak, ülke olarak büyük bir beladan kurtulduk, daha kanlı olabilirdi, Kazanan Türkiye oldu, kazanan demokrasi oldu… Kaybeden ise hem emir komuta zincirine hem de, seçilmiş meşru yönetime isyan eden darbeciler, cezasını bulacaklar&hell
Bir Sosyal piyasa düşünün, bir ekonomik piyasa düşünün, bir siyasal piyasa düşünün ve hepsinin de vasat olduğunu düşünelim buradan iyi, daha iyi arayışı çıkar mı? Üzerinde düşünelim mi?
Bir ekonomik piyasa düşünün, çalışanlar toplumun beşte birini, yani %20 sini, yani geriye kalan %80’i bu yüzde yirmi üreterek, imal ederek besleyecek yada işlerini onlar görecek…. Yani bu %20 yüz kişi
Avşa Adası, Marmara Denizi'nin güneybatısında yer alan "Marmara Adaları" adıyla anılan takımadalarından biridir… Yüzölçümü 20,6 km², kıyılarının toplam uzunluğu 27,5 km olup, Avşa Adası'nın kuzeyinde Ekinlik Adası, Kuzeydoğusunda Marmara Adası, Doğusunda ise Koyun Adası ve Paşalimanı Adası bulunmaktadır… Takımadalar arasında, kapladığı alan bakımından, Marmara ve Paşalimanı Adalarından sonra üçüncü büyüklükte olup deniz ve güneş turizm mi için uygun bir yerdir. Fiyatlara ortalama olup diğer turizm bölgeleriyle kıyaslandığın da hesaplı bile denilebilir. Ben buraya Yunus Pansiyonu İşle
Öyle satışlar oluyor ki, öyle hizmetler oluyor ki, maliyet, 10 kuruş satış on lira, bazen bu işin içine, yeni bir icat, teknik teknolojik katkılar girdiğin de ise maliyet, satış fiyatı arasında ki uçurum kat be kat, artıyor acaba bin kat artan varmıdır desek mutlaka vardır..
Bu çelişkiyi gösterebilmek için iki örnek vereceğim biri cay, yani şu bizim çay, diğeri ise lahmacun, yani şu bizim bildiğimiz lahmacun bunların fiyatı ne olabilir ki demeyin…. Oluyor işte… Ne fark ediyormuş, semt, ne fark ediyormuş marka restoranlarda sunum, ne fark ediyormuş il, ilçe vs..vs<
Ben bu sorunla ilgili neredeyse 20 ye yakın yazı yazdım, bunların bağlantılarını yazının sonun da vereceğim… 2011 Kasımın da ne demişim neler olmuş, sonraları ne demişim ve dahası dediklerim de ne kadar öngörülü olmuşum, doğru çıkmış… Bunları sizin takdirinize bırakıyorum.. Geliyorum diyelim ki 20 yazıya, hemen baştan diyorum ki, Suriyelilere vatandaşlık hakkı yanlıştır… Neden yanlıştır? İşte bu yazımızda onun üzerin de duracağım, yalnız şunu da peşinen belirteyim Suriyelileri ülkelerin de ki sorun bitinceye kadar en iyi şekilde misafir edeliyiz, bu ümmet olmanın, insan olmanın gereğidir…
Ülkemiz de koltuğa oturanlar genel olarak oraya ne için oturduklarını unutuyorlar, gerilimsiz geline sistemle gitmeyi kabul ederek, toplumsal sorunları çözmeye ve toplumun refahını artırmak için gelen siyasetciler… Genel olarak kendi koltuk derdine düşerler…
Tabiki koltuk da kalmak istemeleri normaldir, ülkeyi partiyi, yönetmek istemeleri normal ama, ister parti yönetimine ister ülke yönetimine geldiğiniz sistemle gitmeyi kabul etmezseniz sorun çıkar bilmelisiniz… Tayyip Bey Belediye başkanı olarak başladı, tabi ki daha önceleri de vardı,
Teröristlerin amaçsız adamlar gibi görünse de, bir amaçları vardır, bu amaçları yasal sistemin savunucusu devleti, bu devletin vatandaşlarını vur kaç taktikleriyle, silahlı silahsız demeden alçakça saldırılarıyla zafiyete uğratmak ister… Biz bu tuzağa düşecekmiyiz? Düşmemeliyiz…
Terörist bu alçakça saldırıları neden yaparlar, bize korku salarak, panik havası yaşatarak toplumsal yaşamımızı tehdit ederek bizi toplumsal yaşamdan koparmayı amaçlar.. Bunların bu isteklerine boyun egecekmiyiz?
ASKER EMİN’İN NEZDİN DE BÜTÜN ASKERLERE SELAM VE SEVGİLERİMLE...
Değerli yeğenim Emin başta olmak üzere tüm askerlere bizim ailemizin ve milletimizin öncelikle selâmlarını, sevgilerimizi iletiyoruz. Orada bulunma gerekçenizin vatanın, oralarda yaşayan vatandaşın güvenliği olduğunu biliyorsunuz, vatan ve vatandaş için yani en ücra köşeler de bile gözünüzü kırpmadan görev yapıyorsunuz bu nedenle 4 Hudut Alayı, 3 H.Tabur Askerleri nezdinde bütün askerlere bizim için yaptığınız fedakârlıklarınız için teşekkür ediyoruz.
(Yaşam Hakkına Saygı Duymayanların, Vatandaşlık Hakları Askıya Alınmalıdır. Fikri Adil)
Kimimiz çok tehlikeli bulur, kimimiz çok zevkli motorları, gerçekten de ikisi de bir arada, hem zevkli bir binişi var, daha özgürsünüz daha doğayla başbaşasınız, ama bir o kadar da tehlikeli neden? Ben bu zevki Yeğenim Halille köyümüze giderken hissettim, 220 km yolu kazasız belasız gidip geldik, bir iki saygısız araçla karşılaştık, ama yeğenin tedbirli gidişi tehlikeleri öngörerek önlem alması, Allah’ın yardımı ile kazasız belasız gidip gel
Türkiye’de işçi hakları sürekli geriliyor, çalışma hayatı, ister zaman, ister şartlar olarak giderek daha da kötü bir hale geliyor. Uluslararası örgütlerin yayımladığı raporlar da bu şartların kötülüğünü tespit ediyor. OECD verilerine göre Türkiye, 36 ülke içinde ‘en uzun çalışılan ülkeler’ arasında birinci sırada bulunuyor. Bu uzun çalışma süreleri, (üstelikte çoğu angarya olarak) çal
Kültür artık dijitalleşmektedir, büyük oranda da dijitalleşmiştir, belki de toplam 200 trilyon dijital sayfa vardır, biz bunların ne kadarını kontrol ediyorsak kültürümüzü o kadar yaşatabiliriz, canlı tutabiliriz demektir… Bilmem kaç milyar, internet sitesinden kaçı sizin/bizim ve bunların kaçta kaçı kültürel amaçlı internet siteleridir… Ayrıca başka dillerde kaç tane yayın yapan internet sitemiz vardır bunların hepsi bizim kültürel devamlılığımız için önemlidir… Artık kültür dijitalleşmiştir ve biz de bu bilinçle bu dijit
Öyle derinlemesine tahliller yapmaya laf kalabalığına gerek yok… Genel olarak kullandığımız eşyaların nerede üretildiğine baktığımız da çocuklarımızın neden işsiz olduklarını anlarız… Bizde bizi yönetenlerde gözlerimizi bu gerçeğe kapatıyoruz… Başka bir işsizlik nedenimiz ise, nüfus planlamasını yaparken, üretim, tüketim gibi temel dengeleri düşünmeden yapmış olmamızdır… Allah sizin rızkınızı dünyaya dağıttım der,ken… O rızkın aynı zaman da adil olarak da paylaşılması gerektiğini öğütler… En dindarımız bile, önerilen paylaşmaları, bu öğütleri es
Her şeyin bir maliyeti vardır, mesela bu yazıyı yazarken bilgisayarın harcadığı enerji, benim zamanım, bu konu üzerine düşünme bu yazının maliyetidir… Devletin bir maliyeti vardır topluma, ferdin bir maliyeti vardır topluma… Bunlar bir yerlerden karşılanır, işte onun toplamına, maliyetin toplumsalı diyebiliriz.. Yani devlet vergiler yoluyla toplumdan topluma hizmet için aldığı paraları yaptığı harcamalar için aldığını söyler, veya öyle varsayılır ve vergi salar… Fert toplumsal sorumluluklarını
İlkyazımızda devletin maliyetini hesaplamaya çalıştık ve gördük ki devletin hizmetinden çok külfeti var, bunun nedeni devleti yanlış idare etmektir… Devleti doğru yönetecekleri seçmek zorundayız, bizim adam der işe alırsak birilerini, bizim adamlar der seçersek yanlış idare edecekleri, işte o zaman bize, yani kendi, kendimize ihanet etmiş oluruz… Bu devlet işi üzerine önceki yazıda durduk merak edenler o yazıya bakabilirler… Bu yazının konusu ise fertlerin topluma maliyetidir, ”fertler acısından
Daha önceki yazılar da maliyeti artıran nedenlerin kaynakları üzerinde durmaya çalıştık, bu yazı da ise net maliyetler üzerin de duracağız…. Bizim bu toplumun ferdi olarak bu topluma katkımız ve maliyetimiz var…. Katkısı çok vatandaşlardan oluşan toplumlar zengin toplumlar, katkısı maliyetinden az toplumlar ise fakir toplumları oluşturmaktadır… Bunu daha iyi anlayabilmemiz için altı kişilik bir aile üzerinden anlamaya çalışalım mı? Evet daha anlaşılır olacağını düşünüyorum… Ayrı
Sivas’a Asker yeğenimin yemin töreni için gittik, bizi doğal olarak güzel, tarihi köklerimizi hatırlatan bir Sivas karşıladı, insanları bizim özelliklerimizi, yani kültürümüzü koruyorlardı… Ben burada çok rahat ettim, gezdim, dolaştım sanki oradan biriymiş gibi yaşadım iki gün… Örneğin Bir dönerci dükkanına girdik döner yedik, bu arada kalacak yer aradığımız söyledim, oranın işletmecisi olsa gerek Sami bey, hemen bir arayış içine girdi ve bize uygun bir kalacak yeri cat diye b
Eğitim de bazı amaçlar vardır, kültürümüzü toplumumuzun yeni fertleri olan çocuklara ve gençlere aktararak kültürel devamlılığı sağlamaktır bunun için de dini eğitim de vardır. Sonra en az bunlar kadar önemli fen bilimleri eğitimi de vardır… Bunun için de hepsini saymayalım, matematik, biyoloji, fizik, felsefe, dijital bilimler, tıp …. Eğitim yoluyla hem kültürel hem de bilimsel bilgileri edin
Annem, kışları Ankara da, yazları köyümüz de durur, bu yıl da böyle oldu, bu hem anam, hem de bizim için iyi oluyordu, annem kışın ısınma sorununu aşıyor, yazın ekiyor dikiyor ülke üretimine katkı sunarak, sorumlu bir vatandaş örneği sergiliyordu… Böylece biz de Anamla daha çok zaman geçirmiş oluyorduk… Köyde olduğunda da sık sık ziyaretine gidiyor ve hem biz köy hasretini gideriyor, hem de annemin yapamadığı bazı işleri yaparak ona yardım ediyorduk… Bu sene Mayıs ayı olmasına rağmen Dörd&u
Vatandaşlar adına anayasa yapılacak, kim yapacak vatandaşların temsilcileri, vatandaşlar adına kanun yapılacak kim yapacak, vatandaşın temsilcileri, kimi dikkate alarak yapacaklar? Bu ülkenin vatandaşının Düşüncesini, İnancını, geleneklerden gelen yaşam tarzlarını dikkate alarak yapılacak… Bu yapılmazsa ne olur? Devletle vatandaş arasında ki bağ da kopukluk olur, bunu ister Kurucu irade yapsın İster Çoğulcu irade… O zaman bizim niyetimiz çok önemli çatışmak mı,
AKP vatandaşlarımız adına devleti yöneten bir partimizdir, burada ne olduğu, neler olduğu sadece bu partililerimizi ilgilendirmez, hepimizi ilgilendirir, neden onun başarısı da, başarısızlığı da tüm ülkeyi ilgilendirmektedir… O zaman bir sosyal demokrat olarak Akp’nin başarısını isterim, ne alaka derseniz, ben bu ülkenin hükümetinin başarılı olmasını isterim, ülkemin başarılı olması beni sevindirir, başarısız olması da beni üzer… İşte bu nedenle ki bu hükümetin başarısı ve ne oluyor AKP de hepimizi ilgilendirmektedir… Gerçekten de AKP de ne oluyor?
(Biz bu sevgisizlikle, nefretle anayasayı uzlaşarak zor yaparız, nefretimizi görmek için aynaya bakmalıyız?
ANAYASALAR
İlk anayasa dan başlayalım mı? Nerede yapılmış, nasıl yapıl yapılmış, anayasa nedir? Kim yapmış nasıl ypmış, uygulamaları nasıl, bunların hepsi sistem üzerinden cevap verilir….
Evet Dünya bir emek sorunu ile karşı karşıya, göçlerin neden olduğu bu mülteci sorunu da bunun bir yansımasıdır, ülkesinde iş bulamayan, ülkesinde ekonomik, toplumsal ve güvenlik sorunları yaşayanlar içine doğdukları toplumları ve ülkelerini terk ediyorlar.. İyi bir sosyo ekonomik yapınız yoksa, yani en alt gelir grubuyla en üst gelir grubunu oluşturan topluluklar ve kişiler arasında gelir dağılımındaki eşitsizlikler en üst seviyeye ç
( Vatandaşlarının Haklarını, Özgürlüklerini Yok Sayan Devlet, Bindiği Dalı Kesiyor Demektir. Fikri Adil )
Devleti putlaştırmak ve her şeyin merkezine onu koymak, devletin diğer bütün hakları çiğnemesine neden oluyor, hatta doğulu devletler de vatandaşlar ne hak, nede hukuk acısından görünmezler, vatandaşlar pek görünmezler, sadece devlet görünür, oda tek kişi olarak… Doğunun çok uzun süren başarısızlığının temelinde acaba bu mu yatıyor ki? Kuşkusuz başka nedenler de olabilir, eşitsizliklerin, kast sisteminin beslediği paylaşım sorunlarının da katkısı olsa gerek, bunları da devlet
Geleceği hepimiz merak ederiz, gelecekten ne bekliyorsak onun gelmesini isteriz, ama onu getirecek çalışmalardan uzak durursak gelecekden beklediğimiz güzellikler gelmez… Gelecekle ilgili yazımıza, Beşinci Olarak Vatandaşfikri.com yazarlarından Fikri Adil’le gelecek üzerine konuştuk, bize söyledikleri özetle şunlardır… Fikri beye gelecekten ne bekliyorsunuz, yada gelecek olan ne? Diye sorduk, buyrun kulak verelim ne diyor?
Evet, geleceğin, geleceğini bilen insan da gelecekle ilgili az yada çok kaygılar olur, bu nedenle gelecekle ilgili planlar, öngörüler de bulunmaya ve önlemler almaya çalışıyor. Hatta bu artık bir meslek, nasıl eskiden müneccimler varmış şimdilerde de Fütüroloji, fütürologlar var, insanlık gelecek de neyle karşılaşacak diye bilimsel çalışmalar yapıyorlar. Biz hem onlara hem de değişik alanlardan bilim adamlarına kulak verelim gelecekte insanlığı neler bekliyor? Sahi sizce gelecekte bizi ne bekliyor?
Toplumların ömürleri kişilerin ömürleriyle sınırlı değildir, örneğin Türkler neredeyse 3000-5000 yıldır yaşarlar, kişisel geleceğimiz bizim kişisel tarihimizken, kişisel organizasyonlar gerektirirken, ilkeler, senaryolar yazmamız lazımken. Toplumsal gelecek de toplum olarak en az 5-10-15 hatta 20-30, yok, yok 50-100 yılı yani bir asırı kapsayacak, öngörecek şekilde bilgiler, düşünceler, senaryolar, planlar, projeler bunu uygulayan bir toplumsal yapı, bunları iyi denetleyen bir sistem kurulacak ki geleceğe doğru toplumumuz her açıdan gelişsin, ilerlesin… Üzül
(GEÇENLER DE YAŞANILAN ODTÜ’DE MESCİD, BUGÜNLER DE YAŞANILAN TECAVÜZ OLAYI)
Siyasal tarafgirliğin körlüğü adli, olaylar da bile taraf olmamıza neden oluyorsa, olaylar ve olgular karşısında duruşumuzu yeniden değerlendirmemiz gerekmez mi?
Geçenler de ODTÜ bir olay oldu, şu haklı, bu haklıdan çok, olayın temeline bakmak gerekmez mi? Konu nedir, mescit yokluğu mu, mescit de namaz kılınması engeli mi? ODTÜ’yü bilenlerle konuştum, değişik haber sitelerinden haberin
(Sanal Dedikoduları Gerçek Sanmak, Bunu Sosyal Medyada Sunmak)
Sanal dedikodu, İftira Günah mı?
Sosyal medya artık hayatımıza girdi, bazımız benim gibi isteyerek, bazımız istemeyerek yer aldık, sorun burada değil buradaki siyasal, sosyal, kişisel dedikoduları, iftiraları üretmek, bunları sosyal medyada gerçekmiş paylaşmak… Bu yalanları üretmek, yaymak yasal olarak suç, bunu geçtik vicdani rahatsızlık da mı duymuyormuyuz/duymuyormusunuz? Sizin hakkınızda böyle bir dedikodu üretils
Güvenliğin birkaç boyutu vardır, biri sınır güvenliğidir, ikincisi ise vatan sınırları içinde vatandaşın, kuralsız vatandaşlara karşı güvenliğidir. Hangisi önemlidir derseniz hangisi önemsizdir derim… İşte bu nedenle her vatandaş güvenliğin önemini bilecek, güvenlik personeli olan vatandaşlar da iki kere bunun önemini bilecekler.. İki kere bilecekler dememde ki maksat, bunları öyle eğiteceğiz ki hem fiziki, hem de zihni…
Finlandiya’nın kooperatif mucizesi ile başlayıp, bizde ki kooperatif mucizesiyle devam edelim…
Dünyaya genel olarak baktığımız da eşitsizliklerin arttığını görüyoruz, bunun nedeni ne derseniz, bakış acınıza göre değişir… Bana göre nedenleri, sermayenin ayrıcalıklarıdır, işçilerin örgütsüzlüğüdür, iş gücü arzında ki fazlalıktır, gelişmemiş ülkelere sermaye çok rahat girerken, ucuz iş gücünden yararlanırken işçiler küresel piyasaya iş gücü
Bizler günümüzde belki de insan tarihinin en çok temizlik yapan insanlarıyız, bundan sorası için bilemem ama şu günler böyle olduğunu düşünüyorum… Kaç çeşit deterjan var bilmiyorum, ozonlar, çamaşır suları, tuzu ruhular, sıvıları, yer ayrı, metal ayrı ahşap ayrı söz de temizleyiciler… Kuruları, tabletleri, şampuanlar, sabunlar, jelle
Ankara da son 5-6 ay için de 3 saldırı oldu, saldırılardan biri daha çok solcuların olduğu bir gruba yapıldı, sonra ikinci saldırı daha çok güvenlik güçlerinin olduğu gruba yapıldı, son saldırı ise rast gele vatandaşların günlük işlerini görürken yapıldı… Saldırılar kime görüldüğü gibi hepimize, kim saldırıyor? Bizim düşmanlarımız, o zaman bizde top yekûn kendimizi savunmalıyız… Saldırı hepimize ise, hepimizde birlik içinde kendimizi savunmalıyız, bunu bizde vatandaşlar olarak saldır
(Demokrasi Hukuka, Özgürlükler de Hukuka ve Demokrasiye, Dayanır. Fikri Adil)
Önce hukuk ne için gereklidir, hakkın korunması, kimin hakkı haklının hakkının korunması, haklının hakkı nereden gelir… İnsanın doğal haklarından, hukuki haklarından, vatandaşlık haklarından, ilah ilkelerden gelir. Genel de bizde iktidarı ele geçiren grup diğer gruplara baskı yapar, bu ekonomik baskı, siyasal baskı, sosyolojik yani mahalle baskı şeklinde olur. Bir yere kadar belki de normaldir, kendi grup dayanışmaları için gerekli olabili
(8 Mart Kadınlar Gününde Kadınların Erkeklerden Beklentileri)
Bu sene yazıyı değişik yazayım dedim hep yazılarımda kendi düşüncelerimi yazarım, bu defa farklı olsun dedim mademki kadınlar günü… Kadınlara soralım erkeklerden ne istiyorlar dedim 15 kadına sordum… Erkeklerden ne istiyorsunuz, ne bekliyorsunuz, ya da neler istemiyorsunuz beklemiyorsunuz, sizi hangi davranışlar rahatsız ediyor, hangi davranışlar hoşunuza gid
(Aynı Dünya da Yaşayanlar, Dünya Kaderiyle Bir Birine Bağlıdırlar. Fikri Adil)
Farkında olalım olmayalım, bir birimize insanlık olarak bağlıyız, hem de öyle bağlıyız ki, fark ettiğimiz de şaşıracağız…
Şimdi teknik olarak bağlıyız, benim evimde ki kablo, Amerika da bir eve, Kanada da ki bir kablo benim evime bağlımı? Evet… Biz istediğimiz de onlarla haberleşe biliyormuyuz? Evet üstelikte görüntülü…
(Gençlerimizin Yeni İşsizlik Nedeni, Sığınmacı Sorunudur)
Uzun yıllardır bir vatandaş olarak, Ülkemizin ekonomisini izlerim, gördüğümü şudur, bir arabayı yapmak yerine ithal ederiz, bir silajı yapmak yerine ithal ederiz ve bu arabayla da arabaları aldığımız toplumlara hava atarız, silah aldığımız toplumlara kafa tutarız.. Şunu düşünemeyiz bu arabayı biz, kendi fabrikalarımız, silahları da yapmazsak, Çocuklarımız işsiz kalır… Gençlerimizin işsiz kalmasının birinci nedeni ithalata dayalı tüketim ekonomisidir… Buna bizi yönetenler izi
Ekonomiyi daraltan nedenler vardır, bunların bazıları psikolojiktir, bazıları ise yanlış kararlar sonucu oluşur, bazıları ise dünya ekonomik konjektöreldir, ama asıl en önemlisi de üretememedir… Ürettiğinizden daha tüketerek tasarrufa dayanan kaynaklarınızın olmamasıdır aslın da ekonomik daralmaların nedeni özelleştirmelerden gelen kaynaklar bitti, borçlanmalarınız maliyeti arttı… Örnegin 103 milyar dolar, sadece bankaların borcu varmış… Bu paraları ne yaptılar, bize kredi olarak borç verdiler ve biz bu paraları kimmiz araba aldık kimimiz ev aldık, kimimiz de kredi kartlarım
(%1’in Varlığı %90’a Denk Geliyorsa Sorun Büyük Demektir)
Dünyada yoksulluğu ve gelir eşitsizliklerini azaltmak için 1940'lardan beri çalışan Oxfam sivil kuruluşu ses getiren son raporunu Ocak 2016 tarihinde yayımladı… Bu örgüt doksan ülkede faaliyet göstermekte ve bu alanda halkları uyarmaya, dünyada bir şeyleri değiştirmeye ve yerel kurumlarla işbirliği içinde yoksullara yardımcı olmaya çalışmaktadır. Bu kuruluşun insani duyarlılıklarına ve iyi niyetine insanlık olarak katılmalıyız. Yoksull
Suriye, gerçekten de sadece bizi değil dünyayı geriyor, ama en çok Suriyeliyi geriyor bütün büyük güçler, kendi vatanların da, vekaleten savaşan yabancı savaşçılar Rusya, İran, Pyd, İşid, Öso, ora da, karışıklıktan nemalanmak isteyen bütün gruplar orada, batı orada doğu orada… Şuan ki Suriye den yine öncelikle Suriye halkı olmak üzere kimse memnun değil… Herkes de kendi kafasına göre bir Suriye dizayn et
(Terörü Sadece Lanet Etmekle Durduramayız, Teröristti Caydıracak Önlemler de almalıyız)
Evet teröre lanet, hem de yüzlerce, binler, ama teröristleri lanetlerle durduramıyoruz bunu anlamış olmalıyız? Biz vatandaşlar bu terör saldırılarını kınayacağız lanet okuyacağız, devletimizin güvenlik güçleri ve devletimizin gücünü kullanan siyasiler de bunlardan hesap soracaklar… Yoksa onlar saldırmayı, biz saldırıları kanıksasak Allah korusun daha çok canımız yanar…
Köyler de büyüyenler bilirler, köyler san ki büyük bir aile gibidir, herkes doğduğundan bu yana bir birini tanır… Bu tanışıklığın samimiyeti vardır, bazen ufak tefek sorunlar da yaşanır, kim en sevdikleriyle bile sorun yaşamaz ki? Biz kendimizi bildik bileli birbirimizi biliriz, adeta kardeşmişiz gibi bir samimiyet, arkadaşlık, dostluk gelitirmişiz, bunu muhafaza etmek düşer bize … Bu güzel ortamı muhafaza edemiyorsak, hep karşıda suç aramak yerine, biraz da aynayı tutmalıyız kendimize…
Her neyse, köy ailesinin nasıl olması gerektiğine daha yakından bakalım… Köyl
Ortadoğu’da, Suriye meselesi üzerinden dünyanın belli başlı devletlerinin ve de bizim bilek güreşimiz uzun süredir başladı devam ediyor… Ben bu gelinen noktayı 2012 yılbaşında öngörmüş, ve yazmıştım, gelinen noktada görüldüğü üzere, Türkiye ile İran’ın çıkarları çatışıyor, ama iki ülke de çıkar çatışmasının sıcak bir çatışmaya döndüğün de neler olabileceğini biliyor… Bir birlerine karşı son derece diplomatik nezaket için de davranıyorlar… Davranmalılar da…
Hep demokrasi nedir diyoruz, anlamıyoruz, demokrasi ne değildir dersek belki anlarız, sahi bu demokrasi ne değildir?
İlk önce lider abartması, lider kutsaması değildir, lider sultası hiç değildir…. Başka ne değildir derseniz, şimdi bizim demokrasi adına yaptığımız birçok şey değildir… Mesela…
Adaysız, genel kurullar, ya da tek adayın olduğu, yani alternatifin o
(( Düşünme, Dil Hayatı Anlama ve Anlam Yükleme Eylemidir. Fikri Adil))
Evet, dil dünyaya anlam vermemizi, aramızda iletişim kurmamızı sağlar, dille düşünür, düşünceyle dilleniriz, sözcüklerle, isimlendirmelerle, sınıflandırmalarla düşünür, dille, sözle konuşuruz… Bu konuşmalar biz de bir anlam birliği üzere uzlaşmaya neden olur… Oluyor mu?
Vatan dendiğin de bu vatanı imar etmek için hepimizin yüreğin de aynı duygular oluşuyor mu? Oluşmuyorsa aynı dili konuşmuyoruz de
İstikrar deyince biz hep güçlü hükümetler anlarız, güçlü hükümet olursa istikrar olur deriz, istikrar için seçim sistemimiz güçlü partiye aldığı oy oranının üstünde mecliste temsil sağlar… Temsil mi, istikrar mı, derken biz istikrar deriz, %10 barajının da nedeni budur….
Oysa ki siyasetle az çok ilgilenen herkes sadece güçlü hükümetle istikrar sağlanamayacağını bilir, istikrar için birkaç şeyin
((Uzlaşma, anlaşma yeteneği olmayan toplumlar, çatışarak birbirini yok ederler. Fikri Adil))
Mısır da, Tahrir Meydanını hatırlıyoruz değil mi? Biz en çok tahriri hatırlıyoruz bir de karşı meydan vardı, toplumun uzlaşmaması ve gerilmesi iki meydanı da doldurmuştu…. İktidara gelen arkadaşlar sadece kendi toplumlarının beklentilerine göre yasa yaptıkça, karşı ki meydan daha çok doldu… Uluslararası destekleri azalıyordu iktidara gelen arkadaşların… Sonuç Askeri darbe oldu, uzlaşamayan toplumların sonunu Arap baharıyla çok iyi daha gördük
İnsan yanılabilir, Toplumlar da yanılabilir, ama kişinin yanılgısıyla toplumsal, yani toplumun yanılgısı aynı etki yapmaz, birinin yıkımı daha fazla olur…. Nasıl mı?
Benim kişisel olarak bir yanlış bilgi üzerine yanlış karar aldığımı düşünün, sadece dört kişiye zarar verebilirim… Ama toplumsal yanılgılar öylemi tüm topluma zarar verecektir…
Örnegin toplum adına alınan kararları düşünelim, ne kadarı bilgiye dayalı, ne kadarı bilenlerin bilgiye dayanarak aldığı karar, ne kadarı bilenlerin tartışmalarıyla birb
Kültür hem kişiler, hem de topluluk ve daha genel itibarıyla insanın özelidir, özelliğidir kişisel olarak algılanır toplulukla yaşanır… Ama topluluklardan oluşan bir toplumda yaşıyorsanız çok kültürlülük vardır… Örneğin ABD’yi düşünelim tek kültür mümkün mü? Bizi düşünelim hem farklı din ve dillerin olduğu bunların kabul ettiği yaşam tarzları ve kültürleri düşünelim ve kültürümüzle siyaset yaparsak ne olur onun üzerin de duralım… İlk önce topluma veya dünyaya sadece bizim g
Ekonomik çıkış derken, bir krize girdik de oradan çıkış değil, vasatlıktan, tüketim ekonomisinden çıkış, üretim ekonomisine giriş diye düşünebiliriz…
Tüketim, üretiyorsanız sorun değil, hatta kapitalist ekonomik mantık içinden düşününce, Pazar varsa, tüketim varsa ihtiyaca filan bakmam üretirim kar etmek için malı satarım der… Ama bizim 1950 – 60 lardan sonra belirgin bir şekilde ihracatımızla, ithalat arasında büyük bir uçurum var, bu sorunumuz bugünlere kadar devam ede gelmiş… Bunun ekonomiye m
Her girişin bir çıkışı, her derdin bir çaresi vardır, ekonominiz de, ekonomik değilse ise bir ekonomik çıkış bulmalıyız… Ben ekonomimizin, ekonomik olmadığını düşünüyorum... Bunu da koca koca dosyalar yerine, toplam 7-8 şıkla ekonomik çıkışın ruhunu, yönünü çizebileceğimi iddia ediyorum… Çizmeye çalışalım mı?
Şimdi kaynak yaratma üzerine düşündüğümüz de, üretime neden olmayacak, yatırımlar i&ccedi
PARLEMENTO, YARI BAŞKANLIK VE BAŞKANLIK SİSTEMİNE ULAŞIR.
BURADA Kİ ARAÇ İSE GÜÇLER AYRILIĞIDIR.
Demokrasi'nin biçimleri önemli değil, içeriği önemlidir, bu içeriği belirleyen ise demokratik hukuk devleti halinde ve hukukun üstünlüğü ilkesine göre şekillenmiş olarak, yönetiliyor olması önemlidir… Biçimsel olan farklılıklar
Artık hepimiz rahatsızız, karşımızdakinin ne yapacağı belli değil, özel durumlara yasal müdahaleler de yapılmıyor, bizde mağdur olmadıkça yapılsın da istemiyoruz… Bunu sadece cinsellikle ilgili de düşünmemek lazım, özel her durum bizim sizin özelinizdir… Kişisel tercihinizdir, ama özel durum, kişisel tercih toplumdan birilerini rahatsız ederek toplumsallaşıy
Çok sevdiğim ve 25 yılı aşkındır izlediğim Cumhuriyet Gazetesi Bilim ve Teknik dergisi, kapandı, bu haberi okurken bu kadar basit mi dedim, 30 yıla yakındır yayınlanan bir dergi küt diye kapatılıyor… Öncelikle bu dergiyi 30 yıla yakındır çıkmasında emeği gecen, bizi yeni teknolojik gelişmelerden haber den, bilimsel bilgileri anlayacağımız dil de sunan, her sayıda bir konu seçerek onu hakkın da detaylı bilgilendiren, farklı alanlar da farklı görüşlerle bize kültürel zenginlik katan b
Kimlik siyaseti ne üzerine yapılır, bu siyasetin topluma yansıması nasıl olur, birliğimize katkısı nedir, gibi sorularla bu sorunumuza yaklaşırsak, bu sorunumuzu doğru teşhis edebileceğimizi düşünüyorum…
Biz de kimlik siyasetiyle hareket eden üç topluluk olduğunu görüyoruz… 1 – Kürtler, 2- Türkler 3- Siyasal islam mensupları..
Kürtlere baktığımız da şunu görüyoruz, dil ve kendilerine ait kültür üzerinde ki baskı Kürtleri bu kimlik siyasetine itmiştir. Bu siyaset aslında
GÜLE GÜLE ESKİ YIL, HOŞ GELDİN YENİ YIL, HOŞ ŞEYLER GETİR
(Yeni yılda Yeni İyi, Güzel Şeyler Olabilmesi İçin Yeni Çalışmalar Gerek)
2015’in bomba haberi bir vatandaşımız olan Aziz Sancar'ın Nobel bilim ödülü almış olmasıydı…. Yeni yıl gelmiş, yeni yılın en güzel haberi ne derseniz yeni yılla birlikte asgari ücretin 1300 lira olmasıdır derim… Buradan şu anlaşılıyor, biz iyi yaparsak yıllar iyi oluyor, kötü yaparsak yıllar kötü oluyor, onun için yeni yıl da, yeni iyilikler ve güzel
TERÖRÜ AŞMAK BARIŞA ULAŞMAK İÇİN KÜRTMENLERE/TÜRKMENLERE BARIŞMENLERE İHTİYAÇ VAR
Evet, Kürtmen sözcüğünü neden kullandım, Türkmen’le arasın da bir harf farkı var, yani aramız da ki fark bir harf ağırlığındadır. Buda dildir. Dil önemli bir olgudur toplumlar için, ama uzun zamandır Kürtlerin dil sorunu yaşamadığını hepimiz biliyoruz.. Başka bir sorun ise bölgenin kalkınmışlık sorunudur, bu ise güvenlik sorunu ile direk bağlantılıdır… Ekonomik kalkınmanın olmaması ise orayı
Modern devlet hareketlerinin maliyetlerini öngörecek kadar planlamaya dahil hareketler yapar… Maliyet fayda analizleri yapar, toplumsal olanla kişisel olanı ayırarak kişi hak ve hukukuna dikkat ederken toplumsal fayda bireysel fayda dengesine dikkat eder… Demokratik yöntemlerle yönetimin toplumsallaşmasını tercih eder… Laiklik gibi yöntemlerle dini inanlara ve mezhepsel farklılıklara aynı mesafede durur.. Güçler ayrılığı ilkesini sisteminin merkezine koyar, yasama, yargı, yürütme ayrı erkler de toplanır… Bu bunların
“”Ankara'da belediye, Büyükşehir Yasası'yla birlikte Ankara Su ve Kanalizasyon İdaresi (ASKİ) giderlerinin ‘artmasını' gerekçe göstererek, suya yüzde 10.11 oranında zam yaptı. Böylece 13 Ekim 2014'te yapılan yüzde 9'luk zamla birlikte, iki yılda Ankara'da suya yaklaşık yüzde 20 oranında zam yapılmış oldu.”” Bu haberi okuduk, ne yapacağız, bazı sorular soracağız nasıl sorular olacak? Suyun maliyeti nedir? Arz talep dengesi nedir? Su nasıl bir ihtiyaçtır? Bu ihtiya&cc
(Asgari ücretlinin hem iş yeri standartlarının, hem iş yüklerinin, hem de zaman maliyetlerinin diğer bütün çalışanlardan daha zor şartları içerdiğini düşünerek asgari ücretin kaç lira olması gerektiğini vicdanlarımıza soralım)
Önce partilerin seçimlerde ki vaatlerine bakarsak AK Parti 1300 TL, MHP 1400 TL, CHP 1500 TL olması gerektiğini ifade ettiler… Sendikalar ise 1800-1900 olması gerektiğini söylemektedirler. Ülkemizin istatistik kurumunun araştırmasına baktığımız da ise, şunları görüyoruz…
Teröre lanet, Barış İçin Vatandaş Sorumluluğuna Davet…
(Terör Örgütü Vatandaşı Esir Aldı, Yaşam hakkını yok Sayıyor, Hayatını Çekilmez Hale Getiriyor)
Terör bizi en çok yoran enerjimizi emen bir olgudur, bunu vatandaşlarımız saydığımız birilerinin yapması olaylara müdahaleyi daha da zorlaştırmakta, uzun süren bu mücadeleler de halkla iç içe olan teröristlere karşı bazen vatandaş
Ekonomik çıkış, nereye çıkacağız diye düşünürsek, bir üst basamağa, nasıl çıkmak gerekir, nereden çıkmak gerekir derseniz devam delim…
Ekonomi de temel kavramlar vardır, üretim, tüketim, arz, talep, denge, kaynak, yatırım, paylaşım, refah vs.. vs.. biz bunlardan bazıları üzerinden ekonomiyi anlamaya ve bir üst
Suriye meselesi, artık Dünya meselesi olmuştur, maşallah herkes burada, herkes de kendine ulvi görevler yüklemiş ya direk ya da destekledikleri gruplarla bu olayın, yada düşük yoğunluklu savaşın için de… Son olarak hava sahamızı defalarca ihlal eden bir ülkenin uçağını düşürdük, olay biraz daha karışık hale geldi… Suriye meselesi bu sefer Türkiye, Rusya meselesine döndü, yine herkes bir şey dedi ve bu olay güneyde ve kuzey de ilişkilerimizi iyice bozdu, Suriye de bizim elimizi güçsüzleştirdi…Şimdi ne olacak?
Başkanlık sistemi mi, Parlamenter sistem mi derseniz, ben önce demokrasi derim, sonra laiklik derim bunların gereklerini ve kültürünü yerine getirdikten yaşadıktan sonra düşünülecek şeylerdir bunlar…. Bunun için güçler ayrılığına dayalı yapılanmış bir anayasa ve bu anayasaya göre yapılan uygulamalar… Daha sonra… Özgürlükleri ve vatandaş haklarını garanti altına alan demokratik uygulamaları nasıl tesis ederiz derseniz, bireysel hak ve özgürlüklere dayalı hukuk kurallarıyla, toplumsal çoğulculukla alınana ve azınlıkların haklarına riayet ederek, yönetim de kuvvetler ayrılı
İkisi bir birini besleyen, iki güvenlik ayağı ki toplumlar için ikisi de zaruridir. BU iki toplumsal olgu Ahlak ve hukuka dayalı Adalet kadar gereklidir. Bir ayak eksik oldu mu o toplumda aksaklıklar başlar, önce memnuniyetsizlikler, sonra bu memnuniyetsizlikleri kullanan iç ve dış mihraklar ve toplumsal sorunlardan sorun beğen, toplumsal barışın bozulması… Bunu dünya toplumları ve devlet ilişkilerinde de görebiliriz, ya sömürü sistemi, ya teknik ve teknoloji imkanlarına dayanarak oluşturdukları ticari ayrıcalıklar üzerine kurulan ekonomik istismar sistemi ile üretim
Ak Parti iktidarının Suriye politikalarını eleştirme sınırlarını aşan, san ki adeta Esadcı olanlar olduğu gibi, bu politikayı akla dayalı eleştirilerle eleştirenler de var… Rusların sınır ihlalini ve düşürülen uçağı sonu nerelere gideceği belli olmadan alkışlayanlar da var… San ki kendi devletlerinin uçağı düşürülmüş gibi tepki gösterenler de… Açık biçimde iktidarın yaptığı her şeyi memleketin kötülüğüne yoran, bazen ihanetle bile suçlayanlara rast geliyoruz… Böyle bir ortamda nasıl sağlıklı düş&uum
Suriye meselesi, Suriye’nin iç meselesi mi, Suriye meselesi bir Meshep meselesi mi, yok bir iktidar değişikliğinin demokrasi olmadığı için topluma çatışma olarak yansıması mı daha da çoğaltabiliriz… Yoksa hakim dünya devletlerinin bu topraklarda ki bilek güreşimi? Sizin/bizim nereden baktığımıza bağlı, mesela ben orada ki Türkmenlerin güvenliğinden kaygı duyarken, diğer bir bölüm vatandaşımız da Kürtlerin güvenliğinden kaygı duyuyorlar…
Silahsız sivil insanları, onların devletlerine veya liderlerine kızarak öldürmek insanlığın yüz karası olmak demektir, bu alçaklıkta sınırsızlıktır.
Kendinizin bir amacı vardır, kendinizce de haklı da olabilirsiniz, amacınıza ulaşmada bazı engeller çıkar ve siz bu engelleri aşmak için mücadele edersiniz ve anlarsınız ki aşamayacaksınız… Ne yaparsınız, yanlış düşünceler ve hedefler, amaçlar seçtiğinizi anlayarak, vaz geçersiniz… Yada alçaklığı tercih eder, kendi grubunuz dahil daha çok insan öldürerek kendi yarattığınız bu vahşet orta
Seçimleri herkes bir taraftan okur, ben iki taraftan okuyacağım, muhalefet ve iktidar taraflarından ayrı, ayrı okumaya çalışacağım, gelin hep birlikte, bunu yapmaya çalışalım…
Muhalefet, başarısız mı oldu, yok… Vatandaşlar iktidara uyguladığı politikaları bir dönem daha uygula dedi… 13 yıldır bu hükümet bir iki alan dışın da başarılı mı?
Vatandaşlarımız, hükümetin kurulamaması, ekonomik dengelerin bozulması ve terör olaylarının tırmanması üzerine tekrar yapılan seçimlerde 13 yıldır iktidarda olan, tanıyıp bildiği, istikrarlı bir hükümet olacağını düşündüğü AKP, ye ve onun yeni liderine Prof. Dr. Ahmet Davutoğlu’na %49.5 yani %50 oy verdi…. Bu sonuç ülkemiz ve biz vatandaşları için dilerim hayırlı olur… Seçim sonuçları üzerine bir çok söz söylenebilir, genel olarak bizde şunları söyleyebiliriz…
Günleri bilirsiniz, genel olarak işyerin de, yada akrabalar arasın da uygulanan katılanların belirli bir para ya da altınla katılarak yapılan günü, Tosyalı Hemşerilerim bir ilce günü yapıyorlar. Benim tanıklık yaptığım gün, ilçemizin ileri gelen iş adamların dan Hüseyin Nalbantoğlu’ndaydı, İlçemizin en Üst Bürokratı Kaymakamdan alınca, Garnizon Komutanına, Belediyeyi İse bu gün de Başkanvekili temsil ediyordu. Muhtarlar, Sivil Toplum Örgütü
Miting de olduğunu düşündüğüm bir arkadaşı aradım, Ali bizden birileri var mı dedim, oda hangisi bizden değil diye sordu?
Evet, hangisi bizden değildi ki? Ölenler arasın da tanıdıklarımdan Erdogan abi oğlu vardı, farklı düşünürdük ama dört, dörtlük bir insandı… Erdogan abiyi ve bugenci tanımış olsaydı bombayı patlatanlar bu bombayı patlatmazlardı. Üzüldüm ve Erdoğan abiyle birlikte canımızın yandığını bir kez daha hissettim.
İlk önce mülteci kavramı üzerinde durarak başlayalım insanlığı insanlığından çıkaran, utandıran bu soruna… Bu insanlar evlerini, yurtlarını neden terk ediyorlar da başka ülkelere sığınmacı olarak sığınmak zorunda kalıyor, mülteci adını alıyorlar… Ülkelerinde refahı, huzuru, barışı bırakın yaşam, haklarının kalmadığını gördükleri için… Bunlar sivil unsurlar, genel olarak ister mezhep, ister iktidar kavgalarının dışın da kalan grubu oluşturuyor bu yola çıkanlar… Kaçtıkları ülkelerin de can güvenlikleri yok, otoriter iktidar zulüm var, yönetimler
Ekonomi üretim, paylaşım ve ihtiyaçların karşılanması ilişkilerini belirler, bunun için üretmek ve ihtiyaçlarımızı karşılamak ve ihtiyaçlarımızdan artanını tasarruf yaparak yeni yatırımlar yapmak üzere kaynak yaratma üzerinedir. Bu yatırımlar gelişme için, bilgi, düşünce, araştırma, geliştirme ve yenileme için eğitime, bilgiye
Dünyanın bir ekonomik ilerleyişi, bir teknolojik ilerleyişi var, bu ilerlemeler de geri kalmamak için, bizi yönetenlere olum sayabileceğimiz gelişmeler de onay ve alkış, olumsuz sayılabilecek, ülkemizi ve toplumumuzu gelişme yerine geriletecek karaların da ise tepki göstermemiz gerekir. Dur bakalım arkadaş sen ne yapıyorsun, ülkemize zarar veriyorsun, toplumumuza zarar veriyorsun dememiz gerekir… Yoksa toplumların bir bölümü ilerliyor, bir bölümü de yerin de sayıyorsa, dünyadaki değişimlere ve gelişmelere olumlu tepki verememesinden, uyum den
(Meyve Dikme, Bostan Ekme yerine, Beton Eken Yurdum İnsanı Yarın Aç kalma ihtimalimiz Var)
(Yurdum insanı, Yurdumuzun Her Yerin de, Tarım Alanların da Apartman Hasatı Yapıyor.)
Ülkem insanı her yerde aynı, doguyu gezdim, batıyı gezdim, kuzeyi ve de güneyi gezdim, daha önce geldiğimde çok sevdiğim bir o kadar da üzüldüğüm Bursa ya 15 yıl sonra tekrar geldim… Bir de ne göreyim, Uludağ’a çıkarken teleferikten baktığımda tarım arazileri işgal edilmişti ve üzülmüştüm… Ama az da olsa tarım alanları şehrin ilerleyişine direniyo
Bir fikirsizlik ortamı varsa, herkesi etkiler, nasıl mı? Fiili durumlarla, adam sana tokat atmıştır, sen ona tokat atma dışın da fikrin yoksa ona benzersin…
Bayrağı eline alıp da, nerede bir Kürt görür de ona saldırırsan toplumsal düzenini sen pkk kadar riske atan bir fikirsiz olursun… Adam ekmek peşin de, belki de senden daha çok pkk yı sevmiyor ama adamı sen döverek buradan kovarsan onu da pkk’nın yanına itersin… HDP Barışdan bahsediyor silahsızlıktan bahse
(Ülkemiz de Yaşanan Olayların Sorumluluğu Kime Ait?)
Sayısının tam bilinemediği, 15-20 arasın da şehitden bahsedilen bir hain saldırı daha yaşandı Dağlıca da, Daglıca yüreklerimizi yine dağladı… Bu acılım işi bize çok pahalıya malolmaya başladı... Acılım, barış derken Pkk savaşa hazırlanmış, 3-4 bin olan terörist sayısı şimdiler de 9-10 ile ifade edliyor… Terör örgütü 80 bin silah, 60 ton patlayıcı yığdı deniliyor, arkadaşlar hani barış olacaktı, hani silah bırakılacaktı, hani bu silahlı unsurlar ülkeyi terk edecekti? Büt&
Tartışma tartmadan geliyor, neyi tartışacağız, tabi ki vücut ağırlığımızı degil, tartışılan konuya ait bilgilerin, düşüncelerin doğru yanlış tartılmasından ibarettir.. Evet tartışma, tartmadan gelir düşüncelerin tartılmasıdır, bizim düşüncemizin karşı taraf, karşı tarafın da düşüncelerinin bizim tarafımızdan tartılması ve karşılıklı doğru, iyi, güzel olan düşüncenin bulunma çabasıdır. Veya bizim düşüncemizde ki eksik yanları farklı düşüncelerden yararlanarak tamamlama yöntemidir. Biz otoriter kültür almış toplumlar da bunu tam anlamıyla uygulamak zor olmaktadır… Bunu aşma çabası i&cc
Demokrasi ve laikliği es geçer, ekonomik ve siyasal tercihler yerine kimliklerle siyasal tercih yapar, demokratik aday belirleme yöntemlerini askıya alırsak siyasetimizi tıkar demokrasiyi sakatlarız…
Şimdi en güçlü partilerimize bakalım, kimlikle siyaset yapmayan yok gibi, bana göre siyasal kimliğimiz oluşurken, kültürel kimlikler öncelikli değil, ekonomik paylaşımla
Suriye den ülkemize uzun süredir misafirler geliyor, bir evin misafir kapasitesi bellidir, 3-5 hadi zorladık şartları 10 daha fazlası evin kapasitesini aşar… Artık 2 milyonu geçti misafir sayısı, 3 milyona doğru gittigi konusun da söylentiler var… Bu konu üzerine seçim telaşından , telaşına düşen siyasetcilerimiz duruyordur herhalde… Ama bizim konumuz bu degil, bizim konumuz Suriye de ki istikrarsızlığı misafir etmek, orada ki kaosu buraya taşımak, doğudan gelen son görüntüler burası Suriye de ki bir şehir mi Yoksa
Her tercih bir bilgi ve bu bilgiler üzerine akıl yürütmeyle yapılır, ister eş, ister iş, ister gömlek ister ayakkabı, ister politikacı, bunları seçerken bunlar hakkın da gerçekçi değerlendirmek için bilgiye ve düşünceye dayalı bir tercih bizim tercihlerimizde daha az hataya neden olacaktır. Bunun için siyasal düşündüğümüz de demokrasi akıl yoluyla daha iyiyi arayış fırsatı veren, bize akıl yoluyla tercih etme şartları yaratan bir sistemdir… Biz bu sistemi iyi işletebilmemiz için sistemin ilkeleri üzerine, akıl yoluyla tercihler
Ekonomileri ikiye ayırabiliriz birine üretim ilişkisi digerine hava ve cıva ekonomisi diyebiliriz... Bütün ekonomi bilimi kitapları yazar, üniversitelerin bu bölümünden mezun olan herkes bunları okur… Sosyalist ekonominin ihtiyaçları öncelediğini liberal ekonominin ise karı öncelediğini, sanal da olsa ihtiyaç yaratarak ürettiğini öğrenir… Her iki ekonomide artı deger üretir, biri kar ve fayda için, digeri ihtiyaç ve fayda için üretir, üretir… Bu iki ekonomide üretime, imalata, maliyete, pazara, ihtiyaca bakar… Hava ve cıva ekonomisi bunun ak
Ülkemizde en iyi işleyen bir sistem varsa ki oda vatandaş sömürme sanatıdır neden mi? Dinleyin ister hak verin ister vermeyin… Önce düğünden mi başlayalım cenazeden mi? Bence düğünden başlayalım çün ki mutlu anlarımızda sömürülmede diyeceğimiz bu sömürülme şekli her ev kuranın aile olanın başına geliyor… Ay arkadaş toplumunuzun bir ferdi evleniyor biz buna elbirliği ile yardım etmemiz gerekmez mi? Gerekir biz ne yapıyoruz el birliği ile bu yeni ev aile o
Özel sektör, kamu sektörü el birliği etmişler vatandaşı sömürme yarışına girişmişler, bunu da artık normal ticari hal diye bize yutturmuşlar… Gerçekten de yararlandığımız hizmetlerin bir maliyeti var, ama öte yandan bir kamunun bedava sunması gerektiği bir hizmet var bunlar nedir derseniz güvenlik, adalet, sağlık, eğitim, büyük ölçüde barınma, hatta günümüzde iletişimi de kamu hizmetlerine sokmak gereği tartışılıyorken, biz aşırı liberal ekonom
Devletlerin vatandaşlara sunması gereken hizmetler vardır, bu hizmetler nedir derseniz, devletin kuruluş felsefesine göre değişir, sosyal devlet aşağı yukarı bütün temel ihtiyaçları karşılayan devlettir… Son zamanlarda 150-200 yıldır devletler sosyal devlet anlayışı ile örgütlenirler… Temel ihtiyaçlar olan alanları özel rekabete pek açmazlar, açsalar bile bu alanlarda devlet kurumlarıyla hizmet vermeye devam eder…
Devletler neden kurulmuştur derseniz, devletin sorumlu olduğu alanlara bakarak kuruluş gerekçesini anlayabiliriz…
1 – Eğitim için, 2- Sağlık için 3- Güvenlik için 4 – vatandaşların gücünü aşan yatırımlar ve karlılık oranı düşük olduğu için özel sektörün yatırım yapmadığı alanlar da yatırım yapması için…
Daha önceki yazımız da evlenen bir vatandaşın nasıl sömürüldüğünden bahsetmiştik, bu yazımı da cenazesi olan bir vatandaş nasıl sömürülür ona bakacagız, burada acısı olduğu için daha az bir sömürü söz konusudur… Cenazesi olanlara biraz torbil gecilmektedir…
Cenazemiz var, ilk işimiz belediyeden doktor çağırmak ve mezar eyeri işlerini halletmektir… Buralar da f
Ülkemizde en iyi işleyen bir sistem varsa ki oda vatandaş sömürme sanatıdır neden mi? Dinleyin ister hak verin ister vermeyin… Önce düğünden mi başlayalım cenazeden mi? Bence düğünden başlayalım çün ki mutlu anlarımızda sömürülmede diyeceğimiz bu sömürülme şekli her ev kuranın aile olanın başına geliyor… Ay arkadaş toplumunuzun bir ferdi evleniyor biz buna elbirliği ile yardım etmemiz gerekmez mi? Gerekir biz ne yapıyoruz el birliği ile bu yeni ev aile
Son zamanlar da şehitler üzerinden yapılan tartışmalar şehitlik kavramına kavramsal acıdan, sosyoloji yapımıza toplumsal acıdan zarar vermeye başlamıştır, en azından benim izlenimim böyle… İnşallah ben yanılıyorumdur… Şehit düştüler, neden şehit düştüler, dağlarımızda teröristler var bunlar mücadele ederken şehit dü
Hak temelli kanun hukuka dayanır, güç temelli kanun zulme. Fikri Adil
Bir toplumun sosyal sermayeleri nedir derseniz ben ilk üç’de Adalet, Hukuk, Ahlakı sayarım, siz ne dersiniz bilemem… Buna toplumsal hoş görüyü, Kültürün verdiği uyumu, kurallar üzere normla
Her iki lideri dinliyoruz, ikisi de samimi bir şekil de hükümet kurma çabasını, görüşmelerin de karşılıklı saygı için de gercekleştigini, Türkiye Demokrasi Tarihi acısından bu müzakerelerin örneklik teşkil ettiğini söylediler… Hatta entelektüel derinlik için de görüştüklerini ifade etti liderlerimizden biri… Ben acıklamaları baştan dinlediğim de, anlaştık diyeceklerini bekledim, olmadı…
Sag ve solun sosyolojik algısı, yada bu iki siyasa algının sosyal algısı ve toplumsal algıları üzerine biraz duralım mı ne dersiniz? Benim kanaatime göre, sol insana deger verirken onun kültürel degerlerini geri plana atıyor, sag da kültüre deger verirken insanın ihtiyaçların, ekonomik paylaşım sorunlarını geri plana atıyor… Bu durum bizim gibi ülkeler de siyasal çarpıklıkları besliyor…
İnsana deger veren ama kültürüne deger vermeyen, nihai olara
Yeşiller kayboldukca betonun sıcagı bizi yakacak, kışın ise tersidir, beton soguk ahşab, dogal olan sıcaktır.. Yazın beton bizi yakacak, kilimalar calışacak, kışın beton bizi donduracak, kombiler sobalar yanacak… Kısacası her ne gerekceyle betonu hayatımıza luzumundan fazla sokarsak dogaya da, bize de maliyeti bir o kadar artarak devam edecek…
Bu yaz ya çok sıcak, ya da sıcagı biz çok hissediyoruz, bunun yanı sıra betonun sıcaklığının da katkısı oluyor, ben bunu iki durumda yaşayarak hissettim… Hava çok sıcak ilcemizdeyim ortalık ya beton ya asfalt betona çarpan güneşin sıcakl
İster ekonomik, ister politik hatalar nihai olarak telafisi mümkün görünüyor, ekonomik hatalar yaparsın, tasarrufla, üretimle, teknik ve teknolojik donanımları iyi kullanarak veya icat ederek aşarsın… Politik hatalar da yaparız, hemen yarın uyarı ve önerileri, başka düşünceleri degerlendirir hatadan geri dönebiliriz… Dönmediler, dönmedik diyelim ki Allah'tan demokrasi var, Allah dan seçimle seçilmişleri seçmeme hakkımız var, bunları ilk seçim de seçmeyiz olur biter, o yanlış kararlar
Poliİtik hatalar ne olabilir dersek, biri reel, gercek hatalar digerleri de söylem ve karşılıklı saygıyı yok eden miting alanların da sık sık yapılan hatalar diyebiliriz…
Biz de ikisi de genel olarak yapılır ve bunun siyaset yapma şeklimize yerleşerek bu yöntemin, normal siyaset yapma şekli olarak algılanmasıdır ki, bu hatalara kanıksanan, kronikleşen hatalar da diyebiliriz…
Şöyle düşünün bir ekonomik düşünce acıklanıyor, bunun kim t
Ekonomik olarak uzun vadeli planlarınız olabilir, bu uzun vadeli planlar için şimdiden planlarına dayalı reel(gercel) çalışmanız gerekir… Biz ne yapıyoruz?
Öncelikle bana göre ne yaptığımızı pek bildiğimizi sanmıyorum, yani bu kadar uzman, bu kadar danışman, bu kadar bürokrat, bir o kadar da siyasal sorumlu bilmiyor sen biliyorsun öylemi? Ya tam bu kadar da net ben biliyorum diyemem, zaten memleketin başına en iyi biliyorum diyenler yüzünden olmadık bela gelmiyor m
Ekonomik olarak uzun vadeli planlarınız olabilir, bu uzun vadeli planlar için şimdiden planlarına dayalı çalışmanız gerekir… Biz ne yapıyoruz?
Öncelikle bana göre ne yaptığımızı pek bildiğimizi sanmıyorum, yani bu kadar uzman, bu kadar danışman, bu kadar bürokrat, bir o kadar da siyasal sorumlu bilmiyor sen biliyorsun öylemi? Ya tam bu kadar da net ben biliyorum diyemem, zaten memleketin başına en iyi biliyorum diyenler yüzünden olmadık bela gelmiyor mu? Bizim derd
Belirsizlikler kaygıya, kaygılar da güvensizlige, güvensizlikte birçok sorunun tetiklenmesine neden olur. Son zamanlar da belirsizlikler var. Bu belirsizlikler üzerine karşılaştığımız veya karşılaşacağımız sorunlar var, bunların başın da ise…. Hükümet kurulacak mı, barış süreci devam edecek mi?
a)İlk belirsizlik Hükümet kurabilme konusundaki belirsizlikler hem ekonomik piyasa da soruna nedene olmaktadır. Hem barış sürecinin akıbetinin belirligine eneden olmakta, ayrıca teröritlere cesaret verdiği için iç güvenlik sorunununa da neden olmaktadır&
Ülkemiz, sürekli bir saldırı için de, kimi zaman gerçek saldırılar kimi zaman da siyasilerin gündem degiştirmek için ortaya attıkları sanı, kanı, uydurma saldırılar. Bu neden böyle?
Ben hem siyaseti,hem de toplumsal sorunları yeni yetmelik zamanım dan beri izlerim… Gördüğüm şudur, siyasetciler sıkıştı mı, ya bir düşman ortaya çıkar, ya bir suikast olur… Hemen siyasetcilerimizin yapmasını gerektirdiği hal de, yapmadığı, yapmaması gerektiği hal
Topraklarımız da üç türlü erezyon olduğu gözlenmektedir, biri insan eliyle, digeri de doga eliyle, digeri de siyasetcilerin yanlış kararlarıyla… Bu üç erezyon topraklarımızı, aşırı kimyasal kirlilige dayalı olarak topragın veriminin, ya da aldığımız ürünlerin niteliksiz bozulmasına, ya da canlılığının azalmasına dayalı erezyonla topraklarımız her yıl küçül
Suriye meselesin de gelinen nokta hiç birimizin hoşuna gitmiyor, bu noktayı tahmin edenler arasında olmama rağmen sevinemedim, keşke benim tahminlerim yanlış çıksaydı da ülkemiz sorunun içine bu kadar girmeseydi ve bu sorunlar yaşanmasaydı… Ama her attığımız taş yerine ulaşmaz atasözümüz vardır… Bazen bir hedef koyar, bu hedefe ulaşmak için çaba sarf eder ama, ulaşamayız… Benim kanaatim bu Suriye, meselesine san ki kendi iç sorunumuz gibi çok müdahil oluşumuzun hatalarını çekiyoruz, korkarım çekmeye de devam edecegiz… Şunu baştan belirtelim, bu durumun sorumlusu ülkemizi y
Hepimiz hayatın için ihtiyaçlarımızı karşılamak için bazı şeylerden yararlanırız, bunlara da Nimet deriz… Kimimize göre bu nimetlerin Kaynagı Allahtır, kimimize göre de dogadır, ama bizim için kıymetlidirler, yaşamsaldır… Nedeni ise bizim yaşam kaynaklarımızdır da kıymeti ondan gelir, yalnız son 50-60 yıldır görünen odur ki nimet kavramı üzerin de daha az düşünmeye başlamışız, bu nedenle de nimetin kıymetini bilememe çelişki içine düşmüşüz ve daha da devam ediyor…
Canın kutsallığını anlamayanlar yine canlara kıydılar,
Benden degilse can kutsal degildir, diye düşünenlerin insanlığın ulaştığı teknik imkanları da kullanarak insanları daha kolay öldürür hale geldiler… Bir bomba ile 30 canı yok eden 100 canı yaralayan ve
Ahlak burhanı yaşıyoruz, hem de yoğun bir şekil de, nereden çıkarıyorsun derseniz toplumsal hayatın için den…. Ahlak bunalımı da adalet, adalet bunalımı da güven bunalımına neden oluyor, bu kadar bunalımdan ne huzur, ne refah ne de mutluluk çıkmaz… Bu nedenle bu bunalımları akla, degerlere, bilime dayalı aşmalıyız… Yoksa vasatlığımız devam edecektir.. Neredeyse üç aksilikten ikisinin nedeni Ahlak bunalımı ve buna baglı zincirlime bunalımları tetikliyor…
Bir toplum da şu hareketler çok olursa, orada Ahlak Bunalımı yaşanıyor demektir…
(Alışveriş Merkezlerin de Üretim Olmaz, Tarla da, Fabrikada Üretim olur)
Son 20-25 yıldır, sürekli olarak Fabrikadan daha çok AVM yapıyoruz, şehirlerin çevreleri, içleri mantar gibi AVM’lerle doldu… Ankarayı düşünelim Eskişehir yolu, İstanbul yolu, sayılmayacak kadar bu merkezlerle doldu… Şehrin içindekiler de düşünüldüğün de sayıları ben deyim 200 siz deyin 300, büyük Marketleri de sayarsak, sayı belki de bini bulacaktır… Bazı büyük marketler alışveriş me
Biz şöyle büyük milletiz, böyle büyük ümmetiz, şu kadar nufusumuz var, daha çok üretmemiz lazım, daha çok ancak böyle büyürüz deriz, ama öyle olmuyor, kücücük ülke biz her alanda 25-10 katlıyor Ama &ou
( Vatandaşı, patronlar ve sermayenin, kamu kurumlarının, Burjuva ve ileri gelenlerin, siyasetcilerin, din adamları ve tahrikatların boğması)
Vatandaş nasıl bogulur hakları yok sayılarak, nasıl bogulur, kendisine hizmet etsin diye kurulmuş kurumların vatandaşı hizmetci sanmasıyla, itmesi kakması veya tepeden bakmasıyla, vatandaşı küçük görmesiyle bogulur…
Vatandaşın bogulmaması için bir kamu kültürü bir burjuva kültürü gerekir ki sanırım biz de ikisi de yok.. Ya da tersine oluşmuş… Bu konu üz
Hepimiz bakamatiklerden maaşlarımızı çekeriz, bunlar aracılığıyla faturalarımızı öderiz, para gönderecegimiz kişilere parayı da bu makineler aracılığıyla göndeririz… Para işlerin de hayatımızı kolaylaştırır bu makineler…
Her ay gider maaşımızı bu makinelerden alırız ve bu makinelerde hiç para bitmez… Demek ki bunların içini parayla dolduran bir güç vardır, bu güç nereden gelir? Bu güç toplumun mal ve hizmet üretiminden, tasarrufundan gelir, bankamatikleri parayla doldurur… Bu makineler her işlem yaptığımız da bize
Eğitim, bize ne vermelidir dersek, bir bilimsel bilgi ve bu bilgi üzerine düşünme yetenegi… İki dilimizi ve kültürümüzü öğrenme ve özümse topluma uyum sağlama… Üç, evrensel kültürlere uyum yetenegi… Egitim bize hem dogaya hem de kültüre ve de dünya kültürlerine bilme, uyum sağlama becerisi vermelidir… Bu yazımız da bir ülkede, bir bölgede veya dünyanın herhangi bir yerin de yaşayanların, ortak toplumsal yaşama katılmaları için egitim yoluyla yerel ve evrensel kültürel aktarımla kişilerin toplumsal ve evrensel yaşama k
Hükümetin 13- 14 yıllık siyasal geçmişini ve içraatlarını degerlendirmeye devam ediyoruz, Ekonomik acıdan, sosyolojik acıdan derken şimdi de dış politika acısından degerlendirmeye devam ediyoruz… Önce şunu belirtelim, hükümetin başarısı bizim toplum olarak başarımız demektir… Bunu unutmadan eleştirilerimize devam edelim mi? Eleştiri aslında toplumları geliştirir bizde eleştiri saldırı gibi algılandığından hep sevimsiz bulunur… Ama hep alkış gelmesine rağmen neden başarısız olunur, buna ben hep K.Koreyi örnek
Sosyolojik acıdan baktığımız da hükümet üzerinden bütün siysal tarafları degerlendirelim ve başarılılar mı, degil mi siyasetimizi sosyolojik tavırları üzerinden eleştirel olarak degerlendirelim… Sosyolojik acıdan toplumla siyasetci, hükümetle, toplumun diger sosyolojik gruplarının durumuna bakacagız…
Bizim siyasetciler, bir sosyolojik tabana yaslanırlar ve o tabanı kaybetmemek için diger toplumsal grupları yok sayarlar… Bu iktidar hangi toplumsa
Önce şunu belirtelim, bu yazı gecikmiş bir yazı seçimlerin siysasal ortamın da güme gitmesin diye seçim sonuçlarını bekledim… Hükümeti degerlendirmeyi hangi acıdan ele alalım, sosyolojik, ekonomik, diplomatik acıdan ele alalım ki bir degerlendirmede bulunalım... İlk olarak ekonomik olarak degerlendirelim...
Ekonomik Başarı/başarısızlık
Ekonomik acıdan ele aldığımız da, Borçlar artımı, eksildi mi, yani hükümet göreve geldiğin de ne kadar borcumuz vardı şimdi ne kadar borcumuz var? Bunlar devle
Devlet vatandaşlarına hizmet için kurumlardan oluşturulmuş büyük kurumdur, bu kurumlar güçlerini, yetkilerini vatandaşlarından alırlar, bu aldıkları güçle daha büyük işler yaparlar… BU işler güvenlik, sağlık, egitim ve baraj, yol, sulama tesisleri ve şehir alt yapılarıdır…
Bu kadar büyük işler yapan kurumun da gücünün de büyük olması gerekir doğru olan da budur, bu güç hizmet etme gücü ve görevidir… Bazen, hatta çok zaman bu gücü kişisel çıkar içinde k
Şimdi biz de bir eleştiri yapınca hemen en uç da düşünmeye başlar eleştiriye maruz kalan acaba bu bana neden saldırıyor… Bana komplomu kuracak, beni itibarsızlaştıracak mı? Neden eleştiriye alışkın degiliz, öte yandan eleştirenler de, gercekten de art niyetli eleştiriyorlar… Ya da şöyle diyelim herkes birbirini tanıdıgı için böyle yapılıyor olabilir mi? Bunu bir kenara koyalım.. Ama bizim konumuz bu degil, bizim konumuz yetenek yerine yakınlık, soy, sop, mesepsel ve tahrikat bagı ve yakınlık aranmasıdır… Ama ben yakınlarıma yardımcı olmayacakmıyım diyenleri duyar gibiyim… Tabiki yardımcı ola
Kültürel aktarım toplumsal devamlılık acısından gereklidir, bu gerekliligin farkında olamayan veya ihmal eden toplumların önce bireyleri toplumun kültüründen kopuşlar yaşar, sonra da kültürel bir şaşılıklar yaşarlar… Şaşkın anı da kacırılır önlem alınmazsa bir sonra ki aşama ise hem kişisel, hem toplumsal olarak kültürel kaostur… Biz bir sonraki aşamaya kaotik bir kültürel ortama doğru sürükleniyoruz diyebiliriz… Neden dersek, öncelikle
(Demokratik bir Seçimden, Demokratik bir İktidar Çıkaramamak)
Evet, seçimleri yaptık, biz vatandaşlar olarak kanaatimizi belirttik sandığa attık ve siyasilere kanaatımızı gönderdik… Şimdi top onlar da muzakare ederek uzlaşarak, anlaşarak demokrsiden iktidar çıkaracaklar mı çırkaramayacaklar mı? Olaki cıkaramadılar ne olur? Önce bu sorunun cevabı üzerine düşünmeden nasıl demokrasiden iktidar çıkmaz üzer
Seçim sonuçlarını iyi okumayı üç yönlü yapmalıyız, 1- İktidar odaklı, 2- Muhalafet odaklı 3- Vatandaş odaklı okumaya çalışalım… Biz okumaya çalışırken siyasiler çıkan bu taployu öyle okumalıdır ki gerginliklerin sonu, din ve kültür, etnik siyasetin sonu, iktidara gelenlerin iktidarını paylaşılması gereken güçler ayrılığıyla paylaşmamasının sonu, artık ülkemiz de siyaset düşmanlık ve gerginlikler üzerine demokratik parlamenter sistem üzerine devam edileceginin ilanının mesajlarını iyi okumalıdır… İlk acıklamalar hala uzlaşı arayışından uzak oluşu için de olduğu
Seçimler demokrasi bayramlarıdır, biz vatandaşlara seni temsilen ülkeyi kim yönetsin sorusu sorulur ve bunun için bugün Demokrasi ve vatandaşlık hakları bayramıdır… Biz vatandaşlar bugün güzel kıyafetlerimizi giyeriz, bizi temsilen kimin yönetecegini belirtmek üzere sanDıklara oylarımızı atarız…. Bugün demokrasinin en tEmel göstergesi olan seçme ve seçilme olayının yapıldığı gündür… Ülke vaTandaşları
Evet ister eş seçimi, ister iş seçimi, isterseniz de Ülkeye yönetici seçme işi ve ister seçmeme egilimi bizim gelecegimizdir… Bunun içindir ki seçimlerimizi düşünerek yapalım önerisiyle… Zaten düşünerek yapıyoruz demeyin… Düşünerek seçim yapan bir toplum olsaydık, 1950 yılında bizden daha geride olan G.Kore şu anda bizden bu kadar ilerde olmazdı, demek ki bu yönetici seçme işin de hatalarımız var...Bunun nedenleri üzerinde duralım biraz ne dersiniz...
Evet, nitelikli yaşam için ne gerekir, paramı evet ama yeterli bir cevap degil, iyi bir araba mı, hiç de degil, iyi bir ev mi gerekir ama yeterli degildir… Kısacası nitelikli bir yaşamın temelin de ekonomik ölçülerin alakası yok denecek kadar azdır. Onu da içine alan başka bir şey vardır, ekonomik nedenler nitelikli bir yaşam için yeterli degildir. Çok zaman da daha iyi, nitelikli lüks yaşamla karıştırılıyor, bu karışıklığı fark eden bazı uyanıklar da bizi sömür&uum
Biz toplum olarak haini, ajanı çok olan toplumuz, hiç sorduk mu acaba nedeni nedir? Sorun benim hainim kim, ben kimin hainiyim? Biz doğru bir şey yapıyorsak içimiz de ajan olsa ne yazar, beni dinleseler ne yazar… Hainler, hainlikler ajanlar, ajanlıklar, vefasızlıklar, gırla gidiyorsa, hem sadece karşı ki grup yapıyorsa biz neden kirleniyoruz o zaman?
Demek ki, sorun büyük, işin içinden karşı tarafı suçlayarak çıkamayız, bir de kendimize doğru bakmalıyız…
Gezi ruhu, bazıları için sadece ve sadece agactı, yeşil alanların işgal edilmesiydi, gezi bazılarına göre iktidarın kendileri yok saymasına tepkiydi, bazılarına göre devrime beş kalmıştı, bazılarına göre sadece ve sadece İktidar düşmanlığıydı, bazılarına göre ise Demokrasinin en temel ilkesi olan güçler ayrılığının olmadı yerde iktidarı sınırlamanın bir yöntemiydi… İçinde çok çeşitli grublar barındırıyor ve ortak tepki gösteriyorlardı, üstelikte ilk kez böyle bir olay oluyordu… Kemalistlerle, Ulusalcılarla, Anarşistler, BDP liler, yani ne kadar muhalif varsa bir şekliyle oradaydı…
Her şeyden önce biz iktidarı oylarımızla temsilcilerimize verir, oylarımızla da temsil yetkisini geri alırız, biz vatandaşlara bunu sağlayan demokrasidir… Öncelikle bize temsilci seçme hakkı tanıyan demokrasiye ve onun kurumlarına, ilkelerine sahip çıkmalıyız… Yoksa ne temsil olur, ne seçim/tercih olur ki biz demokrasi iyi kötü yaşamış olanlara bu durum zulüm olur… Bu seçimlerin gerginlikten uzak demokratik ilkelere göre yapılması için hepimizin çaba göstermesi gerekir..
Evet haftaya seçim var kimi destekleyecegiz, desteklerken düş&uum
Tosya - Der Yönetimi olarak Tosya yoluna çıktık, ilk duragımız Tosya geleneksel bağ evin de bir kahvaltı yapmak oldu… Çok güzel tarihsel özellikleri dikkate alınarak düzenlenmiş bu yer de, yöreye özgü dogal tatlarla, bizim damak tadımıza da uygun olduğundan olsa gerek severek kahvaltımızı yaptık…
Oradan hep beraber,(Mustafa Akça Başkan, İlhan Sertkale, başkan yardımcısı, Sadık Can, Başkan Yardımcısı, Şerif Ataç Sekiler köyü dernek başkanı, Hüseyin Benek yönetim kurulu üyesi hep beraber, Hemşerimiz ve İlimizin &oum
Emek, nedir bir şey üretilirken onun üretimine katılan, katkı sunan işin geregine göre de degişen bir işgücüdür. Bunun hukukunun korunması üretimin sağlıklı, toplumsal barışın sürekliliği için gereklidir… Neden dersek? Nihai olarak tuğlayı koyan odur, tıkanan kanalı açan odur, çöpleri toplayan, fabrikalar da tarlalar da üretime emegini katan o dur… O işçidir….
İşe yararlılığınından dolayı, topluma sunduğu katkılardan dolayı, yönetimlerin, patronların hak gasplarına meyilli olduklarından dolayı Emeğin hukuku, yani üreti
19 Mayıs’ı anlamak için birkaç adım düşünce yolculuğu tarihe doğru yapmak yeter… İlk önce koskoca imparatorluk neden yıkıldı, kimse devletinin yıkılmasını istemez, bu nedenle şu haindi bu ajandı, şu milliyetcilik etkliydi yi, biraz ileri gecerek degerlendirmek ve düşünmek gerek…
İkinici olarak Canakkale savaşını ve imzalanan serv anlaşmasını iyi degerlendirmek gerek, bunun için de M.Akif’in Canakkale destanını okuyarak, dünyanın belli başlı devletleri neden bizi hasta adam ilan ettigi ve bu adamın mirasını paylaşmak üzere neden İmparatorluk (Türk) topra
Temizlik, kimimiz deriz ki imanın yarısıdır, kimi kere de deriz ki, ben mikroplara tahammül edemem, ben çok titiz biriyim övünmasi için de temizligin öneminden bahsederiz… Bazen de haklı olabiliriz, temizlik sağlıksızlığı dogurur, ama ben insanların artık temizlerken kirletmelerinden dolayı sağlıksızlık yaşandığını, daha da yaşanacagını düşünenlerdenim. Nasıl mı?
Mufagımızın sehbasını ela alalım, toplam kaç mere karedir, 1.5 – 2 bu kadar alanı çevre
Hep denir, hazır yiyecekler, manyetik ve kimyasal kirlilikler, saglığa zararlı diye amenna ama ya hareketsizligin sağlıksızlığa katsı üzerinde pek az dururuz, biraz da hareket etmenin yolu yokuş ya…
Ama bütün uzmanlar bu konu da hem fikir, saglıksızlığın ana kaynaklarından biri de hareketsizliktir…
Hareketsizligin sonucu ve yeme içmeye devam edersek kilo ve yağlanmadır, bunlar ise vucudumuz da bazı sıkıntılara neden
Demokrasiden ne anladığımız konusun da şüphelerim var, önce demokrasi nedir mi desek? Yoksa bu demokrasi herkesin başka başka şekilde anlayacagı renksiz, ilkesizlik mi? Bence böyle olmamalı uygulayan ülkelere bakıyorum, iyi işletilirse iyi, ya iyi işletilmezse? ……
Demokrasi sadece seçim mi, seçim öncesi adayların belirlenme yöntemi demokratik degilse, bizde ne kadar demokratik? Seçilmek üzere seçime girenleri kim belirlerse sonucu o belirlemiş olmuyor mu? Demokrasil
Can kutsaldır, bir canı büyüten, onu besleyen onun huzuru, rahatı, mutlu olması için ne gerekiyorsa onu yapan anne daha bir kutsaldır… Kutsalımıza yeteri kadar deger vermeyenler, biraz agır olacak bel ki ama nankörlük içindedir… Kadınları/erkekleri yani insanoğlunu kutsalını fark etmeye davet ediyorum… Fark ettiğimiz de ne olacak annemizi, eşimizi yani insanı daha çok sevecegiz… Buyrun sevmeye davetlisiniz, icabet etmeyenleri insanlıkdan çıkarıyoruz…. Bu kutsal yolculuğu hoş geldiniz…
Bu ilişki öteden beri sorunlu ilişkilerin başın da gelir, vatandaş devlet ve devletin iktidar gücünü kullanan yöntimler, hep vatandaşa sorun yaratırlar…. Sorunun kaynagıda kim kimin için vardır, cevabın da gizlidir… Gercekten de kim kimin için vardır, vatandaş kamu için mi, kamu vatandaş için mi? Bu sorunun cevabını arayalım…. Ama ben baştan kendi düşünce mi söyleyeyim, devlet, kamu, vatandaş için vardır…
İlk olarak vatandaşı temsil eden vekillerle işe başlayalım bu adamlar ne yapar, ya da
Ak Parti 2023 sözleşmesinden seçtiklerimiz, devamın da Seçim beyannamesi bağlantısı verilmiştir, oy kullanacak vatandaşların partilerin seçim beyannameleri okuyarak oy kullanmaları, bu beyannameler de verilen sözlerin yapılıp, yapılmadığı, yapılıp yapılamayacagı gibi sorularla tercih yapılması gerektiğini hatırlatarak… Ayrıca vatandaşların temsilcileri denetlemek için de bu sözlere iyi kulak vermeleri yarın yapılmadığın da neden yapmıyorsun ben sana bu sözlerin üzere oy verdim demesi gereği demokratik tepkiler tepki göstermesi sistemin iyi işlemesi için gerekli olduğunu sanırım hepimiz biliyoruz&helli
CHP seçim Bildirgesinden seçtiklerimiz, devamın da Seçim beyannamesi bağlantısı verilmiştir, oy kullanacak vatandaşların partilerin seçim beyannameleri okuyarak oy kullanmaları, bu beyannameler de verilen sözlerin yapılıp, yapılmadığı, yapılıp yapılamayacagı gibi sorularla tercih yaparak seçimler de bulunmaları gerektiğini hatır… Ayrıca vatandaşların temsilcileri denetlemek için de bu sözlere iyi kulak vermeleri yarın yapılmadığın da neden yapmıyorsun ben sana bu sözlerin üzere oy verdim demesi gereği demokratik tepkiler göstermesi, tepki göstermenin sistemin iyi işlemesi için gerekli o
Muhalefet partileri bu sefer seçimlere iyi hazırlanmış ve üretimden degil eşitsizlikten beslenen ekonomik piyasasını, sosyal adalet planlarıyla, eşitliği sağlayacak vaatleri öne çıkıyor ve bu vaatler bence de gerekli… Uygun kaynak üretimi, kamu da tasaruf, vegi adaletiyle de sağlanabilecegini düşünüyor... Kim iktidara gelecek buna seçim sonuçları karar verecektir, MHP’nin seçim beyannamesinden bazı başlıkları buraya aktarıyorum, bu notdan fazlasına ulaşmak için yazının sonun da bağlantılar verilmiştir. Bu bağlantılardan beyannamenin tamamına ulaşılabilir… Bu vaatleri
İşçilerin bayramı, bir mütdet bahar bayramı dendi, neden işçiler işçi olduğunu hatırlar mı diye acep, yoksa sınıf bilinci gelişir mi diyedir, yok yok, sömürüldüklerinin farkına varırlar veya patronlarından daha çok vergi ödediklerinin farkına varırlarsa… Ya tepki gösterilerse, yok yok göstermezler neden onların bu toplum için fedakarlık yapıyorlar ve bunun farkındalar… Bir de toplumun varlığını lüks için harcayan parayı ve devletin hazinesini kontrol edenler ve bu lüksten vergi almayan yönetimler, far
(Geçmişini duran varlıklarını, kurumlarını satarak, gelecegini de borçlanarak yiyen toplum)
Geçmişte kazanılarları, ortaya çıkarılan kurumları (fabrikaları, arsaları, işletmeleri) satarak yiyerek geçmişini yiyen toplum, yatırımdan çok lüks tüketim için alınan borçlarla da gelecekte ki gelirlerimizi yiyen toplum olduk…. Duran varlıklarını satarak geçmişi, borçlanarak da gelecegi yiyen toplumlar, bir de üretmiyorsa, üretecek yatırımlar yapmıyorlarsa Allah korusun gelecek bu tür toplumlara sıkın
İster meteorolojik olarak hava tahminlerin de bulunmak, isterseniz ekonomik olarak ististastiki tahminler de bulunmak, yada seçim sonuçları hakkın da başarılı tahminler de,(öngörüler de) bulunmak mümkündür… Bunun için gercekci bilgilere ihtiyaç vardır…
Hava tahminin de bulunurken bulutların konumu, yüksek, alacak basınc, rüzgar, nem gibi verilerden gelen bilgilerle bir tahmin de bulunabiliriz. Yaptığımız tahminlerin doğruluk oranı neredeyse %90
Ali ve Veli ekonomisin de ben dahil kimse üretmek için çalışmaz demiştik ya, bunu destekleyen bir sosyal medya paylaşımını aynen aldım. Gördüğüm herkes birbirini kazıklıyor, kekliyor, hakkım mı, degil mi diye düşünmeden amaç sadece paraya ulaşmak olmuş, haram mı helal mı unutulmuş, adaleti ve ahlakı tatile göndermişler, bazıları hızını alalmamış adalet ve ahlakı dansöz yapıp oynatıyor, nereden çıkarıyorsunun derseniz aşagıda ki paylaşımı okuyun…
“”“Milletvekili adayı olmadım, pişman değilim. Çünkü, yapamam... Neden mi? Buyurun:
Ekonomi de geldiğimiz nokta kimin eseri, öncelikle yönetenlerin hemen sonra hepimizin, bir toplum olan olayları komplo teorilerine bağlarsa her olay da bir suçlu bulur… Efendim yabancılar bize düşmanmış da, şu grup hainmiş de, bu muhalefet işe yaramazmış da, hükümet bilmem neymiş, hükümet/muhalefe karşılıklı en akla gelmedik suçlamaları yaparlar, bu karşılıklı suçlamalar arasında kim sorumluysa o gercek suçludur… Şunu kabul edelim ilk önce Hükümet sorumludur, diyelim ki bir yanlış uygulama var, buna destek veren
Ali, Veli ve Bestami ekonomisi nasıl işler, bugün buna bakalım mı ne dersiniz? Aslında bakmasak daha iyi ama bakmadığımzda da başımız beladan kurtulmuyor. İşte bu nedenle ekonomik deger ürettiğimize yada üretmediğimize sık sık bakmak zorundayız…
İki adam Adları Mehmet ve Ahmet Mehmet dayı tarla da üretir, Ahmet gardaşımız da fabrika da bunların ürettigi iki birim malı (ekonomide buna üretilen pasta derler) Ali, Veli, Bestami ve Ahmet, Mehmet üreten iki kişinin yaptıkları pastayı paylaşmaya çalışırlar… Bu arada ortak ihtiyaçların Okul, yol, baraj, tünel, kamu binaları v
İrade, bir şeyi yapıp veya yapmamaya karar verme gücüdür, bir şeyi istediğimiz de ona sahip olabilmek veya bir işi yapabilmek için gerekli şartları hazırlamak için yapılan çalışmalar da diyebilriz. Öte yandan iyi bulduklarımıza, veya daha önemli, daha iyi, daha güzel saydıklarımıza ulaşabilmek için kişinin bu daha iyiye ulaşmak için anlık istek ve arzulardan vazgeçerek çalışmalarını, davranışlarını bu büyük iyiye ulaşmak için çalışmalar
Uzun süredir barış cabasına dayalı olarak taraflar birbirini görmüyorlardı, bu görmezden gelmeler dagda ki silahlı unsurlar varken barış olmaz diyenleri rahatsız ediyordu… Bir gün bunu birileri görecek ti… Şimdi soru şu, dagda yasadışı silahlı unsur olarak dalaşmak mı suç, bunu gören güvenlik görevlileri mi suç işlemiş oluyor?
Arkadaşlar barış görüşmeleri olsun, barış için fedakarlıklar yapa
Bir Yemen türküsün de şöyle der, Giden gelmiyor acep ne iştir / Kışlanın önünde redif sesi var / Bakın çantasında acep nesi var / Bir çift kundurayla bir de fesi var… Bu Türkü belki yüz yıllık belki de daha fazla, demek ki oralar da yüz yıldır sorun var, akılla, uzlaşıyla, muzakereyle, meşveretle, tartışmayla çatışmayı, yaşatmayla ölümü karıştırmışlar, çözüm bulacak anlaşacak kadar ortak nokta bulamamışlar, akıllarını izne göndermiş olsalar gerek… Biz Yemen, üzerinden düşünürken bazı sorularla olaya yaklaşalım ne dersiniz?
Milli irade son zamanların siyaset söyleminde baya kullanılan bir söz oldu, ama üzerin de çok durmadık, milli irade esaret altın da dedik, milli irade şu kurumun ipotegi altında dedik, kimiz anladık, kimimiz anlamadık, kimimiz alkışladık, kimimiz kızdık…. Milli irade nedir, nasıl tecelli eder, bunun üzerine bir yolculuk yapalım mı?
Milli irade vatandaşların düşüncesinin yönetimlere yansımasıdır, vatandaşlar demokratik sistem için de partiler de sendikalar da, meslek örgütlerin de örgütlenir ülke yönetimine iradesi yansıması için mü
(SEÇİMİN ADİL TEMSİLİYETİ ve GÜVENLİGİ DEMOKRATİK KURALLARLA VE VATANDAŞLIK BİLİNCİYLE MÜMKÜNDÜR Fikri Adil)
Seçim güvenligi ne demektir, oy veren vatandaşlara kimsenin baskı yapmaması demektir, yani kişi istediğini istediği için seçmesi demektir… Başka ne demektir, seçtiği yani verdiği oyun sandıktan çıkarak meclise doğru oran da yansıması demektir… Bu aslında şu demektir, seçim güvenligi demokrasinin de güvenligi demektir…. Bunun için önemlidir, kim sorumludur dersek, demokratik sistem
Ekonomi, siyasi kararlardan etkilenir, ekonomiye siyasal kararlarımızla yön veririz, yalnız biz siyasal olarak karar verirken ekonomi mantığı için de karar veririz… Nasıl mı?
Örnegin işsizlik toplumsal bir sorundur, toplumlar %5-6 arası işsizligi tolere ederler, bunu da işsizlik sigortası ve sosyal yardımlarla destekleyerek… Burada siyasetci için iki karar karşımıza çıkar, işsizlik fonunu teşvik olarak mı kullanalım, iyi projeler getiren işsizlere teşvik mi verelim, işsizlik maaşı olarak mı verelim, bu oranlar hangi oranlarda işsizlere yansısın gibi sorularla siyasi olarak kararlar alırız&helli
Ortadoguyu okurken bir yan da İran, diger yanda S.Arabistan ve Şiilik ve Sunnilik üzerine güç gösterisi ve alan kavgası ile okurduk, şimdiler de yeni bir okumayla okumak gerekiyor ama… Yemen meselesi çözüldükten sonra…
Lozan da batı blokuyla İran anlaştı, bu anlaşmalar sonucu amborgo kalkacak İran petrolünü daha kolay pazarlayacak, ekonomisi hızla gelişecek ve siyasal nufusu belkide kendiliginden otomatikman aratacak, ekiden Hizibullah aracılıyla yaptığını şimdi anlaşmalarla yapacak ki biz de ülke o
Evet, elektirikler gitti ve bir daha uzun süre gelmedi, biz önceleri sadece kendi bölgemiz de sanıyorduk kesintiyi ama sonra, telefonla Kastamonu da,Istanbul da, İzmir de kesintilerin olduğunu öğrendik buralar da tanıdıklarımız yaşıyorlardı..
Benim coban radyomu açtım ki öğrendiğimiz 2-3 ilin dışında tüm iller de eletirk kesintisinin olduğuydu, ister istemez kaygılanmaya başladık bu derece kesinti ancak bir savaş anında olabilirdi, yetkililer tatmin edici acıklamalar da bulunmuyorlardı… Genel gecer acıklamalar ise byöle durumlarda kimseyi tatmin etmediği gibi herkesi
Önce mezhepler savaşı ne demektir ona kısaca bakalım ve sonra asıl konumuz olan ortadoğu daki yeni gerilimlere dönelim…
Evet bu mezhepler savaşı nedir ki ve ne zaman yapılmıştır?
Avrupa da ortaya çıkan reform hareketleri, kilisenin tepkisiyle karşılaşmış ve Avrupa’daki sosyolojik ve siyasi dengeleri bozmuş, Kilisenin toplum üzerinde ki siyasal baskılarından bunalan toplumlar buna tepki göstermiş ve çatışmalar başlamışt
Biz bu kendi çıkardığımız iç sorunları boğuşurken, sadece iç sorunlarımızı görür ve tartışırken, Ortadoğu da bir şeyler oluyor, ne oluyor? Bu şuan da bizi pek ilgilendirmiyor, seçim telaşı, başkanlığa nasıl geçeriz düşüncesi, üst perdeden siyasal tartışma ve alan genişletme telaşları bu coğrafyayı es geçmemize neden oluyor gibi, olmasın…
Evet biz neleri tartışıyoruz, Ülkeyi Cumhurbaşkanı mı yönetecek, yoksa Hükümet mi, Kürtlere barışmak için ne taviz verilecek, yada karşı tarafdan ise Kürtler haklarını alabilecek mi ve ne kadar
Ankara Esenboga hava alanı, Ankaraya o kadar uzak ki, bu uzaklığın nedeni Coğrafi degil, Kilometrelerce mesafe degil sadece ve sadece yanlış uyğulamalardır…
Burası Anlaraya 20 km uzaklıkta ki bir yerdir, normal bir trafik akışıyla 15-20 dakikadır, gel gör ki toplu taşım da ki sorunlar bu mesafeyi Daha ilerisin de Kuzeyin de Cubuk ilçesi vardır, orya Belediye otobüsü gider, Güneyin de Akyurt ilcesi vardır buraya da belediye otobüsü gider, 50 km iler de Kalecik ilcesi vardı buraya
İnsanlık için Dünya bilinen tek barınaktır, buna zemin hazırlayan ise, sudur! Yani kan için derler ya hayat sıvısı, aslında bu su için denmelidir. Su hayat sıvısıdır… Su, katı, sıvı ve gaz halinde bulunan hitrojenin oksitlenmiş halidir… Su kirliligi ise, suyun kalitesinin, fiziksel, kimyasal ve biyolojik acıdan herhangi bir kullanım şeklini engelleyecek şekilde bozulmasıdır… Amacımız bunun önüne geçmek ve bu yolla da su da tasarruf yapmak
Çanakkale neden gecilemedi? Diye kendi kendimize sormamız, sordugumuz bu sorunun cevabını gerçekci bir şekilde araştırmamız ve bulmamız lazımdır. Orada ki komutan uçtu kaçtı, burada ki kaçtı, uçtu kaçtı, gibi acıklamalar orada ki mücadeleye gölgeler düşürür. Orada bu işi başaranlar da ruh vardı, ne ruhu, vatan, ümmet, millet ruhu?!!! İşte bunun üzerinde düşünürsek, hem onların bu destansı mücadelelerine gölge düşürmemiş oluruz, hem de Allah korusun toplumumuz/milletimiz böyle bir şeyle karşılaştığın da bu ruhu tekraren kendimizde bulabiliriz.
(Kadının yeri ve degeri, insanın yeri ve degeridir. Fikri Adil)
Kadın sorunu, İnsan sorunudur, insan sorunu erkeklerin de sorunudur, yani insan sorun yaşarken erkek de, kadın da sorun yaşar… Sorunlar insanı rahatsız eder, bu rahatsızlık aşamasında çözülmezse mutsuz eder, mutsuzluk da sevgi, cinsellik, aşk gibi tek başına ve tek taraflı yaşanmaz, birlikte mutsuzlugu yaşadığınız kişi ilk önce döner sizi/bizi mutsuz eder… ..
O zaman mutluluğun yaşanması için ne yapabiliriz diye düşünerek, hepimiz için bir şeyler yapmamız i
( İnsani vasıflarını kaybeden, insan hala insan kalabilir mi?)
Her şeyin o şey olma özelligine dayalı bir özelligi vardır, o özellik onu o yapar. Bu nedenle özellikler de ki erezyonlar, kayıplar, bir noktadan sonra onu, o olmaktan çıkar… Acaba insan her şeyin önüne çıkarı, parasal ölçüleri koyarak insanlıktan mı çıkıyor, ki öyle görünüyor. Ulaşmak istedigi şeylere ulaşması engellendiğin de, buna hakkı, olup olmadığını düşünmeden saldırganlaşıyorsa, bu saldırılar da ne c
Telif Hakkı: Kişinin her türlü fikri emeği ile meydana getirdiği ürünler üzerinde hukuken sağlanan haklardır. Eserler, insan hayatını yaşamaya değer kılan bir güvencedir. Buluşlar ve sanat eserlerini korunmasını sağlamak, dikkatle izlenmesi gereken bir Devlet görevidir. Devlet, buluşlar ve sanat eserlerinin korunması görevini yasal kurallar öngörmek suretiyle yerine getirecektir.
Kültür yaşamını düzenleme görevinin devlet tarafından üstlenilmesi zorunluluğunun beş temel nedeni bulunmaktadır. Bunlar; Toplumsal Adalet Kültürel Gelişim Ekonomik Etken
Demokrasi aşagı yukarı üç hal de uygulanıyor, biri doğrudan demokrasi, İsviçre’nin bazı kantonları dışın da uygulanmıyor. Rejimi “demokratik” olan ülkelerin tamamında ise temsili demokrasi uygulanıyor. Yani vatandaşlar,(Yani milli İrade) yönetim yetkisini, seçtikleri temsilcileri aracılığıyla kullanıyorlar. Bunun dünyada iki temel biçimi var, biri parlamenter, digeri ise başkanlık sistemi şeklindedir. Biz öncelikle senin demokrasinden benim demokrasimden gercek demokrasiye geçmeliyiz ki...
Demokratik sistemler ister başkanlık olsun, ister parlamanter ol
Dünya da çeşitli firmalar ve ülkeler, elektirikli araba modeli üretmek uzun yıllardan bu yana çalışıyor, son 5-6 yıldır bizim ülkemizde de çalışmaların olduğunu biliyoruz. Motor, Tasarım çalışmalarının bittiği elektirikli araç modellerinin olduğunu bazen Tv lerden, Bazen de Gazetelerden duyuyorduk, şimdiler de ise hiç ses yok, tam araç modellerinin piyasaya sürülme vaktidir diye düşünüyor.. Ve piyasaya yeni girenleri görüyoruz ama bizim marka ve modellerimiz degil, yine bu alanda da yabancı pazar mı olacagız ne?
Öteden beri böyle insanlar sınırlarını bilmiyorlar, yada bile bile başkalarının sınırlarını, ihlal ediyorlar... Bunu kah kendi gücüne dayanarak, kah saldırgan tavırlarına dayanarak, kah makam ve mevkisinin verdigi yetkileri yanlış kullanarak yapıyorlar. Oysa ki kamu yetkileri hizmet için verilmiş, yetkilerdir bilmiyorlar. Bazen da ekonomik gücüne dayanarak sınırlarını aşıyorlar. Normal insanın hem kendi sınırlarını hem karşısındakinin sınırlarını bilerek ve bu sınırları dikkate alarak yaşaması gerekmez mi?
Ne yazık ki yukarıda saydığımız nedenlere dayalı daha çok güçlü olduklarını
Devletler için paranın gücü farklı, vatandaşlar için paranın gücü farklıdır, ama bir birini etkiler. Nasıl mı? Paranın degeri düşerse vatandaşın alım gücü düşer, devletin diger devletlere karşı siyasi ve ekonomik etkisi azalır. Yani güçsüz para çok matrah bir şey degildir... Yalnız üretmiyor da sürekli para basıyorsan, yada borçla piyasa da para bolluğu yaratıyorsan paranın degeri erezyona uğrar, aynı zamanda da eflasyonla vatandaşların alım gücü azalır.
Bir kız tecavüze uğruyor uğradığı tecavüze karşı koymak için biber gazı sıkıyor. Katil, "biber gazı sıkınca, karşı koyunca kendimi kaybettim diyerek kendini savunuyor... Tecavüz sanki adamın hakkı, hakkı elinden alındığı için saldırganlaşıyor... Erkekler tecavüz ediyor, neden tahrik varmış da ondan, Allah belanı, devlet cezanı versin... Tahrik var diyelim ki sen de hiç insan da olan kontrol sistemi yok mu? Sen insan degilmisin kendini kontrol etme geregi duymazmısın be cani...
Sevgisiz olmaz, nefret yıkar, öldürür, sevgi yapar, yaşatır can verir, bana öyle geliyor ki sevgi insanın düşünme yeteneginden sonraki en insani yetenegidir. Bu yetenek kullanılmazsa insan olma kapasitemizin büyük bir bölümünü kaybetmiş oluruz, sanırım gün be gün de kaybediyoruz… Sevgimiz azalıyor, yada maddi şeylere kayıyor, sevgisiz insan olunamaz, bunu unutuyoruz.
Sevgi olmazsa sevgili olmaz, sevgili olmazsa hayatın tadı ol
Bize bazı sıfatlar verilir, bu şu diye, bize o sıfat birlikte yaşadığımız kişiler tarafından verilir…. Biz bazen hak ederiz bu sıfatı, istisnai durumlarda ise dedikodular ve iftiralarla da biz de olmayan özellikler olumsuz anlam da sıfatlaştırılmaya çalışılsa da bir mütdet sonra bu anlaşılır ve bu yöntemlerle bize yüklenmeye çalışılan sıfatlar karşı tarafın üzerine düşer, sıfat olur… Zaten biz yalancı, dolancı degil dürüstsek bize ahlaksız imajını kimse yükleyemez…
Bize işini düzgün yapan veya yapmayan sıfatını biz işimizi düzgün yapa
Hayatın içinde bazen bazımızı belaya sokacak davranışları çok kolay yapıyoruz. Bunun en uç örnegi ise önce birey olarak bize, sonra da topluma ciddi maliyeti olan uyuşturucu illeti gün, be gün yaygınlaşıyor… Bunun onlarca nedeni olduğu düşünülüyor…
Birileri maneviyat eksikliği diyor, digeri ekonomik sorunlar diyor, öbürü günümüzde ki kuralsızlığın sonuçları diyor…. Kimi degersizligin kaneti diyor…. Diyor, diyor….
Kültürel sınırlarımız nerede başlar nere de biter dersek, bu nereden nasıl baktığımıza degerlendirdiğimize göre degişir. Kültürü bir kaç şekil de ele alabiliriz, Din kaynaklı, Dil kaynaklı, ortak tarih, siyasal tercih (ideolojik) kaynaklı olabilecegi gibi günümüzde daha çok vatandaşlık bagıyla da olabilir. Bana kalırsa bunların hepsinin bir sentezi kültür, bizi kültürel olarak daha da güçlü kılacaktır, bu güç kültürel sınırlarımız içinde olanlarla kültürel bagımızı güçlendirecek ve kültürel sınırlarına önem veren top
İstesek de istemesek de zaman zaman hepimiz küfür ederiz… Buraya kadar her şey hayatın içinde normal akış gibi geliyor…
Benim dikkat çekmeye çalışagım küfür yöntemleri ve bunu ifade ediş bicimlerimiz olacak… Örnegin Biz erkekler sevdiğimizde de koyuyoruz kızdığımızda da…. Ayagımıza dolaşan sehpaya da, başımıza degen dolaba da koyuyoruz…. Bu ne kadar sağlıklı bir davranış hiç düşündük mü?
Seversin koy, nefret edersin, savaş olsun intikam için
Veb kameradan cilve dönemi epeydir revaçta kimi işin puştluğundan, kimi işin eğlencesinden, kimi haz peşinde koşmasından, kimi rutinin verdiği can sıkıntısını aşmak için, kimi macera arayışından, kimi heyecan arayışından kimi ise toplumsal yerleşik kurallara tepki için… Bana kalırsa hepsi birden… Bir de teknoloji böyle bir imkan sunmuşken, insana yakışan şekilde kullanıldığın da insana katkı sunacak bir imkan…
Bize genç bir kız/erkek kameradan/ekrandan size özel i
Ülkemiz de öteden beri bir moda vardır, bir aksilik olur, bir toplumsal sorunla karşılaşırız ajanlar bunu yapıyor, ajan var içimiz de, bu bir operasyondur, bu yapılan kumpastır, komlodur şu bir ekonomik operasyondur, bu bir toplumsal mühendislik içeren sosyal bir operasyondur, bize siyasal linç yapıyorlar vs…vs Buraya kadar haklı olabiliriz, ama bundan sonra biraz düşünelim ne dersiniz?
Şimdi bir ekonomik sorun var, bize ekonomik operasyon yapılıyor diye bagırmak, çagırmak yerine biz tasarruf ederek ve üreterek kaynak üretmiş olsaydık operasyona maruz kalırmıydık? S
PAPA FRANÇESKO'NUN ZİYARETİ - İSLAM'IN DÜNYA DA ALGINAŞI
İslami- fobi ile İslam karşıtlığı karıştırılıyor gibi neden mi? Bir coğrafya işgal edildi oradaki işgalcilerle mücadele ederken insanlar kendi degerleriyle bir birlik sağlar ve mücadele ederler. Bu degerlere karşı ön yargılı olarak yaklaşım ise, bu ülkeleri işgal edenlerin kabahatlerini gizleme cabası olarak adlandırılabilir. İslami fobi aslında İslam'ın gücünden, dilinden korkanların kendi degerlerini koruma cabası olarak da adlandırılabilir. Bu bir yere kadar normaldir, bunu toplumlara, toplumsal paranoya olarak sunar ve yayarsanız toplumlar arası düşmanlıklara hizmet edersiniz. Bu böyle gö
Evet bir kent de en önemli hastalık ne derseniz bana göre o kentlilerin kent yaşamı için oluşturulmuş kurallara uymamasıdır diyebilirim… Diger hastalıklar önemsiz midir derseniz hayır degildir derim, örnegin başımız da, dişimiz de ağrısa önemseriz degil mi?
Aynı şey kent hastalıkları için de geçerlidir, örnegin yeşil alanları yok eden bir planlama kent hastalıklarının başlıcalarındandır. Bu planlamanın içinde kentin nufus yoğunluğu, bu nufusun nerelerde yogunlaşacağı, bu nufusun kent içi toplu ulaşımı hepsi planlamaya girer ve bunlar düzgün yapılamazsa sadece yaşam
Milli irade ne demektir, bir ülkede yaşayanların yönetimi seçmesimidir evet… Milli iradenin içinde sadece yönetimi seçenler mi bulunur hayır… Milli irade milletin iradesidir, bunun içinde muhalefet partilerine oy verenler de vardır. Örnegin %40 oy alarak milli iradenin %100'ünü kullanamazsınız, bunun içindir ki demokrasilerde haklar hukuk kurallarıyla korunur… Yani iktidara gelenlerin alanını hukuki sınırlar belirler… Gayet tabidir ki iktidar her yasayı milli irade diyerek çıkaramaz…. Yani demokratik sistemi kaldıracak yasalar ve sistemin işleyişinin temel degerlerini yok edecek yasalar Ya mecl
Bazı tarihciler içinde yaşadığımız çağa yeni eksen çağ demektedirler. Nedeni ise insanlık acısından gelecege doğru büyük ivmeler kazandıracak temellerin bilgisel, bilinçsel ve bilimsel temellerinin atıldığı çağ olmasıdır. Eski eksen cağ insanlığı bugüne taşıdı ve bu yeni eksen çağ ise insanlığı umut edelim ve bu umudumuzun gercekleşmesi için çalışarak daha iyiye taşır, dileyelim.
Bu eksen cağda da bilgi önemli olacak bilim yapabilen bilgi bizi gelecege hazırlayacakt
Evet siyaset dünyamız da son 1-2 yıldır paralelle yatıp paralelle kalkıyoruz, ben Güney Dogudan gelen haberlere baktıkca yanlış paralellemi mücadele ediyoruz demekten kendimi alamıyorum.
Evet demokrasiler de koalisyon için güç birligi yapılabilir, Hükümet de bu tür bir güçbirligi yaptı, bu güçbirligi ilk dönemler de her iki tarafa da faydalar sağladı, sonra nedeni o, neden bu her neyse bir kopma yaşandı… Bazen eleştiri sınırları öyle aşıldı ki kim haklıydı, kim haksızdı nerede durduğunuza göre yine degişiyordu… Cemaate
Kamuya acık yerlerde bazı vatandaşlara ayrıcalık yaratılması vatandaşlar arasın da ayrımcılığın normalleşmesine neden olduğu görülmektedir. Ayrımcılığın yasak oluşu yasalara bağlıyken bazı vatandaşların özellikle bankalarda olmak üzere nasıl geri plana atıldığını yaşayarak görüyoruz. Kamuya acık yerler de vatadanşların eşitligi esasın da bu uygulama ve benzerleri eşit vatandaşlığı ciddi gölgeler haline gelmiştir.
Bankaya giriyoruz, sıramızı alıyoruz sonra bir de ne görelim bizden sonra gelenler bizden önce işlem yatırıp gidiyorlar. Allah, Allah bu nasıl oluyor diyoruz veri
AGITLARIN DİLİ YOKTUR ACISI VARDIR, ANALARIN YÜREGİ AYNI DİLİ KONUŞUR!!
Türk ve Kürt anaların agıtı karışıyor, siyasetciler barışamıyor, siyasetcilerin için barış da, barış masasın da olmaktadır. Bu nedenle barış kararı alanlar savaş alanların da olmamalıdır, benim izlenim ise elinde silah ben masayı dagıtacağım tehtidi ile barış olamaz, el de silah kolay kolay barış kararı alınamaz. Ölenlerin yakınları acıyı daha siyasetcilerden daha derinden hissetmekte ve bu acı düşen ocaklar da canları, yürekleri yakmaktadır. Sadece barış degil
Doğu Akdeniz’de petrol ve gaz rezervlerinin keşfedilmesiyle başlayan yeni sorunun tarafları, Türkiye, KKTC si ve İsrail, Kibrıs Rum Yönetimi yeni sorun ülkemizin içinde bulunacağı bu nedenle de bizi direk ilgilendiren gelişmelere neden olacaga benziyor.
Güney Kıbrıs Rum Yönetimi(GKRY) İsrail ile “Münhasır Ekonomik Bölge (MEB) Sınırlandırma Anlaşması” imzalamasıyla sorun iyiden iyiye karşımıza çıktı…. Daha önceleri Kıbrıs Rum Kesiminin Mısır ve L
(Atatürk'ü sevenler ve sevmeyenler bölünmesi üzerine)
Farklılıkların yaşanması ve farklıya tavır Demokrasi sınırları için de kalmalıdır diye düşünüyorum, kalıyor mu? İşte sorun buradadır. Demokratik toplumlar da bölünmeler sosyolojik olmaktan çok siyasidir. Biz de siyasal tavır yok, sosyolojik tavıra siyasal tavır giydirme var, dolayısıyla olay, siyasal mı, toplumsal mı iyi tahlil ederek sonuçları nelere malolur ona göre degerlendirmek icap etmez mi… İşte bir siyasal mı, tarihsel mi, sosyal mi bir bölünme de d
Seçimlere doğru seçim sistemi üzerinde durmamız gerekmez mi? Hatta seçimde aday olacakları kim belirliyor diye sormak gerekmez mi? Gerekir diyorsanız aynı düşünüyoruz buyrun…
Aslın da seçim sistemleri oyunun kurallarını oluşturur, yani bir yarışma var ve nasıl yarışılacagının bu kurallarını seçimler de seçim sistemleri belirler. İşte bu nedenle seçim sistemi önemlidir, çün kioyunun kurallarıdır. Çeşitlili seçim sistemleri vardır, kimi oyları merkez partilere yönlendirir, hatta en g&uum
Ülke sınırları neden çizilmiştir, kah etnik kökene kah dinsel inanışa, kah coğrafi duruma göre çizilmiştir, ama bunların da ötesinde siyasi sınırları gösterir. Bu sınırlar için de devletimiz etkilidir, vatandaşlarımızın hakları esastır. Kültürel bağlarla bağlı olan herkesi ülkemize davet edersek, yada izin verir de ülkeye kabul edersek, Cin de doğu Türkistan, Pakistan dan, Afganistan da ki Özbek bölgesi buraya hucum eder… Görüldüğü gibi soydaşlarımız ve dindaşlarımız çok uzak mesafelerde kalmış, bazen sorun da yaşamaktadırlar, bu sorunların ç&oum
Yıl 1919, aylardan Aralık'ın 24'ü Sivas dan Ankara ya gelirken uğradığı Kırşehir Gençler Dernegin de konuşuyor, o günlerin hakkın da, o zaman için de bütün olayları ilk elden yaşayan, Kurtuluş savaşının düşünce önderi, kurtuluş savaşı ertesinde Cumhuriyetin Kurucu lideri M.Kemal'in o günleri anlatan konuşmalarını zaman zaman okumalıyız. Böylece hem neler yaşandı, hem de M.Kemal'in nasıl bir ruh taşıdığını ve hem de millet olarak nasıl bir durumda olduğumuzu ve vatanın nasıl kurtarıldığını çok rahat görebiliriz. Bu edenle her 10 Kasım da Atatürk'ü a
Dünyanın on'uncu büyük ekonomisi olmak 17-18 olan ekonominin göreceli olarak %70-80 büyümesi demektir… Bu sıralama için gerekli bir büyüme… Bizden ilerdekilerin de büyümemesi şartıyla.. Kulaga hoş gelebilir, şu tarih de bu hedefe ulaşacagız demek, benim de hoşuma gidiyor… Ama nasıl olacak?
İşte bir örnek Ülker Dünyanın üçüncü büyüğü oldu, haberlerini Otomobil de, bilgisayar da, cep telefonun da, silah da, Yıldız Holdigin gibi alanın da üçünc&uum
Sosyologları ve diplomatları dinlemeyen siyasetin ürünlerini neredeyse 30-40 yıldır alıyoruz… Ne siyaset bilimcileri, ne sosyologları nede ekonomistleri, nede diger bilim adamlarını dinlemeyiz. Ne ekonomik dinamiklere dikkat ederiz, ne sosyolojik kültürel tabana, ne de diplomatik tercübesi olan ve şu tepkimizin bu sonucu olur öngörüsü olanları dinlemeden siyaset yapmak istenmeyen sonuçların alınmasına neden olur… Uzun zamandır olmuyor mu? İşin dahası da kötüsü mutlaka ya iç düşman, ya da
Evet, ortadoğu sinekleri ortadoğuyu bataklığa cevirdiler, çünki bu sinekler bataklıktan besleniyorlar. Öyle ki insan cesetleri bile bunlara çok leziz geliyor, gözlerini iktidar para, çıkar hırsı, kin, nefret bürümüş… Meshep fanatizmi ve aşırı aşiretci yaklaşımlar bura da barışı zorlaştırmakta, bataklığın daha da yayılmasına neden olmaktadır.
Bu sineklere baktığımız da ne görüyoruz, benim aşiretim, meshepdaşım yaşasın başkaları ne olursa o
(KAMUYU, ZENGİNLERİ, BİRAZ DA VATANDAŞLARI TASARRUFA DAVET)
(BORÇ, TASARRUF, YATIRIM)
Borçları, tasarrufu, yatırım için yaparız bu kaynaklar için sermaye gerekir sermayede tasarrufla ortaya çıkar. İster yatırımları, ister para işlemlerini yakınen degerlendirince hepsi de üretim, tasarruf, tüketim, paylaşımın, ekonomi yönetimiyle ilgili olduğunu görürüz… Ama bizim ekonomistler para, rant, borç &cc
Cumhuriyetin demokrasinin yanı sıra üçüncü ayagı olan Laikligi ele alarak Cumhuriyet üzerine düşünmeye devam edelim, aslın da Demokrasi, Cumhuriyet ve laiklik sac ayagı diye bakarsak saç ayagı üç ayak üzerin de durur, biri olmadımı digeri ayakta duramaz… Bu saç ayagı tanımını begenmedim ne desek acaba laiklige… Dinsel demokrasi, inançlar arası demokratlık, inançların yaşanmasına alan ayırtma, farklı inançlara saygı vs..vs Siz de bir şeyler ekleyin isterseniz…
Cumhuriyetin Demokrasi eksiligi ise diger pek çok toplumsal sorunların tetikleyicisi olarak karşımıza çıkmaktadır.
Cumhuriyet'in içi demokratik hukuk devleti kuralları ile doldurulması gerekirken, üstelikte bu hukuk kuralları yapılandırılırken evrensel hukuk kuralları ve bizim kültürel degerlerimizin kurallarıyla dengeli bir şekil de oluşturulmalıdır. Bu yapılandırmanın sonun da Cumhuriyetin içi demokratik kurallara dayalı vatandaşlık haklarıyla doldurulamazsa, diger sistemlerden bir farkı kalmaz, b
Devletlerin temel kurulma gerekcelerinden biri, belkide en önemlilerinden olan vatandaşlarının haklarını korumasıdır. Bu ister ekonomik haklar, ister kültürel haklar isterseniz de yaşamsal haklar olabilir.
Devletin öncelikli görevi, sosyal ayrımcılıkları, ekonomik eşitsizlikleri ortadan kaldırmaya çalışmak olmadır. Bunun için en zengin gruba vergiler koyar, en fakir gruba bu vergileri sosyal yardım olarak dagıtır. Güçsüz olan grubları güçlü grublara karşı korur… B
Yıl 29 Ekim 1923 Toplumumuz için yeni bir dönüm noktası, Padişahlıga dayalı sistem çökmüş onun yerine vatandaşlığın temel alındığı Cumhuriyete dayalı anayasal bir sistem kurularak ilan edilmiştir. Bu tercih bence iyi bir tercihtir. Yalnız kurulma aşamasında olsun devamın da olsun sitemi ve devleti vatandaşlarından daha çok önemseyen bir tavır devlet tavrı haline gelmiş, bu durumda vatandaş devlet gerilimi önceleri gizli, memnuniyetsizlige dayalı, otoriter tavırlardan dolayı tepkisizlik derken 20-30 yıldır da tepkiler gösterilen döneme girilmiştir.
İster Orta Doğu diyelim, ister Müslüman, ister Arab coğrafyası diyelim, buranın ortak özellikleri vardır. Bu ortak özellikler nedeniyle de toplumsal sorunlar hep yaşanagelmiştir. Öte yandan Dünyanın belli başlı güçlerinin de burada kimi ülkelerden üst aldıkları, kimi ülkelerin yönetimleriyle iyi ilişkileri olduğu, petrol kaynaklarını işlettikleri, kimi zaman da nufuz alanını genişletmek ve korumak için buradaki sorunlar da hep taraf olmuşlar ve çıkarları geregi buralarda ki sorunları adeta körüklemişlerdir. Orta Doğu kaynayan kazansa bu kazanın kaynamasın da hem ülkelerin, hem iktidarların, hem komş
Duyular bizim Dünyaya acılan pencerelerimizdir desek yeridir, bizi bilgisizligin karanlığından onlar kurtarır ve bilgiyle aydınlığına ulaştırırlar. Yalnız duyuların, daha derin duyumlara neden olacak şekil de kullanılması halinde bizim ve i&ccedi
Normallerimiz, normlarımızdan, bu normlara dayalı kültürel bir özümsemeden beslenir, normallerimiz yoksa normlarımızla birlikte normalimizi de kaybediyoruz demektir. Zaten dünyada ki ulaşım, iletişim, arttıkca yerel kültürel normlar da, evrensel kültürel normlarla melezleşiyor ve bize ait gib ama bize ait olmayan bir normaller ortaya çıkıyor. Ben şahsen yaşadığımız bir kültürel kaotik durumun kayanagını böyle olduğunu düşünüyorum. Bu durum normlarımızın, kültürümüzün üzerinde ciddi bir tehdit oluşturu
Silik tiplerin, sosyal medya çoşmalarına dayalı hakaretler, kutsal degerlere saldırılar, küfürler, liderlere kanaat önderlerine en olmadık çamur atmalar, kendini bilmeyen siliklerin vasatlıklarını sosyal medyaya kusmaları… Görünen o ki sosyal medya kültürümüzün çok zayıf olduğudur. Bu hakaretlere, bir sınırlama gelsin mi, gelsin… Zaten geliyor…
Ama biraz sert geliyor gibi, önce bir uyarı, sonra hakarete uğrayanların şikayeti gibi yavaş yavaş kültüre dönüştürecek u
Özgürlük sorunumuzu çözmeden diger sorunları nasıl çözeriz, kimi özgürlük deyince benim istedigim gibi davranacaksın, benim istedigim gibi konuşacaksın yetmez, yeter mi efendim, yetmez benim istediğim gibi yaşayacaksın, Özür dilerim efendim siz kim oluyorsunuz? Vay hadsize Demek ki sen anarjiksin, demek ki sen goministsin, demek ki sen hainsin… efendim ne demek istediğinizi tam anlayamadım….
Sen benim gibi düşünmüyormusun, evet efendim… Ya sen demek ki düşünsel kafirsin, bizim düşünd
Dünya da iletişim, ulaşım, izleme görme, duyma sonucu yaşanılan, olumlu ve olumsuz gelişmeleri insanlık artık görerek yaşıyor. Ne yazık ki bu yoğun haberdar olma biz de duyğusal etkileşimi de azaltıyor. Bu kadar haberin, bilginin, yönlendirmeye dayalı haber ve bilgilerin sonucu oluşan kanaatler o kadar karmaşık hale geliyor ki insanlar hiç bir dönem de çelişkileri bu kadar yakinen tanık olmadılar, çelişkileri bu kadar uç noktada yaşamadılar.
Bir yanı ekmek ve temiz su gibi en zaruri ihtiyaçlarının derdindeyken, açlığın, şitedetin ve ter
Yıl 29 Ekim 1923 Toplumumuz için yeni bir dönüm noktası, Padişahlıga dayalı sistem çökmüş onun yerine vatandaşlığın temel alındığı Cumhuriyete dayalı anayasal bir sistem kurularak ilan edilmiştir. Bu tercih bence iyi bir tercihtir. Yalnız kurulma aşamasında olsun devamın da olsun sitemi ve devleti vatandaşlarından daha çok önemseyen bir tavır devlet tavrı haline gelmiş, bu durumda vatandaş devlet gerilimi önceleri gizli, memnuniyetsizlige dayalı, otoriter tavırlardan dolayı tepkisizlik derken 20-30 yıldır da tepkiler gösterilen d&ou
Toplumlar zaman zaman toplumsal sorunlar yaşarlar ve bu sorunlar bazen toplumsal barışı tehdit eder. Yaşanılan sorunlar nedeniyle gerilen topluma o toplumun gelişmesini istenmenyen toplumlar bu gerginligi besleyici davranışlar içinde olurlar ve buna da provokasyon denir…
Buradan da anlaşılacagı üzere bizde sorun var, bu sorunun neden olduğu karışıklık anın da bizim toplumumuzun gelişmesini istemeyen eller devreye girer ve toplumsal olaylar normal akışından çıkar gerilim yaşayan gruplar olayların kendi insiyatifinden ç
Yargı bir kanaata varabilme, yargılama ise bu kanaat aşamasında baş vurulan aşamalar, bu genel bir yargı ve yargılama yöntemi, bizim bu gün ki konumuz Hukuksal yargı ve yargılamadır ki konu aslında ben dahil bir çok kişi tarafından haddimiz olmadan tartışılıyor. Benim bu yazımda ki tepkim ve tartışmam yargı bagımsızlığının gölgelenmesiyle ilgilidir ki bu konu toplumsal düzenin temelini teşkil eder. Bu nedenle kimse duyarsız kalmamalı, kalamaz, kimi siyaseten duyarlı, kimi benim gibi vatandaş olarak duyarlı, kimi hukukcu olarak olayın içinde duyarlı, yalnız duyarsız bir camia var neme lazım deme hakkı hiç olmayan bir kesim Üniversite
Ben şahsen insanlığın sadece kendimde bile yaşandığını düşünüyor olsam bile, biliyorum ki benim gibi binlerce de var ki insanlık yaşıyor demektir umutsuzluğa düşmeye gerek yoktur diyorum.... Bu umuduma rağmen insanlığın hastalanma ihtimali de yine insan eliyle artırılmaktadır. Nedeni ise en hırslıları iş yerlerine, en hırslıları kamu yönetimlerine, en hırslıları liderlige getirirsek ki bunu egitim eliyle de özendiriyoruz. Hırslı ol, kar et, yönetim alanın da robot gibi ol ki üretim aşamalarında çalışanlar robot gibi üretsin, pazarlama alanlarında öyle teknikler kullan ki insanların ihtiyacı olup olmamasını önem
Bu söz adeta Birleşmiş Milletleri adalete davetin adı olacak gibi geliyor, bu beş devletin adalete ve ahlaka bakmaksızın ulusal çıkara dayalı vetoları, kendi yandaşı olan devletleri koruma iç güdüsüne dayalı vetoları adeta BM örgütünü işlemez hale getirmiştir.
Selam kocum epeydir haberleşmiyoruz, işallah iyisindir, cünki insan iyi yaşamaya ve mutlu olmaya çalışan ve çalıştığı kadar da hak eden bir canlıdır. Sen de bende mutluluğu hak ediyouz, ama zaman zaman da mutsuz oluyoruz, her zaman mutlu olma çalışmalarımızın olumlu sonuçlanmıyor, hatta yüzdeye vurursak anlarımızı %45 normal,, %25 mutsuz %20 mutlu, %10 da mutsuz diyebiliriz. Bunlar genel sayılardır, bazen öyle bazan de böyle olabilir, normaldir.
Ben mutsuz ve mutsuzluk veren insanları inceledigin de şunu gördüm, önem sıralamal
Bu mektubu bir yol haritası olarak ele alıp ve buna göre davranmanı öneririm. Yaşadığımız toplumsal duruma göre durumu kabullenip ona göre davranmak gerektiğini bu mektubu okuduğumuzda göreceğiz. Şu an yaşadığımız ölçülerin birçoğunu bizim yaptıklarımız ve yapmadıklarımız belirlememiş, belirlemeye de devam etmektedir. İyi bir okulda okumadıksa sorumluluk kötü okul şartları ve egitim sistemi kadar bizde de var olduğunu unutmayalım. Bir meslek edinmemişsek sorumluluk seni iyi yönlendiremeyen ailende ve egitim camiasın da olduğu kadar sendede olduğunu u
Bizi biz yapabilmek ve daha insani bir seviyeye çıkmak için çeşitli bilgilerin yanı sıra yaşadığımız toplumun İnancını ve kültürünü iyi öğrenmemiz gerekir. Bu kültürün temel kaynağı ise dinimizdir, dinimizin kutsal kitabı Kuran'ın yanında Orhun yazıtların dan başlayıp Safahat ve Nutukluda devam eden bir yazılı kültür ve bunun yanında çok büyük bir sözlü kültürümüzün vardır.Kültürel acıdan şanslıyızdır ama bizim imparatorluğun duraklama ve yıkılma safhaların da kendi kültürümüze olan güvenimizin azalmasının son
Biz demokrasi için de siyaset yapıyoruz degil mi? Evet öyle görünüyor… Biz demokrasi için de, demokratik kaidelere uygun iktidara gelip, demokratik yöntemlerle iktidarı devretmeyi düşünüyoruz değil mi? Genelilkle öyle… Seçimler demokratik şekil de uluslararası gözlemlere, sivil toplum örgütlerinin gözlemlerine dayanılarak yapılıyor… Demokrasi üzerinde ki gölge partilerin iç işleyişinden kaynaklandığını düşünüyorum… Partilerimiz demokrasiye yakışmayan bir iç
Karadeniz Bölgesinin Doğu Karadeniz Bölümünde, Doğu Karadeniz Dağları üzerinde yer alan Artvin'in doğusunda Ardahan, güneyinde Erzurum, batısında Rize, kuzeybatısında Karadeniz, kuzeyinde Gürcistan Cumhuriyeti bulunmaktadır.
Artvin, ili ikiye bölen Çoruh nehri, dik yamaçlı uzun vadileri, 3900 metreye kadar yükselen birbiri ardına sıralanmış yüksek dağları, balta girmemiş doğal ormanları, yüksek dağların doruklarında Krater gölleri, Karagülleri, yeşil yaylaları, fauna ve flora ze
Rize, Doğu Karadeniz Bölgesinde yer alan, bölgenin karakteristik özelliklerini en yogun gösteren ilimizdir. Rize vahşi dogasıyla, (dik yamaçlı vadileri, ulu ulaşılabilir dağları, buzul gölleri, yeşilin binbir tonunu barındıran yaylaları, tarihi kemer köprüleri ve kaleleri, coşkun akan dereleri ile dogal olduğu kadar da güzel bir ilimizdir.
Rize ye yakından baktığımız şu turizm türlerini görmekteyiz…
Bu ilimizin adını hafızalarımıza kazıyan ve benim de taraftarı olduğum Trabzonspor dur, Spor klübü adını duyurmuş, gelip gördüğümüz de ise bu şehrimizin güzelligi ise bizi büyülemiştir, siz de geldiğiniz de eminim büyüleneceksiniz… Doğu Karadeniz Bölgesinde yer alan Trabzon Kafkasların ve İran transit yolunun başlangıcında yer alır. Karadeniz'e kıyısı olan diğer ülkelerin limanlarıyla bağlantısı bulunmaktadır. Tarihi ve doğa güzellikleri ile dört mevsim gezip görülebilecek şehirdir. Trabzon'un Güneyinde Gümüşhane, batısında Giresun, doğusunda Ri
Bu İlimiz de dogal orman ve yeşiliyle, denizi, adası, yaylalarıyla ve kültürel varlıklarıyla eşsiz bir doğa güzelliğine sahip olup gidilecek ve görülecek listemize eklemeliyiz diye düşünüyorum.:
Karadeniz Bölgesinin Doğu Karadeniz Bölümün de yer alan Giresun İli, doğusunda Trabzon ve Gümüşhane, batısında Ordu, güneyinde Sivas ve Erzincan, güneybatısında yine Sivas illeriyle komşudur. Kuzeyi ise hem sertligi hem de dogallığı ile Giresun'a Karadenizli olma özelligini veren K
Ordu doğal zenginlikleri, tarihi dokusu, denizi, dereleri, yaylalarıyla dünyanın ve yurdumuzun en güzel köşelerinden biri sayılır. Dogasın da yeşilin bütün tonlarını barındıran Ordu''da dogal ortam da huzuru bulmak mümkündür. Bir günde dört mevsimin yaşandığı ilimizde doğa sporunun her çeşidini yapabilirsiniz. Kuş gözlemciliği, dağcılık, trekking, kamp, piknik, güneşin doğuşunu ve batışını seyretmek, yüzmek, doyumsuz yaylalarımızda balık yemek, her şeyden önce dinlenmek.
Samsun: Karadeniz Bölgesinde yer alan Samsun, doğal tarihi ve kültürel zenginlikleri, deniz, kara, hava, demiryolu ulaşım olanakları ile bölgenin turizm potansiyeli en yüksek kentlerinden biridir. Anadolu'nun savunulmasını planlamak amacı ile Atatürk'ün 19 Mayıs, 1919'da gelmesi ile Samsun, Türk İstiklal Savaşı'nın başladığı yer olma özelliği ile önemini her zaman korumuştur.
Eski gezginlerimizden İsmail Habib Sevük, 1936' yılın da Samsun'unla, ilgili
Sinop, Karadeniz kıyı şeridinin kuzeye doğru en çok sivrilerek uzanmış bulunan Boztepe Burnu ve Yarımadası üzerinde kurulmuştur. Bu nedele çok ilgiNç bir coğrafi yapısı vardır, zaten Türkiye haritasına da baktığımız da bu gözümüze çarpar… Şehrin biri kuzeybatısında, biri güneydoğusunda olmak üzere iki limanı vardır. Esas limanı, güneydoğudaki koyda bulunur. Kuzeybatısındaki Aklinman ve Hamsilos Koyu eski devirlerin barınak yerlerindendir.
Geldik Kastamonuya benim de doğduğum yer olan Kastamonu sanki her haliyle dogallığın zirve yaptığı Karadeniz kıyı şeridi için de yer alan yerlerden biridir. Aşırı dogal olan ilimize artık biraz da yatırım yapılsa diyorum…
Bizi Mecliste siyaseten temsil edenlerin neden böyle Kastamonu yeteri kadar yatırım alamıyor diye sormaları gerekmez mi?
K. Ereğli bağlı bulunduğu Zonguldak ilinin batı ucundadır, Karadeniz, ilçenin kuzey ve kuzeybatısındadır. İlçenin doğu'sunda Zonguldak merkez ilçe ile Devrek ilçesi, Güneyinde ise Bolu ilinin Akçakoca ve Yığılca ile Zonguldak ilinin Alaplı ilçesi bulunmaktadır.
Kıyılar: Plaj alanları dışında kalan kıyılar yüksek ve yalıyarlardır. İlçenin k
Amasra bir Turizm markası ve merkezi olmuş desek abartmış sayılmayız, Aslın da her yer de olanın biraz fazlası Amasra da var, onlar Turiz mi önemsemişler ve uzun yıllardır bu alanda çalışmışlar ve Karadeniz kıyı şeridin de hak ettikleri yeri edinmişler. Bu başarılarından dolayı Masralıları kutluyorum…
Amasra Kültür turizminde hatırı sayılır bir yere sahip, Müze, Kale, Kuşkayası Yol Anıtı, Yeraltı Galerisi ve Kiliseler (Fatih Camii ve Sanat Evi) ile Roma Meclis Sarayı (Bedesten) kalıntıları,Me
Ülke ekonomisinin en dinamik sektörlerinden biri olan turizm, son yıllarda bu ilimizde de önemli bir gelişme göstermiştir. gerek özel, gerekse kamu girişimleriyle kayda değer bir istihdam, hizmet ve konaklama imkanları toplumumuza sunulmuştur.
Zonguldak İlimizin iklim koşulları, bütün Karadeniz kıyı şeridin de olduğu gibi, deniz kum-güneş, doga seçeneğini barındırmaktadır. İl coğrafyasının önemli kısmını oluşturan ormanlık alanlar, yaylalar, mağaralar ve akarsular, yeşili
Daha önce Düzce ve Yedigöllerden bahsederken biraz bahsettik ama bu ilceyi özelllikle ele alarak Karadeniz gezimize devam edelim ne dersiniz…
Karadeniz’in genel güzel ve yeşil doğal yapısı bu ilcemize de iliklerine kadar yansımıştır, burası bir turizm merkezi olduğu kadar bir fındık üretim merkezi de olduğunu gördük, bu özellikleriyle ile ilgi çek
Isatanbul’u Batıkaradeniz'in dışın da bırakarak Adapazarından başlayarak doguya doğru ilerledik ve bu ilerleyiş anın da çok zaman güzellikle karşılaştık. Emmioğlu Hasan abim zaman zaman Almanyayla kıyaslayarak temizlik konusunda çok eksiklik için de olduğumuzu, atıkların geri dönüşümü sağlanarak kazanılma kültürünün neredeyse hiç olmadığını söyledi. Karasu dan başladık, cün ki biz oradan denize ulaştık ve geride bir iki küçük yerleşim yeri kaldı onların da çok güzel ol
Bu sene nasip oldu Yedi gölleri ve Karadenizi Adapazarı’ın Karasu ilçesinden başlayarak Rizeye kadar gezme fırsatı buldum, yol arkadaşım Amca oğlu Hasan abimdi, gezdik gördük dogal olarak gercekten de güzel yerlerdi. Herkese fırsat bulduğun da bu güzel yerleri görmelerini öneririm.
Benim izlenimlerime gelince Düzce Yedigöller den başlayarak, Karasuyle devam ederek Karedenizin batısından dogusuna doğru gidecegiz ve sizlerle güzellikleri paylaştığım kadar,
Herşeyden önce aile kurma gerekcemiz bütün toplumsal yaşayışlar da olduğu gibi yaşamın aile fertleri için kolaylaştırılması içindir. Örnegin İnsan üreme ihtiyacı duydu, kadın çocuk bakımına zamanını ayıracagı için çocuğun ve kadının ihtiyaçların karşılanması için bir düzenin olması gereği aile kurumunu ortaya çıkarmış olabilir. İşte bu nedenle insanlık toplumca yaşamak için aileyi keşfetmiş ve böylece aile fertleri dayanışma içinde bulunarak karşılaşılması muhtemel sorunlar enaza indirmişlerdir. Aile toplumsallaşmanın t
Bir sorun var ve bunu biz bilgiye ve kurallara dayalı yargılarımızla çözmeye çalışırız ve çözeriz. Hem bireysel, hem toplumsal hem de hukuken yargılama yetegini sağlam temellere dayalı toplumlar da adalet topluma güven verir. Haksızlığa uğradığımız da yargıaya baş vurur sorunun çözümünü isteriz. Bizim toplumda da şöyle bir iananç vardır şeriatın kestiği parmak acımaz, burada ki şerat adalete dayalı hukuk siteminin adıdır. Bu genel durumu yerel yani alile seviyesine indirdiğimiz de ise yine hi&ccedi
Saglık her şeyin başıdır, sagılımız yoksa diger varsıllarımızın önemi yoktur, bunun içindir ki ilk önceligimiz sağlımızı korumaktır.
Saglık bir beden sağlığı, iki ruh sağlığı, üç sosyal sağlık olarak degerlendirebiliriz.
1- Beden sağlıgı fiziksel sağlığımzdır ki bizi taşıyan bedenimizdir, yani bizim can evimizdir. Can evimizin sağlıklı olabilmesi için sağlıklı beslenmeli, spor yapmalı, bizi atalete düşürecek v
Egitim bizi toplumsallaştırmanın yanı sıra yetenegimizin de gelişmesine neden olur, ya da yeni yeni yetenekler edinmemizi sağlar. Her üçü de önemlidir ama egitimden nasibimizi alabilmek için onun içeriginin bizim kültürümüze ve yaşam tarzımıza uygun olması gerekir. Bu şu demektir, ben kendi kültürel degerlerimle dünyayı okumak, dünyanın da beni benim degerlerimle degerlendirmesini isterim bunun için de egitim beni ben yapacak kadar önemlidir.
İnsan sosyal bir canlıdır, herşeyden önce sosyal bir ortama dogar, ihtiyaçlarını karşılamak ve üretmek için de başka başka sosyal ortamlara girer. Bu nedenledir ki sosyalitesi yüksek insan, toplumsal işleyişin için de işlerinin kolaylaştığını bilen insandır. Sosyal olma bizim istegimize göre degildir adeta zorunludur o zaman bu alan da nasıl başarılı olunur araştırmaları yapılmalıdır. Ben düşünsel olarak ilgi cekmek için bu bölümü sizlerin dikkatine sunuyorum, siz başka başka kaynaklardan da bilgilenerek sosyal insan n
Bu bölümde ekonomiden ve ekonomik sorunların kaynaklarından bahsedegiz, ekonomik sorunların kayangı tasarruf eksikli, aşırı tüketim, gelir ve gider dengesini sağlayacak muhesebe tutmama alışkanlığı ve aile fertlerinin aile gelrini düşünmeden harcama yapma alışkanlıklarıdır. Bunları aşabilmek için bu bölümü hazırlamaya çalıştım sizde bu bölümden yrarlanarak kendi ekonomik aile düzeninizi kurabilirsiniz.
Ekonomik sıkıntılar birçok sorunun da tetikleyicisi olduğunu
Bu bölümde ev nasıl idare olunur üzerin de duracağız, her evin kendine özgü idaresi olacagı muahakkak ama biz genel kabul edilebilir kuralların konmasın da yardımcı olması için bu taslagı hazırladık…
Aileleri geleneksel olarak aile büyükleri idare eder, yalnız burada bazı aileler de gözlemlediğim aile büyüklerinin denetimsizligine dayalı keyfilikleri sorunlara kaynaklık etmektedir. Bu sorunların olmaması için yönetimin denetlenmesi gerekir. Kontrols
Herşeyden önce aile kurma gerekcemiz bütün toplumsal yaşayışlar da olduğu gibi yaşamın aile fertleri için kolaylaştırılması içindir. Örnegin İnsan üreme ihtiyacı duydu, kadın çocuk bakımına zamanını ayıracagı için çocuğun ve kadının ihtiyaçların karşılanması için bir düzenin olması gereği aile kurumunu ortaya çıkarmış olabilir. İşte bu nedenle insanlık toplumca yaşamak için aileyi keşfetmiş ve böylece aile fertleri dayanışma içinde bulunarak karşılaşılması muhtemel sorunlar enaza indirmişlerdir. Aile toplumsallaşmanın t
Kars ülkemizin Kuzey Dogusunda en uç illerimizden biridir, bize hep uzak gelir, gitmesek de görmesek de Kars’ı bizim sayarız. Bir gün yolum düştü gittim daha önceleri de biraz zorlasam gidecebilecekken gitmediğime pişman oldum, çün ki Kars’ı çok güzel buldum…
Kars indiğimiz de Eşimin Amca kızı Sibel hanım ve oğlu Muhammet bizi karşıladı, sagolsunlar bizle ilgilendiler, ilk gece bizi misafir ettiler, İlk gün de ilk işlerimizden biri de asker oğlum Yusuf’u ziyaret etmek oldu. Eşim Naime ve biz uzun aradan sonra ilk yan yana gelmenin sevincini yaşadık. Şunu
Suriyeli sığınmacılar ne kadar da bizim inanç bakımından kardeşimiz olsa da son Gaziantep deki olaylar da gördük ki hem kültürel hem de ekonomik sorunlar bizi misafirlerimizle karşı karşıya getiriyor. Gönül ister ki bu tür olaylar olmasın ne yazık ki oldu ve belki başka yerlerde de olacak. Gaziantep'deki bu olay üzere toplumla iç içe yaşayan sıgınmacılar mahallelerden başka yere genel olarak da kamplara taşınmaya başlanmıştır. Normal olan da budur, onlar bizim misafirlerimizdir, amenna, misafirler ev sahibi gibi gelip bizim işimizi alırlarsa, çok nadir olsa da yaşam riski oluşturuyorlarsa kısacası bizim vatandaşlarımız için sorun olm
Cumhurun mu, cumhuriyetin mi başı olmalı Cumhurbaşkanı bana sorarsanız ikisi arasında ciddi denge sağlamalı ki ne devletin işleyişi neden Cumhurun isteklerine kulak tıkamayacak biri olamalı derim. Başka ne dersin dersin derseniz bana kalırsa bunu sıralayalım ki anlaşılır olsun. 1- Toplumsal gruplaşmalar arasın da cıkacak sorunlara tarafların kabul edecegi çözümler üretmeli… 2- Ayrıca her tarafla konuşacak kadar bi taraf olmalıdır, buna isterseniz siyaseten tarafsızlık diyelim, isterseniz kültürel tar
Toplumun çoğunluğu tarafından benimsenen, onaylanan toplumun genel olarak ekonomik, teknolojik ve sosyal olarak kazancına neden olan durum. Böyle bir ulusal çıkar bilincini toplumsal olarak kültür haline getirilmesi ve uygulanması düşünülen istenilen siyâsetcilerin, egitim kurumlarının ve akademik camianın, sosyoloğların, kanaat öderlerinin tüm sivil ve kamu kurumlarının dikkat edecegi Ulusun yararına olan durumların hepsidir.
Artık İnsanlık vahşeti kanıksadı, Arakan da, Cin Uygur bölgesin de, daha önceleri Afrika da, sürekli olarak da Filistin üzerinde ki İsrail baskısıyla neredeyse vahşeti kanıksadık. Bir akşam oturun haberleri izleyin, bireysel şitdetin yanı sıra örgüt ve Devlet şittetinin ne boyutlara geldiğini bu şitdeti ifade etmek için vahşet kelimesini kullanmamız gerektiğini düşünerek. Suriye de 11 000 insana vata
Evet ben doğduğumdan bu yana bu Filistin sorunu devam ediyor, daha önceleri bizim solcular bu meseleye islami hassasiyeti yüksek kesimlerden daha çok sahip çıkarlardı şimdilerde onlar başka işlerle uğraşıyorlar sanırım neyse onları… Bütün tepkisiz kalanları kınamıyorum insanlığı ve Birleşmiş Milletler Örgütünü, etkin devletleri tepkiye davet ediyorum… Bu olaya gerekce olarak gösterilen gençlerin öldürülmesini ileri süren İsrail, bu gençlerin şüpheli ölümlerinin failleri bulunmadan bu saldırıla
Evet Dünyamız susadı ve bu susuzluk karşısında da susuyor, gelecekte bu susuzluğun nelere malolacağını ve hele hele bizde ki gibi dengesizce bir kente ve bölgeye Nufus yıgılmalarının olduğu düşünülürse yarın yaşanılacak su sıkıntıısı anın da olabiliecekleri iyi kötü tahmin edebiliyoruz. Bizim tahminlerimizin yanı sıra Uluslar Arası İklim Degişiklik Panelinin raporları da bu konu da bizi uyarıyor. Son rapor 31 Mart 2014 de yayınlanmış ve Dünya vatandaşları her türlü
Evet hep derler ya insan sosyal varlık yani birileriyle birlikte yaşar, bu eşi, çocuğu, ana babası olursa aile olur, bu arkadaşı olur, bu bir iş yeri olur, bu bir siyasi parti olur, bu bir dini yapı olur. Kısacası iki kişiyseniz birlikte yaşamak için, karşılıklı haklar, kurallar ve bu kuralları tarafların kabulü ve uyma sorumluluğu gerekir ki birlikte yaşanma başarılabilsin… Yoksa bakarsınız sorunun içindesiniz mutluluk için başlattığımız birliktelik mutsuzluğa dönmüş, yaşam sanatının amacı mutlu yaşam sağlamaktır.
Birbirimizi yok sayarak yaşamanın maliyetini artık görelim ve yeni bir yol ve yöntem bulalım ki ölmeyelim öldürmeyelim, TC ‘nin eşit vatandaşları esaslarına göre demokratik ve laiklik eksenlerin de toplumsal sorunlarımıza çözümler bulalım.. Ama dogu toplumları bir türlü bunu beceremiyor, bizde dogu ile batı arasında yaşadığımızdan olsa gerek zaman zaman bu otoriter ve yok sayma hastalığına bulaşıyoruz…
Evet, benim gödüğüm bu her otorite, daha az otoriteyi ve cogunluk, azınlığı yok sayıyor, bunu öyle belli ediyor ki ya sen kimsin der gibi
Herkes bilir aslında gerginlik panik bizi düşünmeden davranmaya ve seçmeye iter, nasıl kavga anlarında söylemeyeceğimiz şeyleri bile söylersek, gerginlik anında da seçmeyeceklerimizi seçeriz… İşte bu tuzağa düşmeyelim uyarısıdır bu yazı…
Liderlere bakıyorum her seçim dönemin de gerginlik yaratacak konular, efsane düşmanlar yaratıyorlar, kimi din elden gidiyor diyor, kimi vatan elden gidiyor diyor, kimi devlet yok ediliyor diyor, kimi siyasetini dil ve kültüre dayandırıyor vesselam herkes yüksek perdeden topluma gerilim pompa
Cuhurbaşkanının görev ve yetkilerine baktığımızda şunları görüyoruz, üstelikte bu zamana kadar mecliste seçildiği için kendi görevlerini bile hükümetin içraatlarına müdahale gibi algılanır düşüncesiyle cekinceli uygulayan Cumhurbaşkanları yeni dönem de vatandaşlar tarafından seçilecegi için daha aktif olacagı düşünüldüğünden çok aktif bir Cumhurbaşkanına alışmalıyız diyebiliriz.
Cumhurbaşkanının görev ve yetkileri ile nitelikleri, seçimi ve diğer hususlar Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın 101, 102, 103, 104, 105 ve 1
Seçimlerimizi düşünerek yapmazsak hem bizim hemde sevdiklerimizin, yani bizimle birlikte yaşayanların sorunlarla karşılaşmasına neden oluruz… Hele bu ülkeyi yönetecek biri ise o zaman seçimlerimizi ince eleyerek, sık dokuyarak bir degil iki degil üç-dört defa düşünerek yapmalıyız, yoksa ülke olarak sorun yaşarız… Bu zamana kadar yaşadığımız sorunlara baksanıza ülkemiz 60–70 yıldır sorun çıkaranlar ve onu bastırmaya çalışanların karşılıklı mücadeleleri nedeniyle bir türlü gelişmekte olan ülke sıfatından gelişmiş ülke sıfatına geçiremedik… Demek ki bizi yönetenlerin s
Selfie nedir, Selfie'nin Türkçe karşılığını TDK buldu,
'Selfie'nin Türkçe karşılığını Türk Dil Kurumu, vatandaşlardan gelen önerileri de değerlendirerek, "kendi fotoğrafını çekmek" anlamına gelen "selfie"ye Türkçe karşılık olarak "özçekim"i seçtiğini acıkladı.
Özçekimden sonra ise en fazla "görçek" önerisi geldi, özellikle gençler arasında dünyada bir akım haline gelen "selfie"ye karşılık olarak kuruma gelen tavsiyeler arasında ayrıca
Degerli oğlum Yusuf başta olmak üzere tüm askerlere bizim benek ailesinin ve milletimizin öncelikle selâmlarını, sevgilerimizi iletiyoruz. Orada bulunma gerekcenizin bizim ve vatanın güvenliği olduğunu biliyor, vatan ve bizim için yaptığınız fedakarlıklarınız için tüm askerlere teşekkür ediyoruz.
Ailenizden ayrılalı neredeyse 1 aya yakın oldu, Yusuf ve çogunuz ailenizden ilk kez bu kadar uzakta ve ayrı kaldınız, bütün aileler gibi biz de sizleri özledik, ama hiç kimsenin özlemi bir anne, özleminden daha çok olamazmış, bunu Yusuf'un Annesin
Soma madenlerin de yaşanılan kaza da canımız yandı, 300’e yakın işçimizi şehit verdik. Bu olay üzerine tartışmalar başladı ve tartışmalar bu işin fıtratında(dogasın da) var diyen, bu madenciliğin kaderi diyenlerle, önlem alınsaydı kaza önlebilir di diyenlerin, Kaza, Kader tartışmalarına başladıklarını görüyoruz. Gercekten de Kaza mı, Kader mi? Bu konuya girmeden şehit olan işçi kardeşlerimi Allah iyilerle degerlendirsin, yakınlarına ve bize sabır verin dilerim.
Bana göre kader benim etkimin olmayacağı işlerdir. Meselâ Erkek veya kadın doğmak, anne ve babanı seçememek, dünyaya geliş zamanımı ve hangi aliye ve coğrafyaya doğuşunu belirley
Yargı Yürütme tartışmaları, 17 aralık Operasyonuyla birlikte var olan sorunlar daha da gün yüzüne çıktı, zaman manidardı,bu rağmen 30 Mart da ise millet devleti koruma refleksiyle hükümeti ve başbakanı korudu. Sonra HSYK, ile ilgili yasal düzenlemeleri Anayasa Mahkemesi’nin iptali ile tekrar başladı, tam tavsıdı derken Anayasa Mahkemesi başkanı, Yürütmenin en üst yetkililerinin gözünün içine baka baka yargı üzerinde yürütmenin baskısının kabul edilemeyecegini söylüyor ve tartışma takrardan başlıyor. Sonra devamın da Barolar birligi başkanı bir toplantıda yürütmenin başlarını bulmuş ve veryansın
Siyaset Ahlak ve adalet üzere yönetme, sanatıdır diyenlerle, iktidarı ele geçirmek için bütün araçları kullanabiliriz diyenlerin iktidarı ele geçirme yarışmasına dönmüştür. Ülkemizde de genel olarak ikinci grup agırlıktadır. Bu gruplar kültürel degerleri, dini inançları toplumsal degerleri siyasi amaçları için kullanmışlar ve iktidarları 50-60 yıldır ele gecirmişlerdir. Bu insanları ister ikna ederek ister kandırarak taraftarı haline getiren, oy alan bu siyasi gruplar temel de bir sosyolojik yapıya dayanmaları normaldir, anormal olan karşı tarafı düşman ilan etmem
İnsan toplum halinde yaşayan, bir biriyle iletişim ve etkileşim için de olan bu etkileşim için de daha iyiyi aramak için akleden, düşünen, siyaset ve yönetim şekilleri ortaya koyan bir canlıdır. Bu nedenledir ki hep daha iyi arayışı içindedir ve bu arayış yolunda ortak akıla dayanan, insanlık için ortak iyi olduğunu düşündüğümüz sosyal demokrasiyi geliştirmiştir. Ülkemiz de, çeşitli nedenlerle istenilen seviye de bir sosyal demokrat parti kurulamamış, ülke siyasetin de yerini
Bu sanatın en önemli başlangıcı ben diger canlılarla, diger insanlarla nasıl yaşarım, ne şekil de yaşamalıyım sorularına birlikte yaşamaya hizmet edecek, birlikte yaşamamıza yardım edecek, birlikte yaşamamızı sağlayacak cevaplar bulmalıyız, bulduğumuz da ise adalete dayalı bir barış için de yaşayabiliriz. Hatta karşılıklı, ekonomik ve bilgi paylaşımlarının katkılarıyla, daha iyi yaşamanın yollarını bularak yaşayabiliriz.
İkinci sorumuz ise öteki benim neyim, kimim? Ben öteki için kimim neyim? Sorularının cevabını samimi bir şekil de bulduğumuz da sorunlarımızı yine çözeriz ya da sorun çıkmasın
Gelecekte Dünya kadınların hakimiyetin de mi olacak?
Erkeklikle ilgili kaygılar uzun zamandır vardı, giderek küçülen erkek kromozonu Y, son araştırmalara göre artık küçülmenin üstesinden gelmiş gibi gözüküyor. Hemen o şişkin erkeklik egomuzla hindi gibi şişmeyelim….
Kanun devletinden hukuk devletine doğru gidiş gelişmeye neden olur oysa ki biz de kanun devletinden kanun devletine doğru gidiş olduğunu düşünmekteyim.
Yani kanunlar genel olarak ya alanları genişletmek için ya da karşıdakilerin alanlarını daraltmak için kullanılır kanun devletlerin de… 6-7 yıldır daha önce mağduriyetler yaşayan iktidar partisi tabanının alanını genişletmek için kanunlar çıkarıldı, bu tabanın istediği, beklediği bir şeydi ve mağduriyetlerin kaldırıldığı için fazlaca sorun da olmadı. Ama artık doyma noktasına ulaşıldı, ama durma nokt
Herkes iddia edebilir biz kazandık diye ama şunu kabul edelim ki, iktidar partisi 12-13 yıldır iktidar sorumluluğunu taşımasına rağmen yıpranmamış ve halk destegini korumuştur, şimdi bunu başka bir şeyle ifade etmek istersek yanlış yapmış oluruz…
Muhalefet yenilgiyi şaibelerle ifade ediyor sadece buna bağlanması olaylara at gözlüğü ile bakıldığının göstergesidir. Öte yandan siyasi aktör olmamasına rağmen iktidarla bu kadar bilek güreşine giren hizmet de, dini meseleler de bir ara da tuttuğu ceamatini siyasi mesele de bir araya getiremediğini, bir ara da tutamadığı anlaşılıyor. Ben Cemaatin iyisine iyi diyen,
Günümüzden çok degil 100 yıl geri gittiğimizde, günümüzün sorunlarından bir çoğu mevcut degildi, patlayan bir nükleer tesisten kalkan ratyosyon bir buluta binerek tepemize yağmur olarak yağmıyordu. Şu kabile bu kabileyi katletti haberini olaydan 6 ay sonra belki duyduyuyoyduk, belki de duymuyorduk…
Amazonlardaki agaç saysının dünyadaki hava faktörünü etkileyerek bize nefes sunduğunu bilim insanları söylesede biz abartı olduğunu düşünüyorduk. İletişim, ulaşım o kadar gelişti ki Dünya adeta küçüldü, Dünya köy&uum
Agaçların ister iklim degişikliği, isterseniz yangın nedeni ile ölmesine, yada ısınma, kereste maksatlı keserek, öldürülmesine insanların agaçları yok etme nedenleri diyebiliriz. Sayılarının azalmasInın nedeni ne olursa olsun, sonuçta agaçlar azalıyorlar, biz onların yaşamlarını tehdit ediyoruz, onları azaltıyoruz, yaşamlarını tehdit ediyoruz, onlar da dolaylı olarak, bizim yaşamımızı tehdit ediyor. Yani dogaya zarar vererek, onları yok ederek dogal yaşamı yok ediyoruz. Yalnız şunu biLmeliyiz agaç sayısı azaldıkca dünya yaşamı sorunlara gebe hale geliyor, ağaç sayısını artırmalı, doganın dogal denge de kalmasına yardımcı olmalıyı
YAŞANILAN KÜRESEL ISINMANIN İNSAN ELİYLE Mİ, DOGAL DÖNGÜ MÜ OLUŞU
Dünya genelinde ormanların kurumasının bir iklim degişikliğinden mi yoksa raslantı sonucu mu veya dogal dögünün bir sonucu mu olduğu konusu tartışılmakta, daha agırlıklı olarak iklimsel nedenlerin kurumayı tetiklediği varsayılmaktadır.
ABD orman hizmetleri dairesinden David. A. Cleaves kuruma sadece birkaç yerde olsa görmezden gelinebilir, ama her yerde görüldüğü için ortak nedeni sorarak bulmamız ve önlemler almamız gerekmektedir. Bu kuruma veya olumlu olumsuz degişimler takip edilmeli nedenleri üz
Öncelikle onları kesmemeye, sayılarını çogaltmak için de yeni ağaçlar dikmeye özen göstermeliyiz.
Dünya ormanlarının sağlığı için, sera gazı salınımının azaltılması gerekmektedir, birçok ülke 1992 de imzaladıkları küresel çevre anlaşmasına rağmen, verdikleri sözleri ya yerine getirmemekte, yada çok az getirmektedirler. Ormaları korumak için kısa ve uzun vadeli çözümler önerilimektedir. Bilim insanlarının bize sunduğu bu önerileri önemsemeliyiz.
Geçenler de yapılan bir çalışma da insanların havaya bıraktıkları karbondioksidin ¼ ünü agaçlar emerek küresel ısınmayı yavaşlattığı sonucuna ulaşılmıştır.
Hem bizim saldığımız karbondioksidi emsin, hemde bize hayat olan oksijeni üretsin bu iki yaşamsal amaç için çalışan ağaç sayısı da biz insanlar eliyle azaltısın. Bunları bilmemize rağmen, agaçların azalmasına nasıl seyirci kalıyoruz doğrusu anlayamıyorum.
Agaç saysının azalması, küresel ısınmayı artıracak ve nihai olarak
İnsan sayısı artarken, ağaç saysının azalmasını Dünyamız nereye kadar taşıyabilecektir? Bu azalmayla birlikte insanı nasıl bir tehlike beklemektedir? Ağaçlar küresel ısınmayı yavaşlatırken, sayılarının azalması demek küresel ısınmanın daha hızlı olacagının belirtisi degilmidir?
Bazı bölgelerde havaların ısınmasına bağlı olarak bazı böcekler, kışın dondurucu soğuklarıyla tam anlamıyla karşılaşmadıkları için yaşamsal faaliyetlerine devam etmekte ve üreme oranlarındaki artışa paralel olarak, agaçlara yeni yükler, yeni so
Nevruz yeni gün derken topragın içindeki tohumlar canlanır fide, fidan olur, ağacın dalları canlanır tamurcuk, çicek olur, hayvanlar, insanlar canlanır, bu da kanlarının daha hızlı akması demektir. Bu canlanmadan herkes nasibini alır, biz insanların da için de ruhları canlanır, daha kolay aşık oluruz.
Kısacası bütün canlılar kışın verdiği ataletten ve uyuşukluktan kurtulur.
Bu canlanma her canlıya yansır, sevinçlerinden olsa gerek atlar kişner, kurtlar ulur, koyunlar meler, kediler çatıya çıkar miyavlar, kuşlar
Mehmet Akik kimdİr, bu sorunun cevabını çok iyi bir şekil de buldugumuz da millet ve toplum olma yolun da daha da ilerlemiş olacağımızı düşünmekteyim. Sahi M.Akif, kimdir?
M.Akif herşeyden önce iyi bir müslümandır, bütün tavırları bunun üzerine inşa edilmiştir? Bu çercevede düşündüğümüz, o, iyi bir müslüman aynı zanam da iyi bir vatandaştır, devletine milletine bağlıdır, vatanını savunma söz konusu olduğun da hiçbir şeyi düşünmemiş ve vatanın kurtuluşu için ne gereki
Kadınlar sorunlar yaşarlar, Dünya Kadınlar Günü de olmasa, kadınları hep yaşadıkları sorunlardan dolayı hatırlıyorz, sadece onları mı, bütün haksızlığa zulme uğrayanları da hep haberleri geldikce mi, sadece böyle günler de mi hatırlayacağız?
Bütün zamanlar da bütün zulme uğrayanları hatırlamalıyız ve haksızlıklara dur demeliyiz. Şimdi bazı unuttuklarımızı hatırlayalım, çocukları, maaşını ay sonuna yetiştiremeyen yetişkinleri, emeklileri, asgari üçretle aşırı çalışanı, 16 yıllık egitime rağmen gençlerimizi hala eğitemeyen eğitim siste
SOSYAL MEDYA ÜZERİNDEN MONTAJ, ŞANTAJ, KUNTAJ, KUMPAS
SON GÜNLERİN EN ÇOK KULLANILAN KELİMELERİ OPERASYON, YOLSUZLUK, HAİNLER, PARALEL YAPI, KASET, SES KAYDI, TABE DERKEN…
AMAN DİYELİM, SİYASETİMİZİN HALİ TOPLUMA YANSIMASIN….
Türkiye günlerdir ardı ardına yayınlanan, ses kayıtlarını tartışıyor, kanaatler, yaklaşımlar, yorumlar belirtiliyor…. Öte yandan hiç birimiz de tam kanaat oluşmuyor, oluşamıyor, montaj deniyor, hemen ardından daha yüksek bir şekil de degil cevabı geliyor. Bir belge yayınl
Sosyalleşme yolunda ki belediyeciliğimiz, yerel yönetimlerimiz….
Belediyelerin de için de olduğu yerel yönetimler gercekten de hayatımız da en çok yer alan bir kamu kurumlarıdır, o kadar çok yer alır ki daha sokaga adım atar atmaz bu kurumların daha çok da belediyenin hizmetleriyle karşılaşırız. Çöp alınmış mı, geri kazanılabilen atıklar kazanılmış mı, parklar yeşil alanlar otoparklar, imar ve ruhsat işleri, denetim ve düzenleme, ortak alanlar, toplu taşıma, içme suyu ve atık sular, cenaze hizmetlerine kadar yüzlerce hizmeti belediyeler yapar. Bu hizmeleri yaparken adeta vatandaşla iç i&cce
Para alışverişi kolaylaştırmak için icat edilmiştir, takasa göre daha işlevseldir, ihtiyaçlarımızı karşılamada bize yardımcı olur. Önemsizdir diyemem, ama benim için olan bir araç olduğunu, insanın ihtiyaçlarını karşılamada yardımcı olabilecek bir nesne olduğunu aklımızdan çıkarmadan, şu soruya cevap arayalım, para bizimi kullanacak biz parayı mı? Evet, kim kimi kullanacak, asıl sorun burada…
Ben diyorum ki parayı biz kullanalım, para bizi degil, ama yaşadıklarımdan öğrendiğim bir şey var ki, insanlık adına üzücü, para inanlar dahil bütün canlılardan daha önemli hale,
İşsizliğin temel nedeni genel olarak söylendiği gibi egitimsizlikmidir, mesleksizlikmidir, beceriksizlikmidir, bunların etkisi olmasına rağmen, ama rahatlıkla yok diyebiliriz… Neden mi hangi egitimi alırsanız alın, hangi meslegi edinirseniz edinin bu alanlar da yatırım yapılmamış, o alan da iş alanları oluşturulmamışsa o alan da işsizlik olacaktır… Bu nedenle, öncelikle edineceginiz egitimin ve meslegin iş bulabilirliliğini iyi degerlendirin derim…
Biz toplum hangi alanlar da yatırım yapıyoruz? Turizm ve inşaat, başka tekstil başka, genel olarak hizmet sektörün de, bu alanların dışında ki meslekleri seçenler ne yapacak? Kaldı ki b
Slogan söylem olarak olsun, ses uyumu açısından olsun kulaga hoş gelen ama için de düşünce aranmayan tabanın etkilenmesi için üretilen sözlerdir…. Karizmatik lider ise insanların ona yükledikleri anlam ve abartılarla büyütülme, şişirilme üzerinden etkilenilen, tercih edilen liderin siyasete yansımasıdır diyebiliriz.
Bu iki yanıltıcı durum ancak kişisel ve toplumsal bilinçle aşılabilir, lider A dedi, A şunu yapmayı gerektirirken, liderimiz C yaptı, bu çelişkiler çogaldıkca liderden etkilenişimizden kurtularak destegimizin çekilmesi gerekir. Bunu yapamayacak kad
14 Şubat sevgililer gününü kaldırıyoruz yerine 365 gün sevme günleri ilan ediyoruz!!
Günün birini sevgili günü ilan etmişler yazık degil mi, sevmeden sevilmeden, sevgiliyi hatırlamadan geçen diger günlere? Ben sevme potansiyelinin bu kadar sınırlandırılmasını nasıl kabul ederim, hadi ben kabul ettim sevme yetegim zayıf, ya sen arakadaş sevme yetegi de potansiyeli de olan neden itiraz etmiyorsun, yazık degilmi, sen böylesine, ölesiye sevdiğine bir gün bir hediye ver, ya da sadece bir g&uu
“İnsan davranışları temel olarak iletişimden ibarettir. Fikri Adil
İnsan sosyal bir varlıktır, insan siyasi bir valıktır, insan ekonomik bir varlıktır, insan düşünen bir canlıdır, insan konuşan, yazan kimi düşüncelerini, kimi taleplerini, kimi emirlerini, kimi sevgisini, kimi nefretini, kimi mal satabilmek için, kimi yürümesi, kimi de durdurmak için, siyasetciler de projelerini, programlarını anlatarak oy almak için, kısacası her alan da meramımızı iletmek i
ÜLKEMİZ DE VE KASTAMONU’DA EKONOMİK ZİHNİYET DEĞİŞMELİ
Ülkemizin genel sorunu tabi ki Kastamonu’ya yansıyor, yani parası olan insanlar, yatırım imkânları olan insanlar bir şeyler üreterek elaman çalıştırmak yerine, hiç bir riske girme den para kazanma istegini hem ülkemiz genelin de hem de bu ilimizde de görüyoruz… İş çok basittir, bir arsa alınıyor ya biraz beklenerek değer kazanıyor oraya yüksek apartmanlar yapılıyor veya yine bir arsa bulup, mümkünse de oranın imar durumuyla oynanarak kat sayısını artırarak 15 daire sayısını 25-30’a çıkararak daha kolay para
Toplumlar enerji gereksinimini yok sayamaz, çünki enerji üretim demek, üretim daha iyi yaşamak demektir. Öte yandan toplumların enerji savurganlığını ve bunun çevreye maliyetini de yok sayamayız, ekonomilere maliyeti de unutmalarıdır… İşte bu iki neden bile bizi alternatif enerji kaynakları amaya itmektedir, bu arayış insanlığı güneş ve rüzgar enerjisine yönlendirmiş ve insanlık bu alan da hızlı gelişmeler sağlamıştır. Bence enerji soruınuna üç çare vardır, bir tasarruf, iki
Topulumların normalleri vardır, bu normaller degerlerden, kültürden, dinden, yasalardan alınır ve hayata davranış olarak aktarılır…
Bu son dönem de toplumlarda bu normlar oluşturan degerler de kopmalar ve kayıplar başlamıştır.
Bunun birinci nedeni toplumların hızlı teknolojik degişimlere ayak uyduramayan yerleşmiş ama degişimi sağlanamayan degerlerin, toplum tarafından eski kadar kabul görmemesidir….
Başka bir neden de degerler karmaşasıdır, bundan 50 yıl önce deger bilinir farklı degerlerle karşılaşmayan toplum dege
Tercih yapabilmek için özgürlük gerekiyor, özgürlüğün yanın da farklı bir secenek de gerekiyor ki tercih yoluna çıkabiliriz…. Evlenecegimiz kadını bile biz mi seçiyoruz, yoksa üreme içgüdülerimiz mi seçiyor?
Kadın/erkek sececegiz, acaba aile mi istedi, hormonlar mı yönlendir, modanın dayattığı sarışın esmer, zayıf, kaslı falan filan hiçbir ölçüye uymayarak mı seçiyoruz?.
SORUNLARIMIZIN BÜYÜK BİR BÖLÜMÜ DEMOKRASİ SORUNUMUZDAN KAYNAKLANIYOR
Demokrasi yi biz inşaa edecegiz, kimse bize hediye etmez… İnsan toplumunun tasarladığı ortaya koyduğu en az sakatlığı olan yönetim sistemdir demokrasi…
Öte yandan demokrasi seçme işine dayandığı içindir ki sağlıklı seçim yapabilecek bilgiyi gerektirmektedir, bilgi ve demokrasi kültürü yoksa seçimlerimiz de yanılma ihtimalimiz yükselecektir… Ülkeyi yönetecek siysetcileri degil daha iyi konuşan ve daha kolay yalan söyleyen şovmen politi
Denetim; denetlenen, denetlenebilecek iş ve işlemlerin, ürünlerin ve çıktıların, birimlerin işlem ve faaliyetlerinin yasalara, işin ve meslegin gereklerine, çalışanların işin gerektirdiği niteliklere haiz olup oladığı ve işi işin gereklerine göre yapıp yapmadıkları önceden belirlenmiş, iş ve meslek ilkelerine, standartlara uygunluk derecesinin tespitine yönelik sistematik ve objektif bir şekilde denetime konu olan durumların ölçülerek bilgi ve belgele
Aslın da bunlar teknik, uzmanlık, mesleki bilgi gerektiren konulardır, bunu siyasetcilerin, bir siyasi konu gibi tartışmaları sağlıklı çözüm bulunmasını da güçlendirmektedir… Bu tartışmaya ben de girdim ve katkımız olur dilegiyle, bazı hukukculardan ve gazetecilerden de yararlanarak, düşüsel bir çıkarım yapmaya çalıştım.
Yargıda bir dedgişiklik neden yapılır yargı bagımsız olsun, ülkede degişen siyasi ortamlardan etkilenmesin, yada şimdi idia edildiği gibi bir yapı tarafından ele gecirilmesin diye… Ama hükümetin önerisi tam bunların tersinde bir öneri adeta bakanlığın bir
Bagımsız yargı kim istiyor parmak kaldırsın…. Kimse istemiyor mu? O zaman yargıyı kendimize bağlayalım olsun bitsin…
Tamam güçseniz, iktidar sahibiyseniz kendinize bağladınız, ya sade vatandaş ne yapacak? O kendi adaletini kendimi arayacak, bunun topluma maliyetini düşünerek bu olayı germeden çözmek zorundayız…
Bunları düşünmek bile insanın tüylerini diken diken ediyor, yapmayın etmeyin bagı
Bu başlık bile tedirgin edici, ama düşündüğümüz de böyle bİr rüzgarla karşılaşma ihtimalimiz vardır. Bunu nereden çıkarıyoruz derseniz çevremizde ki istikrarsızlıkların hemen sınırımızın öbür yanın da oluşu, hatta zaman zaman çatışmalardan yansıyan top mermileri ve uzun namlulu silahların ateşiyle ülkemiz vatandaşlarının da yaralandığına öldüğüne tanık olduk, sınır kapımızda ki araçlı bombanın patlatılması, Hatay da ki bombalı saldırı bu ihtimalle önelem alınmadığın da karşılaşma ihtimalimizin daha da yüksek olduğunun göstergeleridir… Ülkemiz de sayısı ve iyi niyetl
İnsanlığın çok eski bir sosyolojik buluşu olan demokrasi, diger teknolojik gelişmeler kadar ne hızlı, nede yaygınlaşamamıştır. Bunun başat nedeni vatandaşlarının haklarını dikkate almayan otoriter yönetimlerdir. Bunlara rıza gösteren vatandaşlar ise ikinci derece de sorumludur. Neden dersek, hiçbir otorite otoriteye dayalı ayrıcalıklarından kendi istegi ile vaz geçmeyecegini insanlık tarihi göstermiştir. Demokrasinin en temel ilkesi, ya da en az seviyesi, ister kendi kaldığınız isterseniz de başkalarının maruz kaldığı Adaletsizliklere, haksızlıklara, dışlanmışlıklara, çoğunluguna dayanarak azınlık inanç ve d&uu
Bir tartışma, çatışma çatışan herkese zarar veriyorsa, tarafların kavgalarına devam etmeleri akıllıca degildir, çünki akıllıca olmayan şeyler, düşünmeye, ilkeye dayanmayanmaz sa, hele bir de devletin erkleri arasında ise tüm devlete, ülkeye, topluma zarar verir. İster devletin erkleri, ister kamu görevli
Mehmet Akif kimdir, sorusunun o kadar çok cevabı vardır ki, ona şu derken, O, hem O dur hem de bu, bu nedenledir ki O toplumu neye ihtiyaç duymuşsa o olmuştur. Bir bakarız Öğretmen bir bakarız, vaiz, Yaşadığı dönemler o kadar calkantılı, milletimiz için o kadar zor yıllardı ki takdir edersiniz ki, bir millet ve vatansever o yıllar da kendisi için yaşa
Kaset siyasetin bir aracı olduysa o toplum da ciddi ahlak sorunu vardır, neden mi? İhale de ki fesatlarını ortaya çıkaran kasetler yerine, iki insanın yatak odasını izleyerek kasetlerle kişileri mahrem anlarıyla zan altında bırakarak siyaseten saf dışı bırakmaya çalışmak, Ahlaksızlığın en önde gidilen halidir, bunu yapanlar ahlaksızdır. Kim yapmıştır, kime karşı yapılmıştır, emin olun ilgilenmiyorum, ancak bu yöntemlerle taşra tipi, zübük tipi siyasetciler ilgileniyor. Bu tip siyasetciler için iftira, dedikodu, fitne, fesat, kaset hiç önemli degildir yeter ki az çok kendine hizmet etsin…
Devleti Biz vatandaşlara karşı ve Vatandaşları kendi aramız da Adalete ve Ahlaka Davetimdir… Nereden çıkarıyorsun ahlaksız olduğumuzu derseniz dünya toplumlsrı arasında toplumsal güven bunalımı yaşayan toplumlar arasındayız da ondan, güveni en çok sarsan nedenlerin başın da adaletsizlikler ve ahlaksızlıklar gelmektedir. Burada ki ahlakın cinsellikle alakalı olmadığını belirtelim. Buradaki ahlak daha çok hak kavramına dayanan ahlaktır. Burada ki adalet daha çok demokratik hukuk kurallarından ve evrensel insan haklarından dogan adalettir.
Fanatiklik, Acımazlık, düşüncesizlik birbirini besleyen kısır döngüye soktu insanlığı ve insanlık insanlıktan çıkmak üzere, bu yazı herkesi insanlığa insanlığını hatırlamaya davettir…
Bir defa benim düşüncem iyidir, benim gibi düşünmeyenler kahrolsun dediğimizde, bizim de kahrolma ihtimalimizin önünü açmıyormuyuz? Benim haklılığım güçlülüğüme dayanır diyorsak, şunu peşinen kabul etmiyormuyuz? Şimdi biz güçlüyken otoriteyken bunları yapıyor, yarın da bizim güçlülüğüm&uu
Bir ülkenin aydınlarını, düşünürlerini içinde barındıran entelektüel kesim, yani toplumsal vagonların lokomotifleri olan yaşadıkları toplumun sorunları üzerinde düşünmek ve dolayısı ile onlara çözüm yolları bulması beklenir. Sorunlara çözüm üretmesi beklenen aydınlara karşı toplumun, aydınların da topluma sorumlulukları vardır. Aydınların ürettiği düşünce ve çözüm önerilerini öncelikle toplumun siyasi önderleri, arkasından toplumun fertleri önemsemeli ve bu üretilen düşüncelere dayalı ekonomik, teknolojik ve siyasi tercihler yapılarak toplumsal gelişme sağ
(Kadın cinselliği konusu hep ayıplarla, günahlarla anılmış, kadınlarbu sebeplerden dolayı hep mesafeli durmuş, üstü ötülü bir konu olmuş, biz kadınlarımızın cinsellikle ilgili bilgilerini, beklentilerini yükseltmenin gerektiğine inanarak bu Fadime Gül, Ayşe diyalogunu yazmaya çalıştık, konu cinselilikle ilgili bilgileri içermektedir.)
İçanadolunun gitmesek de, gitsek te bizim olan köylerinden, 70-80 haneden oluşan, daha çok gö
Uzun süredir izlerim, daha önceki iktidar dönemlerinde de devlet, iktidar benzeşmesi yaşanmış, ama muhalefet bu durumu gündeme daha taşımış, tartışma konusu daha az yapmamış, yaptıysa da daha düşük bir seviye de tartışmalara neden olmuştur, en yüksek devlet iktidar benzeşmesi tek adam iktidarların da yapılmuıştır, ülkemizde ise Padişahlıktan sonra tek parti dönemin de, devamın da ie DP parti dönemin de yapılmıştır.
Ama şuan da yaşnılanlara baktığımzı da, 20-30 yıllık süre için de 12 eylül sonrasın da en yogun bugünler de yaşanarak benzeşme artmış, bunu muhalefet
Bizi biz yapabilmek, daha insani seviyeye çıkmak için çeşitli bilgilerin yanı sıra yaşadığımız toplumun İnancını ve kültürünü iyi öğrenmemiz gerekir. Bu kültürün temel kaynağı ise dinimizdir, dinin yanında Orhun yazıtların dan başlayıp safahat ve nutukluda devam eden bir yazılı kültür ve bunun yanında çok büyük bir sözlü kültürümüzün vardır. Kültürel acıdan şanslıyızdır ama bizim imparatorluğumuzun duraklama ve yıkılma safhaların da kendi kültürüm&
Gündemin yogunluğu bizi sanki esir ediyor ve kararlarımızı düşünmeden almamıza neden oluyor. Bir karar alacağımız zaman durup biraz yavaştan alarak karar almamızın kararlarımızı sağlıklı alamamıza yardım edecegini düşünemiyoruz gündemin hayu huyu arasın da… Üzerinde düşünerek plan yapmadığımız ve hep karşılaştıkca çözmeye çalıştığımız sorunlar yaşıyorsak korkarım gündemin esiri olmuşuz demektir.
Gündemin esiri olmamak için karşılaşma ihtimalimiz olan sorunları ön görecek kadar bilgiye dayalı düşünceye zaman ayırarak bir öngörü ve ön hazırl
Son zamanlar da bayramları bile ayrı, ayrı kutlamaya başladık, devlet erkanı bir yer de, vatandaşlar başka bir yer de bayram kutlandığına tanık olmaktayız. Bunu bazı siyasi gruplar da özellikle özendirmekte. Bunun nedenlerine girmeyelim, bayramları ayrı kutlamanın iler de toplumsal bölünmelere, bölünmelerin de toplumsal sorunlara hizmet edecegini hatırlatalım…
Toplumları ne birlikte tutar, dil, din, kültürün yanı sıra milli duygular, milli ve dini bayramlar birliğimiz için hizmet eder, birliktelik duygusu verir, biz ne yapıyoruz? Kültürü de, dinide, her şeyi siyasi
Cumhuriyeti M. Kemal ve arkadaşları Osmanlı imparatorluğunun yıkılışından sonra kurdular, bizler cumhuriyet sisteminin iyi olduğuna inananlar da onu iyi işletecegiz, yaşatacak ve geliştireceğiz. Cumhuriyet nasıl geliştirebiliriz, nitelikleri nelerdir, neler olmalıdır? Beraberce sorgulayarakdüşünceler ortaya koymaya çalışalım…
Cumhuriyeti anlamak için ondan öncesine kısa bir göz atmamız gereke
Teknik demek, sizi/bizi rahatsız eden durumları çözmek demektir en basit anlamıyla, nasıl balta ve motorlu testere örnegin de olduğu gibi, döven ve döver bicer örneginde ki gelime gibi, arşivinizi büyük bir fiziki ortamda saklarken şimdi dijital ordam da cebinizde gezdirmeniz gibi bir gelişmedir ki bu durumdan uzak kalmamız Allah korusun bagımsızlığımıza bile kadim getirebilir. Teknik buluş demek hem hayatı kolaylaştırmanın yanı sıra bu icatlar üzerinden ekonomik gelişme demektir. Üzülerek belirtmek gerekirse durumumuz içat açsından hiç iyi degilken sanki teknolojik bir açlıktan çıkmış gibi, işimize
Türkiye bir anlayış devrimi yaşıyor… Bunu seçimler yoluyla hayata geçirdiğimiz için alışageldiğimiz yöntemler ‘demokrasinin' usulleri şekliyle devam ettidiği için, bizler bunun bir devrim derinliğin de olduğunu anlamakta zorlanıyoruz. Öyle ki, daha dün yasak, yasak derken devletimizn görevlileri bu gün hak hak diyorlar, bu bir zihniyet devrimidir. Bunu siyasi itiraslarla gizlemeye çalışmamız mümkün degildir.
Bu degişimler sinsilesinin daha henüz başlarında olduğumuzu düşünüyorum… Önemli olan gidilecek mesafenin uzunluğu değil, bir geri dönü
Neden tasarruf yapamıyoruz, tasarruf oranlarımızın dünya ortamalasının altın da olduğunu hepimzi biliyoruz, çok önceleri zorunlu tasarruf gibi önlemlere başvurduğumuz gibi bugünler de yine sigortacılık üzerinden %25 avantajlı tasarruf etme hesapları yapıyoruz. Tasarruf hesapları yapmak doğru ama yöntem yanlış diye düşünüyorum, neden derseniz, bu sigorta şirketleri yabancı sermayeye ait kuruluşlar, topladıkları primleri hangi fonda degerlendiriecekler, yada elde ettikleri karları nereye götürecekler sorularının cevapları bizim yanlış yolda olduğumuzu gösteriyor. Tüketimin yanı sıra yeni ve çok paraya ulaşanların ultra lüks t&uu
Ülkeler halklardan/vatandaşlardan, siyasetcilerden, yöneticilerden, sermayedarlardan ve aydınlardan oluşurlar ve bunların hepsinin ayrı ayrı sorumlulukları vardır, en çok sorumluluğu olan ise aydınlardır. Neden, Onlar her tarafa yön verirler, aydınlara neden çok sorumluluk yükleriz dersek bence şundan, onlar gidecegimiz yolu belirlemekle beraber bize o yolda ışık tutarlar. İşte aydın bu nedenle önemlidir, onun her şartta ve ortamda bulunduğu mekanları aydınlatmak gibi görevi vardır. Her şey düşünceyle başladığıdan yani
Bu mektubum da da sizinle adap, edep, gibi şeyler üzerine düşünceler paylaşalım istedim. Adap yol yordam bilme ve öyle davranma diyebiliriz. Yol bilmek güzeldir senin varacağın yere kolay varmana neden olur. Adap lı olursan toplum da seni sever ve bu sevginin sonucu da işlerin kolaylaşır. Sen de zaten adaplı davranırken toplumun işini kolaylaştırmış olursun, işini kolaylaştırdığın insanlarda senin işini kolaylaştırır.
Edep'e gelince toplumun gelenekten ve görenekten gelen kültürüne göre davranış sergilememize edepli olma diyebiliriz. Adap yolsa, edep de o yoldan hedefe gitmektir. Hangisi önemli derse
Ankara ülkemizin başkentidir, diger kentlerimizle kıyasladığımız da daha düzenli olması gerekir, daha güvenli olması gerekir, çevre duyarlılığıyla, yolları, kaldırımları, parkları ve meydanları ile olsun, insanlarının davranışlarıyla olsun, toplumsal kurallara uyma konusun daki hassasiyetleriyle olsun başka iller de yaşayan insanlarımıza örnek olacak nitelikte olması gerekmez mi?
Bunların bir çogun da biz Anagarılar olarak eksiklik içindeyiz, bir restorantda gittik orada ki görevlilere nasıl davrandığınız sizin nasıl biri olduğu konusun da ipucu verir. Her sabah bizim için sokaklarımızı temizleyen temizlik gör
Demokrasi paketi acıldı ve hepimize yetmez ama evet dedirtti. Neden demokrasi adına atılan bir adım dı, küçük olsun büyük olsun demokrasiye susamışız bir kere, neden evet dedik ayrımcılığa karşı çok önemli vurgular içeriyor. Neden yetmez ama evet dedik, temsil de adaletsizlige neden olan seçim sistemini tartışmaya acıyor, neden yetmez ama dedik yeni kurulan partilere hem örgütlenme kolaylığı getiriyor, hemde hazine yardımın dan yaralanma barajını düşürüyor… Neden yetmez ama dedik, ana dil deki baskılar zaten kalkmıştı egitiminin de önünü acıyor… Bölgesel dillerle propaganda yapmayı serbest bırakıyor, ayrımcılığı ve
İlk kez kısmende olsa halk destegini gören uc gruplar, hemen cıtalarını yükseltiler ve agaç ve çevre koruma amaçlı eyleme başlayanlayanlara duyulan sempatiyi de arkalarına alarak demokrasi talep ederken demokratik bir seçimle gelmiş iktidarı istifaya zorlama niyetine taşıdılar eylemlerini. Burada demokrasi talep ederken, iktidarın otoriter tavırları sorgulanırken kendi dayatmacı ,Tayyip istifa edene kadar sokaklardayız tavırları anti demokratik talpler barındırdığı için eylemin üzerinde gölgeler oluşturmuştur.
Öncelikle milletler kendi diliyle konuşur, yazar okur sonra uluslar arası diyaloğ iiçinde toplumlardan bazıları başka diller öğrenir, böylece başka ulusların yaşamları, kültürleri hakkında bilgi sahibi oluruz, onların bilgilerinden bazılarını ortak bilgimiz yaparız. Bu etkileşim kacınılmazdır, yalnız onlara benzemeye özennenler, onlar gibi yaşamaya çalışanlar, onların dillerini içselleştirenler ne onlar olabilirle nede bize benzeyerek bizden birileri… İşte tehlike başlamış demektir, diline, kültürüne sah.p çıkmaz da baikalarının diliyle ve kültürüyle düşünmeye ya
Dünyada belli başlı diller arasında bulunan dilimiz, diğer dillerle kıyaslandığın da hem kelime acısından hem de konuşulan nufus acısından hatırı sayılır bir ölçektedir.
Dilimizdeki sözcük sayısının 75.000 olduğu (TDK 1998) düşünüldüğünde; dil hazinesi olarak ne kadar bir zenginliğe sahip olduğumuz açıkça ortadadır. Üstad Cemil Meriç; “Her eser, kendi dili ile doğar.” demektedir. Dil, kültürümüzü ve mazimizi dünden bugünlere taşıyan, bugünü de yarınlara aktaraca
Dilimizi ilk Anne den öğreniriz, bunun için de Ana dil denir. Bize dilimiz Anamızın, babamızın mirasıdır. Bu mirasa sahip çıkmak için, dilin söz olarak kullanılması kalıcı olmamakta zamanla dilde unutma, değişim ve gerilemeler yaşanmaktadır. Bu nedenle sözel olduğu kadar yazı dili olarak da düzgün bir dil kullanılması, bilgininin, fikrin, tecrübenin ve her türlü değerin yazı olarak kayıt altına alınarak gelecek küşaklara aktarılması, toplumsall düzenin devamlılığı acısından bir zorunluluktur. Böylelikle kültürel miras, yapılan çalışmalar ve oluşturulan eserler sadece saklanmakla
Dil benim neredeyse her şeyim, düşüncem, davranışım, derdimi anlatma aracım, sorunlarımı çözmek için karşılıklı anlaşma aracım… Dilim benim, kalemdir benim… Bütün bunların yanı sıra günümüzün doğrularını yanlışlarını, tercübelerini gelecege miras bırakma aracımız yine dilimizdir… Kültürümüzü geleceğe dilimizle miras bırakırız, bize ait ne varsa, sözle, yazıyla yani dille bu büyük görevler başarılır, bu başarının temelinde bize gelen kültür vardır, biz de bu kültürü bizden sonranın kültürü yapabildikce millet olma bilincimiz devam
Toplum için de yaşarken geleneksel kültüre dayalı kuralların yanı sıra hukuk kurallarınında oluşturduğu yazılı kurallar çercevesinde toplumsal bir hayatın içinde yaşarız. Bu toplumsal kurallara uyulması toplumda güven biz de güven duygusu yaratır, uyulmaması da kaygı yaratır. Kaygının başka bir kayangıda bizim toplumumuz da neredeyse iki yüz yıldır oluşmuş elitislerle halkın arasındaki kültürel kopukluktur. Bu durumda halk kendi kültürünü yaşar, elitis grup ise batı kültürünü yaşmaya çalışır. Çalışır cünkü her taklit gercegi gibi olmaz, laiklik taklidi yapar, bunu di
Bir toplumun sorunlarını görebilmesi için eleştiri/tenkit tartışma/tartışmalara teklifle katılma, çözülen sorunları ise teşekkürle/takdirle karşılamanın yanı sıra çözülmeyen, yada kale alınmayan sorunları/talepleri de tepkiyle kamuoyuna taşıma demokratik kuralların/kurumların iyi işlemesi için gerekmektedir.
Tepkisiz toplumlarda, yönetimler rehavete kapılırlar. Fikri Adil
Sürekli tepki gösterilemesi halinde de toplumda başka sorunlar ortaya çıkar, sürekli tepkisizlik mi, tepki mi daha iyi dersek illa da birini te
Toplumlar geleneksel kültürel degerlerin gönüllü uyumunun yanı sıra evrensel degerlerle yapılandırılmış yazılı hukuk kurallarına dayalı bir toplumsal hayat normları oluşturarak buna dayalı toplumun normal saydığı davranışlar edinirler. Böylece toplumsal haytta ki bu gönüllü uyum bizi yormaz. Varsayılan durum budur, ama var olan durum genelde çeşitli nedenlerle farklı olur, nasıl mı, işte bu yazmızda bunun üzerinde durmayı düşünüyoruz.. Sizin de bu konuyla ilgili paylaşımlarınız olacaksa ortak bir tartışma başlatılım ne dersinizni bunun için, size bir e-posta veriyorum konumuz "yoran toplum sedromudur" bu k
Bu başlığı görünce ne oluyoruz demeyin, hayırdır acelen ne hiç demeyin, bizde demokrasi kültürü olmadığından olsa gerek, devlet hep vatandaşına savunma içgüdüleriyle yaklaştı. Aman Türban takılmasın iritica gelir, takılmadığından neredeyse gelecekti, aman Kürt dili konuşulmasın, konuşanların kafaları kırılsın dilleri lal edilsin ki ülke bölünmesin, az daha konuşma yasaklarından dolayı ülke bölünecekti, Ak Parti iktidarı bu iki alanda da cerasretli adımlar attı… Öte yandan biz vatandaşlar tarafından baktığımız da ise hak talep ederk
Evet bütün çelşkilerine rağmen gezi bugüne kadar bu toplumun geliştirdiği en büyük demokratik tepkidir, eleştirilemizi yapalım ama yiğidi öldürelim hakkını da verelim degil mi? Bunun için vatandaşlarımızndan ricam tepkilerimizi haklı gerekcelere ve şiddet içermeyen makul tepkiler olarak verelim der ve gezinin ilk 10 günündeki tepkileri de desteklediğimi ifade ederek çelişkilere gecelim ne dersiniz?
Evet, vatandaş öncelikle neden tepki gösterdiğini iyi bil, bu şu demektir piyasaya uyma piyasadaki tepkiler her zaman sağlıklı tepkiler olmayabi
Birinci Dünya Savaşı sonunda yenik kabul edilen milletimiz imzalamak zorunda kaldığı Mondros Mütarekesi ve Sevr antlaşmalarıyla Millet olarak yurdumuzu neredeyse tamamen kaybetme ihtimaliyle yüz yüze kalmışız ve bağımsız bir toplum olarak yaşama hakkımız elimizden alınmak üzereyken... Yüzyıllardır üzerinde bağımsız olarak yaşadığımız bu vatan toprakları düşmanlarca ele gecirilmek üzereydi ki, M. Kemal ve arkadaşları bu duruma itiraz etmiş ve millete de durumu anlatarak desteğini almış kurtuluş ateşini yakmıştır. 30 Ağustos 1922 zaferi kurutuluş
Kadın olmak zor zanaat, dense de bunu insanlar el birliği ile zorlaştırırlar, kadın olmak aslında zor degildir, onlara hak ettikleri deger verilirse, hem mutlu olurlar, hemde mutlu ederler, karşılaştıkları zorlukları da aşarlar. Öte yandan onlardaki hormonal git geller kadın olmayı biyolojik acıdan zaten zorlaştırmaktadır, o zaman toplumsal hayatta biz erkekler kadınların işini kolaylaştıralım ne dersiniz. Öyleki biz erkekler ömrümüzde bir defa yaşadığımız ergenliğin düşük dozlu halini kadınlar her ay yaşıyor, bu nedenle bile saygıyı hak ediyorlar… Kadını anlamaya çalışan tüm bilim dalları kadın olmanın zorluğunu ifade ediyor. Ergenlik, yetişki
Her olgunun itici/cekici güçleri gibi demokrasinin de lokomatifi olan bazı önemli çekicileri, işleticileri vardır. Bunları belli başlı üç- beş başlıkta inceleyebiliriz. Bir, güçler ayrılığınının demokraktik işleyişe katkısı, ikincisi ise demokrasinin temel işleticileri olan örgütlerin demokratik olamamasının işleyişe yansıması, üç laiklik ilkesinin demokrasiye katkısı, özgürlüklerin demokrasimizin iyi işleyerek vatandaşların düşüncesini yönetime yansıtarak, yöneten bir demokrasi olmasına katkıları için demokrasinin içerikleri de diyebilecegimiz bu ilkeler gereklidir. Bu i
Hep daha büyük bir kaygıyla bekliyoruz, daha ne olacak ne kadar daha kan akacak, can kaybedilecek diye… Şunu beklemek yerine, bundan alınacak dersler olmalıdır, kimse iktidarını korumak için kimseyi öldürmemelidir. Sonra, seçilmiş iktidarı silah zoruyla devirmenin ne korkunç bir hata olduğu kabul edilmelidir… İletişimin ve haberleşme kanallarının bu kadar geliştiği bir çağda büyük kitleleri silah zoruyla dağıtmanın ne korkunç sonuçlar doğurabileceğini artık iktidarlar görmelidir ve darbeciler iki tv yi sustururum, iki gazeteyi baskı altına alırım iletşimi ve haberleşmeyi e
Şiddet, insanlığın tarihi kadar eski, bir o kadar da başımızın belasıdır dersek yeridir, diger canlıların başvurduğu şiddet, düzenli, sistemli, akla dayalı olmadığı, bilinçsiz olduğu için şiddet olarak degerlendirilemez diye düşünüyorum. Onlar ya alanlarını korumak, ya da karınlarını doyurmak gibi anlık, refklekse dayalı tepkiler vermektedir. Kediler istisna onlar farelerle oyun oynama istegi ile karışık bir durum da davranış segiliyorlar diye düşünüyorum. Ama biz insanlar, işkence şiddet için öyle yöntemler geliştiriyoruz ki, gercekten de bazen insanlığımızdan utandığım oluyor. Çin de Uygur Türklerin den birisinin canlı canlı deri
Bayramlar biz insanların toplumsal olarak kutladığımız dini ve milli günleridir. Milli bayramlar milletimizin yaşadığı zor dönemlerin aşıldığı önemli anlardı, millet bilincimize katkılar sunar. Dini bayramlarda Ümmet bilincimizin gelişmesi için tüm dünyada ki Müslümanların kutladığı ümmet arasındaki dayanışma, paylaşma anlarıdır. Ramazan ve Kurban bayramlarına baktığımızda ise şunu görürüz, iki bayram da ister zamanların, anların paylaşılması, isterseniz ekonomik olarak olanın olmayanlarla paylaşması yoğun bir şekilde bayramın bayram olarak kutlanmasına katkı sunar.
Sosyal medya üzerinden oluşturulan grupların amaçları iyi degerlendirilerektoplumsal barışı bozacak şekil de o gruptan gelecek haberler ve eylem cağrıları üzerine onlarca kez düşünülerek cagrının ortak iyiyi arama cağrısımız kaosa, hizmet edecek cağrımı yapacağımız hareketle topluma fayda mı zarar mı verecegiz çok iyi düşünmeliyiz. Yoksa ülkemizi toplumumumuzu karıştırma niyeti olan kimselerin tuzagına düşer ve toplumsal barışımızı kendi ellerimizle bozarız.
MISIR DA KORKULAN OLDU, ORDU VATANDAŞLARINA ATEŞ EDİYOR
ARAKAN DA İNSANLAR İNANÇLARINDAN DOLAYI YAKILIYOR
ÇİN DE ETNİK KÖKENİ NEDENİYLE DERİLERİ YÜZÜLÜYOR
Mısır tarihi acıdan çok derinlerden gelen bir tarihe sahip, buna rağmen kendi aralarında uzlaşmayı beceremiyorlar ve Mısırda korkulanlar oluyor, insanlar siyasi amaçlar uğruna ölüyor. Benim düşünceme göre, ister siyasi, ister dini olsun amaçlarımızın, düşüncelerimizin, inaçlarım
(Kültürel kopmaların toplumların başına getirdikleri)
İnsanlar genel olarak toplum halinde yaşarlar ve yaşadıkları toplum içinde bir kültür oluştururlar. Kültürün oluşturulmasında ki amaç genel kanatlar oluşturmaktır, bu kanaatler, dine yaklaşımımızdan alınca, Ana/baba Çocuk, Karı/koca, Akraba/komşu, Birey/toplum, Kadın/erkek, Halk/yönetici gibi tarafların hangi olay karşısında nasıl tepki verenin şifreleridir kültür. Tabir caizse bizim şifrelerimiz kırılmıştır. Kim kırmıştır nasıl kırmıştır çok önemli degildir artık, bunları tartışmak yerine şimdi ne yapılabiliri tartışmalıyız.
Artık toplumda bu davranış öyle bir yaygın hale geldi ki, (kaygılanma, endişelenme) bunun nedeni yaşam tarzlarımıza, siyasi düşüncemize, inanç ve ibadetlerimize müdahale edilir korkusundan beslenen bu kaygılar artık neredeyse hayatımızı çekilmez hale getirmiştir. Hepimizin ruhsal dengesini bozan bu duruma, uzunca bir dönemdir gerilimler üzerinden siyaset yapan siyasetcilerimizin katkısı büyük olmaktadır. Ayrıca kendimizde bu kaygılarımıza kaynaklık etmekteyiz… Kaygı ne yapıyor?
Kaygı insanı yoruyor be, kaygı insanı geriyor be, kaygı insanı saldırgan yapıyor
İlk Önce demokrasi sadece seçimse, seçimlerin üstünde ön seçimsiz aday belirleme karabasanı duruyor, temsili tam olarak saglamayı engelleyen %10 barajıda duruyor, demek ki seçme işinde de sıkıntılar var, yani ilerleyememişiz…
Evrensel demokratik Hukuk kurallarının uygulanmasında da sıkıntılar var, kişiler gözaltına alınıyor sucu olup olamadığına bakılmadan yıllarca cezaevin de yatırılıyor, bu arada mahkeme sen suçlusun veya suçsuzsun diyemiyor, burada ileri demokrasiye gecememişiz, yani ilerliyememişiz…
Taleplerimiz, söylemlerimiz, eylemlerimiz bizimle ilgili ip uçları verir, karşımızdakiler bizi bunlar üzerinden degerlendirir deger verir/vermez. Karşımızdakilerde oluşacak kanaatlar aslında arada önemli ön yargılar yoksa bizim davranışlarımız üzerine bir kanaat oluşturulur, kısacası kanaati biz oluştururuz. Bize düşen davranışlarımızı, taleplerimizi, tepkilerimizi, eylemlerimizi söylemlerimizi bizi nitelikli kılacak, bizimle ilgili sağlıklı yargılar oluşt
İktidarı ele geçirenlerin her şeyi yapabilirim yanılgısı demokrasi kültürünü özümseyemeyen toplumların karakteristik davranışıdır. Şimdi iktidar güçünü kullanan hükümet, daha önce toplumun türbana karşı tepkisi üzerine siyasetini şekillendirerek iktidara gelmiştir. Yani dayatmalara karşı duyulan tepkilerin üzerinden siyasi ifadeler geliştirmiştir. Tepkilere destek olmuşlar, tepki gösterenlerle empati kurmuşlar, orada hakları gasp edilenlerin yanın yer almışlardır. O günün İktidarları ne yapmıştır, bunlar İran rejimini ithal etmeye çalışan gerici
Dün sokaklara çıktım, amacım biraz dolaşmaktı, sonra bir şey ilgimi çekti, tabelaların cogu yabancı isim taşıyordu, sonra neden yabancı isim dedim, bir bölümü yabancı şirketti, bir bölümü ise ihracat kayğıları ve marka yaratma hesapları nedeniyle diye düşündüm. Sonra bir markete girdim raflardaki şampuanları, parfümleri, sabunları, deterjanları inceledim, ne görsem iyi! Raflarımız işgal altında, bu üretimde çok zayıfız demektir.
Aşagı yukarı %60-70'i yabancı markaların işgali altında raflarımız, sonra bir teknoloji magazasına girdim, neredeyse, aksesuar
"İnsan her şeyin ölçüsüdür." demiş Pratagoras. O zaman insanın ölçüsü de haklarıdır. Bu yüzden bu konu insanım diyen herkesi ilgilendirmekte ve herkese sorumluluk yüklemektedir. Bu sorunun çözümü ise demokratik kişilik kazanmaktan ve demokratik sistemleri geliştirmekten geçmektedir. Bunu insan haklarının tarihi gelişimini birazcık incelediğimizde görürüz. İnsan haklarının doğuşu ayrıcalıklar üzerine kurulu otoriter rejimler karşısında insanların mücadeleleri sonucu ortaya çıkmış ve gelişmiştir. Bu sorun, insanlık tarihi kadar eski olmasına rağmen, günümüz i
Her kültür, medeniyet birbirini destekleyen kolonların üzerinde durur, durmaktadır. Bunun içindir ki, daha çok Ege ve Akdeniz bölgelerimizde bulunan tarihi antik kentlere, tiyatrolarına bakmak yeterlidir. Neredeyse o zamanlar o bölgede yaşayan herkese hitap edecek büyüklüktedir, bu tiyatrolar. Bu tiyatrolar öyle ihtişamlı kolonlar üzerine inşa edilmiştir ki, günümüz teknigi ile bile zorlanılarak yapılacak kadar büyük büyük kolanları barındırmaktadır. Bunların biz günümüz insanlarına ve bu coğrafyada yaşayan bizlere verdiği mesajları iyi okumak gerektiğini düşünüyorum.
Bana sorarsanız en büyük çelişki nede yaşanıyor diye insan da, insanın duyguların da, düşüncelerin de, davranışların da derim, insan diyecegimize paradokslar/çelişkiler yumağı dersek yeridir. Neden mi, derseniz bir bölümünü sıralayalım işte bunlardan dolayı…
Yaşarız, yaşarken ölü gibi duyarsızız- Fizikselliz bedenimizle, Ruhsalız hayallerle düşüncelerle, - Ölümlüyüz, degiliz bıraktığımız eserlerle,- Bir yanımızla sağcıyız muhafazakar tutunuruz geleneklere, öbür yanımızla solcuyuz, tuttururuz degişim diye, acığız gelişmelere – Şu yanımızla iyiyiz,
Bilimsel ataletten kurtulmanın yollarını aramaya başlamadık bile, arayış içinde degilsek nasıl kurtulacağız? Bu yaşadığımız sorun karmaşası içinde bu soruna sıra gelecek mi?
Bilimsel ataletten kurtulmanın yolları üzerine şapkalarımızı çıkaralım ve düşünelim, neden teknoloji üretemiyoruz, neden geriyiz, geriliğimizi fark edip neden ataletten kurtulamıyoruz? Acaba bu sorun bizim sorunumuz degil mi? Bilimsel geri kalış acaba katalonyanın mı sorunu??
Epeyce, bir güç bizim elimizi kolumuzu bağlamış, bizim bilim
Dünya genel olarak suyla kaplı bir gezegendir, % 70 suyla kaplıdır, ne yazıkki bu suyun %96,5 tuzlu deniz suyu olduğu için ançak geçilerek kullanılmaktadır. Tuzlu suyun dışındaki %3,5 tatlı suyun %68 i kutuplarda donmuş haldedir, %30 ise toprakta nem olarak bulunmakta veya ulaşılması zor derinliklerdedir. İnsaların direk olarak ulaşabildikleri su %1-1,5 arasındadırki bu oranda çevre kirlilğine bağlı nedenlerle sürekli azalmaktadır. Öte yandan Dünyadaki nüfus da sürekli artış göstermekte ve kişi başına ulaşılabilir su oranları günden güne azalmaktad
Bugün Kurtuluş Savaşı'nı anlamakta sıkıntı çekiyoruz diye düşünüyorum. Neden? Şu anda yeni yıkılan bir imparatorluğun küllerinde duman tütmüyor, ülkemiz işgal altında değil de ondan. Cumhuriyetten sonra ulusal birlik bilincimiz gelişmiş, milliyetçilik anlayışımız, dindarından sosyal demokratına kadar değişik oranlarda oluşmuş.
Halk gelecek tehlikelere karşı uyanık okuma, yazma oranlarındaki ve iletişimdeki gelişmelerden dolayı haberdar. Batıyla doğunun arasındaki ülkemiz kültürel çeşitlilik açısından ba
Demokrasi nedir? Siyasi yönetimin yukarıdan aşağıya doğru degil, aşağıdan yukarıya doğru belirlenmesidir. Yani siyasi kurumların her üst kademesinde görev alacakların bir allt kademeden seçilmesi demektir.
Daha açmamız gerekirse, üyeler delegeleri, delegeler yönetimleri seçer, bizde tersi söz konusudur. Genel başkan il başkanlarını, il başkanları ilçe başkanlarını seçer, bu il ve ilçe başkanları da delegeleri. Belediye başkanlarını, belediye meclis üyelerini ve milletvekili adaylarını genel başkanlar ve genel merkezler se&cce
ANAYASA ÇALIŞMALARIN DA UZLAŞMAYI SAĞLAYACAK METİN
Has Parti’nin Hazırladığı Anayasa önerisi, aşağı yukarı bütün partilerin taleplerinin bir harmanı gibi oluşturulmuş bir metindir. Bu nedenle bu Anayasa önerisinden, görüşmelerde bütün partilerin yararlanması Anayasa çalışmalarında ki tıkanıklıkları aşacağını düşünüyor, bu Anayasa metnini tekrardan kamuoyunun dikkatine sunuyorum.
Bu teklif iktidar kaygısından uzak veya otorite olma amacı taşımayan, bir iyi niyetliler ve
Araştırma geliştirme demek, bilinen bilgilerin, mevcut yapının bir adım daha ileri götürülmesi için çalışmak demektir, biz adımlarımızı nasıl atıyoruz?
Önce bu işi ne kadar önemsediğimizin göstergesi olarak bu işe ne kadar bütce ayırıyoruz, buna bakalım. Ülkemiz bütcesinin %0.86’ı bu işe ayırıyoruz, 0.86, %1 bile degildir. O zaman bilimsel gelişmenin iki temel dayanağı vardır, birisi egitim, digeri ise bu egitilerek ögrendiklerimizle mevcut bilgilerin üzerine araştırma ve geliştirmeyle yeni bilgiler, yeni icatlar eklemektir. Bu dünyanın g
Akille ilgili tartışmalar var, akıllımıdır, obur mudur, akil adamlar yerine içlerinde kadınlarda olduğu için akil insanlar deseydik dahamı iyi olurdu, soruları yerine bu insanlarrın makul sonuçlara ulaşmaları için ne gerekir, sorusu daha önemlidir bence bizim grubtan olmasalar bile akıllı insanlardır seçilenler… Asıl önemli olan akil sonuçlar çıkması bu insanlarımızdan, bunun içinde belki seçilenler makuliyetleriyle tanınanlardan agırlıklı olarak oluşturulmuş olabilir.
Evet, kültür içinde yaşanılan toplumun genel kanaatlarına göre bir davranış tarzı geliştirmek, böylece toplumsal hayatı kolaylaştırmak diyebiliriz. Bunu gercekleştiremediğimizde haklı gibi algılar haksız oluruz, haksız gibi algılar haklı oluruz, bu durum da bizim hayatımızı zorlaştıracaktır. Biz dâhil hepimiz oysaki hayatı kolaylaştırdığımzı düşünürüz. Ama öyle yapar, böyle yapar aşagı yukarı birlikte yaşadıklarımızın hayatını zorlaştırırız.
Kültürsüzlük hayatı zorlaştırmaksa, kültürlü olmak kolaylaştırmaktır. Fikri Adi
Bayrak asmamak eski bir alışkanlıktı artık barış zamanı ve bayrak filemanın üstünde durur, bayrak durması gereken yerde durmalıdır. Eski alışkanlıkla nedeniyle yapılsa gerek, zaten diken üzerinde duruyor herkes, herkes delisine sahip çıksın diye bir deyim vardır. Artık delilerin, fanatiklerin elinden insiyatifi alalım, onları bir adım geri çekelim barış hatırına ne dersiniz?
Evet, 30 yılı aşkındır bayrağı sorun gibi algıladılar, aslında bayrak sizinde bizimde bayrağımızdı, devleti sorun gibi algıladık aslında devlet sizinde bizim de devletimizdi, sorun olan devletin zihniyetini oluşturan yönetimlerdi. Dil yasagı
İletişime gecerek sorunumu ilettiğim kurumlar. (Başbakanlık Bimer, Ankara valiliği, Ulaştırma Bakanlığı, Ankara büyükşehir belediyesi, İl genel meclis grubları, İl trafik denetleme amirliği, Ankara İl UKOM)
Bir sorun yaşıyorsunuz, elektirik, su, ulaşım, yangın ve güvenlik en hızlı olduğumuz alandır haklarını yemeyelim.
Yalnız bir sorun iletceceksiniz nedir? Şehirlerarası terminallerin dışında otobüslerin yolcu alamaması, önce Valiliği arıyorum birisi çıkıyor karşıma, Ukom nin sorunu 150 yi arayıyın diyor. Arıyorum karşıma cıkan görevli bu so
Dünyanın değil aslında insanlığın insaniyetlik sorunudur kadın sorunu, bu sorunun çeşitli kaynakları vardır. Bu kaynaklık edenler ortadan kaldırıldıkça kadın sorunu da aşılacaktır. Birinci kaynak erkeklerin hakimiyeti üzerine kurulmuş yapı ve bunun kültürü. Bunun üzerine dinsel zorlama yorumlarla kadını geri plana iten erkeği öne çıkaran dinsel kaynaklı kadın erkek eşits
İnşaat işi ile ilğili olanlar bilirler kolonların ne yaptığını dairelerden oluşan apartman toplumunu ayakta tutuğunu. Evet, kolonları başka neye benzetebiliriz derseniz insan iskeletine, yani kemik yapısına, başka, arabaların şasesine benzetilebilir.
Bu kolonlar öyle bir işlev yaparki, tuğla ile ancak bir katlı, hadi şartları zorladınız iki katlı bina yapabilirsiniz, ama kolonlarla 50-60 kat aradaki fark budur. Arabanızın şasesi yoksa ilk kazada işiniz bitti demektir, belki motoru tututuracak yer bile bulamayacağınız i&cce
Evet, öyle görülüyor nedenleri üzerinde demokrat herkesin düşünmesi gerekir. Bana göre iki temel nedeni vardır. Bunların alt nedenlerine inmeden konuyu dağıtmadan bu iki neden üzerine düşünelim ve iki nedene neden olan nedenlere karşı dikkatli olalım diyerek birinci nedenimize geçiyoruz.
1- Bu nedenin kaynağı devlet karşısında güçlenen sermaye ve şirketlerin devletin toplumsal düzenleyici rolü üzerinde baskı oluşturmaya başlamalarıdır ki, devlet eğitim, sağlık, güvenlik, barınma, beslenme gibi temel ihtiyaçlar alanını
Kentlerimizin sorunlarının başında araçların neden olduğu sorunlar gelmektedir, devamın ise yeşil alanların yavaş yavaş yok edilmesi, ticarileştirilmesi, toplum taşımaya yeteri kadar önem verilmemesi en önemli sorunlar olarak karşımıza cıkmaktadır.
Şimdi araçların neden olduğu sorunlar, bir trafik, iki park iki şekilde soruna neden olamaktadır. Trafik sorununu besleyende toplum taşımanın yeterli seviyede olmamasıdır, toplu taşım araçlarında zorlanan vatandaş kendi aracıyla işe gitmeye kalmakta ve trafik soru
Yaşam tarzlarımız bizi gizliden gizliden kontrol eder, bize fark ettirmeden bizi yönlendiren alışkanlıklarımızdır. Bu beslenmeden tutunca, kişiler arası iletişime kadar birçok şeyi etkiler. Davranışlarımızın çevreye olumlu veya olumsuz yansımalarına kadar yüzlerce olayı ilgilendirir ve bizim biz olmamıza neden olur, biz nasıl biri olmak istiyoruz, işte yaşam tarzımız olarak bunu seçmeliyiz. Sizin tarzınız nedir?
Bazılarını buraya taşıyalım isterseniz, bunlardan en önemlisi bencilce tarzı secenlerek yaşadıkları ortamları çekilmez hale getirenlerdir. O kadar &oum
Vatandaşın siyaseti etkileme hakkı, demokratik bütün ülkelerde vardır ve hakkın önü acık tutulmayı bırakın özendirilir, teşvik bile edilir. Neden ülke yönetimi gibi çok önemli iş olan siyasete vatandaşların ilgisini canlı tutabilmek, bu ilgiyle vatandaşların düşüncelerini seçme ve seçilme aracılığıyla yönetime taşımaktır zaten demokrasinin temel hedefi de budur. Seçme ve seçilme hakkı aslında anayasal bir haktır, bunun &ou
Batı ülkelerinde, İslam'a karşı bir anlayışın insani olmayan bir biçimde karku ve nefrete dayanarak yaygınlaştırılmak istendiği çok anlaşılır bir şekilde görülmektedir. Biz İslam dini mensupları bu duruma öncelikle kendi fanatik tavırlarımızla malzeme vermemeli, sonra kültürel olanla dini olanı ayırarak cevap vermeliyiz, bu cevap saldırı maksatlı degil, senin dinin de şöyle, senin atanda bunu yaptıdan çok savunmaya yönelik davranışlarla haksız yere oluşan İsalamofobiyi ortadan kaldırma cabası içine girmeliyiz. Genel olarak grup dayanışmasını sağlamak için yapılan karşı grup köt&
Sosyal medya insanlar arasında haberleşmeyi, buluşmayı ve kendileriyle ilgili haber ve fotoğrafları paylaşmaya yarayan elektironik ortamdaki sokaklardır. Nasıl sokaklarda her şeyi yapamazsak sosyal paylaşım sitelerinde de her şeyi yapamayız. Toplumun genel kanılarına, kül
Her şeyin bir kültürü olduğuna göre artık sosyal medya kültürünü de, bu alan kullanıcıları oluşturmak zorundadır. Kültürün oluşması için ortak kabüller gerekir, bunlar çok detaya inmeden, çok kuralcı tavırlar takınmadan oluşturulması sosyal ortamları daha sevimli hale getirecektir. Şimdi bazılarına hep beraber bakalım.
Sanal ortam da ortak olarak tespit edilmiş bazı hükümleri var. 1- Birbirimizi tanımak ve
Yozlaşma, bozulma, çürüme, kötüleşme, lekelenme, aslından uzaklaşma, saflığını veya dürüstlüğünü kaybetme anlamındadır, ahlaksızlığında ilk basamağıdır. İnsanı bozan ise nedir, diye düşündüğümüzde ulaşacağımız sonuç ahlaki yozlaşmadır.
Siyasetle kültürü karıştırmak, bu topluma çok pahalıya maloldu, bizim dini inancımız siyasi tehlike olarak görüldü, bizim tarihi köklerimizden hainler icat edildi, hain bir olurdu iki olurdu, ama her gelen eski dönemi hain ilan ediyordu. Kültürel bütün bağlar siyasete kurban ediliyor, bunun cıkardığı toplumsal gerilimler siyasete yansıyor. Kültürel kabullerin oluşturduğu yaşam tarzlarına müdahale edilecek korkusu bize yanlış siyasi tercihler de bulunduruyor. Bundan kurutlabilmek için, kültürle siyaseti karıştırmayacak, siyasetciler,
Toplumsal ahlakın oluşması için toplumun bütün fertlerinde toplumsallık bilinci oluşmalıdır, bu toplumsallığın temelide kişilere göre degil yazılı kurallara ve toplumsal degerlere göre oluşturulmalıdır. Böylece toplumsal yaşayış için kurallar ve gelenege dayanan davranışlar toplumsal yaşayışın kültürünü, ve ahlakını oluşturacaktır.
Toplumsal ahlakın temelini oluşturan kurallar, kültürle belirlenir, kültür bize olaylar ve olgular karşısında nasıl tavır takınacağımızı bize öğreten davranış kurallarıdır. Ama bu davranı
Bir soru sordum, hayatım degişmedi, ama bazı şeylerin dah iyi farkına vardım. Soruyu soralım,”neden üretemiyoruz?” Neden acaba trafik kazası ülkemizde diger ülkeler oranla daha çok oluyor? Neden acaba, İş kazalarında hiçbir alanda olmadığımız kadar dünyanın öncü ülkelerindeniz? Dış politikamızı hangi ilklere göre belirliyoruz? Irak da başarılımıyız? Libyada, havadann para saçmamıza rağmen, başarılı bir politika izleyebildikmi, başarılı mı, başarısız mı olduk, oradaki ihaleleri kim aldı, Dönen
Siyaset tarzları vardır, bir inanışa, bir ideolojiye, bir kültüre dayanır. Bunun için insanlar kimi siyasi gruba Milliyetciler, kimine Muhafazakarlar, kimine Demokratlar, kimine Sosyal demokratlar, kimini de liberlaler derler. Bu isimlendirilişin nedeni onların siyasete bakışından ve yöntemlerinden, ifadelerinden çıkarılır. Ülkemizde bu durum karışmış gözükmektedir, nasıl yani derseniz birlikte inceleyelim. Yöntemler tarzlar karışmış, siyasetimiz bu nedenle olgunlaşamıyor, hep düşmanlıklar üzerine söylem ve eylem gercekleştiriyor. Bunada demokrasi diyoruz, ben demok
Sabahleyin saat 6 da Cide Loç vadisine gitmek üzere hareket ettik, saat 6.30 sıralarında Şen pazara ulaştık, Şenpazar da güzel bir ilce, dogasıyla ve sakinliğiyle yaşamak için uygun bir doğal bölgedir diye düşündük. Orada birine loç vadisine nasıl gideriz dedik, daga tırmanın sol yanınıza düşer diyerek, yol levhaları sizi yönlendirir dedi, biz yeri çok kolay bulduk ama, yol levhaları yol ayrımından daha önde olduğu için hangi yol loç vadisine gider de zorlandık, y&o
(Pınarbaşı, Horma, Valla kanyonu ve Ilıca şelalesi)
Azdavayda görecegimiz yerleri gördükten sonra, Pınarbaşına hareket ettik, Azdavay, Pınarbaşı arası çok güzel bir sonbahar yaşanıyordu, sonbahar doganın renklerini ortaya çıkarmıştı, biz sonbaharı yaşayarak, hissederek, yol boyunca çok güzel fotoglar çektik. Deran beyin fotoğrafcılık konusundaki bilgiside, ekipmanıda profosyonelceydi.
Ve nihayet ılaca şelalesine ulaştık. Şellaye 5-10 dakikalık yürüyüş mesafesine kadar aracımızla git
Kastamonu da son baharın güzel olduğu hep söylenir, ben Kastamonulu olduğum için, içinde doğmuş olmanın verdiği kanıksamadan olsa gerek, bu güzelliklerin fotoğrafları çekmek için, İş yerimden amirim Deran beyle gittiğimizde fark ettim ve bu güzelliği fotoğraflarla adeta tescilledik, gözler önüne serdik.
Kendisi, profosyenel fotoğrafcı, üç günlük Kastamonu gezisinde Kastamonu’nun belli başlı bölgele
Ögretmenler günü, herkes mikrofonu eline alacak, ögretmenligin öneminden bahsedecek, yöneticiler ögretmenlerin sorunlarını bildiklerini, kısa zamanda bu sorunların çözülecegini, sendikacılar ise maaşlarının ve çalışma koşullarının kötü olduğunu, iyileştirmelerin yapılması gerektiğini söyleyecekler. Ne degişecek?
Hiçbir şey degişmeyecek, nerden biliyorsunuz derseniz, gecen sene atılan nutuklardan, ne söylenenler yapıldı ve nede talepler gercekleşti. O zaman ne diye konuşuluyor, Yönetim kademel
İnsani yanlarımızın öldürülmesi mi desek daha doğru olurdu bu başlığa, çünkü sanki bilinçli öldürüyor gibiyiz, insani yanlar deyince aklımıza ne geliyor ….?
Hayvanlardan farklı yanlarımız mı, bitkilerden farklı yanlarımız mı, diger insanlardan farklı özelliklerimiz mi, bizi daha insan yapar, ve bunlar nelerdir…? Gibi sorulara cevap arayacağız bu yazımızda. Metopolizma olarak hayvanlarla aynıyız, besleniyoruz, sindiriyor enerji haline getiriyoruz, hayvanlar bunu yapıyor, bizde yapıyoruz gel gelelim farkımıza…
Bayramları üçe ayıralım ve öyle anlamaya calışalım isterseniz, bir dini bayramlar iki milli bayramlar, üç mesleki bayramlar.
Önce iki tane dini bayramımız var, ramazan ve kurban bayramları, bunlar birisi oruç ayı da olan ramazandan sonra yapılmaktadır, ikinciside kurban bayramıdır ve Allah adına kesilen kurbanın bayram havası içinde eşle dostla paylaşılmasıdır.
İkisinde de öenmli olan hem bizde var olup başkalarında olmayan para, yiyecek veya kurb
İnsanı bir bütün yapan, amaçlarının yanı sıra zaaflarıdır da, sağcılığının yanında solculuğudur da, medeniliğinin yanında birazda bedevilikti de, vicdanlı olmasının, merhametli olmasının yanı sıra biraz acımazsızlığıdır da. İnsan adaletli olmasını istemesine rağmen adaletsiz kararlar almasında zafiyetlerinin, tek yönlülüğünün baskın olması rol oynamaktadır. Hepimiz için kötü olacak bir durum, tek yanlı kişiliklerdir, öyle insanlar düşünelim ki hep acımasız, hep bencil, hep saldırgan anlaşmaya yanaşmaz, hep savaş yanlısı barışa yanaşmaz, hiç sevmez sevilmek ister, hiçbir canlıya karşı acıması yoktur. Bun
Sana bu dördüncü mektubum, diğer mektuplarda da bahsettim ama bu konu çok önemli olduğu için ayrıca da bahsetme gereği duydum.
MESLEK sahibi olmak, yetenek edinmek, kendini hayata karşı donanımlı hale getirmek de diyebileceğimiz bu meslek seçme edinme üzerine biraz düşünelim isterseniz.
Meslek edinmenin önemi nereden geliyor? Bu yaşadığımız süre içinde hep bizimle olacak ve bize hep yardımcı olacak, bizim başkalarına yardımcı olmamızı sağlay
Dünya ölçekli bir değerlendirmede üzülerek belirtmeliyim ki sıralamamız 89 dur, ve Nikaragua ile paylaşılmıştır.. Vatan Gazetesi'nde yer alan habere göre, Türkiye, Economist dergisinin dünyada demokrasi endeksi araştırmasında, tam demokrasi ve kusurlu demokrasiler arasında yer alamadı. İki yıl öncesine oranla iki basamak geriye düşerek Nikaragua’yla 89’unculuğu paylaşan Türkiye, Tanzanya ve Uganda’nın da bulunduğu hibrit (melez) rejimler grubunda, yerini aldı.
Bu durumdan hiçbir demokrat memnun değildir, memnuniyetsizliğimizi her ort
Bir olay oluyor daha haber aşamasında bir gürültü kopuyor, şu imal olabilir, bu kasıt vardır, şu şunu dedi, bu bunu dedi gibi olayın içeriğiyle hiç ilgisi olamayan bir yorumla, ifadeyle sanki olayı özellikle çarpıtmak için görevlendirilmişler gibi bir haberleştirme yöntemi tercih etmektedir medya kuruluşlarımız. İçinde doğru düzgün habercilik yapanların sayısı son derece azdır,
Örgüt dediğimizde bir bağ anlaşılır, yani bir yere bir amaç için bağlanmak, bu amaçlar kişiden kişiye ve örgütten örgüte değişiklik gösterir.
Bir fırın örgütlersin amaç ekmek üretmektir, bir belediye örgütlersin amacı kentteki temel ihtiyaçlarıkarşılamaktır. Bir meslek odası örgütlersin o meslek mensuplarının haklarını savunur,Bir başka kişide çevre örgütlerinde örgütlenerek çevrenin kirlenmemesini amaç edinir, bir sendika örgütlersin çalışanların
Toplumsal veya bireysel mutsuzluğa neden olan hatalarımız üzerine biraz düşünelim isterseniz. Mutluluk da, mutsuzluk da tesadüfî değil aslında, biz davranışlarımızla, kararlarımızla, sorumluluk ve sorumsuzluklarımızla sonuca gideriz.
İnsanı mutlu eden iyi ve güzel şeylerle birlikte kötü dediğimiz davranışlar vardır. Bizi mutlu eden güzel şeylerin estetik tarafı daha ağır basmaktadır. İyinin ise güzelliğinin yanında yararlı olması söz konusudur. O zaman biz iyi ve güzeli birleştirerek mutluluklarımızı artırabiliriz. Ama bu durumun toplum
Evet para insanı degiştirir, son yıllarda yapılan araştırmalarda (bizimde yaşayarak gördüklerimizle) para sahibi insanların daha bencil, merhamet ve duygu yoksunu, başkalarının yaşadığı sorunlara karşı, akraba ve soydaş olmalarına rağmen, duyarsız olduklarını göstermektedir. Para toplumsal duyarlılığı öldürüryor anlaşılan.
Bizim kültürümüzde olsun batı kültüründe olsun para kazanma hırsıyla hareket edenlerin insanlara ve dogaya karşı acımasızlık içinde adalet duyğusunu kaybettikleri hem halk hikayelerinde hemde romanlarda anlatılır. Bunca yazar Romanlarında, Hikayeleri
Dünyada bazı taşlar yerinden oynuyor, bu zamana kadar önder ülke olanlar bundan sonra aynı önderliği yapamayacaklar gibi geliyor. Bu duruma eksen kaymasıda diye isimlendirebiliriz. Bu eksen kaymasının çeşitli nedenleri vardır, kısacası bunlara bir bakalım isterseniz.
Liberal serbest piyasanın başarısız oluşu, idia edildiği gibi kamu kurumları kaynakları verimli kullanmamaktadır ifadesi artık hükümsüzdür, neden lüks ve şaşa batılı kapitalistleri batırıyor. Ellerinde sermayeyle yatırım yapacaklarına paradan para kazanmaya başladılar, ekonomi üretim temeline dayanmıyorsa nihai olarak
Bu iki parti seçmen tabanı acısından aynı olmasına rağmen düşünsel acıdan çok farklılar önce bunu belirtelim. Akp daha çok liberal politikaları ön plana alan bir düşünce yapısına sahip, digeri daha sosyal adaletci politikaları öne alan düşünce yapısına sahip, mesela “ne siyasa ne piyasa önce insan, iktidar aracılığıyla karunlar, nemrutlar belamlar yaratmayacağız diyen bir ses Halkın Sesi Partisi.
Bu söylemlerden sanırım başbakanımızda etkilenmiş olacak ki Numan Kurutlmuş ve ekibini AKP ye davet etti, bu doğrultuda konuşmalar ya
Günümüz dünyasında kalabalıktan ve iletişimdeki gürültülerden artık sakinlige ciddi, ciddi ihtiyaç duymaya başladık. 1- Bu nedenle kentlerin, gürültüsünün, patırtının ortasından kurtularak sükunetle yaşayacak, dolaşacak ve sessizliğin içinde olabilecegimiz ortamlarda huzur bulacagımızı unutmayalım. 2- Direk saldırı olupda, başka türlü davranmak açıkça gerekmedikçe herkesle dost olmaya ve bu dostluğun verdiği barış ve huzur otamında yaşamaya çalışmalıyız. 3-Sana bir kötülük yapıldığında verebileceğin mümkünse affetmek, degilse de unutmak olsun. Bağışla ve
Siyaset çözüm üretme sanatıdır, bunun üzerinde kutsallar, milli menfaatler, liderlerin baskısı, düşünen ve düşünceden dolayı oluşumun içinde olmayıp iktidarda olmanın getirilerinden yararlanma, nitelikli değil paralı insanların seçilmelerinin sağlanması ve en önemlisi demokrasinin partilerde işletilmemesi, son olarak da kadınların ve gençlerin etkili bir şekilde olmamasıdır. Ayrıca güçler ayrılığı ilkesini bazı iktidarlar kendi alanlarına müdahale gibi görmektedir, bunun amacı ise gücü paylaştırarak demokratik dengeyi korumaktır. Partiden partiye değişmekle beraber birç
Çevreciler kimdir, nasıl davranırlar, bunun üzerine biraz düşünelim ve çevreye karşı bu duyarlı insanlara öncelikle yardımcı olalım sonra da onları örnek almamız gerektiğini düşünüyorum. Ben bu örnek kişileri inceledikten sonra kendimce biraz önlem aldım, bunları sizinle paylaşacağım ve size bu örnek kişiyi tanıtacağım.
Önce ben ne yaptımda neden olduğum kirliliği azatlım.
Kürtaj başbakanımızın cinayettir diye söylemesiyle tartışılmaya başlanmıştır. Neyi tartışıyoruz istem dışı kalınmış bir hamileliğe son verme yetkisinin kimde, ne şekilde olacağını, baştan tartışma yanlış, çükü hamile kalana soralım, o karar versin derim.
Bu toplumsal bir sorun değil, kazara hamile kalmış doğurmak istemeyenlerin sorunu doğru mu doğru. Bu sorun bireysel dedik ama sonuçta bu kişilerin eğitimsiz, mesleksiz, yeteneksiz, işsiz kalarak toplumsal sorun olmaları toplumu da ilgilendirmektedir. Ancak yukarıda saydığımız sorunlar çözüld&u
Verimlilik dediğimizde, üretim aşamalarında verimli davranışlar aklımızı gelmektedir. Enerjinin, hammaddenin, işçiliğin ucuza maledilmesi akla gelir. Bu mesele üzerine çok kafa yormuşlar ve birçok önerileri kaleme almışlardır bu üreticilerin dikkat etmesi gereken taraftır, kendilerini kutluyorum. Bu konuyu tekrar edeceğiz. Ayrıca tüketimde verimlilikten bahsedeceğiz, bunun nedeni ise bilinçli bir tüketici demeyelim, ihtiyacını karşılayan diyelim. Bu ihtiyaç karşılama işi en az üretimde verimlilik kadar önemli olduğunu düş&u
Devlet kurumların birleşmesiyle ortaya çıkan kurumların kurumları da diyebileceğimiz, soyut bir kurumdur. Bunu somut haline getiren kurumların işlemesini sağlayan kurallar ve kişilerdir.
Bu kurallar kişilerin ve kurumların ne yapacağı, ne yapmayacağı, nasıl yapacağı yapmayanların ne gibi bir müeyyideyle karşılaşacağını belirler, bu belirleyici kurallar yasalardır. Devlet böylece somut hale gelmiştir.
Bu yasal düzen içinde yasa yapan bir yasama, bu yasaların verdiği yetkilerle kararlar alan ve uygulayan bir hükümet/yürütme, bu işlerin hakkaniyet içinde yapıl
Kentlerin güzellikleri, genellikle yeşil alanlarıyla parklarıyla ölçülür, meydanlarıyla ünlüdür kentler. Hizmet alanlarıyla spor merkezleriyle, kültürel kapasiteleriyle (tiyatro, sinema, yayıncılık) kongre salonları, turizm özellikleri (deniz, tarih, dağ, kış) isim yapar kendilerini ülke ve dünya çapında marka yaparak duyururlar.
Bir kent bu saydıklarımızdan bir kaçıyla öne çıkabileceği gibi sadece bir özelliği ile de öne çıkabilir. Biz şehrimizin özelliğine göre bunlardan biriyle ş
Bir şeyin aslından daha önemli hale gelen ayrıntısı veya astarı, aksesuarı takılandan daha değerli hale gelirse bizim değer yargımızda, sorunlara ve olaylara bakış acımız da bir sakatlık var demektir. Mesela ayranın içine kattığımız tuz oranı ayrana kattığımız yoğurt oranı ile bir olurmu, olursa ne olur, o ayrandan hayır gelmez.
Şimdi bir gıda ürünü düşünelim ve bu gıda ürününden içine koyduğumuz torba, poşet daha maliyetli olması nasıl açıklanabilir.
Öncelikle senin doğup, hayatımıza renk, katman bizleri sevindirdi, sen doğuşunla hayatımızın merkezine oturdun, iyide ettin, 1-1,5 yıldır sana kardeş de geldi ve bizim sevincimiz iki kat arttı. Sende abiy oldun, abiylik demek kardeşine kol kanat olacağın demektir.
Gerçi ben yaşadığım süre içinde elimden geldiğince babalık sorumluluğumu yerine getireceğim, Anneniz de iyi bir anne, siz ne istiyorsanız onu yapıyor, sanki sizin rahatınız için çalışıyor, bunu sabırla yapıyor, hiç şikâyet etmiyor. Severek yapıyor sizin için y
Dünyada hangi uygarlığı ele alırsak alalım toplumların zenginliklerinin paylaşılmasında hep adaletsizlik, hep adaletsizlik vardı ve var olmaya devam ediyor. Bu durumu benim gibi halktan, çalışarak geçinin ve iş bulamadığı için çalışamayanlar, görüyor, hissediyor, yaşıyor. Bu adaletsizlikten rahatsız olanların da her uygarlık da mücadelesi sürüyor. Biz şimdi günümüzde bu adaletsizlikle mücadeleyi dert eden sistemleri ele alalım.
Çalışanlar arasında eşitsizliği gösteren gini katsayısının aralığı her gecen yıl açılmakta
Kontrol deyince aklımıza ilk gelen bizim dış kontrollerimiz oluyor. Annen tuvaletini yapıp yapmadığını kontrol ediyor, öğretmen ödevini yapıp yapmadığını kontrol ediyor, trafik polisi kurallara uyup uymadığını, müdürün işe zamanında gelip gelmediğini işini iyi yapıp yamadığını, patron iş yerinde verimli çalışıp ona para kazandırıp kazandırmadığını kontrol ediyor. Kurumlarıyla toplumsal düzeni sağlayan yasalara uyup uymadığını kontrol eden bir güvenlik ve Yargı sistemi aracılıyla kontrol edilişimiz bize kontrolü hatırlatıyor. İşletenler Oysaki bunlar kadar önemli bir içi kontrol sistemi var ki buna oto kontrolde diyebiliriz, bunu işlet
Konumuz sınırlar, kişisel, zamansal, ekonomik, yani biz hissedelim veya hissetmeyelim sınırlar bizi bağlar. Biz bu sınırlar içinde yaşamımızı kurarız, şimdi bu sınırları beraberce incelemeye çalışalım.
Kişisel sınırlar, kişilerin kişiliklerini koruyup geliştirmek için gerekli alandır, bu alan çok işgal edilirse, kişiye, kişisel gelişim alanı bırakılmamış olur. Kişisel alanı sürekli girilen kişi kişisel mahremiyetini koruyamadığı için zayıf bir kişilik yapısı içinde büyür, gelişim evrelerini bebeklik, çocukluk, gençlik, olgunluk, yaşlılık dönemlerini doğal
Yaşanılan her yerde insanlığın bazen para için, bazen iktidar hırsı için, bazen de kişisel isteklerden, çıkarlardan dolayı ayaklar altına alındığı şu günlerde, umutsuzluğa düşmeden bizler insani ölçüleri y&uu
Oğlum başarı nedir demişler, verilen cevap çok para kazanmak, iyi bir araba sahibi olmak, istediğin insanla beraber olmak, vs,,vs demişler. Bir düşünüre sormuşlar başarı nedir diye bence demiş mutlu olmaktır. Evet, sahip olduklarımız bizim mutluluğumuza hizmet eden araçlardır. İster araban olsun ister kariyerin olsun, ister paran olsun hepsi sana ve insanlara hizmet etmek için vardır ve hiç birisi senden daha önemli değildir. Hatta sevmediğin şu arkadaşından bile önemli değildir, çünkü onu Tanrı bir tane yaratmıştır. Onun mutsuzluğuna neden olmak geri kazanılması çok zor bir şeye neden olmaktır.
Kastamonu doğal güzellikleriyle, tarihi yapılarıyla, Üniversitesiyle, manevi iklimine katkı sunan büyük zatların türbesiyle zengin bir ilimizdir. Takdir edersiniz ki bütün zenginlikler insanla anlamlaşır. İnsan manevi, düşünsel, maddi anlamda zengindir ama farkında değildir, bir coğrafya her acıdan zengindir, doğal olarak güzeldir, ama gidip görülmediğinde, tarihi külliyeleri, konakları, türbeleri ve türbelerinde yatan büyük zatları vardır, kıymeti bilinmediğinde, o türbelerde yatan zatların neden büyük zatlar olduğu merak edilmediğinde, denizinden
İnsan ne isterse kadın da onu ister, sevilmek isterse insan bizde isteriz, takdir edilmek isterse insan bizde isteriz, sevmek isterse insan bizde isteriz. Acılardan, üzüntülerden kaçınıp mutlu sevinçli olmak isterse insan bizim de isteme hakkımız vardı diye düşünüyoruz ve tabii ki istiyoruz ve hayattan ve siz erkeklerden bekliyoruz.
Siz erkeklerden ve hem cinsimiz kadınlardan bizi mutsuz edecek ve hayatımızı zorlaştıracak davranışlardan uzak durmaya davet ediyoruz. Size aşağıda bizi üzen ve sevindiren olaylarla ilgili bazı ipuçları vereceğiz. Gerçi sizde bizde in
Bir ülkede demokrasi varsa ki seçimle gelen bir iktidar olduğuna göre var sayılır. Halkın seçtiği bu iktidara devletin kurumları yasal olan icraatlarda yardımcı olurlar, hatta iktidarın emirlerine uyarlar. Yoksa her iktidar değiştiğinde kurumlarımızı yukarıdan aşağıya değiştirmek zorunda kalırız ki buda beraberinde, yetişmiş uzman personellerin, genel müdürlerin kısacası işin ehlinin görevden uzaklaştırılması demektir ki bu işlerin bozulması demektir. Bunun içindir ki ülkemizde iktidarların başarılı olması demek, ülkemizin başarılı olması ve gelişmesi demektir. İktidarların başarısız
Ülkemizde ve dünyada işsizliğin nedenlerine baktığımızda aşağı yukarı aynı nedenleri görmekteyiz. Tarım alanlarındaki, fabrikalardaki, bürolardaki otomasyon ve robotik üretim geçmiş 20 yıldır işsizliğin ana kaynaklarındandı. Oysaki şimdiki işsizliğin ana kaynağı dünya üretiminin eksen kaymasıdır. Bu üretim bantlarının uzak doğu ülkelerine kaymasından kaynaklı bir işsizlik yaşanmaktadır dünya genelinde ve ülkemizde. Bu ülkeler Çin, Tayland, Singapur ve Hindistan dır. Bu
Sorunlar genel olarak bizim potansiyelimizi kullanmamıza zarar verirler, bizi eksiltirler, bu eksiklikler bizi ve dolayısıyla yaşadığımız toplumu mutsuz eder. Hele hele sorunların önemi karışmış, öncelik sonralık ilişkisi toplumsal zihin tarafından algılanmaz olmuşsa, ALLAH korusun sorunların çözümünü bulamayız.
Şöyle düşünelim her gün onlarca vatandaşımızı trafik kazalarına kurban etmekteyiz. Bu sakat kalanlar ve can, mal kaybı dikkate alınınca en önemli sorunumuz gibi duruyor. Bu kazalara iş kazalarını da eklersek sorunun
Ülkemizde iktidarlar yeterli içraatları yaparak ülkemizin sorunlarını çözemiyorsa, hedeflenen gelişmeleri sağlayamıyorsa, iktidar kadar iktidarları çalışmaya zorlayacak ve iktidara alternatif olduğunu ortaya koyamayan muhalefetinde suçu yokmu? Bence var. En küçük partiden en büyüğüne kadar bunun vebalini taşıyorlar. O zaman muhalefet yapma yöntemleri gözden geçirilmelidir. iktidarlar daha iyi, daha doğru ülkemizin gelişmesi, vatandaşımızın mutluluğu için proje üretsinler, çalışsınlar ve gelişmelere imza atsınlar.
Bu mektup da istersen sağlıktan bahsedelim, inşallah sağlık sorunun yoktur. Sağlık sorunları sorunların içinde en büyüklerindendir. Seninle birçok defa sağlıksızlıkların kaynağı konusunda sohbetlerimiz oldu, bazılarını gençliğin uçarılığı, bazılarını öğüdün sevimsizliği yüzünden kaçırdığını düşünüyorum. Bunu şuna benzetelim, bize okuyarak olsun, iletişim kanallarıyla olsun binlerce bilgi ve tecrübe geliyor. Bunlardan bazılarını önemsiyor, benimsiyoruz. Ama sana anlattıklarım seni tanıyan, seven, hiçbir ticari ve siyasi yönlendirme derdi olmayan babandan
İnsan iyi yaşamak için doğmuştur, yaşamak içinde akıl, bilgi, sağlık lazımdır, düşünce lazımdır, takdir edersin ki bizim hayvanlardan farkımız aklımız. Bu akıl bize bizim için iyi olanı tercih etmemize yardımcımızdır. Bizim için iyi olan aynı zamanda insan için iyi olandır, iyi olmalıdır. İyi faydalı, güzel demektir. Güzel hayatımıza mutluluk katan, haz katan demektir. Ama biz akıllıyız ya bunları yaşarken kimsenin de yaşamamasına, mutsuzluğuna neden olmamalıyız degil mi? Bu akıl etme işi, siyaseten olsun, sosyal olaylarda olsun, bazı kereler fen bilimlerinde olsun, dini inançlarda olsun kısacası hayatın her alanında farklı yor
Mehmet Akif Ersoy kimdir diye düşündüğümüzde ilk aklımıza gelen nedir. İdealler adamı, Vatanı sevmek, imandandır düsturu, istiklal marşını yazdığı için milli şair, Osmanlının yıkılışında ve milli mücadele yıllerında vatana çöreklenen emperyalistlere karşı, antiemperyalist, yoksullukla mücadele edilmesi gereğinin altını çizen ekonomik adaletçi, sosyal eşitsizlikleri insanların yüzüne vuran bir sosyal adaletçi, milli mücadele de bir kurtuluş savaşçısı, vaaz kürsünde iyi bir vaiz, büt&uu
Müslümanların ümmet birliği içinde olanların kavgalarına, çatışmalarına, savaşmalarına akla uygun bir açıklama getiremeyiz. Bir inanç içindekilerin birbirlerini öldürmeleri ne inanç eksenli nede düşünsel eksenli bir açıklaması yoktur. Biz bunu nasıl açıklayacağız bilemiyorum ama aklımızın erdiği kadarıyla açıklamaya çalışacağız. Biz aslında neden çatışmamamız gerektiği anladığımızda kendi aramızda da barışı ve birliği inşa etmiş oluruz. Bunun da kaynağı her Müslümanın üzerinde hem fikir olduğu k
Anayasa devletin sınırlarının, vatandaşında haklarının, Özgürlüklerinin, görevlerinin belirlendiği bir sözleşme olduğunu kabul edersek, bu bakış acılarıyla anayasa yapmaksa niyetimiz. Bunun içinde anayasaya ruh da verecek olan içerik anayasamızın demokrat, hukuk devletine yakışan bir anayasa, devleti ve iktidarının sınırlarını vatandaşı lehine genişleten bir anayasa mı, yoksa vatandaşların aleyhine devlet ve kurumlarının alanlarımı genişleten bir anayasa mı? Bunların yanı sıra devletin kamu işlerini görürken önceliğine kabul eden ama vatandaşlarını da mağdur etmeyen, vatandaşlarının ihtiyaçlarını da karşılama konusunda
Sahip çıkılması gereken kültürümüzün temel taşları, dildir ve dindir, hangisi önemli ben birincisinin sen ikincisinin önemli olduğunu söyle ikimizde yanılıyoruz ikisi de birbirinden önemli hangisinden vazgeçebiliriz sanırım ikisinden birinden vazgeçmek kendimizden vazgeçmek gibidir. Kendimiz olamadığımızda kim olabiliriz ki, hiç düşündünüz mü? Ama asıl olan anlamaksa dini anlamanın da yolu dilden geçmektedir. Kendimizden vazgeçebilirsek bi
Her şey dengededir, insan hariç o, dengesini aklıyla bulacaktır.(fikri Adil)
Doğa da her şey denge içindedir yaratıcı bu dengeyi sağlayacak şekilde düzenlemiştir. Bu düzenin dışına hayvanlar ve diğer çanlılar çıkamamakta denge içinde onlara verilen alanda yaşamaktadırlar. Bu canlılar için de insan hariç ona yaratıcı akıl vermiş aklıyla doğruyu ve yanlışı bulmasını ona göre yaşamasını istemiştir. Biz insanlar aklımızı kullandıkça daha az sorun yaşayacak, ve dengemizi bulacağız. Örneğin çevreyi daha az kirletecek, Dünyayı daha yaşan
Hayat bize derslerle doludur, kimi kaza yapmıştır dikkatsizlikten, kimi bir iddia peşinden giderken, kimi uyuşturucu alışkanlığı sonucu hayattan kopmuştur Winehause gibi. Bizim ideallerimiz olacak, biz çok gerektiğinde hayatımızı da riske atacağız. Alışkanlıklarımız da olacak ama bizi daha nitelikli yaşatan.
Sevenleri vardı öncelikle annesi ve babası ve milyonlarca hayran sesi güzeldi, duygu doluydu, doğal davranışları hayranlarına yakın duruşu daha çok sevilmesine neden oluyordu. Sevilmek az şey midir değildir, her insana nasip olmaz bunca yoğun sevgi. Ama ne yaptı kendini hiç etti, se
Seçimler demokrasinin olmazsa olmazlarıdır, çünkü vatandaşlar icraatlarını beğenmediği iktidarları seçmeyerek değiştirir ve iyi yöneteceğine inandıkları partiye de kendilerini temsilen devletin iktidar gücünü kullanma yetkisi verirler. Demokrasinin de güzelliği buradadır, iktidar el değiştirir ama ihtilalla değil, kanla değil, seçimle olur. Bu nedenle seçme işi çok önemlidir, iktidar güc
Sevgi en yüce insani duygudur, bütün insanlarda yoğun olarak bulunması umulur. Bunun yanında fedakârlık, vefakârlık, paylaşmak için üretmek, toplumsal işleyiş için iyi ve güzel olana neden olmak ve iyiyi güzeli tercih etmek insani durumların önde gelenleridir. Bu insani duyguların insan hemcinslerimiz de bulunmasını olmayanların da eğitilerek bu yeteneklerin kazandırılmasının gerektiğine inanıyoruz. Bu yazımız da ise sevgi ve sevmek üzerinde durmayı düşünüyoruz.
Sevgide iki taraf vardır seven ve sevilen, sevilen yücedir, kıymetlidir yüceliği
Kentler insanca yaşam alanı olarak değerlendirdiğimiz de insanların mutluluğuna hizmet etmelidir. Çünkü yapılan her şey insan için yapılmıştır, yapılmalıdır ama bir dikkatle. İnsan için kent planları, insan için doğadan yararlanmak, insan için teknoloji derken, kent estetiğini ve doğal dengeyi düşünerek ve koruyarak kentler inşa etmemiz ve de yaşamam
Yerlilik yani biz, bize özgü inanışlar ve inanışlardan yansıyan davranışlar, yerli malı ise bizim ürettiğimiz, tarım ürünlerinden alınca, sanayi ve teknolojik ürünlerdir. Biz bunlarda neredeyiz ve nerede olmalıydık sorularına cevap arayacağız bu yazımızda.
Biz inanış olarak değerlendirince, geniş bir ümmet topluluğu, Türkler olarak değerlendirince geniş bir millet topluluğu, Türkiye cumhuriyeti vatandaşları olarak değerlendirince yine geniş bir topluluğu (Yetmiş iki milyon) oluşturuyoruz.
Güncel olduğu için ele alacağımız kurumlarımız siyasi, ordu ve yargı kurumlarıdır. Bütün kurumlar gibi bu üç kurumumuzda ihtiyaçlardan dolayı ortaya çıkmıştır, yani bu kurumlarımıza toplum olarak ihtiyacımız vardır. O zaman neden bu kurumları yıpratalım veya yıpranmasına izin verelim, hep beraber bu sorularımızın cevabını bulmaya çalışalım. Yargıya neden ihtiyaç duyuyorsak onun için de yargıyı yıpratmayalım. Bu kural bütün kurumlarımız için
Ekonomi üretim, tüketim, paylaşma ilişkisidir. Bunu belirleyen çeşitli nedenler üzerine bina edilir.
Bu ekonomik yapılandırmaya bizim insanı öne alan düşüncelerimiz şekil verir veya aksi geçerlidir. Bu şekil veriş çeşitli tavırlar almayı gerektirir. Bu tavırlar sosyal adaleti sağlamaya dönük olmalıdır. Bunlar üzerinde duralım isterseniz.
Bayramı iki durum için ele alalım biri dini diğeri ise milli bayramlar olarak değerlendirelim. Bayramlaşmalarda ki maksat birbirimize yani insana verdiğimiz değeri göstermektir. Bu anlamda bayramlar, dini bayram ise Allahın emirlerini yerine getirerek, paylaşarak ve ziyaret ederek, insani özelliklerimizi artırmaktır.
Milli bayramlar da ise insani bir özellik olan milletini yani içinde yaşadığın toplumu sevmenin önünü açacak ruhumuzu yükseltmektir. Böylece bayramlarımızı anlamlı hale getirirken, bizde insani özelliklerimizi artırmış oluruz. Kısaca bayramlar
YASALARI TARTIŞALIM YASALARA DAYANAN YARGI KARARLARINI DEGİL
Yasalar tartışılıp eksik yanlarını değiştirebiliriz, hatta zamanla eskidikleri ve uygulanamaz olduklarında kaldırabiliriz, ama bu yasalara dayanarak verilen yargıç kararlarını tartışamayız. Şayet bu kararda bir şüphe varsa bunun tartışılma, değerlendirilme yeri bellidir, bunu gazeteler, gazeteciler, televizyonlar değil yüksek yargı yapar. Yüksek yargı yasalara uymayan ve yanlış verilen kararları düzeltir, yanlıştan dönülmüş olur.
Bu durum hukuk devletlerinde böyledir, hukuka saygılı toplumlarda böyledir bu uyulması gereken en basi
Laiklik dinsel inanışların yaşanması garantisidir. Devletin din alanında tarafsızlığının garantisidir. Buna rağmen devletimiz din meselesinde tarafsız kalamamış Diyanet İşleri Başkanlığı ile bu alanda gerçekten de dini inançlara uygun en güzel yorumu ortaya koymuştur. Bu alanda devletin tarafsız kalmaması toplumumuzun yararına olmuştur. Diyanet işleri olmamış olsaydı, toplum tasavvufi acıdan olgunlaşmamış cemaatlerin dini yaşayışına bırakılmış olurd
Tanrının yarattıklarının yanında insanların yarattıklarına kültür diyoruz. Kültür bir bütündür siyasi kültür toplumun kültürünün içinde önemli bir parçayı oluşturur. Siyasi kültürün kaynağı öncelikle yaşanılan toplumun değerlerinden olmak üzere evrensel değerlerden de öğeler alarak oluşmalıdır. İnsan her alanda aklı ile kültür inşa etmiştir, bazıları şunlardır, millet kültürü, meslek kültürü, kurum kültürü, aile kültürü, sokak kültürü, bu yazıdaki konumuz siyasi kültür dür.
İnsan, doğası gereği topluluk halinde yaşama ihtiyacı duymuştur. Çünkü insan doğduğu anda diğer canlılarla kıyaslandığında güçsüz ve uzun bir süre bakıma ihtiyacı olduğu bir gerçektir. İnsanların yetenekleri ve ihtiyaçlarını değerlendirirsek topluluk halin de yaşamanın yararları daha iyi anlaşılır. Toplum halinde yaşamakta toplumsal sorumluluk ve kurallarla mümkündür. Toplumsal sorumluluk ise ortak değerler ve kültürle ortaya çıkar ve toplumsal yaşayışa yön verir. İnsanlar topluluk halinde yaşayabilmek için bazı
