İÇERİK Detay YAZARLARIMIZ
:: Anasayfa
:: Haberler
:: Yazarlar
:: Sesli Makale
:: TARIM
:: ÇEVRE/DOGA
:: KENT ve YAŞAM
:: SAĞLIK
:: BİLİMSEL GELİŞMELER
:: İNANÇ
:: SİYASET
:: ÇALIŞMA HAYATI
:: DÜŞÜNSEL
:: TOPLUMSAL
:: SAGLIK İÇİN SPOR
:: KİŞİSEL GELİŞİM
:: EKONOMİ
:: EGİTİM
:: YARGIDAN
:: GÜVENLİK
:: TEKNOLOJİ
:: HOBİLER
:: MAĞAZİN
:: TOPLUMSAL YÖNLENDİRME HABERİ
:: DOGAL AFETLER
:: ULUSLARARASI(DİPLOMASİ)
:: KÜLTÜR-SANAT
:: İNSANLIK
:: TARİH
:: İLETİŞİM
Genç Yazarlarımız
Reklam

İMAN ETMEDİKCE CENNETE GİREMEZSİNİZ, BİRBİRİNİZİ DE SEVMEDİKCE İMAN ETMİŞ OLAMAZSINIZ!

H.z. Muhammed


Adrese Git
zengin fakir uçurumu arttı

Zengin ile fakir arasındaki uçurum kapanmadı
Boğaziçi Üniversitesi Öğretim Görevlisi Dr. Burcu Yakut Çakar, söz konusu iyileşmenin üst gelir grubunun kriz döneminde yaşadığı gelir kaybından kaynaklandığını söylüyor. Çakır, Türkiye’de vergi ve kayıt dışı gibi kronik sorunlara çözüm gelmeden gelir dağılımı sorununun çözülemeyeceğini ifade ediyor.

Türkiye İstatistik Kurumu geçtiğimiz günlerde 2010 yılına ilişkin gelir dağılımı anketinin sonuçlarını açıkladı. Türkiye’de en yoksul yüzde 20 ile en zengin yüzde 20 arasındaki fark 8 kat olarak açıklandı. 2000’li yılların başında 10 kat olan bu oranda yaşanan göreceli iyileşmeye rağmen Türkiye gelir dağılımı adaletsizliğinde AB ülkeleri arasında en kötü durumda bulunuyor. Türkiye’deki gelir adaletsizliğini Milat’a değerlendiren Sosyal Politikalar Forumu ve Boğaziçi Üniversitesi Öğretim Görevlisi Dr. Burcu Yakut Çakar, bu durumu ekonomi büyürken, yeni istihdam yaratma kapasitesinin düşük kalmasına bağlıyor. Üretilen gelir toplumun daha geniş kesimi ile paylaşılmadığı sürece zengin ile fakir arasındaki farkın kapanmayacağını belirtiyor. Devletin yaptığı sosyal yardımların oranının da yetersiz olduğunu söyleyen Dr. Çakar, bu yardımların ulaştığı nüfusun kısıtlı olduğuna ve farklı ihtiyaçlara cevap verecek çeşitliliğe sahip olmadıklarına dikkat çekiyor. Dr. Çakar çözüm için vergi sistemini, sosyal politikaları ve kamusal hizmetleri gelir dağılımını iyileştirici yönde düzenlemek gerektiğini belirtiyor.

Türkiye’deki gelir dağılımı arasındaki fark neden bu kadar fazla?

Bu durumu pek çok etmenle açıklamak mümkün ama temelde iktisadi büyüme ile yaratılan kaynakların eşit olarak dağıtılmaması sorunuyla birebir ilişkili. Dağıtım sorunu da kamunun yeniden dağıtımcı nitelikli politikaların dinamiklerini düşünmeyi gerektiriyor. Bu politikalar vergi sistemlerini düzenleyen önlemlerden eğitim ve sağlık hizmetlerine, asgari gelir desteklerinden işsizlik sorunuyla mücadele politikalarına uzanan geniş bir yelpaze içinde yer alır. Türkiye’deki duruma baktığımızda vergi politikalarının yeniden dağıtımcı niteliğinde olmayışı eğitim ve sağlık hizmetlerine erişimde toplumun çeşitli kesimlerinin karşı karşıya kaldığı sorunlar, çalışma hayatındaki issizlik ve sosyal güvencesizlik yani kayıt dışı istihdam gibi kronik sorunlara dönüştürücü çözümler üretilmesiyle gelir dağılımında bugün karşı karşıya kaldığımız belirleyici durum budur.

REFAH SEVİYESİ YÜKSELTİLMELİ

Peki, bu gelir adaletsizliği nasıl bir resim çiziyor bizlere?

Bugün Türkiye’de en yüksek gelire sahip yüzde 20’lik grup ülke içindeki toplam gelirin yüzde 46.4’üne sahip iken en düşük gelirli yüzde 20’lik grup toplam gelirden yüzde 5.8 pay alıyor. Bu iki grup arasındaki gelir farkı 2000’li yılların başında 10 kat iken bugün yaklaşık 8 kat civarında ancak gene de AB üye ülkeleri ile karşılaştırma yapıldığında en kötü durumda. Bu göreli iyileşme aslında çok temelde üst gelir grubunun kriz döneminde yaşadığı gelir kaybından ileri geliyor. Özellikle rant gelirlerinin düşmesi ve şirket karlarından gelen gelirlerin azalması nedeniyle bu grubun gelirlerini göreli olarak azaltmış durumda. Öte yandan en düşük gelirli grubun toplam gelirden aldıkları pay 2007 yılı ile ayni düzeyde olmakla birlikte gelir bileşenleri açısından bakıldığında sosyal transferlerin bu grupta yer alan hanelerin gelirlerinde daha önemli hale geldiğini gözlemliyoruz. Nitekim 2008 yılında emekli ve dul-yetim aylıkları dışında kalan diğer sosyal yardımların en düşük gelir grubunun toplam geliri içindeki payı yüzde 5.8 iken 2010 yılı için bu oran neredeyse yüzde 10′a yaklaşıyor. Bu da gelir dağılımı açısından gözlemlenen göreli iyileşmenin aslında en düşük gelirli ve en yüksek gelirli haneler arasındaki uçurumun niteliğine ilişkin bir değişim sunmuyor. Nitekim yoksulluk verileri de bu gözlemi desteklemekte, nüfusun yaklaşık yüzde 17’si yoksulluk riski ile karşı karşıya, yoksul kişi sayısı 2007 yılına göre 1 milyon artmış durumda. Bu çizdiğimiz resim ülkedeki büyüme ve milli gelir artışına karşılık hane gelirlerine bunun yansımadığını da betimliyor. Bunun da çok temel nedeni iktisat politikalarının genel anlamda bir refah artışına yol açacak şekilde gerçekleşmemesidir.

VERGİ SİSTEMİNİN GELİR DAĞILIMINA İYİLEŞTİRİCİ BİR ETKİSİ YOK

Gelir adaletsizliğinin giderilebilmesi için nasıl bir yol izlenebilir. Hükümet bu konuda insanların refah seviyesi nasıl yükseltebilir?

Bunu gerçekleştirmenin bir yolu vergi sistemi yoluyla kamu maliyesinde yeniden dağıtım mekanizmalarının işler hale getirilmesi olabilir. Türkiye’de vergi gelirlerinin yaklaşık yüzde 70′i dolaylı vergilerden, yani tüketim vergilerinde gelmektedir. Öte yandan doğrudan vergilerin, yani gelir ve kurumlar vergilerinin toplam vergi gelirleri içindeki payı yüzde 30 civarındadır ve bunu ağırlıklı kısmını ücretli çalışanlardan toplanan, bordro vergisi olarak da nitelendirdiğimiz gelir vergisi oluşturmaktadır. Dolayısıyla ücreti kesim dışında kalan gelirlerden vergi toplamak önemli bir sorun alanı teşkil etmektedir, bu da Türkiye’de vergi sisteminin hakkaniyetine ilişkin sorunlu duruma işaret eder. Öte yandan, tüketim üzerinden toplanan KDV gibi vergilerin gelir grupları açısından yüküne bakıldığında en düşük gelirli hanelerin toplam gelirleri içinde dolaylı vergilerin oranı en yüksek gelirli hanelerden daha yüksek olarak gerçekleşiyor, bu da özellikle toplam gelirden çok küçük bir pay alan düşük gelirli haneleri orantısız bir vergi yükü altında olduğunu göstermekte. Bu iki niteliği ile vergi sisteminin gelir dağılımını iyileştirici bir etkisi olmadığını söyleyebiliriz. Bir başka açıdan baktığımızda, gelir dağılımına ilişkin iyileşmeyi sosyal transfer politikaları ya da istihdam, sağlık, eğitim, sosyal güvenlik gibi alanlarda oluşturulacak ya da halihazırda mevcut ise güçlendirilecek kamusal hizmetler eliyle gerçekleştirmek mümkün. Her ne kadar Türkiye’de hane gelirleri içinde sosyal yardımların oranı artıyor olsa da, bu artış bir anlamda yetersiz kalıyor: bu durum yardımların niteliği, kurumsal dağınıklığı, miktar olarak yetersizliği, ulaştığı nüfusun halen kısıtlı olması ve farklı nitelikteki ihtiyaçlara cevap verecek çeşitliliği halen arz etmiyor olması gibi pek çok nedene bağlanabilir. Özellikle sosyal transferlerden faydalanan haneler açısından bu transferlerin düzeylerinin düşüklüğü, haneleri yoksulluk riskinden kurtarmak ya da gelir garantisi sağlamaktan uzak olmasına neden oluyor. Öte yandan bu transferlerin eğitim, sağlık, bakim, barınma gibi diğer alanlarla birlikte bütünsellik arz edecek şekilde düzenlenmesinin gerekliliğini burada vurgulamakta yarar var.

Türkiye ekonomisi çok hızlı büyüyor. Ancak zengin ile fakir arasındaki fark ise çok fazla değişmiyor. Bu büyüme vatandaşın gelirlerine neden yansımıyor?

Son dönemde dünya ekonomisinde pek çok ülkenin muzdarip olduğu istihdamsız büyüme modeli ne yazık ki Türkiye için de geçerli. İktisadi açıdan ekonomi büyürken, bu büyüme yeni istihdam yaratma kapasitesi açısından oldukça küçük kalıyor, bu da üretilen gelirin toplumun daha geniş kesimi ile paylaşılmamasının önünde önemli bir engel.

Türkiye bu kadar hızlı büyürken bu büyümeden en fazla payı kim alıyor. Sizce halkın büyük kesimi bu büyümeden pay alabiliyor mu?

Bu büyümenin meyvelerini toplumun her kesimi yiyemiyor. Özellikle büyüme modelinizi nasıl kurguladığınız, yeniden dağıtım politikanızı nasıl kurguladığınız büyümeden gelecek gelirinde nasıl bölüşeceğini de gösteriyor. Bugün iktisadi büyümenin bileşenlerine baktığımız zaman verimlilik artışından gelmeyen genellikle talep tarafından tetiklenen bir büyüme modeli. Yeniden dağıtım mekanizmalarınız bunu toplumun her kesimine nüfus ettiremediği için büyümenin meyveleri nüfusun her kesimi tarafından alınamıyor. Tabi bu meyvelerin erişmediği yerlere sosyal transferlerle erişmeye çalışıyor. Bu sosyal transferlerde çoğu zaman miktar olarak çok az verildiği için insanları bulunduğu koşuldan daha yukarı taşıyamıyor. En önemlisi nasıl bir iktisadi büyüme modeli kurguladığınız ve yenide dağıtım mekanizmalarınızın bu büyüme ile ilişkilendiği.

Türkiye’deki gelir dağılımını dünyadaki diğer ülkelerle karşılaştırırsak, Türkiye’nin yeri neresi?

Türkiye OECD üye ülkeleri arasında gelir eşitsizliği açısından Şili ve Meksika’nın ardından en eşitsiz üçüncü ülke konumunda. Ayni zamanda, en zengin ve en yoksul gelir gruplarının gelirleri arasındaki uçurum oldukça büyük bu yaklaşık 8 kat

ASKERİ HARCAMALARIN MİLLİ GELİR İÇİNDEKİ PAYI FAZLA

TBMM de geçtiğimiz günlerde bütçe görüşmeleri yapıldı. Gelecek yıl Türkiye’nin bütçeden savunma ve güvenliğe ayıracağı pay 10.16 olarak açıklandı. Ülke bütçesindeki dağılımı nasıl değerlendirmek gerekir?

Bilgi Üniversitesi’nden Prof. Nurhan Yentürk’ün önderliğinde sivil toplum kuruluşları son birkaç yıldır Kamu Harcamalarını İzleme Platformu çatısı altında bütçeye mercek tutan çalışmalar yapıyorlar. Onların da çalışmalarında değindikleri önemli hususlardan biri askeri alandaki harcamaların milli gelir içindeki payının artıyor olması. Bununla birlikte sosyal koruma harcamalarının milli gelir içindeki payı yüzde 12 civarında, bu oran yüzde 27 olarak gerçekleşen AB-27 ortalamasının çok altında kalıyor. Bu harcamalar içinde özellikle yoksullara yönelik olarak yapılan sosyal transferlerin oranı yüzde 1in altında görünüyor, bu da oldukça düşük. Sosyal koruma harcamaları içinde sağlık harcamaları GSMH’nın yaklaşık yüzde 5′i ancak bunun çok önemli bir kısmı ilaç ve tedavi hizmetlerine yapılacak harcamalara ayrılmış durumda. Dolayısıyla sağlık alanında yapılan harcamanın ne kadarının koruyucu hizmetlerle kamu sağlığına yönelik olduğu harcamanın düzeyi kadar önemli bir noktaya işaret ediyor.

Dünya da yaşanan bir ekonomik kriz var. Bu krizin insanların yaşam seviyesine etkileri ne olabilir?

Krizin ülke ekonomilerini ciddi anlamda daralttığını görüyoruz ve bu daralma beraberinde sosyal alanda halkı etkiliyor. Örneğin Yunanistan’a bakacak olursak emekli maaşlarının düşürülmesi ve verilememesi hep konuşuldu. Sosyal harcamalarını finanse eden kamu maliyesinin bundan ne derece etkilendiği çok önemli bir bileşendir. Çoğu ülke İlk önce sosyal harcamaları kısmaya ve o alandan frene basmayı tercih ediyor. Bunun ne kadar sürdürülebilir olduğunu bilmiyoruz.

DR.BURCU YAKUT ÇAKAR KİMDİR?

Dr. Burcu Yakut-Çakar 2000 yılında Boğaziçi Üniversitesi Ekonomi Bölümü’nden lisans derecesini, 2003 yılında aynı bölümden yüksek lisans derecesini, 2010 yılında ise Marmara Üniversitesi Ekonomi Bölümü’nden doktora derecesini almıştır. Sosyal Politika Forumu’nda yürütülen birçok araştırmaya katkı sunan Yakut-Çakar, aynı zamanda Boğaziçi Üniversitesi Ekonomi Bölümü’nde yarı-zamanlı öğretim üyesi olarak ders vermektedir. İlgilendiği temel araştırma konuları sosyal politikanın iktisadı, kamu politikaları analizi, vergi-sosyal yardım modellemesi, mikrosimulasyon, yoksulluk ve sosyal dışlanma, karşılaştırmalı açıdan emeklilik refromları, çalışma hayatıdır. Ayşe Buğra ile birlikte kaleme aldıkları “Structural Change, Social Policy Environment and Female Employment: The Case of Turkey” adlı makalesi Development and Change dergisinde, Rana Jawad ile birlikte yazdıkları “Religion and Social Policy in the Middle East: The (re)constitution of an Old-New Partnership” adlı makalesi ise Social Policy and Administration adlı dergide yayımlanmıştır.

MİLAT GAZETESİ-METİN ALGÜL

 

TOPLUMSAL  
İTAAT, TEPKİ ARASINDA SIKIŞAN İNSAN!!!
FİKRİ ADİL

SİYASET  
2024 Seçim Sonuçları !!
HÜSEYİN BENEK

TOPLUMSAL  
CUMHURİYETİN YÜZÜ KADINLAR
Nevval SEVİNDİ

TARİH  
TÜRKLERİN TARİHDE YERİ ve ÖNEMİ
Tomris VAKANÜVİS

ŞİİR  
NORMALİ AŞMAK!
AHSEN'E SEVDALI

TOPLUMSAL  
DİN NEDİR, NE DEGİLDİR?!?!
SITDIK FANİ

SİYASET  
MUHALİFLER İTTİFAKLAMI, İTTİFAKSIZ MI?
M.Akif GÖKALP

SİYASET  
CHP TARTIŞMANIN KEYFİLİĞİ
AYDIN FİKİRLİ

ÖNERİLER  
KİLO SORUNUMUZ SAGLIK SORUNUNA DÖNÜŞMESİN
DERMAN ABİ

GELECEK  
YAPAY ZEKA ve METAVERSE NEDİR?
Şahin KAHİN

Reklam

“Din lüzumlu bir müessesedir. Dinsiz milletlerin devamına imkân yoktur."

                                    M.Kemal Atatürk


Adrese Git
Sitemiz en iyi 1024 x 768 çözünürlükte ve Internet Explorer ile görüntülenir...
EpoxSoft