HAYIR, EVET NE DERSEN DE!
(Ne Dediğimiz Kadar Nasıl Dediğimiz de Önemlidir.)
Ne dediğimiz kadar, ne için dediğimiz kadar, nasıl sonuç alınacağını düşündüğümüz kadar nasıl dediğimiz de önemlidir. Ne dersek diyelim ama dediğimiz şeyi savunurken fitneye, fesata, kaosa, karmaşaya, neden olacak şekilde demeyelim… Diyelim ki bizim tercihimiz olan evet/hayır kazandı sevincimizi fesata neden olacak kadar aşırı yaşamayalım.. Olgunluğumuzu koruyalım, kamil olalım, kemal olalım…
Ben bir karara vardım, bundan önce bu kararım hakkında düşündüm, bilmediğim yerleri sordum, güvendiğim uzmanları izledim, tarafı olduğum parti liderini, konuşmacıları dinledim, muhalefet edenleri dinledim, eksileri, artıları masaya yatırdım… Bu tercihimden dolayı ülkem ne kazanacak, milletim ne kazanacak, partim, liderim ne kazanacak diye düşündüm… Ben sağlıklı tercih yapmak için bunları yaparken… Bu arada öyle şeyler söylendi ki kafamı karıştırdılar, acaba amaçları beni düşünemez ederek beynimde ki kaostan yararlanmak mı, diye sormadan edemedim… En güvendiklerimin bile haksız olabileceğini düşünerek daha bir sakinlik içinde düşünmeye başladım, vereceğim karar ülkem için milletim için önemliydi… Ülkem de toplumumun birlikte yaşama kuralı olan yasaları değişiyordu ben buna evet mi, hayır mı diyecektim? İki seçenek vardı, bu seçenekler çok tartışıldı, ama ne sonuç doğuracağı tartışılmadı, kazanmaya odaklı çalışanlar hep haklıydı, hatta tartışmalarda kantarın topuzunu kaçıranlar vardı, kimi kurtuluş savaşı yapıyor, vatan kurtarıyor, kimi din savaşları yapıyor din kurtarıyordu… Bizi gerdiler de gerdiler, zaman zaman kendi aramız da tartıştık bazı dostları bile kırdık, üzdük, üzüldük… Bunlar bize yakışmadı, yakışmamalıydı, demokrasilerde tercih olmazsa seçim olamazdı, bu kadar basit bir ilkeyi bile düşünemez olmuştuk… Neden dersiniz?
Bence devletin gücünü ele geçiren grubun diğer grubu dışlayacak şekil de devleti kendi grubunun devleti gibi davranması, devletin gücünü kendi grubunun çıkarı için kullanması olabilir mi? Sonra bu gücü denetimsiz kullanmamız fitneye, fesata neden olabilir mi? Kendi çoğunluğumuza dayalı olarak adaletsizlik yapma pahasına, ahlaksızlık yapma pahasına, toplumsal fitneye neden olma pahasına iktidarı ele geçirsek, iktidarda kalsak ne olacak ki, amacımız hak adalet, değilse, biz olmuşuz haksızlık yapan, biz olmuşuz haksızlığa maruz kalan ne fark eder ki.. Bana kalırsa adaletsizlik yapacağıma adaletsizliğe maruz kalmayı tercih ederim…
Başa dönelim, ne dediğimiz kadar nasıl dediğimiz de önemlidir, başarılı olduğumuz kadar nasıl başarılı olduğumuz da önemlidir… Kendi aramız da tartışıyoruz, zaman zaman kırıcı olduğumuz da oluyor, kırıldığımızda… Bu toplumsal soruna neden oluyor, bunların yanı sıra, asıl sorun evet ve hayırı savunanların eşitsizlik içinde yarışmalarıdır… Evet’i savunan grubun iktidar gücüne dayalı olarak kamu kaynaklarını kullanmasını es geçiyoruz, bunu rakipler yapsaydı es geçebilirmiydik? İşte kazanmak kadar nasıl kazandığımızı da sorgulamamız lazımdır, her şeye rağmen kazanmak kazanmakmıdır? Kazandığımızda başarı bize yakışmalı, hak etmeliyiz…
Toplumu ikna etmek gerek, toplumu iki şekilde ikna edebiliriz biri gerçek bilgilerle diğeri yalan bilgiyle doğru zannı yaratarak… Diyelim ki ikinciyi tercih etmiş olduk ve kazandık, kazanmış, başarılı olmuş mu oluruz… Kazansak da, kaybetsek de sonuçta asıl önemli olan bu toplumun neler kazandığı, kaybettiğidir, söylemlerimizde, eylemlerimiz de, ister kişi ve grup davranışlarımızla toplumumuzda kalıcı soruna neden olacak kadar aşırılığa gitmemeliyiz.. Kazanmak için her şeyi yaparsak, biri çıkıp denize dökerse, digeri çıkıp kendi önerisine karşı duran herkesi terörist ilan ederse, o zaman neden seçim yapıyoruz ki… Teröristlerle anlaşılır mı, burada hainler varsa onlarla birlikte neden yaşıyoruz ki, neden teröristlerin, hainlerin tercihlerine saygı duyum ki… İşte ne dediğimiz kadar, nasıl dediğimizin önemi burada ortaya çıkıyor… Bu tür düşünceler fitneye neden olur, yaptığımız bu haklı çıkma, öne çıkma düşüncemizi, tercihimizi kabul ettirme yarışı, Allah korusun kalıcı sorunlara neden olur…
Evet, sözlerimize çok dikkat etmeliyiz aynı ülkenin vatandaşları olduğumuzu, aynı bayrağın altında yaşadığımızı, aynı dinin mensubu olduğumuzu unutmadan kendi düşüncelerimizi savunalım, kendi düşüncelerimizin başarılı olması için çalışalım… Karşı düşünceyi savunanların da aynı bizim kadar düşüncelerini savunma hakları olduğunu unutmayalım önerir, haklı olan kazansın, demokrasi kazansın, iyilik kazansın dilerim… Selam ve Sevgilerimle…
Mesut Görmez - 12.4.17 -- vatandasfikri.com
|