İslamofobi ve islamifobi

İslamofobi özellikle 11 Eylül saldırıları sonrası gündeme gelmiş ve Müslümanlara karşı oluşan korkuyla oluşan çekinceler ile de bir ayrımcılığı tetiklemiştir.

İslamifobi ise özellikle ülkemizde baş gösteren bir korku unsurlu çekincedir. Şeriat korkusu irtica endişesi ile yıllarca İslamdan uzak bir İslam anlayışı içinde yaşamış bu nedenle bir yanımızla inanıp bir yanımız ile materyalist düşünceler ile kendimizi kandırarak inanmaktan uzak bir yaşantı sürdürmeyi uygun görmüşüz.

İslam sözcüğü Arapça "se-le-me" kökünden türemiştir ve anlamı "barış"tır. Barış dini olarak algılanması gereken ve bütünleştirici bir toplum anlayışını uygun gören bu hak dini ne yazık ki insanlara her türlü sosyal devlet anlayış kurallarını ve insan haklarını sunsa da belli güç odaklarının siyasi çıkarları açısından kullanılmış ve bizim insanlarımız dâhil tüm dünya da yanlış anlaşılmaya maruz bırakılarak bir korku dini olarak tanıtılmıştır. Dünyanın bir takım yerlerinde inanç temelleri yüzünden İslam düzgün anlatılamamış ve aktarılmış olmayabilir diyelim. Lakin kendi toplumumuz içinde İslam ile iç içe olan bir kültürün çocukları olmamıza rağmen ne yazık ki bizler de İslamdan uzak bir hayat sürmekteyiz.

Batının televizyon ve sinemalarda gösterilen eğlenceli hayat şartlarına kanarak onlara özenen ama doğunun genlerimize işlemiş öz yapısından da uzaklaşamayan arafta bir toplum olarak kalbimiz ve aklımız ne yazık ki aynı yöne hizmet etmekte güçlük çekmiştir ve çekmektedir.

İslamofobi dünyada bir takım güç odaklarının bazı grupları kullanması yahut bilinçli olarak kendi içlerinde yetiştirdikleri insanları İslam dünyasına mal etmeleri ile yer altı kaynakları bolca olan yerleri işgal etme haklarını kendilerinde görmüşler, bağımsız olan devletlerin yöneticilerini kendilerine hizmet eden kişilerden seçmek adına halkı galeyana getirebilmişlerdir. Tıpkı rahmetli Erbakan hocanın dediği gibi "Siyonizm öyle ustadır ki, ben hiç Siyonizm'e hizmet eder miyim marşını söylete söylete kendisine asker yapıp hizmet ettirir." . Bu söz ile dünya da ister siyonizm odaklı olsun ister haçlı anlayışı ile bir İslamofobi kavramı oluşturulmuş bu kavram üzerinden İslamın barışçı yapısı göz ardı ettirilerek kendi siyasi güçlerinin küresel boyutta otoriter yapıda kalmalarını sağlamışlardır. İnsanların İslam dinini öğrendikleri zaman kendilerine itaat etmeyeceklerini dünyaya barışın egemen olacağını bilen zulümcü gayrimüslimler (gevurlar) bu korku ile sömürü zihniyetini hala korumakta, silah baronlarını ihya etmektedirler.

İslamifobinin de yüzyıllarca dünyaya hükmetmiş olan bir imparatorluğun çocuklarında salgın ve tedavisiz bir hastalık gibi bulunması ortadoğuda güçler birliğinin oluşmasına kaçınılmaz olarak engel teşkil edecektir. Dünya güçlerinin (batı ile sınırlanmayan güçler) bu hastalığı teşvik etmesi bu coğrafyanın çocuklarına ırksal ve mezhepsel nifaklar sokması bu nedenledir. Böylelikle kardeşler birbirini vururken onlara sadece ganimeti toplamak kalıyor.

Bu nedenle bölgede zalim güçlerin jandarmalığını yapmamak, bağımsız ve özgür olmak adına bilinçli bilgili nesiller yetiştirmek ve devrim ruhuna sahip inançlı bireyler ile dünyanın zalimliğine karşı çıkacak insanlar yetiştirmek bu ülkenin boynuna bir borçtur. Nesiller boyunca İslamın Akıncılığını yapmış olan bir milletin torunları olarak ( millet tek bir ırk değildir; Hz İbrahimden beri Hz Ademden beri hepimiz Müslümanlar bir milletiz tıpkı küfrün de tek bir millet olması gibi) İslamifobi ve islamofobinin yersizliğini idrak etmeli, anlatmalıyız. Afrika da aç bırakılan çocukların yardımına koşmalı, Çeçenistan da, Filistin de, Afganistan da, Urumçi de ve dünyanın nice yerlerinde yapılan zulme dur demeliyiz. Çünkü bizler zalim bir uygarlığın değil adil bir medeniyetin evlatlarıyız. Komşusu açken tok yatamayan, zulme ve haksızlığa sessiz kalarak dilsiz şeytan olmaktan korkan insanlar topluluğu olmak dünyaya barışı getirecektir. Bu nedenle İslamdan bahsediyor isek İslamı öğrenmeli, duvara astığımız kuranı kılıfından çıkarıp anlaya anlaya, yaşaya yaşaya okumalıyız. İslamı araştırmamak, anlamamak bizlere ne yazık ki kendi topraklarımızda köle olmayı kabullendirmiştir. Bir devrim şuuru ile zalime boyun eğmeyecek, sözle ve kalben buğz etmenin ötesinde artık eli ile zulme müdahale edecek yürekli nesillere dünyanın ihtiyacı vardır!

www.vatandasfikri. com Emre Akkıran