İÇERİK Detay YAZARLARIMIZ
:: Anasayfa
:: Haberler
:: Yazarlar
:: Sesli Makale
:: TARIM
:: ÇEVRE/DOGA
:: KENT ve YAŞAM
:: SAĞLIK
:: BİLİMSEL GELİŞMELER
:: İNANÇ
:: SİYASET
:: ÇALIŞMA HAYATI
:: DÜŞÜNSEL
:: TOPLUMSAL
:: SAGLIK İÇİN SPOR
:: KİŞİSEL GELİŞİM
:: EKONOMİ
:: EGİTİM
:: YARGIDAN
:: GÜVENLİK
:: TEKNOLOJİ
:: HOBİLER
:: MAĞAZİN
:: TOPLUMSAL YÖNLENDİRME HABERİ
:: DOGAL AFETLER
:: ULUSLARARASI(DİPLOMASİ)
:: KÜLTÜR-SANAT
:: İNSANLIK
:: TARİH
:: İLETİŞİM
Genç Yazarlarımız
Reklam

İMAN ETMEDİKCE CENNETE GİREMEZSİNİZ, BİRBİRİNİZİ DE SEVMEDİKCE İMAN ETMİŞ OLAMAZSINIZ!

H.z. Muhammed


Adrese Git
İSTİHDAM KAPASİTEMİZ

İSTİHDAM KAPASİTEMİZ

(TOPLUMUMUZUN FERTLERİNE İŞ VEREBİLME KAPASİTESİ)

Her ülkenin bir istihdam kapasitesi vardır, bu tarımının sanayisinin hizmet sektörünün ekonomik değer üretme gücüyle alakalıdır.

İlk önce tarımı ele alalım; Tarımda çalışanlar makine tekniğindeki gelişmeye paralel azalmaktadır. Bu alanda istihdam yaratmak zorlaşmaktadır.

Sanayi alanında durum farksızdır, bu alanda istihdam ithalat baskısı ile karşılaşmaktadır. İthalat baskısı hem yeni yatırımları engellemekte hem de mevcut işçi ücretlerini aşağı seviyelere doğru çekmekte ve uluslararası rekabet nedeniyle maliyet düşürmeye çalışan işverenler ya işçi çıkarmakta yâda mevcut işçileri çok az ücretle daha çok çalıştırmaktadırlar. Bu durumlarda istihdam daralmasına neden olmaktadır bu sektörde.

Hizmet sektörüne gelince burada durum biraz iyi gibi; Bu iyi gibi durum sanayi ve tarım sektörlerinin desteğine bağlıdır. Bu sektörler imal ve üretimle sağladıkları artı değerler devam ettikçe hizmet sektörü ayakta kalabilecektir. Tek başına hizmet sektörü ekonomik atılımlar yapamamaktadır. Yalnız bu alanda çalışanlar çeşitli sorunlarla karşılaşmaktadır.

Hizmet sektöründe çalışanlar, hem zaman hem de ekonomik kayıplar yaşamaktadır. Bu iki durumla ortaya çıkmaktadır; birinci durum bu sektörde çoğunluk asgari ücretle ücretlendirilmiştir. Bu ücretlendirmenin fazla mesai bazında getirisi az olmaktadır. Bunu gören işverenler bu alanda çalışma saatlerini sanki 12 saate çıkarmışlardır. Sabah işe 8 de gelen birisi akşam 8 e kadar devam etmektedir. Bu mesai verilse bile yasal sınırları aşan bir durumdur. Yasal sınır yılda 270 saati geçemez fazla çalışmalar demektedir. Hafta sonları, bayramlar ve yıllık izinler yıl günü olan 365 ten düşüldüğünde günlük fazla çalışma saati en fazla1,5 saat olmalıdır. Bu işçilerin haftalık çalışma süreleri yasal olarak 45 saattir, haftalık fazla çalışma da 9 saattir olmalıdır, dolayısıyla bu işçilerimiz normal 7,5 fazla çalışma ile birlikte günlük 9 saat çalışmaları yasal olduğu bunun dışında ise yasalar karşısında suç işlendiği görülmektedir. Burada sadece suçla kalınmamış vardiya yöntemi ile yaratılacak iş alanları da daraltılmıştır. istihdamın yaratılması için mutlaka vardiya uygulanmalıdır. Böylelikle hem çalışanların yasal hakları korunmuş olur, hem de gençlerimize iş alanları yaratılmış olur. Anayasa devleti ve ilgili bakanlığı bu konu ile görevlendirmiştir.

Devletin yetkisi

MADDE 91. - Devlet, çalışma hayatı ile ilgili mevzuatın uygulanmasını izler, denetler ve teftiş eder. Bu ödev Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığına bağlı ihtiyaca yetecek sayı ve özellikte teftiş ve denetlemeye yetkili iş müfettişlerince yapılır.

Bu müfettişler davete gerek görmeden zaman zaman bu işyerlerini kanuna uyulup uyulmadığı denetimi yapmalıdır.

Bu mesele sadece işçiler de hak kayıplarına neden olmamakta aynı zaman da vardiya sistemi ile yaratılacak istihdama da engel olmaktadır. Bu durum düzeltildiğinde nereden bakarsak bakalım %15-20 istihdama katkı sunacağını düşünmekteyim. Yetkili bakanlık ve memurları bu yasaların gerektirdiği çalışma düzenini sağlamakla görevlidir.

İstihdamın önündeki diğer bir engel de emeklilik yaş sınırlarının yükseltilmesiyle ilgilidir. Biz batı ölçülerine göre yasa çıkardığımız için çok zaman kendi durumumuzu es geçmekteyiz. Buna zinanın suç olmaması ile ilgili yasal düzenlemede bir örnektir. Batılılar aldıkları kültür gereği zinayı suç olmaktan çıkarmaları normal karşılanabilir, ama bizde durum farklıdır. Batılı ülkeler de nüfus yaşlı olduğu için emeklilik yaş sınırlarının yüksek olması normaldir. Ama bizim ülkemizde ise gençlerin boşta kalmasına neden olmaktadır bu düzenleme. Sosyal güvenlik kurumunun zarar etmesi sebep olarak gösterilse de, mevcut primlerin ve alacakların toplanılamamasındandır asıl zarar. Oysaki zararın önüne primlerin oranı artırılarak da geçilebilir, alacakların tahsili ve kurumun paralarının iyi değerlendirilerek, kurumun masrafları giderleri düşürülerek de kurumun ekonomik dengesi sağlanabilir. Biz en son olacağı yapıyor emekli olabilme yaşını artırarak istihdamı engelleniş oluyoruz. Yöneticilerimize duyurur gereğinin yapılmasını isteriz.

Kamu kuruluşlarına memur ve işçi alarak istihdam yaratma bir orana kadar normal, ama bir orandan sonra bu diyelim ki nüfusunuzun %10 unu alalım, daha fazlası tüketimi körükleyerek toplumun tasarruf yapma yeteneğini yok edecektir. Bunun yerine işsizlik sigortasının yaygınlaştırılmasını öneriyorum. Bu alanda ki doygunluğu bir nüfus oranı ile kamu çalışan oranı, iki çalışanların içindeki kamu çalışanları sayısı ile tespit edilmelidir. Bu iki orandan sonra yeteri kadar personel alımı yapılarak istihdam yaratılabilir.

Asgari ücret vergilerden muaf tutularak üzerindeki vergi yükünün azaltılması piyasanın canlanmasına neden olur, canlanan piyasa ise istihdama neden olacaktır. Vergi yükü kalkan asgari ücretli rahatlayacak, aynı zamanda işverenlere de artı bir maliyet olmadığı için istihdam artışı harcamaya dönüşecek ekonomik canlılığa neden olacaktır. En basit ekonomik kural olan ayakkabı işçisi gömlekçinin müşterisi, gömlekçinin işçisi de ayakkabıcının müşterisi ikisinin de alım gücü işverenleri ilgilendirmektedir.

Bunların yanı sıra toplumsal tasarruf etme yeteneği geliştirerek bu tasarrufları yatırıma dönüşmesi sağlanarak ülkemizdeki işsizlik azaltılabilir.

Başka bir iş alanı açma yöntemi ise kaçak çalışan yabancıların çalışmasının engellenmesidir. Bu oran son yıllarda ülkemizde artmış buna paralel olarak da işsiz gencimizin sayısı artmaktadır. Bu en kolay uygulanacak yöntemdir, polisiye tedbirleri artırarak ülkemize turist olarak girip yasal olmayan yöntemlerle çalışanları ve bunlara işverenleri cezalandırmak suretiyle önlenebilir, sonuç olarak bizim çocuklarımıza iş bulunmuş olur. 

İstihdamın önündeki en büyük engel ithalattır. Başkalarının ürettiği malları kullandıkça işçi sayımız azalacaktır. İthalatı azalmanın yollarını bulmalıyız ki bizim işsizimiz iş bulabilsin. Kullandığımız malların çoğu ithal, kullandığımız mallar ithalse başkaları iş sahibi olmuş olmaz mı?

Ülkemiz ekonomisi borç baskısı altındadır, belki de çalışanlarına verilen ücret kadar faize bütçeden para ayrılmaktadır. Faizden yararlananlar sayısı ile ücretten yararlananlar sayısı kıyaslanamaz bir durumdur. Tahmini bir ölçü faizden yararlanan sayısı 1000 ücretten yararlanan sayısı 5 000 000 dur. Bu oranlama çarpıklığın hangi boyut ta olduğunu bize göstermektedir. Ülkemizin kaynakları faize ve tüketime gideceğine yatırıma gitse imalat sanayimiz gelişecek ve istihdam oranı artacaktır.

Nüfus artış hızının da istihdam üzerinde baskı olduğu görülmektedir. İş yaratabilme gücü ile nüfus artışı dengelenmeli ona göre çocuk yapmalıyız ki doğan büyüyen çocuklarımız işsiz kalmasın. Görüldüğü gibi bir olayın gerçekleşebilmesi için birkaç uygulamanın birbirini desteklemesi gerekmektedir. Bunun içinde yetkililerin olayı çok yönlü değerlendirip kararlar alması gerekmektedir.

Ülkemizin ekonomik imkânları iyi değerlendirilip, ona göre üretim, tüketim, İthalat, ihracat faiz, tasarruf harcama, yatırım, döviz para politikası,  çalışmaları yapılmalı, şu anda mevcut olanlar iyi değerlendirilerek ülke ve vatandaşların yararına kararlar almak görevidir siyasetçilerimizin ve sorumlu bürokratların. Alınmadığında ise toplumsal sorunlara neden olacaktır, gençleri boşta gezen, yaşlıları çalışan bir ülke olma aşamasındayız. Yaşlılarımız toplumsal uyum sorunlarını halletmiş olduğundan gençlerin ise topluma uyum sorunu yaşadıklarından istihdam önceliğinin gençlere verilmesi gerekmektedir. Gerekli duyarlılığı ve sorumluluğu taşımak umuduyla selam ve sevgiler.

 

.  

 

EKONOMİ  
Tasarruf şart, şartta kim yapacak?
HÜSEYİN BENEK

TOPLUMSAL  
İTAAT, TEPKİ ARASINDA SIKIŞAN İNSAN!!!
FİKRİ ADİL

TOPLUMSAL  
CUMHURİYETİN YÜZÜ KADINLAR
Nevval SEVİNDİ

TARİH  
TÜRKLERİN TARİHDE YERİ ve ÖNEMİ
Tomris VAKANÜVİS

ŞİİR  
NORMALİ AŞMAK!
AHSEN'E SEVDALI

TOPLUMSAL  
DİN NEDİR, NE DEGİLDİR?!?!
SITDIK FANİ

SİYASET  
MUHALİFLER İTTİFAKLAMI, İTTİFAKSIZ MI?
M.Akif GÖKALP

SİYASET  
CHP TARTIŞMANIN KEYFİLİĞİ
AYDIN FİKİRLİ

ÖNERİLER  
KİLO SORUNUMUZ SAGLIK SORUNUNA DÖNÜŞMESİN
DERMAN ABİ

GELECEK  
YAPAY ZEKA ve METAVERSE NEDİR?
Şahin KAHİN

Reklam

“Din lüzumlu bir müessesedir. Dinsiz milletlerin devamına imkân yoktur."

                                    M.Kemal Atatürk


Adrese Git
Sitemiz en iyi 1024 x 768 çözünürlükte ve Internet Explorer ile görüntülenir...
EpoxSoft